GÜNDEM
  • 14-01-2025

    Aslı İçözü ve Şerif Erol’un başrollerini paylaştığı ve yönetmenliğini Ayşe Draz’ın üstlendiği, Forced Entertainment’ın çağdaş tiyatro klasiği Tomorrow’s Parties’ın bugünün Türkiye’sine uyarlaması Yarın Belki de, 25 Ocak Cumartesi akşamı Beykoz Kundura’da prömiyerini yapacak.

    Lita House of Production ve Beykoz Kundura’nın yapımcılığını üstlendiği Yarın Belki de, günümüzün umut ve korkularını geleceğe dair sorgulamalarla harmanlayarak sürükleyici bir tiyatro deneyimi sunuyor. İzleyicilere hem eleştirel hem de mizahi bir perspektif sunan oyun, modern tiyatronun yaratıcı güzelliğini yansıtarak geleceğe dair spekülasyonlardan ütopik ve distopik hayallere, politik kabuslardan bilim kurgu fantezilerine uzanan bir hikâyeyi sahneye taşıyor. Aşık atışması tarzındaki etkileyici performansıyla oyuncular, yalın bir sahnede geleceğe yönelik ihtimaller üzerine düşünceler sektirirken izleyicileri hem düşünmeye hem de gülmeye davet etmenin yanı sıra bugünün toplumsal sorunlarını ironik ve çarpıcı bir biçimde ele alıyor.

    Yarın Belki de prömiyerini yaptıktan sonra sezon boyunca sahnelenmeye devam edecek. Oyunun biletlerine buradan ulaşabilirsiniz.

    Künye:
    Yönetmen: Ayşe Draz
    Dramaturg: Özlem Hemiş
    Çeviri: Semih Fırıncıoğlu 
    Uyarlama: Ayse Draz, Aslı İçözü, Şerif Erol, Özlem Hemiş, Bora Aksu
    Yardımcı Yönetmen: Bora Aksu
    Yönetmen Yardımcısı: Berfin Tolmaç
    Oyuncular: Aslı İçözü, Şerif Erol
    Işık Operatörü: Umut Rışvanlı, Hüseyin Ege Kök
    Ses&Efekt Operatörü: Ayça Özkan
    Yapım Koordinatörü: İzel Şenal
    ​Yapım: Beykoz Kundura, Lita House of Production, Forced Entertainment 

    0
    0
    147
  • 14-01-2025

    Nuri Bilge Ceylan’ın “Yolda” başlıklı kişisel sergisi 22 Ocak-23 Şubat tarihleri arasında Dirimart Dolapdere’de sanatseverlerle buluşacak.

    “Yolda” sergisi, Nuri Bilge Ceylan’ın daha önce hiçbir yerde sergilenmemiş yeni eserlerini izleyicilere sunuyor. Farklı coğrafyalardan izler taşıyan sergi, izleyicileri sanatçının objektifinden insanın evrensel öyküsüne tanıklık etmeye davet ediyor. Sergi, Ceylan’ın Cezayir, Çin, Hindistan, Mısır, Rusya, Türkmenistan ve Türkiye gibi dünyanın çeşitli bölgelerinde çektiği portrelerden oluşuyor. Ancak bunlar istedikleri kadar birbirine benzemeyen farklı ülkelerde, farklı etnik ya da kültürel ortamlarda çekilmiş olursa olsun, kayda alınmış herkes sanki bir şekilde aynı koloninin insanlarıymış gibi görünüyorlar. Herkesi birbirine bağlayan, ortak bir noktada buluşturan belli bir duygunun varlığı da hissediliyor. Bu, Ceylan’ın bir söyleşisinde de belirttiği gibi, portrelerinde fotoğrafladığı insanların gerçek dünyalarını ortaya çıkarmaktan çok, onları kendi dünyasının kahramanları, ancak duygularıyla ulaşabildiği soyut bir gezegenin vatandaşları hâline getirmeye çalışmasından kaynaklanıyor.

    Sergiye eşlik eden aynı isimli video ise, yaratım sürecinin perde arkasından küçük bir kesit ortaya koyuyor ve üretim süreci ile ortaya çıkan eserleri belli bir kurguyla bir araya getirerek ikisi arasında herkes için farklı algılanabilecek bir koşutluğun kapısını aralamaya çalışıyor.

    Künye:
    1. Gülsüm, Türkiye Gülsüm, Turkey, 2024 Archival inkjet print 150 x 174 cm
    2. Küçük Köpekli Kadın, Goa, Hindistan The Lady with the Little Dog, Goa, India, 2023 Archival inkjet print 150 x 174 cm
    3. Okyanus Kıyısında İki Çocuk, Hindistan Two Boys by the Ocean, India, 2014 Archival inkjet print 150 x 174 cm
    4. Yolda, Bengal, Hindistan On the Road, Bengal, India, 2011 Archival inkjet print 150 x 174 cm
    ​5. Türkmenistanlı Kızkardeşler Sisters from Turkmenistan, 2024 Archival inkjet print 150 x 174 cm

    0
    0
    222
  • 14-01-2025

    border_less ARTBOOK DAYS etkinliğinin 7. edisyonunun başvuru 19 Ocak’a kadar devam ediyor.

    border_less ARTBOOK DAYS, 9-11 Mayıs tarihleri arasında Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık ev sahipliğinde gerçekleşecek. 2019 yılında kurulan border_less ARTBOOK DAYS, sanat yayımcılığı ve sanat kitabı yapımını geliştirmeyi amaçlıyor. Her yıl düzenlenen etkinlik, metinlerle çalışan ve eserlerini yenilikçi yollarla yayımlayan sanatçılar, galeriler, inisiyatifler ve kurumların seçkin bir koleksiyonunu bir araya getiriyor. Bu etkinlik, sanatçıların öncülük ettiği yayınlara vitrin sunmanın yanı sıra, sanatçılar, sanat profesyonelleri, matbaalar ve izleyici için önemli bir buluşma alanı da sunuyor.

    Değişen etkinlik mekânı, konuşma programı, atölyeler ve samimi etkileşimler aracılığıyla border_less ARTBOOK DAYS, çağdaş sanat yayımcılığını keşfederek, bu gelişen alanda anlamlı bağlantılar kuruyor.

    ​border_less ARTBOOK DAYS etkinliğinin 7. edisyonuna buradan başvurabilir, detaylı bilgiye ise buradan ulaşabilirsiniz.

    0
    0
    172
  • 14-01-2025

    Venedik Film Festivali’nde en iyi yönetmen ödülünü kazanan, Altın Küre’den üç ödülle dönen Brady Corbet imzalı The Brutalist, 31 Ocak’ta vizyona girecek.

    Yönetmen Brady Corbet'ten, Brady Corbet ve Mona Fastvold'un yazdığı filmin başrollerinde Adrien Brody, Felicity Jones, Guy Pearce, Joe Alwyn, Raffey Cassidy, Stacy Martin, Emma Laird, Isaach De Bankolé ve Alessandro Nivola’nın yer alıyor. Altın Küre’de En İyi Drama, En İyi Erkek Oyuncu (Adrien Brody) ve En İyi Yönetmen (Brady Corbet) ödüllerini kazanan The Brutalist, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra “Amerikan rüyasını” yaşamak için ABD’ye göç eden Bauhaus eğitimli Holokost kurtulanı Macar mimar Laszlo’nun hikâyesini anlatıyor. Film, yenilikçi kamera oyunları, dramatik yapısı, farklı açı ve kadrajları, kurgusu ve ses tasarımı ile dikkat çekiyor.

    The Brutalist filminin fragmanını buradan izleyebilirsiniz.

    0
    0
    192
  • 14-01-2025

    İstanbul Modern’in 20. yılı kapsamında izleyiciyle buluşan “Olafur Eliasson: Senin beklenmedik karşılaşman” sergisinin son etkinliği kapsamında İsviçreli peyzaj mimarı Günther Vogt, 15 Ocak Çarşamba günü İstanbul Modern’de sanatseverlerle buluşacak.

    “Olafur Eliasson: Senin beklenmedik karşılaşman” sergisi kapsamında düzenlenen etkinlikte sanatçının dünyanın farklı coğrafyalarında birlikte çalıştığı İsviçreli peyzaj mimarı Günther Vogt, izleyicilerle bir araya gelecek. Peyzajı, çevremizi saran dünyayı nasıl algıladığımızı tanımlayan kültürel bir üretim olarak ele alan Günther Vogt, “Beklentiler ve Karşılaşmalar” başlıklı konuşmasında İsviçre ve farklı coğrafyalardaki peyzaj anlayışlarını derinlemesine inceleyecek.

    Geçmişten günümüze evrilen peyzaj imgeleriyle birlikte ulusal kimlik ve mekânın kültürel üretiminin de ele alınacağı bu buluşma, İstanbul’dan sonra 17 Ocak’ta, Ankara’da düzenlenecek. Günther Vogt’un, VOGT Landscape Architects’in çalışmalarını referans alarak peyzaj imgelerini bir tasarım aracı olarak nasıl yorumladığına odaklanacağı sunumda, New York’taki MET Çatı Bahçesi ve Zürih’teki Masoala Yağmur Ormanı Salonu projeleri ile Olafur Eliasson başta olmak üzere sanatçılarla yapılan iş birliği örnekleri de yer alacak.

    Peyzaj imgelerini tasarım aracı olarak yorumlayan ve farklı disiplinler arasında etkileşimin önemine değinen Vogt, Almanya Berlin’deki Hamburger Bahnhof’ta ilk defa ziyaretçiyle buluşan “Sarı orman” (2017), Danimarka Ebeltoft’taki peyzaj projesi “Senin buzul beklentilerin” (2012) ve Avusturya Kunsthaus Bregenz’deki “Arabuluculu devinim”in (2001) de aralarında bulunduğu birçok projede Olafur Eliasson ile birlikte çalıştı. Vogt, son olarak 2021’de İsviçre’nin Basel kentindeki Fondation Beyeler’deki “Yaşam” adlı sergide sanatçıyla iş birliği yaptı. Vogt’un peyzaj alanındaki uzmanlığı, serginin konseptinin oluşturulması ve hayata geçirilmesinde önemli bir rol oynadı.

    ​Eczacıbaşı Topluluğu ve VitrA ana sponsorluğunda gerçekleşen “Olafur Eliasson: Senin beklenmedik karşılaşman” başlıklı sergiyi 9 Şubat’a kadar ziyaret edebilir, “Beklentiler ve Karşılaşmalar” başlıklı konuşma hakkında detaylı bilgiye ise buradan ulaşabilirsiniz.

    0
    0
    224
  • 14-01-2025

    2019’da yaşama veda eden polisiye edebiyatın sevilen yazarı Celil Oker’in daha önce çeşitli dergilerde yayımlanan hikâyelerinden oluşan Haliç Manzaralı Cinayet, Altın Kitaplar etiketiyle ilk kez bir arada yayımlandı.

    Kitap özel bir çalışmayla polisiye okurlarına sunuldu. Kitabın derlenme sürecine yoğun katkı sunan Ali Oker, hikâyelerin derlenme sürecini şöyle anlatıyor:

    “Celil Oker’i kaybettiğimiz 2019’un mayıs ayında yayıncılık sektöründeki arkadaşları bana taziyelerini iletirken arşivimde bulunsun diye babamın onlara yolladığı eski hikâyeleri de hatırlatmışlardı. Bunlardan ilki babamın Boğaziçi Üniversitesi’ndeki tiyatro kulübünden arkadaşı Mehmet İnhan’dı. Babam Mehmet İnhan’ın internette yayımlanan “Publitory” isimli mecrasına 2015-2016 yılında dört tane hikâye yollamış. Hikâyeleri toplayıp kitaplaştırma fikri bende o zaman doğmuştu. Ardından annemle birlikte babamın kütüphanesinde yaptığımız araştırma sonunda, gene üniversite yıllarından arkadaşı Semih Gümüş’ün yönetiminde çıkan Notos’da, kitaba da adını veren “Haliç Manzaralı Cinayet” isimli hikâyesini bulmuştuk. Ancak, hikâyelerin büyük bölümü Mylos Yayın Grubu bünyesinde Özlem Özdemir yönetiminde hazırlanan, polisiye tutkunlarının da tanıdığı iki aylık polisiye dergisi 221B’de 2016 ve 2017 yılında yayımlanmış. Özellikle hastalığı sırasında 221B ekibinin babamın çalışmalarını sevgi ve heyecanla desteklemesi, onun üretkenliğini kamçılamış. Bu saydığım insanların hepsine teşekkür borçluyum. Kitabın en sonunda yer alan “Şimdi Bir Oyun Oynayacağız Seninle” isimli hikâyesinin de, annemin giriştiği neredeyse arkeolojik bir çalışma sayesinde bugün yayın hayatına devam etmeyen Aries isimli dergide 2003 yılında yayımlandığını keşfettik.

    Babam bütün kitaplarını ilk önce eşi, annem Sevtap Okere okutur, onun fikrini alır, ilk tashihini ona yaptırırdı. Bu kitabın hazırlanması sırasında da bu ilkeyi devam ettirdik. Annem, herkesten önce öyküler üzerinde çalışmaya başladı, günlerce Türkçelerini düzeltti, tarihlerini buldu, dergilerde yayımlanan ve kimsenin görmediği hataları keşfedip ayıkladı. Babamın geleneğini bozmadık, bu kitapta da emeği çoktur.

    Babamı kaybettiğimiz günden beri okuyuculardan gelen mesajların büyük çoğunluğu babamın hikâyelerinin bir gün bir kitapta toplanıp toplanmayacağını sorguluyordu samimiyetle.

    Hastalığı boyunca Bilgi Üniversitesi’ndeki derslerine ve polisiye roman çalışmalarına devam edemediği için neredeyse kahrolan babamın, ölümünden sonra okuyucularla buluşmasına vesile olan Haliç Manzaralı Cinayet isimli kitabı bir armağandır. Yayıncı arkadaşlarının, ailesinin ve Altın Kitaplar’ın Celil Oker’e armağanı olan bu kitap ayrıca Celil Oker’in de okuyucularına armağanıdır. Karşılıklı bir vefa gösterisi ve ender karşılaşılan bir şeydir bu…

    Celil Okeri 2019 yılının Mayıs ayında kaybettik.
    ​Fakat, Celil Oker hâlâ çalışıyor!”

    0
    0
    315
  • 13-01-2025

    ENKA Sanat yapım sponsorluğunu üstlendiği belgesel serisine, 2021 yılında aramızdan ayrılan usta isim Ferhan Şensoy ile devam ediyor. Yapımcılığını Porte Film, yönetmenliğini Selçuk Metin, senaryosunu Zeynep Miraç’ın üstlendiği belgeselin prömiyeri, eylül ayında ENKA Açıkhava Tiyatrosu’nda gerçekleştirilecek.

    Sanat hayatı boyunca mizahı ve eleştiriyi birleştirerek toplumsal meseleleri sahneye, kitaplarına ve ekranlara taşıyan Ferhan Şensoy; sözcük oyunları, türettiği kelime ve kendine has tabirleriyle sanat dünyamızda önemli bir yere sahip. Ferhan Şensoy belgeseli, ENKA Sanat & Porte Film’in iş birliğinde hazırlanan, duayen tiyatrocular Genco Erkal (Genco) ve Yıldız Kenter (Caniko) ile tiyatromuzun en önemli rejisörlerinden Işıl Kasapoğlu’nun (Anlatmadan Yapamam) ardından, dördüncü yapım olma özelliği taşıyor.

    ENKA Sanat Direktörü Gül Mimaroğlu belgesel hakkında şunları söylüyor: “O, geleneksel tiyatroyu modern bir bakış açısıyla harmanladı; Ortaoyuncular topluluğunu kurdu ve Ferhangi Şeyler gibi unutulmaz eserler yarattı; Münir Özkul’dan devraldığı kavuğu Rasim Öztekin’e devretti; toplumsal sorunları içeren çalışmaları ile dönemin sosyal ve kültürel dinamiklerine ayna tuttu; özgün mizah anlayışı ve cesur yorumlarıyla geniş kitlelere hitap etti. Tiyatro, onun için günü sorgulama ve geleceğe dair mesaj verme aracıydı kuşkusuz. ‘Güldürdüm gidiyorum, düşünün, geleceğim’ sözleri onun hem eserlerindeki kalıcı etkiyi hem de izleyicisiyle derin bağı gösteriyor. İşte biz de belgeselle bu etki ve bağları görünür kılacağız.”  

    Yönetmen Selçuk Metin şunları söyledi: “Kelimelerle oynayan, alışılmadık bir mizah anlayışı vardı. Nev-i şahsına münhasır deyişinin ete kemiğe bürünmüş hâliydi. Sanki başka bir boyuttan Türk Tiyatrosu’na, bilhassa Kabare Tiyatrosu’na geldi, geldiği yeri de aydınlatıp başkalaştırdı. İzleyicinin zihnini hep öteye taşıdı. İşte benim gözümde böyle bir mertebedeydi… Bu dünyadan göçmeden önce, hayatının son yılını yaşadığından habersiz, Ferhan Şensoy belgeselini konuştuk kendisiyle. Yaşayan bir efsanenin daha belgeselini yapacaktım ve bu efsanenin Ferhan Şensoy olması beni o kadar çok heyecanlandırıyordu ki! O yaşarken bunu yapmak kısmet olmadı ama ENKA Sanat’ın değerli katkıları sayesinde Ferhan Şensoy’a ve hayata döndürdüğü Ses Tiyatrosu’na bir saygı duruşu niteliğinde olacak projemize başlıyoruz. Tiyatro anlayışını, sapını gülle donattığı o güçlü kalemini, ailesini, dünyasını; Ses Tiyatrosu ekseninde izleyici ile buluşturmayı hedefliyoruz.”

    ​Yapımın senaryosunu kaleme alan gazeteci, yazar Zeynep Miraç ise şunları söyledi: “Bambaşka bir mizah anlayışı vardı, çok kıvrak bir zekâsı ve özgün bir üslubu… Hâlâ ‘Keskel alaka’ deriz, hâlâ ‘Bugün evden çıkasım yok’ şarkısını söyleriz. Türkçenin keyfine vardıran, mizahın sınırlarını genişleten bir kalemdi Ferhan Şensoy. Sistemi mizah ile eleştirmenin ustalarından biriydi. Evrensel ile yerelin nasıl buluşacağı konusunda çok yol gösterdi. Fişne Bahçesu gibi uyarlamalarla zihnimizi açtı. Ses Tiyatrosu’nun onun büyük fedakarlığı sayesinde ayakta durduğunu çok sonra kavradık. Ara sıra düşünürüm, acaba zihin dünyamıza kattıkları için yeterince teşekkür edebildik mi ona? Gönül rahatlığıyla evet diyemiyorum. Belki şimdi, onu anlatan bir belgesel ile teşekkürümüzü sunabiliriz… Umarım.”

    0
    0
    569
  • 13-01-2025

    İbrahim Özsözgün’ün “Monodram” başlıklı ilk kişisel sergisi 25 Ocak’a kadar Kairos’ta sanatseverlerle buluşuyor.

    İbrahim Özsözgün, kişilere, olaylara ve mekânlara yaklaşımını titizlikle belirleyen bir sanatçı bakışıyla, kendi resmine yansıttığı tüm duyguları gerçekliği yeniden ölçerek aktarıyor. Yüzeye taşınacak her duygu zerresi, detaylı bir gözlem sürecine dayanıyor. Önce sanatçının zihninde zamanla tamamlanan imgeler ardından hassas bir teknik sayesinde yüzeyde berraklaşıyor. 

    Monodram, tek bir karakterin etrafında gelişen, dramatik bir anlatım tarzı anlamına geliyor. Bu türde, hikâye bir kişi tarafından anlatılıyor veya bu kişiyle bağlantılı bir dizi olay ve içsel çatışmalar sahneleniyor. Yani, “monodrama”da izleyici, karakterin yalnızca dışsal değil, içsel dünyasını da keşfediyor. İbrahim Özsözgün’ün ilk kişisel sergisi “Monodram”, izleyiciyi serginin kahramanlarının dünyasına izleyiciyi davet ediyor.

    Künye:
    1. İbrahim Özsözgün “Monodram” Sergisi
    2. İbrahim Özsözgün İsimsiz / Untitled, 2024 57 x 43 cm, 69,5 x 55,5 cm, Framed Kağıt Üzerine Akrilik / Acrylic on Paper

    0
    0
    230
  • 13-01-2025

    Nâzım Hikmet’in 123. yaşına özel olarak Şişli Belediyesi tarafından hazırlanan şairin hayatında önemli bir yer tutan Şişli’deki günlerine odaklanan Şişli’de Bir Nâzım adlı kitap yayımlandı. Eser, şairin doğum günü olan 15 Ocak’ta Cemal Reşit Rey’de yapılacak bir etkinlikle tanıtılacak.

    Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan’ın, Nâzım Hikmet’in ayak izlerini takip ederek ortaya çıkmasını sağladığı bu eser bir başlangıç niteliğinde. Kitaba ilham veren ise Nâzım Hikmet’in hayatının önemli bir bölümünü geçirdiği Şişli’deki yaşantısının izleri. Çocukluk ve ilk gençlik döneminde ailesiyle Nişantaşı’nda yaşayan şairin bu bölgede geçirdiği günleri kitapta kronolojik ve detaylı bir şekilde irdeleniyor. Proje tasarımını Dündar Hızal’ın üstlendiği editörlüğünü Sibel Oral ve Veysel Saltanoğlu’nun yaptığı kitapta Uğur Aktaş, Bahriye Çeri, Gökhan Akçura ve Sevdagül Kasap gibi isimlerin Nazım Hikmet’in Şişli’de geçirdiği farklı dönemlere odaklanan makaleleri bulunuyor.

    Şişli Belediyesi ve Nâzım Hikmet Vakfı iş birliğiyle gerçekleştirilecek özel etkinlikte edebiyat ve sanat dünyasının önde gelen isimleri Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda buluşacak.

    "Dostoyevski St. Petersburg, Joyce Dublin, Kafka ise Prag denildiğinde akıllara gelir. Nâzım Hikmet de İstanbul'u dünyanın tüm köşelerine taşımıştır. Şişli ise onu İstanbul'unun ve hayatının en önemli duraklarından biridir. İstanbul'un edebiyat kalbi olma niteliğini günümüzde de sürdüren Şişli'nin, Nâzım Hikmet bu muhitteyken Şişli'de nasıl bir çerçevenin var olduğunu anlayacağınız bu kitap bir başlangıç niteliğinde. Nâzım'ın çocukluğunda eğitim aldığı sultani buradadır. Piraye ile evlenip kurduğu yuva Valikonağı üç numara Selçuk Apartmanı'ndadır. Sinemacı ve senarist olarak çalıştığı İpek Film Stüdyosu Şişli'de yer alır. Şişli'yi o kadar iyi tanır ki, takma isimle yazdığı Lüküs Hayat Operati'nde geçen "Şişli'de Bir Apartman" ifadesi tüm Türkiye'nin diline pelesenk olmuştur. Nâzım Hikmet'le aynı semtin sokaklarını arşınlamış ve İstanbul'u dünyanın bütün dillerine ulaştırmış bir diğer edebiyatçı Orhan Pamuk, babası Gündüz Pamuk'un, Nâzım Hikmet'i Nişantaşı sokaklarında gördüğünü söyler. İstanbul'u ve kültürünü dünyaya duyuran büyük ustaya İstanbul'un kalbinden bir selam vermek istedik." (Tanıtım metninden)

    0
    0
    330
  • 13-01-2025

    Kaan Müjdeci’nin senaryosunu Ercan Kesal’la birlikte kaleme aldığı yeni filmi Dreamgirl, Berlinale Ortak Yapım Marketi’ne seçildi.

    Berlin Uluslararası Film Festivali (Berlinale) kapsamında düzenlenen Berlinale Ortak Yapım Marketi (Berlinale Co-Production Market), uluslararası film endüstrisinde faaliyet gösteren yapımcılar, satış temsilcileri, dağıtımcılar ile yayın ve finansman kuruluşlarını bir araya getiriyor. Her yıl yaklaşık 600 seçkin katılımcı, yeni uzun metrajlı film ve dizi projelerini sunmak, yapım ve finansman ortakları kurmak ve uluslararası ortak yapımlardaki güncel eğilimler hakkında bilgi edinmek amacıyla bu platformda buluşuyor. Kaan Müjdeci’nin yeni filmi Dreamgirl, Berlinale Ortak Yapım Marketi’ne Türkiye’den seçilen tek proje oldu.

    ​22. Berlinale Ortak Yapım Marketi’ne 27 ülkeden seçilen 35 projeden biri olan Dreamgirl, toplum tarafından dışlanmış bir Roman kızıyla yaralı yarış atı Dreamgirl’ün yollarının kesişmesini ve bu karşılaşmanın her ikisinin kaderini nasıl değiştirdiğini konu alıyor. Kaan Müjdeci ve Ercan Kesal’ın senaryosunu birlikte kaleme aldığı, yönetmenliğini Müjdeci’nin üstleneceği filmi, masumiyetle vahşetin, dostlukla kıskançlığın, hayallerle gerçeklerin çarpışmasını merkezine alarak, şiddet ve umutsuzlukla dolu bir dünyada direnme ruhunu ve umudun kırılganlığını gözler önüne seriyor. Dreamgirl, hayatta kalma mücadelesinin odağında, umudun derinliklerine inen güçlü, gerçekçi ve şiirsel bir anlatım sunuyor. Çekimlerinin 2026 kışında başlaması planlanan filmin yapımcılığını, Toronto, Tribeca, Berlinale gibi uluslararası festivallerde birçok ödül kazanan filmlerin yapımcıları Olena Yershova (TatoFilm) ve Kanat Doğramacı (Asteros Film) üstleniyor.

    Künye:
    1. Dreamgirl
    2. Kaan Müjdeci (Foto - Emre Ünal)

    0
    0
    280
DAHA FAZLA
Geldanlage