Mehmet Berk Yaltırık’ın 1800’lü yılların başlarında İstanbul’da geçen, kâh insanların kâh cinlerin âleminde savrulup duran Periveş’in serüvenini anlattığı yeni romanı Karanlığın Şahidesi üzerine bir yazı.
Korku ve fantastik edebiyatının son günlerde parlayan isimlerinden biri olan Mehmet Berk Yaltırık, namıdiğer Son Gulyabani, aynı zamanda bir tarihçidir. Çeşitli öykü antolojilerinin yanı sıra, okurlarının karşısına 2017 yılında ilk romanı Yedikuleli Mansur’la çıkar. GİO Roman Ödülleri’nde dereceye girerek “Başarı Ödülü”ne layık görülen Yedikuleli Mansur’dan sonra 2019’da Istrancalı Abdülharis Paşa adlı romanını yayımlar. Bu romanla da GİO En İyi Roman Ödülü’nü kazanır.
Yedikuleli Mansur ve Istrancalı Abdülharis Paşa’da karanlık sokaklarda dönen illegal kişi ve olayları korku ve fantastik öğeleriyle harmanlayarak anlatan Yaltırık’ın geçtiğimiz günlerde Karanlığın Şahidesi adlı yeni bir romanı daha yayımlandı. Karanlığın Şahidesi atmosfer olarak yine insanların ve sokakların karanlık yüzünü göstermeye çalışan bir kitap, ancak bu kez korku dozunun epey arttığını söyleyebiliriz. Böylece karşımıza cinlerin ve büyülerin kol gezdiği tarihi bir korku romanı çıkar. İlk iki kitabı gibi Karanlığın Şahidesi de İthaki Yayınları etiketine sahiptir.
Hamamlıkta Doğan Gizemli Bir Esire
Topal Ebe Şehver’in kapısının sabaha karşı yumruklanmasıyla başlar her şey. Çerkez memleketinden Konstantiniyye’deki Gümrük Emini Osman Ağa’nın evine, oradan da Ebe Naciye’nin yardımcılığına geçerek saçlarına aklar düşen Topal Ebe, Affan isimli tüysüz bir delikanlı tarafından alınıp Saffet Ağa’nın evine gizlice getirilir. Zira bütün suçlar ve bütün gizli doğumlar karanlıklarda gerçekleşir. Topal Ebe de zaten bu yüzden kapıyı açınca, doğum mu ıskat-ı cenin (çocuk düşürme) mi diye sorar.
Doğum cevabını alsa dahi içindeki huzursuzluğu bastıramayan Topal Ebe eve vardığında meseleyi anlar. Saffet Ağa cariyelerinden birini hamile bırakmıştır. Hazır eşi de başka yerdeyken onu gizlice doğurtup yanaşmalarından biriyle evlendirecektir. Ancak bunun için ona temiz çarşaflı bir döşeği bile çok görür, zavallı cariyeyi hamamlığa koyar. Topal Ebe önce bir olmazlanır, hamamlıkta doğum yapılmayacağını, tepelerine in cin toplanacağını söyler, ama Saffet Ağa’yı ikna edemez. El mecbur işini yapar ve esireyi doğurtur. Bu karar sadece Periveş adını verdikleri kızı değil, bütün herkesin hayatını tepetaklak eder.
Kendi Kaderini Çizen Bir Ruh
Karanlığın Şahidesi aslında Periveş’in hikâyesini anlatır. Periveş daha çocukken bahçedeki ağaca çıkıp akranlarına cinli perili korku hikâyeleri anlatarak herkesi kendine hayran bırakan bir kızdır. Bir gün yaptığı bir yaramazlıktan ötürü hamamlığa kapatılır ve bu ceza onu giderek değiştirmeye başlar. Anlattığı hikâyeler giderek sertleşir ve dinleyenleri epeyce korkutur. Bir de buna tuhaf tavırları eklenince kısa zamanda Periveş’in “iyi saatte olsunlar”a karıştığı iddia edilmeye başlanır.
Bir dedikodu olarak başlayan bu çekiştirmelerin bir karşılığı olduğu da zamanla anlaşılır. Bunun en büyük göstergelerinden biri de büyük hamama gittiklerinde ortaya çıkar. Periveş hamamda kendisine gelin muamelesi yapan inleri cinleri görür. Böylece serüven hepten başka bir yere doğru evrilir. İçinde büyük intikamların, kanlı hançerlerin ve bilcümle bitirimin dolandığı korku dolu bir yola girer.
Karanlığın Şahidesi 18. yüzyılın sonlarında geçer. 18 yüzyılın sonları modernleşme çalışmaların yeni yeni başladığı, sokakları haraca bağlayıp şehirde istedikleri gibi at koşturan yeniçerinin bir kurum olarak kaldırılmasına ramak kalan bir zamandır. Hâl böyle olunca şehrin derdi, belası her geçen gün artar durur.
Yaltırık, romanı böyle bir atmosfer üzerine kurar. Dönemin Konstantiniyye’si kadar dikkat çekici olan şeylerden biri de romanın dilidir. Yaltırık, tarihçiliğin de getirdiği bilgiyle zamanı ve mekânı başarılı şekilde tariflediği gibi karakterleri de buna uygun şekilde konuşturur. Hatta bazı karakterlerin şivesi, kullandıkları tabirler, deyimler de sokakla oldukça uyumludur. Bütün bunlar romandan daha çok keyif almamızı ve kurguda daha çabuk kaybolmamızı sağlar.
“Canavarları Canavarlara Canavarca Anlatmak”
Korku edebiyatının “canavarları canavarlara canavarca” anlatmak olduğunu belirten Yaltırık özsözde, kitabın zaman zaman oldukça rahatsız edici olabileceği uyarısı yapmaktan da geri durmaz. Zira dili hafif olsa da yarattığı duygu öyle kolay yenilir yutulur türden değildir.
Kitabın yazılış aşamasında pek çok kaynaktan yararlandığı söyler Yaltırık. Bunların başında Evliya Çelebi ve Reşad Ekrem Koçu’nun kitapları gelir. Derviş İsmail’in Dellaknâme-i Dilküşâ, İsmail Parlatır’ın Tanzimat Edebiyatında Kölelik, Ahmet Refik Altınay’ın Osmanlı Devrinde Zorbalar, Ercüment Ekrem Talu’nun Kodaman, Mehmet Halit Bayrı’nın İstanbul Folkloru, Murat Çulcu’nun Düşmüş Ocağa Yanıyor ve Kan Defteri adlı kitaplar ise bahsi geçen diğer kaynaklardır.
İthaki Yayınları’nın Pangea Kitaplığı kapsamında okurlarla buluşan Karanlığın Şahidesi, tarihî korku romanlarını sevenlerin zevk alarak okuyacakları bir kitap. Türe meraklı okurlara duyurulur.