1989 yılında Jean-Hubert Martin ve Mark Francis’in küratörlüğünü yaptığı “Yeryüzü Sihirbazları” sergisi Paris Centre Georges Pompidou’da açıldığında kimlik ve çok kültürlülük kavramlarına getirdiği yaklaşım ve tartışmalarla dönemin en önemli etkinliklerinden biri oldu. Sergi, tüm kimlik ve kültürlere açık olduğu iddiasıyla gerçekleştirilmiş ancak, teoride olabildiğince parlak görünen bu tavır pratikte özellikle Batılı olmayan işleri ötekileştirdiği için eleştirilmişti. Sergiye getirilen en büyük eleştirilerden biri, Batı dünyasının “öteki” kültürleri, küreselleşme bağlamında, ortak ve eşit bir düzlemde ele almak yerine bir tür çeşni ve baharat algısı yaratacak biçimde sergiye katmış olmasıydı. Küratörlerin çıkış noktasını bu oluşturmuyordu ama sonuç ortadaydı; elbette yüzyıllardır süregelen ve inşa edilen Batı sanatı refleksinin tek bir sergi ile yıkılması söz konusu olamazdı.
Çok kültürlülük, toplumsal farklılıklar, coğrafya, kimlik gibi pek çok kavram uluslararası sanat ortamında özellikle 1980’lerden itibaren sıklıkla karşımıza çıkan, sanatçıların ve küratörlerin üzerinde en çok düşündüğü olguların başını çekiyor. Özellikle küresel sergilerin, bienallerin, Batı’nın dışındaki çevre kültürlere yönelik ilgisi ve açılımı hepimizin bildiği bir gerçek. Yukarıda da belirttiğimiz gibi, farklı kültürleri aynı sergide izleyiciye sunmak ve sanatçı Rasheed Araeen’in sözünü ettiği biçimde, bunu kültürel sömürgecilik algısının dışında gerçekleştirebilmek kolay değil! Gerçi unutmamak gerekir ki, bunu bir tür sömürgecilik olarak sunma pratiği Yeryüzü Sihirbazları sergisinden bu yana hayli değişti. Kültürel farklılığının yapıta ve sanatçıya pozitif ayrımcılık yüklediği günlerin ve sergilerin sonunun geldiğini söylemek mümkün; en azından çoğunun…
Beyoğlu Arter’de küratörlüğünü Iola Lenzi’nin üstlendiği “Göçebe Bakış” adlı sergi, işte bu bağlamda bir “ötekilik” sorunsalına odaklanıyor; ancak bu sorunsal, alışıldığı üzere, salt temsil etme/göstermenin ötesinde Güneydoğu Asya sanatının gerçeğine dair bir bakış sunuyor. Dolayısıyla bu sergi “ötekiyi” sergileyen bir pratik oluşturmuyor. Güneydoğu Asya sanatı üzerinde çalışan bir küratör ve eleştirmen olarak Singapur’da yaşayan Lenzi’nin, bölgenin çağdaş sanatı üzerine deneyimlerini birinci ağızdan aktarması bu bağlamda son derece önemli. Çünkü, bu kültürel sömürgecilik tavrının oluşmasında en çok da Batılı küratörlerin bölgeyi iyi tanımamaları neden oluyor. Egzotik, tek bakış açılı ve sığ bir yaklaşım yerine, Lenzi, bölgenin kapsayıcı üslup, estetik, süreç ve konularına dair bağlantılar oluşturabilecek işlerini yan yana getirmiş. Bu önemli; çünkü 80’lerden itibaren gerçekleşen küresel büyük sergilerde ve etkinliklerde sanatçının geldiği coğrafya ister istemez ön plana çıkarken, tıpkı Yeryüzü Büyücüleri’nde olduğu gibi bu etnik farklılık sergiyi farklı kılacak bir lokomotif olarak algılanıyordu. Küresel sergilerin basın bültenlerinde sanatçının isminin yanında nereli olduğunun altı çizilirken bir bakıma ne kadar çok farklı coğrafyayı bir araya getirirse o kadar küresel olur anlayışı hakimdi. Oysa Göçebe Bakış’ta hem yerel tekillik durumları dikkat çekerken, hem de toplumsal katmanlara yönelik eleştiri ve yüzleşme gibi akışkan bir bakış açısı mevcut.
Arter’deki “Göçebe Bakış” sergisi Güneydoğu Asya bölgesindeki çağdaş sanat üretimine odaklanarak Endonezya, Tayland, Filipinler, Singapur, Myanmar, Kamboçya, Vietnam ve Malezya’dan 36 sanatçının 40’tan fazla yapıtını içeriyor. Alwin Reamillo, Araya Rasdjarmrearnsook, Aung Ko, Aung Myint, Bui Cong Khanh, Chris Chong Chan Fui, Dinh Q. Le, Duto Hardono, FX Harsono, Heri Dono, Isabel & Alfredo Aquilizan, Ise Roslisham, Jakkai Siributr, Jason Lim, Josephine Turalba, Krisna Murti, Lee Wen, Luong Hue Trinh & Nguyen Xuan Son, Manit Sriwanichpoom, Melati Suryodarmo, Mella Jaarsma, Michael Shaowanasai, Nguyen Van Cuong, Restu Ratnaningtyas, Srey Bandaul, Sutee Kunavichayanont, Tawatchai Puntusawasdi, Tay Wei Leng, Vasan Sitthiket, Vertical Submarine, Vu Dan Tan, Yee I-Lann sergide işleri sergilenen sanatçılar… Hem bu denli fazla sanatçı, hem de Arter’in tüm mekânına yayılması bağlamında, bir çok izleyicinin de dikkatini çektiği gibi, bir tür Güneydoğu Asya bölgesini içeren bir bienal niteliğinde bu sergi… Güneydoğu Asya’nın tarihsel bağlamına ilişkin pek çok sıra dışı iş dikkati çekerken aynı zamanda bölgenin güncel kültürüne, gerilimlerine dair çoklu bir perspektif de sunuyor.
Aslında serginin en önemli yanı, bölgenin birbiriyle çelişiyormuş gibi görünen kimi olguları örneğin, geleneksel ile güncel, tekil ile çoğul, yerel ile küresel, kentsel ile kırsal, toplumsal olan ile bireysel gibi kimi kavram çiftlerinin birbiriyle girdiği ilişkilerle çoklu bir anlatıma olanak sağlaması.
Arter’in sokaktaki izleyiciyi içeri davet eden hatta mekânın dışında da bir başka izleyici kitlesi oluşmasına olanak tanıyan interaktif işi Lee Wen’in “Yuvarlak Masa” adlı çalışması. Devam eden bir projenin parçası olan yapıt, diktörtgen biçimli standart masayı yuvarlak bir biçimde yeniden tasarlayarak aynı anda pek çok kişinin bu masa etrafında iletişime geçmesine olanak sağlıyor. Sanatçı, yerleşik, kurallı ve hemen her coğrafyada aynı biçimde oynanan bir oyunu dönüştürerek izleyiciye değişim, süreçler ve farklılaşma pratikleri hakkında düşünmesine neden oluyor.
Serginin izleyicinin katılımıyla anlamını çoğaltan bir diğer çalışması Taylandlı sanatçı Sutee Kunavichayanont’un “Tarih Dersi” adlı yapıtı. Sanatçının bir seri olarak tasarladığı bu yapıt, galeri mekânındaki 23 okul sırasından oluşan bir yerleştirme. Bu sıraların üzerine Tayland tarihinin tartışma konusu olan olayları oyularak işlenmiş ve izleyiciler de masadaki oymaların üzerine kâğıt yerleştirerek sıraların üzerindeki imgelerin görünür olmasını, çoğalmasını ve böylece henüz yazılmamış tarihin biçimlendirilmesinde rol oynamaya davet ediliyor.
Dinh Q. Le’nin “Hafızamın Dokusu” adlı işi de yine izleyiciyi çalışmaya dahil eden bir çalışma. Sanatçı, Güney California’da yaşayan Kamboçyalı mültecileri etkileyen ve aniden görme duyularını yitirmelerine neden olan travma sonrası stres bozukluğu vakasından ilham alıyor. Sanatçının beyaz kumaş üzerine beyaz iple işlediği ve üzerinde Khmer Rouge dönemindeki Tuol Sleng hapishanesindeki mahkumların portrelerinin olduğu bu kumaşlar ancak izleyicinin el izleri ile belirginleşiyor ve zaman içinde koyulaşarak üzerindeki imgeler görünür oluyor.
Isabel ve Alfredo Aquilizan’ın “Müşterek/servet: Başka Bir Ülke Projesi” de yine izleyiciyi yapıtla etkileşimle sokuyor. Arter’in içine yerleştirilen çok sayıda teneke taç, Filipinleri iktidar ailelerine gönderme yaparken; ucuz, kolayca ulaşılabilen bu teneke taçlarla güç odakları yer değiştiriyor.
“Göçebe Bakış” sergisindeki işlerin bir kısmı bu sergi için özel olarak üretilmiş çalışmalar, ayrıca açılış gecesi gerçekleştirilen, Güneydoğu Asya performans sanatının önemli isimlerinden Melati Suryodarmo’nun beş saatlik “Seni Seviyorum” başlıklı çalışması da sergide video olarak yer alıyor. Melati Suryodarmo’nun oldukça ağır ve büyük bir cam blok ile girdiği mücadeleyi gösteren videoda sanatçı, fiziksel zorlanma ile duygusal bütünleşmeyi farklı açılardan gösteriyor ve 5 saat boyunca cam levhayla boğuşurken aşkın, tutkunun ve arzunun sınırlarını zorluyor ve sürekli “seni seviyorum” cümlesini tekrarlıyor.
“Göçebe Bakış”, Güneydoğu Asya’da bugün süre giden sanat pratiklerini ve güncel sanat ortamındaki sanatçıların ilgilendiği meseleleri, yaşanan kültürel karmaşayı, uluslararası ortama eklemlenme ve aynı zamanda yerelliği koruma çabasını çok farklı bakış açılarıyla bir araya getiriyor. Arter’e girdiğinizde ister bu coğrafyaya dair bilginiz olsun, ister olmasın hemen hemen tüm sanatçıların işleri izleyiciyi içine alıp bölgenin gerçeğine dair düşünce üretmelerine neden oluyor. Dolayısıyla Göçebe Bakış pek çok küresel sergide adeta küresellik yaratmak adına konulan farklılıkları bir bütün olarak değerlendirmemize olanak sağlıyor. Serginin açılır açılmaz büyük bir kalabalığı kucaklamış olması sanırız bununla ilintili…
Bir not: Esen Karol tarafından tasarlanan, sergideki yapıtlardan ve yapıtların üretim süreçlerinden fotoğraflar içeren Göçebe Bakış serginin kataloğu alışılmışın aksine özgün kapak resimleri içeren 8 farklı şömizle sunuluyor.