Çoğunluğunda bir alt Türkiye, “Simeranya” da geçen fantastik diyebileceğimiz bir rüyada kendi ile kavgası süren anlatıcı kahramanımızın Peyami Beyi bulmasıyla seyri derinleşen yolculuğu ve biri düne biri bugüne ait iki yazarın arafta buluşması… Hamdi Koç'un Yalnız Kaldınız, Peyami Bey! isimli kitabı üzerine bir inceleme.
“O meşhur olduktan itibaren ve öldükten sonra doğan tek bir çocuğa bile verilmedi bunca yıl. Çünkü isim benzemektir, dilektir. İsim devamdır. Anneler babalar hayatta yeni bir Peyami istemediler”
Hamdi Koç daha kitabın başlarında Peyami Safa’nın kaderini, kahramanın ağzından bu cümlelerle okuyucuya özetliyor aslında. İsimler devamdır, yaşam döngüsünde ruhun yeniden bedenlenmesi gibi hayat mirasları adlar üzerinden sürer. Peyami ismi de haber, mesaj kelimesinden gelmektedir ancak bu mesajın, ömür tecrübesi içinde biriktirdiklerinden muhtemel, yeni nesillerde devamı da pek istenmemiştir.
Peyami Safa, çocukluk çağlarında babasını kaybetmiş, kemik veremi geçirmiştir. Erken yaşta tahsil hayatını bırakmak zorunda kalmış ve hayata atılmıştır. Bu talihsizliklere rağmen üretkenliğinin eserlerini erken yaşlarda vermeye başlayan bir yazardır. Bir kısmı maddi kaygılar ile, annesinin adından ilham alarak kullandığı takma adı “Server Bedii” olarak yazdığı eserlerdir. Bunlardan en önemlisi, kendi kendine öğrendiği Fransızca sayesinde, Fransız Arsen Lüpen karakterinden esinlenerek yarattığı “Cingöz Recai”dir.
Peyami Safa, yaşamı boyunca bazı siyasi düşünce akımlarını tarafı ya da karşısında olmuştur. Hem küçük yaştaki hastalık deneyimlerini romanlarına konu etmiş, hem doğu-batı çatışmasını, mistisizm ve çeşitli görüşlerini işlemiştir. Sahip veya karşı olduğu düşünceleri nedeni ile çatışmalar da yaşamıştır. 9. Hariciye Koğuşu’nun ilk baskısını o dönem çok yakın olduğu ancak daha sonra bir daha düzelmemek üzere arasının açılacağı ve ömrünün sonuna kadar karşı saflarda kalacağı Nazım Hikmet’ e adamıştır. Bu husumetin nedeninin siyasi olduğunu ve üzerindeki gizli ambargonun en önemli sebebinin de bu olduğunu belirtmeye gerek yok sanırım...
Bu deneyimler ve çatışmalar subjektifliği tartışılmaz olan sanatsal beğenimize sayısız eser sunmuştur. Sözde Kızlar, 9. Hariciye Koğuşu, Fatih-Harbiye, Matmazel Noraliya’nın Koltuğu, Yalnızız, Biz İnsanlar...
Erkek karakterler üzerine hikâyeler yazmayı seven Hamdi Koç da, bir taraf kaygısı olmadan Peyami Safa’yı, romanın iki ana yazar karakterinden biri olarak konumlandırmış. Ancak alt mesajında arafta kalmışlık duygusunu okuyucuya vermiştir. Hatta ilerleyen bölümlerde Peyami Bey “Nihayet bir hayat kurtarabilecektir”.
Roman boyunca yaşama halinden memnuniyetsizliğini hep sezeceğimiz adında “-ha” sesi olan kahramanımız ile tanışmamız, yine mutluy”muş” gibi yaptığı bir akşam sonunda meyhaneden çıkıp evine yürürken olur. Ancak bu her akşamki gibi evine ulaşmasıyla noktalanacak bir gece olmayacaktır ve kendini bir anda eski usül lambacıların sokak lambalarını yaktığı, uzun bir kışın hüküm sürdüğü ve sırf o seviyor diye göğü eflatuna dönecek Eski İstanbul Simerenya’da bulacaktır.
Simeranya, esasında Peyami Safa’nın Yalnızız romanındaki karakter Samim’in bir nevi ütopya dünyasıdır. Hamdi Koç’un romanındaki Simeranya’nın ise orjinalinden bazı farkları mevcut. Örneğin bu Simeranya’ya yalancılar girebiliyor. Zira romanı okuduğunuzda tebâsına bir alternatif dünya vaadi ile yapılacak karşı devrime şahit olacaksınız ve bu ayaklanmaya giden yoldaki amaçlarını uzun yolculuk boyunca sır tutanlar göreceksiniz.
“İki bunalımlı yazar, toplasan bir hayat etmez” Nerede olduğunu kavramaya başladığında, kurtuluşa dair en ufak bir özlemi olmayan, adı hususu gizemli yazar kahramanımız, Peyami Bey’den onu ölüme bırakmasını ister. Ancak Peyami Bey, yardım dilenmeyen bu vazgeçmiş yazarı yeniden hayata döndürmeye ve biyografisini yazmasını sağlamaya kararlıdır. Belki de bu karşılaşma ve bu seçimin arkasında benzerliklerin mistik çekimi yatıyordur, kim bilir. Peyami Bey, babasız büyümüştür. Kahramanımız da annesi tarafından terkedilmiş ve hatta annesi gözleri önünde ölümü seçmiştir. Her ikisinin de mutsuz evlilikleri, bu evlilikleri devam ederken yaşanan mutsuz aşkları vardır. Mutsuzluktan beslenen iki yazar bir meyhane gecesinin beklenmeyen finalinde “tesadüfen” buluşmuşlardır.
Peyami Bey, başının derde girmesini göze alarak, hem kahramanımızın kurtarıcısı olma, hem de kendisinin biyografisini yazdırma azmiyle Simeranya’nın en az kendisi kadar önemli kişisi ve arkadaşı Doktor Ramiz’den yardım ister. Arkadaşının yardımına gönülsüz de olsa koşan ve ekibin üçüncüsü olan Doktor Ramiz, daha sonra beklenmeyen finali yazan ve Peyami Beyin nihayetinde araftan ölüme teslimine vesile olan kişi olacaktır.
“Sözlerimi hatırla. Yaz. İçini rahat tut. İftiraya uğramaktan ve kalabalıktan korkma. Linç edilebilirsin. Hiç korkma. Daha en baştan kazanan sen olmuşsun demektir. Son anında bile çenen benimki gibi ilerde dursun.”
Kendini Simeranya’da bulduğu kadar ani şekilde yeniden gerçek dünyada bulan kahramanımız ise, insanların yaşananları hiç de onunki gibi anımsamadığı gerçeği ile yüzleşmek zorunda kalacaktır. Nitekim yazar Hamdi Koç, Peyami Bey ile mistik benzerlik bağlantıları örmeye devam etmiştir ve kahramanımızın sonunu, Peyami Bey ne kadar çabalamış olsa da, gururlu ve yalnız yazmıştır.
“...ve evet doktorların dediği gibi, şimdi biraz acıyabilir.”
Yalnız Kaldınız, Peyami Bey!
Hamdi Koç
Can Yayınları
Görsel: Ben Zank