Sahafların tozlu raflarında keşfedilmeyi bekleyen eski ve ilginç kitaplara yer verdiğimiz yazı dizimizin üçüncü kitabı 1951 yılında basılan Dr. Richard Gerstell'in Atom Bombasından Nasıl Korunacağız? isimli kitabı...
Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı Yayınları No:155
Yazar: Dr. Richard Gerstell
Çeviren: Dr. Hamdi Dilevurgun
Baskı: Çankaya Matbaası Ankara, 1951
Bulunduğu yer: Orhun Sahaf
Tarihteki ilk nükleer saldırının üzerinden 71 yıl geçti. 6 ağustos 1945’te Amerika Birleşik Devletleri “Küçük Çocuk” adlı Atom bombasını Hiroşima’ya attı. Üç gün sonra da Nagazaki aynı şekilde vuruldu. Bombanın sebep olduğu ölü sayısı günümüze kadar 400.000’e ulaştı.
Faciadan beş yıl sonra, 1950’de Amerikalı Doktor Richard Gerstell atom bombasından korunmanın yollarını bir kitapta topluyor. Bu kitap bir yıl sonra, Doktor Hamdi Dilevurgun tarafından çevriliyor. Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı tarafından basıldıktan sonra, değerli ve pratik bilgiler barındırdığı iddiasıyla tüm teşkilata dağıtılıyor.
Yalnız kitabın 170 sayfa, sürekli tekrarlardan oluşması bir sorun teşkil etmiş olacak, üç yıl sonra 1954’te, Atom Bombasından Korunma Çareleri adıyla 16 sayfalık bir özeti daha basılıyor. Özetin hiçbir yerinde yazarın ve çevirenin adı geçmiyor. Halbuki eserde yer alan birçok yardımcı resim çevirmen tarafından bizzat hazırlanmış. Yeni baskıda bazı kelimeler güncelleriyle değiştirilmiş, kitapçığın sonuna da bir bölüm eklenmiş: “Atom silahının tehlikesini çok büyüten veya çok küçülten sözlere kulak asma, bunların düşman tarafından memleketi yıkmak için uydurulduğunu unutma, böyle yalanları etrafa yayma.”
Kitaba geçmeden önce tercümanın yazdığı 20 sayfalık önsöze de değinmek gerekiyor çünkü özele ulaşmak için ancak bu kadar genelden gidilebilir, dedirten Hamdi Bey, tümdengelimin sınırlarını zorluyor. Rivaud ve Bertaand Russel’den yaptığı alıntılarla atomun ilk yunan düşünürleri tarafından bulunduğuna değiniyor. Yine Russel’in düşünceleri doğrultusunda, bu tanrıtanımaz düşünürlerin Platon ve Aristo’nun ünü yüzünden silindiğini, bu sebeple Platon ve Aristo’nun medeniyetin gelişimini 1.000 yıl durdurduğunu söylüyor.
-Burada bir parantez açıp, Russel’ın yazmış olduğu Sağduyu ve Atom Savaşı adlı kitabın 1960 yılında İş Bankası Kültür Yayınları tarafından basıldığını ekleyelim.-
Ardından atomun felsefi ve ilmi değerinden sıyrılarak kitlesel bir silaha dönüştürüldüğünden bahseden Dilevurgun, savaşlarda gelişmiş silahların ve kullanımlarının önemini iki örnekle açıklıyor: “Meselâ Amerika kıtasının keşfi üzerine maceracılardan mürekkep küçük bir İspanyol kuvveti ellerinde bulunan pek ipdidâi ateşli silâhlar sayesinde, henüz toptan tüfekten haberi olmayan, koca Meksika imparatorluğunu kolayca zaptetmiştir. / Meselâ son harpte Fransa’nın Almanlar tarafından istilasında, hava kuvvetleri müstesna, müttefik orduları ne sayıca ve ne de tankça Almanlardan pek farklı değildiler. Fakat tanklarını, Almanlar gibi müstakil birlikler halinde kümelendirecek yerde ilk Cihan Harbindeki usule göre dağıtarak, parça parça, piyade kuvvetlerine katmışlardı.”
Atom bombasının yapımı da ilginç bir isimle örtüşüyor. Amerikalı fizikçiler, devlet desteğini almak amacıyla atomun gücünü anlatması için Albert Einstein’ı Roosevelt ile görüşmeye gönderiyorlar. Roosevelt ise anlamaktan çok, Einstein’a saygısından projeye destek vermeyi kabul ediyor ve iki milyar doları bulan bir yardım neticesinde bomba yapılıyor.
Çevirmen, önsözünde kitabın Amerikalılar için yazıldığına da hatırlatıyor. Türkiye’deki en güçlü binaların Amerika’daki sıradan evlerden kat kat daha dayanıksız olduğunu söylüyor. Bunlardan bahsederken de iki halkın bilinçlenme gayretini karşılaştırıyor ve bu kitabın neden sağlık çalışanlarına dağıtıldığını söylüyor: “Kitap aslında halk için yazılmıştır. Ortalama bir Amerikan vatandaşı eserin aslını güçlük çekmeden anlar ve orada meselâ bir zerzevatçı bunun bazı yerlerini anlayamazsa, komşusunun evinde, oraları kendisine izah edecek bir kimseyi kolayca bulur. Fakat bizde ‘mala bak, atom bombası gibi’ diye marul satan küfecinin eline bu kitap verilse anlayamadığı birçok kısmı sormak için zahmet etse de, mahallesinde, bunları ona izah edecek bir kimse bulabileceği şüphelidir.”
Gelelim kitapta yer alan korunma yollarına. Belirtmem gerekir ki, kitabı okuduktan sonra, yazarın iddia ettiği gibi atom bombasına duyduğum korkuda herhangi bir azalış olmadı. Sanırım kitap biraz da, Amerikan halkının vicdanını durgunlaştırmak için kaleme alınmış. İnsanların bunu okuyup, “Aman, bizim devlet o kadar da katletmemiş, Japonlar hazırlıksızmış!” diyecekleri zannedilmiş. Bunun altını da sık sık çiziyor. New Mexico’da denedik bu bombayı, kimse ölmedi, diyor. Ölüm olmayan bir deneyi örnek göstererek, bombada hayatını kaybeden yüzbinleri suçluyor.
Atom bombasından korunma çareleri!
Öncelikle Richard Gerstell, korunma yollarını anlamamızı kolaylaştırmak için atom bombasının etkilerini üçe ayırıyor: Yel, Tutuşturma ve Hastalandırma.
Yel: 3 saniye içinde 1,5 kilometrekareye ulaşır. 10 saniye sonra 3.750 kilometrekare ötededir. Bu mesafeye kadar etrafı dümdüz eder. 30. saniyede 11 kilometrekare çevreye yayılmış olan yel, neyse ki tesirini kaybetmiştir.
Tutuşturma: Bomba 3 saniye içinde kaynağının iki kilometrekare çevresini kül eder. Bu mesafeden sonra insanlar sıcaklık dalgası gibi bir şey duyar. Patlama anında cereyan eden şimşek görünürse geçici körlüğe sebep olur.
Hastalık: Bomba etrafa yel ve ateşle birlikte radiyadyon (radyasyon) da yaydığı için günlerce hatta haftalarca insanların iç aletlerini zehirler, derilerine zarar verir ve ölümlerine sebep olur.
“Lüzumlu kitaplar ateş almaz kutulara konmalıdır.”
Eğer bu aydın bilgiler ışığında yeterince rahatlamadıysanız çok mühim korunma yollarından bahsetmek belki işe yarar, şapka takmak gibi. “Evet, şapka takmak insanı atom bombasının şimşeğinden bir derece korur.” diyen yazar herkesin özellikle yaz aylarından aşina olduğu bir genel yargıyla sözlerine devam ediyor: “Bol ve açık renkli kıyafetler giyilmeli.” Böylece bol kıyafetler insanın etrafındaki hava tabakasını korur. Açık renk ise şimşeğin yarattığı ışığın kıyafetlerden sekmesine sebep olur.
Yazarın tekrar tekrar dile getirdiği konu ise yüzükoyun yere uzanıp kollarla yüzü kapatmak ve ne olursa olsun başı kaldırıp etrafa bakmamak. Olay esnasında tarlada çalışıyorsanız daha iyi, sapan izlerinden birine yatarak yanlarınızı da koruyabilirsiniz. Yüzükoyun yatmanın sebebini “Vücudun ön kısmının arka kısımdan daha kolay yaralanabildiği” olarak açıklayan yazar, yere yatma konusuna o kadar önem veriyor ki şöyle bir parantez açmış: “Buna şimdiden alışmak en iyisidir. Herkesin önünde yapıp gülünç olmamak için odanıza gidin ve bu biçim yere yatmayı birkaç kere idman edin.”
Sudaki radyasyonu kaynatmakla geçiremezsiniz!
Kitapta, bombaya evde yakalananlar için de tavsiyeler mevcut. Evvela dışardan hava almasını önlemek için tüm pencereler, kapılar kapatılmalıymış, bu bizi radyasyondan, ateşlerden korurmuş. Tezgâhtaki yiyecekleri atmalıymışız fakat buzdolabının içindeki yemekler korkmadan tüketilebilirmiş.
Yazar kitabı soru cevap şeklinde hazırlamış, bir söyleşi gibi. Hatta bazı yerlerde, gerçekçilik kaygısıyla, kendine yönettiği soruları “Bir şey soracağım ama alay ediyor sanmayın: Yerde bu biçim yatarken ne düşünmeli?” şeklinde bitiriyor. Gerstell’in bu soruya verdiği önerilerden biri de kerrat cetveli saymak…
Saldırı esnasında gerekmedikçe telefon kullanmamak gerektiğine değinen yazar, mühim konuşmalara olanak tanımamız gerektiğini oldukça haklı sebeplerle dile getiriyor: “Siz hanım teyzenizle konuşup birbirinizi sağ ve salim kaldığınız için tebrik ederken bir kapı ötedeki komşunuzun hastaneye telefon edememek yüzünden ölebileceğini unutmayın.”
Kitapta apartmanda oturanlar için ayrı bir bölüm mevcut. Burada diğerlerine ek bazı açıklamalar var. Asansöre bağımlı hale gelmiş insanlar için, Merdivenin yerini öğrenmek gibi. Eser, her şeyin özeti sayılabilecek sekiz madde ve yazarın “okunmasa da olur” diye not düştüğü "Atom Bombası Nasıl İşler" adlı bölümle sona eriyor. Okuyanın aklında tek bir düşünce kalıyor: Umalım da kimse, kendini böyle bir kitap yazmak zorunda hissetmesin.