Melida Tüzünoğlu’nun tüm çelişkileriyle yakın tarihin ve tüm naifliği ile insanlığın coşkulu, ilham verici ve trajikomik hikâyesini anlattığı yeni romanı Her Şey Konuşacak, April Yayıncılık’tan çıktı.
Okurların; Ambulansla Dünya Turu, Annem Bir Robot Doğurdu, Cimri Cömert ve Size Müthiş Bir Yemek Hazırladım kitaplarıyla tanıdığı Tüzünoğlu beşinci kitabı Her Şey Konuşacak’ta ana kahramanı elbise olan bir macera kaleme alıyor.
Aral Gölü, Angora Keçisi, Gazze bezi, çöldeki paslı gemi, Avrupa'dan Türkiye’ye taşınan çöpler, lüks modaevleri, Baltalimanı Anlaşması, naylon çoraplar, Prenses Diana... Hepsini birbirine bağlayan, aynı makineye atan sistemin hikâyesi bu. Tüzünoğlu, kıyafetleri konuşturuyor, bir zamanlar canlı olan hammaddelerden üretilenler kelimelerle hayata geri dönüyor. Her ilmekte sömürgeciliğin tarihi, her katmanda bilinçsizliğin yıkıcılığı var. Adaletsizliklerle, uluslararası anlaşmalarla, zorbalıkla örülmüş yüzyılların sonunda bu kez söz bizi sarıp sarmalayan yumuşacık kıyafetlerde.
“Güven duygunuz o kadar büyümüş ki gevşemiş. Güvenince kontrolü kaybetmişsiniz. Fazla güven, aklınızı kullanmanızı engellemiş, aptallaştırmış. İçini boşaltmış her şeyin. Göz göre göre yanlış düğmeye bile basacaksınız. Çünkü çok rahatlamışsınız. Yanlış bir program bile doğru yıkar, diyecekseniz neredeyse. Oysa yanlış hayat doğru yaşanmaz; yanlış program da doğru yıkamaz.”
İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin Romeo ve Juliet balesi, prömiyerini 15 Mart Cumartesi akşamı Atatürk Kültür Merkezi - Türk Telekom Opera Salonu’nda gerçekleştirecek.
William Shakespeare’in ölümsüz trajedisi Romeo ve Juliet, yüzyıllardır sanatın her alanında ilham kaynağı olmayı sürdürüyor. Bu zamansız eserin sahne sanatlarındaki en etkileyici yorumlarından biri olan Sergey Prokofyev’in aynı adlı bale eseri hem koreografik zenginliği hem de müzikal derinliğiyle bale dünyasının mihenk taşlarından biri olarak kabul ediliyor. Prokofyev’in Romeo ve Juliet balesi, ünlü koreograf Ricardo Amarante’nin İstanbul Devlet Opera ve Balesi dansçıları için yaptığı özgün koreografiyle Atatürk Kültür Merkezi Türk Telekom Opera Salonu’nda izleyicilerin karşısına çıkacak.
Romeo ve Juliet’in trajik hikâyesi, birbirine düşman iki ailenin nefret duvarlarını aşan saf ve yasak bir aşkın destanı olarak biliniyor. Prokofyev’in güçlü müziği ve zarif adımlarla şekillenen koreografi, bu dramatik hikâyeyi unutulmaz bir görsel ve işitsel şölenle sahneye taşıyor. Eser, ilk kez sahnelendiği günden bu yana, klasik bale sanatında hikâye anlatımının en başarılı örneklerinden biri olarak değerlendirildi ve dünya çapında sayısız kez sahnelendi. Romeo ve Juliet, aşk, tutku, nefret ve fedakârlık gibi insan doğasının en güçlü duygularını zarif bir estetik içinde harmanlıyor. Klasik balenin teknik incelikleriyle birleşen dramatik anlatımı, izleyenleri büyüleyen bir hikâye deneyimi sunuyor.
Romeo ve Juliet balesi 15 Mart’ta prömiyerini yaptıktan sonra 19, 20, 26, 27 Mart’ta ve 2, 3, 16, 22, 29 Nisan’da Atatürk Kültür Merkezi - Türk Telekom Opera Salonu’nda sahnelenecek. Etkinliğin biletlerine buradan ulaşabilirsiniz.
Suna ve İnan Kıraç Vakfı’nın kuruluşundan bu yana Pera Müzesi’nde sanatseverlerle buluşturduğu koleksiyonları, dijital ortamda erişime açıldı.
Suna ve İnan Kıraç Vakfı bünyesinde yer alan Kütahya Çini ve Seramikleri, Oryantalist Resim ile Anadolu Ağırlık ve Ölçüleri koleksiyonları, İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’nün internet sitesinde çevrim içi olarak da erişilebilir hâle geldi. Sanatı ve kültürel mirası daha geniş kitlelerle paylaşmayı amaçlayan bu dijital dönüşümle, müze bünyesinde yer alan koleksiyonlarından 2 bin 510 eser İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’nün internet sitesi üzerinden sanatseverlerle buluşuyor.
Bu çevrim içi kaynakta, Anadolu Ağırlık ve Ölçüleri Koleksiyonu’nun çoğunluğu Anadolu kökenli Helenistik, Roma ve Bizans ağırlıkları görülebiliyor. Ticaretin yüzyıllar içindeki değişimini merak edenler için değerli bir kaynak niteliği taşıyor. Koleksiyona bağlı Pierre Willemart Sikke Koleksiyonu sayesinde kullanıcılar, dünya tarihinden bir kesiti inceleme fırsatı buluyor. Kütahya Çini ve Seramikleri Koleksiyonu ile 18. yüzyıldan 20. yüzyıla uzanan Kütahya çini ve seramik üretim geleneği incelenebilirken; Oryantalist Resim Koleksiyonu ile kullanıcılar, 17. yüzyıldan 20. yüzyıl başlarına kadar uzanan süreçte yerli ve Avrupalı ressamların özellikle Osmanlı dünyasını ve Türkiye coğrafyasını betimleyen eserlerini inceleme olanağı elde ediyor.
Suna ve İnan Kıraç Vakfı koleksiyonlarına buradan ulaşabilirsiniz.
Çağdaş Yunan edebiyatının ödüllü yazarlarından Giorgos Panagiotakis’in Rio de Janeiro’daki (Brezilya) bir favelanın zorlu koşullarından çıkışı futbolda arayan bir grup gencin hikâyesini anlattığı Çıplak Elli Kahraman, Fulya Aktüre’nin çevirisiyle Günışığı Kitaplığı’ndan çıktı.
Panagiotakis’in Türkçedeki ilk kitabı olan Çıplak Elli Kahraman, futbolun bir favelada sadece futbol olmadığını anlatıyor. Brezilya’nın en büyük kentlerinden Rio’nun bir gecekondu mahallesine, daracık sokakları ve yokuşlarıyla bir “favela”ya konuk ediyor. Yoksulluğun, tehlikenin kol gezdiği bu derme çatma, kalabalık mahallede bir grup genç, futbol tutkuları sayesinde kadere meydan okuyor. Sıradanlaşmış kötülüğe ve şiddete karşı direnişin, sevginin ve son düdüğe kadar umudunu koruyanların romanı.
“Rio'nun yoksullar mahallesinde büyükannesiyle yaşayan Paulo'nun en büyük tutkusu futboldur. Pisote, Loco, güzel Fabiana ve diğerleriyle birlikte, moloz dolu arsada top peşinde koşarken, yıldız bir oyuncu olma hayali kurar. Mahallenin "sahibi" geçinen Imortal'ın bile dikkatini çeker. Ancak yasadışı işler çeviren bu adam, şikeli maçlar, sahte menajerler, hayali yetenek avcılarıyla gençleri karanlık işlerinde kullanmaktadır. Canları pahasına yoksulluktan kurtulmaya çabalayan gençlere, lanetlenmiş eski bir kaleci el uzatır…”
Caz sahnesinin önemli isimlerinden besteci, aranjör, orkestra şefi ve piyanisti Emin Fındıkoğlu’nun kurduğu caz orkestrası Emin Fındıkoğlu +12, 10 Mart Pazartesi akşamı saat 20.30’da CRR’de sahne alacak.
2015’te İKSV Caz Festivali’nin Fındıkoğlu’na verdiği yaşam boyu başarı ödülü töreninde ilk kez sahne alan orkestra, genç müzisyenlerin deneyimli cazcılarla birlikte yer aldıkları bir modern caz topluluğu olarak dinleyicilerin karşısına çıkıyor. 2020 yılında uzun çalar olarak yayımlanan Concision adlı bir albümleri de bulunuyor.
Aradan geçen sekiz yıl içinde farklı isimleri kadrosuna katan, 13 müzisyen ve 2 kadın solistin yer aldığı topluluk önemli caz parçalarının özgün düzenlemelerinden oluşan bir repertuarı seslendiriyor. Konserde; trompetlerde İmer Demirer, Şenova Ülker, Barış Doğukan Yazıcı, saksofonlarda Meriç Demirkol, Barış Ertürk, Çağdaş Oruç, Duru Tuna gibi ünlü caz ustalarını ve Efe Gazi trompet, trombonlarda Işık Üstündağ, Burak Dursun, Güneş Karaduman, davulda Ekin Cengizkan, kontrbasta Eylül Güntekin ve solistler Melisa Kral ve Zeynep Kuyumcu gibi genç müzisyenler müzikseverlerle buluşacak.
Topluluk, 2017 İKSV Caz Festivali’nin ardından, Bursa Nilüfer Caz Tatili, Gümüşlük Klasik Müzik Festivali Suda Caz konseri, Selçuk’ta Yedi Bilgeler, Kuşadası Belediyesi açık hava caz konseri, İstanbul Ses Tiyatrosu, İzmir Mavi Bahçe Caz Günleri, Beylikdüzü Caz Festivali Kadıköy Taşra Tiyatrosu caz konseri, 27. Akbank Caz Festivali (Babylon), ENKA Sanat Buluşmaları, İzmir Avrupa Caz Festivali A.A.Saygun salonu, Akbank 30. Yıl konseri, 2021, 2022, 2023 Kadıköy Belediyesi Kalamış Yaz Festivali, Bova Caz Kulübü, Assos Caz Festivali, Side Gastronomi Caz Festivali ve Şişli Habitat Parkı konserinde sahne aldı.
10 Mart Pazartesi akşamı saat 20.30’da CRR’de gerçekleşecek Emin Fındıkoğlu +12 konserinin biletlerine buradan ulaşabilirsiniz.
Umut Kambak’ın son on yıllık üretim sürecini bir araya getiren “Düşlerin İlk Günü” başlıklı kişisel sergisi 6 Nisan’a kadar Ankara Çankaya Belediyesi Fikret Otyam Sanat Merkezi’nde sanatseverlerle buluşuyor.
Umut Kambak’ın işleri, gölgenin varlığını nesnenin varlığından daha önce duyumsuyor oluşuyla izleyiciye farklı bir algı deneyimi sunuyor. Işığın pozisyonuyla oynayarak, gölgeyi sürekli yeni baştan biçimlendirmeyi deneyerek tekniği ön plana çıkaran Kambak, izleyiciyi ışık, form ve belleğin kesiştiği bir dünyaya davet ediyor.
Kambak’ın seramik, tel konstrüksiyon, ışık yerleştirmeleri ve kinetik rölyeflerden oluşan eserleri, fragmanlaşmış imgelerin mekândaki dönüşümünü inceliyor. Gölgeye, yani merkezden kaçmaya ilk hamleyi versek de Kambak’ın tek hamlesi bu değil. Gölgenin ardında gizlediği bir başka kimlik katmanı var. Bu yüzden, hikâyesi seramikten ve onun gölgesinden videoya, gif animasyonlara uzanıyor.
Gerçek ve onun karanlık yankısı arasında gidip gelen sergi, “neyin düş neyin gerçek olduğunu kavrayamadığımız o anı” izleyiciye yeniden düşündürüyor. Sergi, ilk defa düşlenen, ilk kez görülen ve belki de her zaman orada olan bir dünyaya açılan bir kapı olarak izleyici karşısına çıkıyor.
Mark Janssen’in iki yeni arkadaşın gezegenimize yeni bir gözle baktıkları resimli hikâyesi Evimde, Sinan Çakmak’ın çevirisiyle Can Çocuk’tan çıktı.
5 yaş ve üzeri okur Janssen'in rengârenk, sihirli dünyasına bir kez adım attığında oradan ayrılmayı istemeyecek. Ava, Dünya'yı ziyarete gelen Ay adlı sevimli bir yaratığa rehberlik eder ve büyüleyici gezegenimizi ona tanıtır. Siz de bu iki yeni arkadaşın neşeli dünyalarına dalın ve gezegenimize bir de onların gözünden bakın.
Matthias Osterwold’un sanat yönetmenliğinde düzenlenen Yeni ve En Yeni Müzik Festivali’nin altıncı edisyonu, 14-16 Mart tarihleri arasında Arter’de gerçekleştirilecek.
Ses yerleştirmelerinden konserlere, intermedya performanslarından DJ setlerine uzanan geniş bir yelpaze sunan Yeni ve En Yeni Müzik Festivali, uluslararası ve yerel sanatçıların yenilikçi müzik ve performanslarını müzikseverlerle buluşturacak. “Yeni Müzik” üzerine zengin bir içerik sunan festivalde Alvin Curran, Charlemagne Palestine, Audrey Chen & Hugo Esquinca, Jessica Ekomane, Viola Yip ve Rrose & Ali M. Demirel sahne alacak.
Festivalin sanat yönetmenliğini ilk yıldan bu yana; deneysel müzik ve kavramsal sanat dünyasının önde gelen figürlerinden, Klangspuren Schwaz Tirol, MaerzMusik / Berliner Festspiele, Ruhrtriennale gibi köklü festival ve bienallerin sanat yönetmenliğini ve müzik küratörlüğünü yürüten Matthias Osterwold üstleniyor. Avangardın vizyonerleri ve dinamik sahne performansları ile güncel teknolojilerin ön saflarında yer alan genç radikal sanatçıların yer alacağı program, ses yerleştirmelerinden konserlere, intermedya performanslarından DJ setlerine uzanan geniş bir yelpaze sunacak.
Yeni ve En Yeni Müzik Festivali’nin biletlerine Biletix ve Mobilet üzerinden ulaşabilirsiniz.
xtopia Immersive Journey kapsamında gerçekleşen, Elçin Arpaçay ve Dilara Başköylü’nün, internetin estetik, bağlantı ve özgürlük anlayışını sorgulamak isteyenleri bir araya getiren “Netizens: Citizens of the Web” deneyimi, 15 Mart’a kadar Hope Alkazar Ana Salon’da sanatseverlerle buluşuyor.
Elçin Arpaçay ve Dilara Başköylü tarafından yaratılan “Netizens: Citizens of the Web” deneyimi, katılımcılarını internetin geçmişten bugüne nasıl dönüştüğünü ve dijital dünyanın insan yaratıcılığıyla nasıl iç içe geçtiğini keşfetmeye davet ediyor. “Netizens”, dijital dünyayı şekillendirenlere ve savunanlara bir övgü niteliği taşıyor. Geçmişin samimi web ruhunu ve geleceğin olasılıklarını gözler önünde sunan deneyim, katılımcılara hem nostaljik bir yolculuk hem de dijital dünyanın geleceğine dair ilham veriyor.
Dijital dünyanın dönüşümünü mercek altına alan “Netizens” sergisi, internetin ilk günlerinden Web 3.0’ın geleceğine uzanan çarpıcı bir yolculuğuna ziyaretçilerini davet ediyor. Bu sergi, interneti yalnızca bir araç olarak değil, bir kimlik, topluluk ve kültür alanı olarak gören herkese bir saygı duruşu niteliği taşıyor. Ziyaretçiler, internetin ilk yıllarındaki bireysel ifade alanlarından, Geocities gibi platformlardaki el yapımı dijital estetikten, günümüzde sosyal medya algoritmalarının belirlediği tekdüze deneyimlere uzanan süreci yeniden düşünme fırsatı bulacak. Sergi, Web 1.0’ın kişisel ve kaotik ruhundan, Web 2.0’ın sosyalleşmiş ama kontrol altında tutulan yapısına ve Web 3.0’ın merkeziyetsiz, yapay zeka destekli geleceğine odaklanıyor.
“Netizens: Citizens of the Web” deneyimi hakkında detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
Doğan Kitap’ın Duygu Asena'nın anısını ve fikirlerini yaşatmak için 2007 yılından beri düzenlediği Duygu Asena Roman Ödülü için başvurular başladı.
Türkiye’yi kadın hakları özgürlük ve eşitlik konularında “ilk”lerle tanıştıran Duygu Asena adıyla verilen bu armağan edebiyat dünyasında başarıları desteklemeyi amaçlıyor. 2024 yılı içerisinde Türkiye’de faaliyet gösteren bir yayınevi tarafından basılmış ve Türkçe yazılmış roman türündeki eserlerin katılabileceği ödülün seçici kurulu, Doğan Hızlan başkanlığında Asuman Kafaoğlu-Büke, Filiz Aygündüz, İhsan Yılmaz, Sibel Oral, Elif Tanrıyar ve Neslihan Önderoğlu’ndan oluşuyor.
Başvuru yapmak isteyenler 10 adet kitap kopyasını, 11 Nisan 2025 Cuma 17.00’ye kadar Doğan Kitap Duygu Asena Roman Ödülü Sekreterliği’ne teslim etmesi gerekiyor. Ödülün bu yılki tutarı 30 Bin Türk Lirası olarak belirlendi.
Duygu Asena Roman Ödülü ile ilgili ayrıntılı bilgiye ve şartnameye buradan ulaşabilirsiniz.