Ali Lidar'ın Türkiye ve dünya edebiyatından seçtiği 20 önemli yazara yer verdiği Kişisel Edebiyat Atlası üzerine bir yazı.
İnsanın adını daha ‘önsöz’de görmesi güzel bir şey. Sağolasın Ali. Ali Lidar yeni kitabının adını Kişisel Edebiyat Atlası (İthaki Y., Mayıs 2017) koymuş ya, önsözde adım geçtiği için doğal olarak benim de ‘kişisel edebiyat atlası’m sayılır. Sizce de sayılmaz mı?
Yazıya böyle başlamamın coğrafi ve jeopolitik bir yeri ve önemi var. Her ne kadar, Ali Lidar bu yazılara vesile olanın ben olduğumu söylüyorsa da, asıl olarak şu anda içinde bulunduğunuz Artful Living sitesi sayesinde oldu bu işler. O da zaten bunu belirtiyor: “Artful Living isimli internet sitesinin edebiyat bölümünü yürüten” diye sitemizden ve bendenizden söz ediyor ve bu yazıların ilk orada yayımlandığını söylüyor.
Tastamam öyle oldu, sağolsun Ali Lidar da “Eskişehir Ruhu”nun mümtaz kardeşlerinden biri olarak beni kırmadı ve yazılar da sitede yayımlanmaya başladı. Yani fena mı oldu Ali, bak böylece şahane bir kitabın daha oldu! Darısı diğer yazarlarımızın başına!
Kişisel Edebiyat Atlası baştan söyleyeyim, söyledim zaten, şahane bir kitap, her eve lazım dediğimiz türden, her okura gerekli bir kitap. Nasıl olmasın? Atlasta kimlerin olduğunu sayarsam, benim de sözü uzatmama zaten gerek kalmaz: Tanpınar, Cortazar, Kafka, Knut Hamsun, Yakup Kadri, Dostoyevski, Thomas Bernhard, Hermann Hesse, Oğuz Atay, Zweig, Mişima, Camus, Necip Fazıl, Elias Canetti, Oblomov(Gonçarov’un romanı), Küçük Prens, dolayısıyla Saint-Exupery, Orhan Pamuk, Kosinski ya da Boyalı Kuş, Walter Benjamin, ve Bülbülü Öldürmek, yine dolayısıyla Harper Lee… Dünyadan ve Türkiye’den tam 20 büyük yazar ve şair ve 20 dünya, 20 hayat, 20 yolculuk… Bir de Ali Lidar’ın şiirden, edebiyattan, felsefeden, hayattan, sokaktan, gençlikten beslenen yazı diliyle bu yazarları okumanın keyfini varın siz hesap edin! Ve okuyup bitirince de Ali Lidar’dan Kişisel Edebiyat Atlası’nın yeni baskılarına ya da devamına eklenecek isimleri yazmasını mutlaka isteyin.
Ben burada kişisel olarak şu yazarları ve şairleri de yazmasını Ali Lidar’dan rica ediyorum örneğin, ilk aklıma gelenler şöyle: Nâzım Hikmet, Marquez, Tezer Özlü, İtalo Calvino, Ingeborg Bachmann, Yaşar Kemal, Sait Faik, Sabahattin Ali, Leyla Erbil, Cahit Zarifoğlu, Sevgi Soysal… Liste uzar gider. Tamam, Lidar ‘kişisel’ diyor atlasına ama sanırım adını andığım ‘kişi’ler de hem kişisel hem toplumsal olarak sevilen, okunan isimler.
Kitaptaki ‘20 ulu çınar’ın her biri için bir tanımlama yapıyor Lidar, kavramsal tanımlar diyelim bunlara ya da onların özelliklerini, farklılıklarını kavramsal bir ele alışla aktarıyor okura. Tanpınar, “sükut suikastının mağrur mağduru”dur örneğin Lidar’a göre; “Tanpınar bireyin safındadır, kitleyle iletişim, ‘ustası’ Yahya Kemal kadar güçlü değildir. Kim bilir belki de bu bireyselliği yüzünden kendi tabiriyle ‘sükut suikasti’na uğramış, eserleri sağlığında hak ettiği değeri hiç görememiştir.”(agy., s.13) Elhak öyledir, Tanpınar’ın ilgi görmesi 80’lerden sonra, biraz da Orhan Pamuk sayesindedir, ondan hemen önce de Tanpınar okunmasına vesile olan Oğuz Atay’ı da zikredelim burada.
Benim de ilgiyle okuduğum Yukio Mişima’yı da “Uzakdoğu’dan parlayan karanlık bir yıldız” olarak anıyor Lidar. Ve “Bireyin kitleyle imtihanı” başlığı altında Elias Canetti’den söz ediyor. Onun tek romanı olan, 1981 Nobel Edebiyat Ödülü’nü alan Körleşme üzerinde duruyor. Bana kalırsa Kitle ve İktidar kitabı ve özellikle de denemeleri ve yaşamöyküsünü anlattığı kitapları da Canetti’nin büyük bir denemeci olduğunu gösterir. Ben ‘kişisel’ olarak, Körleşme’den daha çok deneme, yaşamöyküsü ve günlüklerini severim Canetti’nin. İşte bunlar hep ‘kişisel!’
Kişisel Edebiyat Atlası’ndaki yazılar hiç kuşkusuz bir yazarın ya da şairin tüm yapıtlarını kuşatmak, verimlerini kucaklamak amacıyla yazılmamış. İnceleme ya da eleştiri yazıları değil, daha çok anlama, kavrama ve sevmeye, sevdirmeye yönelik deneme yazıları. Bir yazarı büyük kılan hiç kuşkusuz onun yazınsal nitelikleridir, edebiyatta yol açtığı dönüşüm ve değişim, getirdiği yeniliklerdir. Ama bazen bütün bunlar da bizim o yazarı okumamıza, okusak da izlememize, ilgilenmemize, sevmemize yetmeyebilir. Hepimizin buna dair deneyimleri vardır. Bazen de o kadar da tanınmayan yazarları göğe yere konduramadığımız olur. Ali Lidar da elbette hepsi dünyada ve Türkiye’de büyük edebiyatçılar olarak bilinen bu isimleri okurken, kendi bakış açısını, kendi sevme nedenlerini de aktarıyor bize. Hatta daha çok da böyle yaptığı için zaten kitabın adını Kişisel Edebiyat Atlası koymuş.
Oğuz Atay için, daha doğrusu Tutunamayanlar romanı için yazdıklarından birkaç cümleyi okursak ‘kişisel’ olan biraz daha ortaya çıkar. “Mustarip ruhların mütebessim sırdaşı” diyor Atay’a ve devam ediyor: “Çok kitap okudum bu zamana kadar, ne bulduysam saldırırcasına okudum diyebilirim. Bunun en büyük nedeni, lisedeyken okuduğum Tutunamayanlar’ın etkisinden kurtulabilmekti belki de. Olmadı. Okuduğum her kitap biraz daha belirtti beni, sonunda kafayı sıyırıp çıktım. Delirmişliğimin müsebbibi Oğuzcuğum Atay’a selam olsun…”(agy., s.75) Bizden de selam olsun elbette Oğuzcuğumuz Atay’a.
Orhan Pamuk’un “Bir kitap okudum, hayatım değişti!” sözü, Ali Lidar için biraz ‘hayatım kaydı!’ gibi olmuş ama, hayatın böyle kaymasına, kafayı böyle sıyırmaya kimin itirazı olabilir ki, insan ancak şükredebilir.
Diyeceğim işte bu kadar da ‘kişisel’ bir edebiyat atlası Ali Lidar’ın kitabı. Ama gerek tanımları, kavramları, gerek her yazar için Hamdi Akçay tarafından özel tasarlanan illüstrasyonlarla, hem bu kitabı hem de Lidar’ın yerinde saptamalarıyla tanıttığı yazarları bir an önce okumak için dolup taşıyor insan. Övünmek gibi olmasın okumayı yazmaktan daha çok sevdiğim ve 50 yılı aşkın süredir de okuryazar olduğum için, Ali Lidar’ın sevdiği 20 yazarın hemen hepsini okudum. Bazılarını gençken bazılarını sonra okudum, bazı kitapları bir defadan fazla okudum. Okudum da yine de Ali Lidar’ın kitabını okuyunca “Hiç böyle düşünmemiştim!”, “Ha şimdi daha iyi kavradım!”, “Acaba bu yazarı bir daha mı okusam?” diye düşündüğüm pek çok yer oldu. Bu bakımdan Lidar’ın arkakapak yazısında belirttiği gibi, ‘sadece öğrenciler ve genç arkadaşlar’ için değil, benim gibi ortason yaştaki okurlar için de faydalı bir eser diyelim. Lidar’ın önsözde de belirttiği gibi bu kitapla birlikte okunacak bir başka değerli kitap da Gökhan Yavuz Demir’in Borges’in Dediği Gibi (Nora Kitap, 2016) adlı ve ‘edebiyat üstadları hakkında’ son derece kapsamlı ve ufukaçıcı yazılardan oluşan kitabı. Hadi şimdi dooooğru kişisel kişisel okumaya!