Fransa’da büyük ses getiren, uluslararası bir fenomen hâline gelen Neige Sinno’nun kaleme aldığı gerçek bir istismarın hikâyesini anlatan eseri Hüzünlü Kaplan, Ebru Erbaş’ın çevirisiyle Can Yayınları’ndan çıktı.
Hüzünlü Kaplan, üvey babası tarafından yıllarca tecavüze uğrayan küçük bir kızın hikâyesini konu alan otobiyografik anlatı türünde. Eser, hafızanın farklı yönlerini, tüm canavarlığı ve sıradanlığıyla istismarın kendisini keşfediyor.
Neige Sinno, on dokuz yaşında sessizliğini bozuyor, ardından kamu davası, tecavüzcünün hapsedilmesi, Sinno’nun Fransa’dan uzakta yeni bir hayat kurması geliyor. Sinno, Hüzünlü Kaplan’da okura karanlığı aşmak için konuşmayı ve soru sormayı öneriyor.
Argun Okumuşoğlu ve Esat Tekand’ın “2 tek” başlıklı sergisi 19 Nisan’a kadar Galeri Siyah Beyaz’da sanatseverlerle buluşuyor.
Argun Okumuşoğlu ve Esat Tekand’ın son dönem işlerinden oluşan sergi, “2 tek” üzerinden farklı okumalara imkân tanıyor. İkiliğin ve teklik algısının keskinleşen sınırında izleyiciyi dolaştıran sergi, sanatçıların yaklaşımlarını sanat ve bireysellik kavramları etrafında yeniden düşünmeye davet ediyor. Aynı mekânda, aynı kuşaktan, farklı üsluplarda çalışan iki sanatçının eserleri izleyici ile bir araya getiriyor.
Sergi, tek olanın kendi başına var olma hâli ile ikiliğin getirdiği tamamlanma hissi arasında gidip geliyor. Kavramsal düzeyde varoluşun temel dinamiklerini taşırken derin bir araştırma alanı açan sergi, ikilik, zıtlık ya da karşıtlık değil, bir aradalığın yaratıcı gerilimini sorguluyor. Bu bağlamda, birlikteliğin zorunluluğunun yanı sıra tekilliğin yalıtılmışlığını görünür kılıyor. Sergi, 2 ve tek olanın birbiriyle diyaloğunu belli belirsiz bir sınır ve sınırsızlık, geçirgenlik aracılığıyla mekân üzerinden yeni bir bakışla yorumluyor.
Künye:
1. Argun Okumuşoğlu, 2024, kağıt üzerine grafit
2. Esat Tekand, 2025, tuval üzerine akrilik, 148x197 cm
3. Esat Tekand, 2024, tuval üzerine yağlı boya, 100x90 cm
4. Argun Okumuşoğlu, 2024, kağıt üzerine grafit
Türkiye’de çağdaş sanatın gelişimine katkı sağlamak amacıyla düzenlenen CI BLOOM, dördüncü edisyonuyla 16-20 Nisan tarihleri arasında Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı Rumeli Salonu’nda sanatseverlerle buluşacak.
Çağdaş sanat galerilerini, sanatçılarını ve sanatseverleri bir araya getiren CI BLOOM, yeni edisyonunda 25 galeri ile 4 sanat inisiyatifin katılımıyla Türkiye’de üretilen sanatın gelişmesini ve çeşitlenmesini desteklemeyi amaçlıyor. Contemporary Istanbul tarafından gerçekleştirilen CI BLOOM’un 4. edisyonu, Borusan Otomotiv’in Türkiye distribütörü olduğu BMW Türkiye partnerliğinde, Pernod Ricard Türkiye’nin co-partnerliğinde, Türk Hava Yolları’nın iş birliği TGA (Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı) desteğiyle düzenleniyor.
CI BLOOM’un katılımcı galerileri arasında; 44A / SITKI KÖSEMEN, İstanbul; Anna Laudel, İstanbul, Bodrum, Düsseldorf; Art On İstanbul; Belm’Art Space, Ankara; Bozlu Art Project, İstanbul; C.A.M, İstanbul; Chi Art Gallery, İstanbul; DG Art Gallery, İstanbul; DIRIMART, İstanbul, Londra; Galeri 77, İstanbul; Gülden Bostancı Gallery, Antalya; Martch Art Project, İstanbul; MUSE Contemporary, İstanbul; One Arc Gallery, İstanbul; Öktem Aykut, İstanbul; Pi Artworks, İstanbul, Londra; Pilot Gallery, İstanbul; Piramid Sanat, İstanbul; Rıdvan Kuday Gallery, Diyarbakır; RS Sanat Alanı, İstanbul; SIMBART PROJECTS, İstanbul; Summart, İstanbul; The Key Art Gallery, Eskişehir; Vision Art Platform, İstanbul; ZILBERMAN, İstanbul, Berlin, Miami bulunuyor. Bu yıl fuarda The Key Art Gallery, Chi Art Gallery ve RS Sanat Alanı’na ilk kez yer alacak.
Ayrıca CI BLOOM’un 4. edisyonunda, bağımsız ve kültürlerarası birliktelikleri merkeze alan ve disiplinler arası etkileşimi teşvik eden bir platform olarak sergilere, atölye çalışmalarına ve deneysel projelere ev sahipliği yapan NOKS ART SPACE, sanatsal deneyim ve iş birliği odaklı bir alan olarak konumlanan, kimlik ve cinsiyetin akışkanlığına odaklanan ve değişimin gerekliliğine olan inançla faaliyetlerini sürdüren KOLİ Art Space, güncel sanat pratiklerini desteklemek amacıyla Cengiz Tekin ve Erkan Özgen’in girişimiyle kurulan, genç sanatçılar ve sanatçı adayları için kâr amacı gütmeyen bir sanat mekânı olarak sanat üretimini ve paylaşımını teşvik eden Loading Art Space, kültür ve sanat projeleriyle hem ülkemiz yarışma sergilerinde dikkat çeken hem de başarılarıyla yol almış genç sanatçılar ile sergiler düzenleyen bağımsız küratör, sanat danışmanı ve sanat yazarı DEHA ÇUN yer alacak.
CI BLOOM hakkında detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
Künye: MONOLiT 2.0: The Iconic Glow- Can Büyükberber
Artweeks Istanbul, XI. edisyonu ile 10-14 Nisan tarihleri arasında Bilgili Holding ev sahipliğinde The Ritz-Carlton Residences İstanbul B Blok’ta sanatseverlerle buluşacak.
Bilgili Sanat ve Sabiha Kurtulmuş tarafından düzenlenen etkinlik, ilk kez Solo Edisyon formatıyla gerçekleşecek. Artweeks Solo adıyla sanat dünyasına farklı bakış açısı sunmaya hazırlanan etkinlik, bağımsız sanatçılar ve galerilerin kişisel sergileriyle izleyicilere farklı bir deneyim sunacak.
Artweeks Istanbul, bu yıl 11’inci kez kapılarını açacak. Artweeks Istanbul XI. Solo Edisyonu; genç ve usta sanatçıların aynı çatı altında bir araya geldiği, kuşaklar arası bir diyaloğa sahne olurken, izleyiciye hem kapsayıcı hem de yenilikçi bir sanat deneyimi sunmayı hedefliyor. Galeri sanatçılarının bağımsız üretimlerine de alan açan sergi, klasik sergi formatının ötesine geçerek sanatla kurulan bağı daha kişisel, daha özgür bir zemine taşıyor.
Artweeks Istanbul Solo Edisyon’da; MERKUR – Burak Kutlay, Ekrem Yalçındağ, Hüsamettin Koçan, Nilay Özenbay, Şeyda Cesur, Martch Art Project – Cenk Düzyol, Başak Çalışır, Pi Artworks – Kemal Seyhan, Özer Toraman, Kairos – Ecem Yüksel, Elif Özen, Sanatorium – Gizem Akkoyunoğlu, artSümer – Deniz Üster, Civan Özkanoğlu, Onur Gülfidan, Collect Gallery – Stela Vasileva, Ferda Art Platform – İnci Furni, Evin Art Gallery – Hakan Gürsoytrak, Emin Turan, Kader Genç, Olcay Art – Selim Turan, Seçil Erel, Deniz Kurdak, Mert Özgen, Hasan Sarıtaş Art Consultancy – Zafer Malkoç, Mine Art Gallery – Halil Akdeniz, Berna Erkün, Bahadır Yıldız, Nur Saygı ve MoCA gibi galerilerin yanı sıra Mehmet Dere, Fırat Engin, Suat Akdemir, Günnur Özsoy, Gülfem Kessler, Ahmet Oran, Şebnem Ercantürk, İrfan Önürmen, Antonio Cosentino, Nadide Akdeniz, Hazal Haznedaroğlu, Nilüfer Yıldırım, Seda Dokumacı, Mustafa Horasan, Şerife Bilgili Ercantürk, Metin Çelik, Meltem Sarıkaya, Ahmet Duru, Nihat Odabaşı ve Fatma Tülin gibi sanatçıların kişisel sergileri sanatseverlerle buluşacak.
10 Nisan Perşembe günü ön gösterim ile kapılarını sanatseverlere açacak olan Artweeks Istanbul XI. Solo Edisyonu, 14 Nisan’a kadar ziyaret edilebilecek.
İBB Kültür ve İBB Miras’ın ev sahipliğinde düzenlenen Denef Huvaj’ın “Dışarısı Büyüyor” başlıklı kişisel sergisi, 7 Eylül’ kadar Büyükada Taş Mektep’te sanatseverlerle buluşuyor.
Denef Huvaj’ın modern toplum eleştirisi sunan fotoğraflarından oluşan “Dışarısı Büyüyor” sergisi, İBB Miras’ın restorasyon çalışmasının ardından yeniden şehir hayatına kazandırdığı, İBB Kültür’ün düzenlediği etkinliklerle adalılarla buluşan Taş Mektep’te izleyicilere sunuluyor.
Modern toplum, hız ve tüketim üzerine inşa edilmiş bir yapıdır. Teknoloji, ulaşım araçları ve dijital iletişim, zamanı “kazanç” ve mekânı “geçici” bir değer haline getirirken, birey her geçen gün daha çok yer değiştiren ama aynı anda daha az hareket eden bir varlık halini almıştır. İnsan, çevresinde birikmiş beton yollar, motorlu araçlar ve dijital hız koridorlarının içinde yönünü kaybetmiş bir gezgine dönüşmüştür. Hâlbuki yürüyüş, bir araç ya da teknolojik yenilik gerektirmez; en yalın haliyle varoluşun kendisidir. İnsanlar yüzyıllardır yürüdüler: Kimi zaman bir araya gelerek toplumsal dayanışmayı ifade etmek için, kimi zaman kutsal bir yolun peşinde, kimi zaman da sadece zihni ve bedeni dinginleştirmek için. Yürümek, dışarının bir içeriden diğerine geçiş olduğu, adımların telaşla ölçüldüğü modern dünyada hem fiziksel hem de zihinsel bir özgürlük alanıdır.
“Dışarısı Büyüyor” sergisi, izleyicileri modern şehirlerin telaş ve tüketimle yüklü ritmine karşı durup düşünmeye ve yavaşlamaya davet ediyor. Fotoğraflarında yürüme yolları üzerinden bir keşfe çıkan Denef Huvaj, modern şehir sakinlerinin kaçış noktası olarak gördüğü Ada’nın dinginliğinde ve Taş Mektep’in sessiz sakinliğinde kurulu sergi; adımlarıyla mekânı hisseden, zamana dokunan, insanca bir ritim arayan herkesi bu telaşsız yolculuğun bir parçası olmaya davet ediyor. Yolun başlangıcından varışa, bir adımın ardında bıraktığı izlerden yön duygusunun yitimi ve yeniden kazanılmasına uzanan fotoğraflar, izleyiciyi sadece bir manzaranın değil, bir düşüncenin izinde gezdiriyor. Doğanın içinde kaybolan patikalar ve doğadan ayrı kaybolan insan, haç yollarını, izole edilmiş şehir sokaklarını her bir adımıyla yürümenin anlam katmanı olarak sunuyor.
Alex Latimer’in yazdığı ve çizdiği, hedefe odaklanıp tüm duyuları harekete geçirecek etkileşimli mizah öyküsü Bir Ördek Asla Göz Kırpmaz, Hülya Dayan’ın çevirisiyle Uçanbalık’tan çıktı.
5 yaş ve üzeri her yaştan okurunu hikâyesine katarak oyun tadında bir anlatı sunan Bir Ördek Asla Göz Kırpmaz, bakmak, görmek ve fark etmek kavramları hakkında düşündürüyor.
“Şu ördeği görüyor musunuz? İşte onun gözünü kırpmasını istiyoruz. Bunun için yardıma ihtiyacımız var: Evet, sizin yardımınıza!
Şimdi gözünüzü üzerinden ayırmayın. Acaba siz mi yoksa ördek mi gözünü önce kırpacak? Haydi... Haydi ama... Bir ördek hiç göz kırpar mı? İsterse kırpabilir belki. Peki bunu en iyi kim bilebilir? Tabii ki siz!”
Chi Art Gallery, dokuz kadın sanatçının eserlerinden oluşan “Ayna Ayna” başlıklı yeni sergisini 26 Nisan’a kadar sanatseverlerle buluşturuyor.
Zeynep Abacı, Eyhan Çelik, Elifko, Tuba Geçgel, Güler Güçlü, Alla Güner, Gökçe İrten, Yonca Karakaş ve Damla Yalçın’ın eserlerini bir araya getiren “Ayna Ayna” sergisi, sanatçı kadınların dünyayı nasıl gördüklerini, bu dünyaya nasıl yanıt verdiklerini ve bu yanıtların eserleri aracılığıyla nasıl yankılandığını izleyicilere sunuyor.
“‘Ayna Ayna’ sergisi sanatçı kadınların pratikleri üzerinden bir güncel dünya okuma temsilini sınar. Eserlerinde sanatçıların dünyayı algılama biçimleriyle tarihsel ve kişisel olanı iç içe geçirirler. Bedenleri, hafızaları, iç dünyaları ve dışarıdan gelen beklentilerle şekillenen bu alan, kimi zaman çatışmalı, kimi zaman korunaklı, ancak her zaman dönüştürücüdür. Onlar için görmek; geçmişi okumak, bugünü sorgulamak ve geleceği hayal etmektir.
Bu sergideki eserler, sanatçıların dünyayı nasıl gördüklerini, algılarını nasıl süzgeçten geçirdiklerini ve dönüştürdüklerini eserler üzerinden bir izlence olarak aktarır. Mekân, onlar için sadece bir yaşam alanı değil; bazen kalıtımsal bir yük, bazen sığınak, bazen de mücadele sahasıdır. Aile, yalnızca bir bağ değil; kimi zaman bir sınır, kimi zaman da kök salma biçimidir. Geçmiş ise sadece bir anı değil; bazen bir yük, bazen de yol göstericidir.
Sanatçı kadınların dünyayı izleme ve o dünyada üretebilme biçimleri, eserlerine de yansır: Bazen boşlukları doldurarak, bazen fazlalıkları atarak, bazen de sessizliği büyüterek... Geçmişi taşıyan elleriyle geleceği inşa ederler. İçinde büyüdükleri ailelerden, var olmaya çalıştıkları toplumdan ve onları bastıran ya da yücelten tarihsel anlatılardan bağımsız değillerdir. Ancak bu bağlılık içinde, kendi dillerini yaratır, kendi yollarını çizerler.
Bu yeni yollar, farklı hikâyelerin ve sonsuz öykülerin izlerini taşır. Her hikâye, geçmişi de içinde barındıran yeni bir adımdır; kimliklerin, ailelerin ve öykülerin işaretlerini taşır. Sanatçı kadınlar, üretimleri ve varoluş biçimleriyle geçmişin anlatıcıları, geleceğin taşıyıcılarıdır. Sanat pratiklerindeki külliyat, kendi köklerinden, geçmişin izlerinden ve tüm ilişkilerinden beslenir; bir cümleyle başlar, bir selamlaşmayla sürer. Eserleriyle anlatılan hikâyeler, katmanlı öyküleri bir araya getirir. Bu öyküler çoğalır; aileden sokağa, içten dışa, aynadan içeri ve dışarı doğru yayılır.
‘Ayna Ayna’ sergisi, sanatçı kadınların dünyayı nasıl gördüklerini, bu dünyaya nasıl yanıt verdiklerini ve bu yanıtların eserleri aracılığıyla nasıl yankılandığını anlatıyor. Bu eserlerdeki anlatılar sadece görünmekle kalmaz; var olur, dönüşür ve büyür. Sonuçta, her dönüşüm yeni bir yankıyla genişler. Nihayetinde bu karşılaşmalar, bir çift gözden üretime yansıyarak aynadan içeri ve dışarı bir bakış sunar.”
Künye:
1. Damla Yalçın Gölgeler, Kağıt üzerine nakış, 32x24 cm, 2024
2. Güler Güçlü Bir Uzay Parçası, Beton, 120x20x60 cm, 2023
3. Tuba Geçgel Hypatia, El Tuftingi_ Hand Tufting, Pamuk ve Akrilik İpler Cotton and Acrylic Yarns, 126 x 88 cm, 2025
Yazar ve çevirmen Fuat Sevimay’ın dış dünyayla bağlantısı kopmuş bir demir yığınının tekinsiz evreninde dolaşırken hem devletin dümen suyunda evrilen insan doğasını hem de aynı gemide olmanın anlamını sorguladığı yeni romanı Bata Çıka, İthaki Yayınları’ndan çıktı.
“Ne seninle ne sensiz...
Devlet yoksa biz neyiz?
Birleşmiş Milletler’in devletlerin lağvedilmesi yönündeki kararı, limandan henüz ayrılmış olan kuru yük gemisi Kabuk’ta bomba etkisi yapar: Düzeni korumak taraftarı Kaptan, göçmen kökenli İkinci Kaptan ile Aşçı Kadın’ı yanına çekmeye çalışırken, özgürlükçü Çarkçıbaşı makine dairesinde, Lostromo ve Yağcı’nın desteğiyle bir tür isyan hazırlığına girişir. Karanlık sularda yol alırken beklenmedik misafirleri de ağırlamak zorunda kalan Kabuk’un kaderi, karşısına çıkan bir destroyerle değişecektir...”
“Sevgili seyirciler, sizler ne düşünüyorsunuz? Ben bu stüdyoda yıllarca, önüme ne konduysa, devletin bültenlerini okudum. Siz de bu ülkenin vatandaşısınız. Şimdi bizi kim yönetecek? Bir yandan da evet, birisinin yönetmesi gerekiyor mu? Belki de bunları konuşmak gerek.”
Can Baydar’ın Teoman ile düeti “Senin Yüzünden” Sony Music Türkiye etiketiyle müzikseverlerle buluştu.
Can Baydar, yeni albümü Her Şey Geçer’in üçüncü teklisi “Senin Yüzünden”de Teoman ile bir araya gelerek, insanın kendi içindeki şeytanlarla ve korkularla verdiği mücadeleyi çarpıcı bir dille anlatıyor. Söz ve müziği Can Baydar’a ait olan “Senin Yüzünden”, melankolik sözleri ve güçlü rock altyapısıyla aşkın ve pişmanlığın yarattığı duygusal karmaşayı dinleyicilere sunuyor. Kaybolmuşluk hissi, kaçış isteği ve derin bir iç hesaplaşmayla öne çıkan şarkıda Teoman’ın karakteristik vokali, Can Baydar’ın modern rock sound’u ile bir araya geliyor. Albümün duygusal yoğunluğunu ve anlatı gücünü ileri taşıyan “Senin Yüzünden”, Can Baydar’ın müzikal yolculuğundaki önemli adımlardan biri olarak dikkat çekiyor.
Can Baydar ve Teoman’ın birlikte seslendirdiği “Senin Yüzünden” şarkısını buradan dinleyebilirsiniz.
Ebru Uygun’un “Ak Sıcaklık” başlıklı kişisel sergisi 8 Nisan’a kadar Ferda Art Platform’da sanatseverlerle buluşuyor.
Ebru Uygun, “Ak Sıcaklık” sergisinde geleneksel resim anlayışını aşarak malzemenin dönüşüm sürecine odaklanıyor. Sanatçının eserleri, yüzeyden hacme, tekillikten çoğulluğa geçişi keşfediyor. Üst üste eklenen, kazınan ve yeniden inşa edilen katmanlar, zaman içinde değişen bir yapı oluşturuyor. Cam, seramik ve boya gibi malzemelerin etkileşimi, eserleri yalnızca izlenen değil, keşfedilen birer varlığa dönüştürüyor.
Uygun’un sanatı, yapma ve bozma arasındaki ritmik döngüyle şekilleniyor. Katmanlar, zamanın izlerini taşırken, malzemeler sürekli dönüşüyor. Eserler nihai bir forma ulaşmak yerine, değişim hâlinde kalıyor. Sanatın bir süreç olarak var olduğunu hatırlatan “Ak Sıcaklık” sergisi, izleyiciyi yalnızca görsel bir deneyime değil, mekân ve zamanla etkileşime giren bir keşif yolculuğuna davet ediyor.