08 TEMMUZ, PERŞEMBE, 2021

“Acı Hafızaları Zayıf, Acı Eşikleri Yüksek Varlıklarız”

​Kitapları dünya çapında milyonlarca okurla buluşan Vietnam doğumlu Kanadalı yazar Kim Thúy ile aşk ve yemek yapma tutkusunun, hüzün ve umut ile iç içe geçtiği romanı Duygularını Pişiren Kadın: Man üzerine konuştuk. 

“Acı Hafızaları Zayıf, Acı Eşikleri Yüksek Varlıklarız”

Mãn, hikâyesinin başında bize üç annesi olduğunu söylüyor. Mãn'ın üçüncü annesi Maman, kitap boyunca yinelenen bir figür olarak karşımıza çıkıyor çünkü nasıl iyi bir eş ve anne olunacağını öğreten anne figürü. Peki, sizin çocukluğunuzdan itibaren annenizle olan ilişkiniz nasıldı ve bu ilişkinin Mãn karakterine yansıması nasıl oldu?

Annem hayatımda çok büyük rolü olan biri. Sadece çocukluğumda değil, hayatımda hâlen büyük etkisi olan bir kadın. Bana “doğru” yemeyi, içmeyi, nefes almayı ve yürümeyi öğretti. Bunlar çok sıradan şeyler gibi dursa da aslında kimliğimizin oluşumunda ve kendimizi ifade etmemizde büyük payı olan etmenler.  Aslında annemle olan ilişkim özelden genele yayılabilecek çok derin bir konu. Aslında her ne kadar ataerkil bir sistemde yaşıyormuşuz gibi bir algı yaratılsa da anne bunun aksini ispatlayan bir figür belki de. Çocukların eğitimiyle, iş hayatının yüküyle ve daha pek çok şeyle aynı anda başa çıkmaya çalışan tüm kadınlar gibidir annem. Benim eğitimimle de özel olarak ilgilenip üzerime titrerdi. O benim kahramanım. Annem özelinden çıkıp daha büyük bir perspektife yayarsak romanımda da vurguladığım gibi kadınların hikâyeleri çok zengin. Kız evlatlar, anneler, halalar, teyzeler, öğretmenler, eşler… Tüm bu rolleri aynı anda üstlenip ustaca yönetmeye çalışıyorlar ve sanki bu çok basit bir şeymiş gibi bir yanılsama yaratıyorlar. Kadınlar hayatın merkezinde, kalbinde. Belki bazen ön cephede savaşmıyorlar ama arkada kalan gizli güç onların. Her şeyden önce, kadınlar doğuştan güçlü doğuyorlar. Mesela acı hafızaları zayıf, acı eşikleri yüksek varlıklarız. Yoksa kim ilk doğumdaki o dayanılmaz sancıdan sonra ikinci kez doğum yapmayı göze alabilir ki. İşte bu kadar kutsal ve güçlü bir varlık olan “kadın” figürünü anlatmaya değer buluyorum ve en büyük ilhamı da kendi annemden aldım diyebilirim.

Kim Thúy ©Carl Lessard

Mãn sözcüğünün anlamı “tüm dilekleri kabul edilmiş” demek ama Mãn’ın hayatına baktığımızda ilginç bir ironi karşılıyor bizi. Siz bu karakterin yaratıcısı olarak bu ironiyi nasıl açıklarsınız?

Bazı insanlar bu hayata ağızlarında altın kaşıkla doğuyorlar. Eğer o şanslılardan değilseniz hayal kurma hakkınız bile elinizden alınır çünkü seçme şansınız bile ortadan kalkıyor. Sadece elindekiyle yetinmek zorunda kalıyorsun. Hayatta kalabilmek bile büyük bir sevinç ve başarı oluyor böyle insanlar için. Kendini umut kavramından yoksun bir hücrenin içinde buluyorsun ki buna depresyon diyoruz. Tüm bunların üstüne bir de yetim ya da öksüzsen oldukça içinden çıkılmaz bir hayatın içine hapsoluyorsun. İşte, Mãn tam da böyle. Aslında Mãn, kelime anlamı olarak da buna karşılık geliyor. Ortalamada kalan, olduğu gibi, durağan demek. Mãn, neyse o’dur. Bir gelecek ya da geçmiş kavramı yoktur onun için. Şu an nasılsan, hep öylesin demektir. Gelecekten bir beklentisi olmadığı için muhtemel bir hayal kırıklığı da yoktur. Dolayısyla Mãn’ın anlamına bakınca ortada gerçekleşip gerçekleşmeyecek bir dilek dahi yok.

Mãn’ın Vietnam’dan Kanada’ya uzanan öyküsünü okurken kültür, cinsiyet, aşk, aile ve sadakatteki gerilimleri hissediyoruz. Vietnam’ı hüzünle terk ediyor ancak onu hayata bağlayan yemek yapma tutkusunu da keşfediyor. Benzer şekilde sizin hayatınız da Vietnam’da başlıyor ve sonrasında ailenizle birlikte Vietnam’dan ayrılarak Kanada’ya yerleşiyorsunuz. Peki, bu yolculuğun Kim Thúy’daki yazma tutkusunu ortaya çıkardığını söyleyebilir miyiz?

Evet, bu çok doğru bir tespit. Yazma motivasyonum ve yapma tutkum aynı temele dayanıyor sanırım. Sahip olduğum, bildiğim her şeyi paylaşmayı çok seviyorum. İnsanlarla etkileşimde olmak, onlarda bir iz bırakmak muazzam bir şey. Bence yemek yapanlar ikiye ayrılıyor: Kendileri yemeyi çok sevdiği için ve başkaları için yemek yapanlar. Tuhaftır ki ben her iki kategoriye de giriyorum. Ama yine de en güzel yemeği yiyebilme şansın olsa dahi, etrafında bu lezzeti paylaşacak birileri yoksa hiçbir önemi yok. İşte yazmak ve yemek yapmak da bu noktada kesişiyor. Yazdıklarımı birileriyle paylaşamadıktan sonra hiçbir anlamı yok. Yazmaktaki amacımda her okurda farklı bir tat bırakmak, tıpkı damak tadı gibi.  Sadece yazmak istedim, yemek yapar gibi malzemeleri bir araya getirerek yazmak. Ancak yazdıklarımda her okurun kendinden bir şey bulmasını istiyorum. Bir şeyler dikte etmek değil, bir tat bırakmak sadece. Buz dağının altını da deşifre etmek değil niyetim. Kitabımı okuyanlar, yazdıklarımdan bir tat alsınlar istedim. Hafızalarında, hayatlarında bir yer edinmek. Çünkü yemek yapmak da kitap yazmak da diğer insanlarda hafıza yaratmak, onların anılarında yer edinmenin bir yolu benim için.

Mãn’ın hikâyesinin her sayfasında vurgulanan iki dilde kelimeler görüyoruz ve hikâye “anneler” ile başlayıp “yên lậng – sessizlik” ile son buluyor. Bu kelimeleri vurgulama fikri, hikâyenizi yazarken mi şekillendi yoksa hikâyeyi kaleme almadan önce mi?

Aslında yazmaya başlamadan önce belli bir ritüelim ya da planım olmuyor. Yazmayı bitirdikten sonraki süreçle ilgileniyorum. Yarattığım şey tuğlaları koyarak bir ev inşa etmek gibi yani. O yüzden bilinçli olarak yaptığım bir kurgusal “oyun” var diyemem. Kitabımda iki dile de yer vermem, yer yer Vietnam dilinden dokunuşlar yapmaktaki amacım dildeki melezliği, Fransız etkisini gözler önüne sermekti. Dilin kendi özünü, otantikliğini kaybedip asimile oluşuna da vurgu yapmayı istedim. Yani bir anlamda dilin ve kültürün direnişi olarak da algılanabilir.

Montreal’de Vietnam mutfağını tanıttığınız Ru de Nam isminde bir restoranınız var. Mãn karakterine baktığımızda köklerine bağlı bir kadın figürü görüyoruz. Peki, sizin yemek yapma tutkunuz da aynı şekilde köklerinizden mi geliyor? Aslında bir noktada Mãn karakteri Kim Thúy’un bir yansıması olabilir mi? Ne kadarında Kim Thúy’u buluyoruz?

Ne yazık ki Montreal’de açtığım restoranımı kapatmak zorunda kaldım. Ama bir noktaya kadar kendi idealimi, hayalimi gerçekleştirmem adına bana büyük bir fırsat tanıdı. İnsanlara Vietnam mutfağının sadece noodle ve ekşili çorbadan ibaret olmadığını göstermek istedim ve bunu başardım da diyebilirim. Röportajın başından itibaren anlaşıldığı üzere Mãn benden pek çok iz taşıyor. Ben de köklerine sadık biriyim. Sanırım bu restoranı açmamın altında kültürüme olan saygı, bağlılık ve savunma iç güdüm gizli.

Kim Thúy ©Carl Lessard

Son olarak, yeni bir kitap üzerinde çalışıp çalışmadığınızı öğrenebilir miyiz?

Bu yaz, televizyonda yayımlanacak olan bir televizyon programım var. Üçüncü sezonu ekrana gelecek. Kardiyologların, psikiyatr ve psikologların bir araya gelerek, kalbi kırılan insanların bedenen nasıl tepkiler verdiğini tartıştığı bir program. Kalp kırıklığının insan bedenine hem psikolojik hem fizyolojik etkilerini merak edenler mutlaka izlemeli. Bunun dışında yeni bir kitap projesi en azıdan şimdilik ufukta görünmüyor.

0
4522
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage