Down sendromlu çocuklara gönüllü destek veren Upsendrom girişiminin kurucusu Burak Acerakis’in down sendromlular hakkındaki ön yargılara ve onlara dair yanlış inanışlara karşı kaleme aldığı bilimkurgu ve macera türündeki kitabı Aris’in Yolculuğu üzerine bir inceleme.
Diğerlerinden ya da çoğunluktan farklı olmak bir kusur değildir. Pek çok kişi bu cümleyi okuduğunda buna katılacaktır. Ancak katılmak yetmez, bunu ne kadar içselleştirip gündelik yaşantılarımızda karşılaştığımızda yadırgamadığımız ve sahiplendiğimiz esas mesele. Düşünce ve inanç olarak güzel ancak bunda ne denli samimiyiz? Bu çok daha önemli bir soru olsa gerek. Doğan Egmont’tan yayımlanan Aris’in Yolculuğu kitabı belki de bu düşünceye bir cevap. Down sendromlu baş kahramanı Aris’in ön yargılarla girdiği mücadeleyi anlatan kitabın yazarı Acerakis’in ise en büyük ilham kaynağı kitabın baş kahramanı Aris’e de ismini veren oğlu.
Evvela kitabın konusu ile başlayalım. Aris, Dadu gezegeninde yaşamaktadır. Dünyadan milyonlarca ışık yılı uzaklıktaki bu yemyeşil gezegenin en önemli özelliği 46 kromozomlu insanlarla 47 kromozomlu insanların sayıca eşit ve huzur içinde yaşadığı bir yer olmasıdır. Aris’in burada çok mutlu bir yaşamı, onu seven ve koruyan bir ailesi, başta Mia olmak üzere sevdiği dostları vardır. Kendini içinde olduğu toplumdan hiçbir zaman dışlanmış hissetmeyip sevgi ve saygıyla büyümüştür. 47 kromozomlu olmanın bir eksiklik ya da fazlalık gibi görülmediği bu alemde zaten buna dair herhangi bir kaygı ya da dışlanmışlık hiç hissetmemiştir. Aris’in ailesinin endişesi de burada başlar. Çünkü sevgi dolu ve maceraperest karakterimiz Dünya gezegenini ziyaret etmek istemektedir.
Aris, bu isteğini ailesiyle paylaştığında ilk başta özellikle babasının tepkisiyle karşılaşır, Dünya’daki insanlar bencildir, paylaşmayı bilmemektedir. Aris’in yanıtı ise “Belki de unuttukları şeyleri onlara hatırlatabilirim baba, denememe izin ver ne olur!” Aris’in en yakın arkadaşı olmasının yanında yıllar önce Dünya gezegenine gitmeyi başarmış ancak hayal kırıklığıyla dönmüş Mia da aynı görüştedir. Öyle ki şimdiki Dünya onun gittiği zamandan da daha kötü durumdadır. Ancak herkes gibi o da farkındadır ki Aris’i ikna etmek mümkün değildir. Kafasına koyduğunu yapmaya kararlı Aris, hem bu gezegeni keşfetmek hem de insanları ile tanışmak istemektedir. Haklarında anlatılanlar söylenenler ne denli korkutucu ve düşündürücü olsa da Aris inanmaktadır. Çünkü ön yargılar değiştirilebilir şeylerdir ve bunun için mücadele etmeye kesinlikle değer. Belki de kitabın en güzel cümlesi de buradan geliyor “birazcık umut olması bile, umutsuz olmaktan iyidir…”
Aris’in Yolculuğu, down sendromlulara gösterilen ön yargılar ve onlara dair yanlış inanışlara karşı yazılmış bir kitap. Aynı zamanda şöyle ilgi çekici bir özelliği daha var, baş kahramanının down sendromlu olduğu bilimkurgu, macera türündeki ilk kitap. Acerakis kitabı yazmaktaki niyetini anlattığı mektubunda şöyle söylüyor: “Bu hikâyeyi yazarken, niyetim asla ‘down sendromlu çocuklara iyi hissettirmek’ten ibaret olmadı. Keza onların böyle bir motivasyona da ihtiyaçları yok. Bilakis, diğer çocukların bu bilimkurgu macerası sayesinde onlarla ortaklaşabilmelerini, bu heyecanlı hikâyelerin kimsenin tekelinde olmadığını, çocukların birbirlerinin renklerini ıskalamamaları gerektiğini düşünerek yazdım. Çünkü biliyorum ki, down sendromlu çocukların kendilerini ‘iyi hissetmeleri’nin yolu, diğer çocukların onları görebilmesinden geçecek...”
Down sendromlu çocukların diğer çocuklar ve ailelerinin gözünde “normal”leşmesine katkı sağlayabilmek, farklı çocukların da heyecan verici renkli maceralar yaşayarak kahramanlara dönüşebileceğini gösterebilmek niyetiyle çıkılan bu yolculuğun iki devam kitabının daha yolda olduğunun müjdesini vermeden geçmemek gerek. İlk kitapta Dadu’dan Dünya gezegenine gitmek için büyüklerini ikna eden Aris’in bir sonraki kitapta Dünya’daki maceralarına ortak olacağız.
Aynı zamanda down sendromlu çocuklara gönüllü destek veren Upsendrom girişiminin de kurucusu Acerakis görmezden gelinen konularla mücadele ederken, bunu çocukların okurken çok eğleneceği bir maceraya dönüştürerek yapması çok kıymetli. Diğer taraftan kitabın çizimlerini üstlenen Ali Doğanlı’yı da tebrik etmek gerek. Zira bilhassa bilimkurgu ve macera türü kitaplarda çizimlerin de bir o kadar etkileyici olması şartını kimse inkâr etmeyecektir. Doğanlı, bu meselenin üstesinden hakkıyla gelmiş. Acerakis ise böylesi önemli ve üzerine konuşulup çokça yol kat edilmesi gereken bir meseleyi çocuk edebiyatı dünyasından yaparken hem yalın ve akıcı bir dil kurarak okurunun ilgisini zinde tutmayı başarırken, sadece çocuklara değil yetişkinlere de üzerine düşünmemiz ve farkına varmamız gereken çokça şey hediye ediyor. Belli ki Aris’ten öğreneceğimiz çok şey olacak…