Geçtiğimiz günlerde büyük bir iddiayla yola çıkan bir kulüple tanıştım: Kitap Kulübü. Okumayı sosyalleşmenin bir parçası haline getirmeyi, ayda en az dört kitap okutmayı hedefleyen bir kulüp bu. Projenin yaratıcısı Fatih Güner'le Kitap Kulübü'ne dair bir söyleşi gerçekleştirdik.
Fatih Güner, bugüne kadar pek çok başarılı işe imza atmış bir internet girişimcisi. Bu kez projesi kitap okuma oranının düşük olduğu ülkemizde haftada bir, ayda dört kitabı kitaplıklarımıza okunmuş olarak yerleştirmeyi sağlamak. Güner, bu sebeple okuyucuyu da yayıncıyı da içine alan bir kulüp kurdu: Kitap Kulübü. Belli bir ücret karşılığında üye olduğunuz bu kulüpten her ay işin profesyonelleri tarafından seçilmiş dört kitap bulunduğunuz adrese geliyor. Kulubün ayrıntılarını Fatih Bey'den dinleyelim.
İhtiyaç sıralamasında kitabı alt basamaklara iten, okuma oranının az olduğu bir toplumda yaşıyoruz. Siz de kitap okutma amacıyla yola çıkan bir oluşumsunuz. Düşününce zorlu bir işe kalkışmış sayılırsınız. Bu projeye başlamada itici güç ne oldu? Kitap Kulübünün çıkış noktası nedir?
Sosyal medya ile tanışmam elbette benim de güncele dair birçok konuda sürekli olarak bilgilenmemi sağladı. Ancak internette yaptığım okumaların gerçek kitap okumakla eşdeğer olmadığını fark ettiğimde, bir illüzyonun içinde olduğumu düşündüm ve günlük internet kullanımımı azaltıp, her gün aynen çocukluğumda olduğu gibi bir saat kitap okumaya başladım. Bilgi dolu ve okuması kolay kitaplar okudukça daha fazla kitap okumak istedim ve günlük okumalarımın zamanını artırdım. Sonra insanlar da benim enerjimden beslensin ve hep birlikte okuyalım, üstelik okumak toplumsal bir görevdir diye düşünerek Kitap Kulübü’nü kurdum. En başta sadece profesyoneller için kurmuştum, iş kitapları ve profesyonel gelişim kitapları okuyup aramızda tartışırız diye düşünmüştüm. Ancak kulüp büyüdükçe ve bunu bir iş modeline dönüştürebileceğimi fark ettim ve edebiyat kategorisini de ekledik. Şimdi sırada altı kategori daha var.
Türkiye, her yıl basılan 450 milyon ders kitabını saymazsak, toplamda 90 milyon kitabın satıldığı bir pazar. Ders kitapları ile birlikte dünyanın 17. büyük kitap pazarıyız. Ancak yılda 52 bin farklı başlıkta kitap basılan bir ülke olarak da 5. sıradayız. Nüfusun sadece %10’unun düzenli olarak kitap okuduğu düşünülüyor. Bütün bunların birkaç sebebi var, eğitim politikası elbette başta geliyor. Ancak, kitaba erişimde de ciddi sorunlar var. Özellikle Anadolu’da kaliteli kitaplara erişim düşük ve bu yüzden de kitap satışları düşük. Kredi kartı kullanmayan bir kitlenin, yaşadıkları şehirlerde kitabevlerine de sahip olmadığını düşünün.
Ayrıca, kitap satın almak da zorlu bir iş, aldığınız her kitap kolay okunur olmayabilir, sizi sıkabilir, tarzınıza uygun olmayabilir vs. Kitap Kulübü bu sorunların tamamının ortasından yola çıkıyor. Bizim küratörlerimiz var ve her ay aboneler için belli kriterlere göre kitap seçiyorlar. Bu kitaplar günde 25-45 dakika okuma yaparak, 1 haftada okunabilecek kitaplar. Aynı zamanda güncel, kaliteli ve fonksiyonel/duygusal faydaları olan kitaplar.
Okuyuculara kitapları dramatik bir indirimle veriyoruz, hatta neredeyse %60’a yaklaşan bir indirimle. Dolayısıyla kitap kulübünün çıkış noktası, kitap okumak isteyen insanların, kaliteli ve güncel kitaplara maddi ve lojistik anlamda erişimini kolaylaştırmak.
Kitap satın alma mecrası olmadığı aşikar peki kitap kulübünün misyonu nedir?
Türkiye’de yayınevlerinin üç büyük problemi var. Birincisi konsinye çalışma biçimi. Yani kitaplar satıldıkça gelir elde ediyorlar, satılmazsa… İkincisi ise vade süreleri. Kitap Kulübü, her ay abone sayısı belli olduğu için konsinye çalışmıyor, kesin satın alma yapıyor. Ödeme vadelerimiz ise dramatik olarak düşük. Dolayısıyla yayınevlerini mutlu ediyoruz.
En büyük sorun ise, Türkiye’de, satılan kitapların 100 tanesinin 40’ı sadece bir şirketler grubu tarafından satılıyor. Dolayısıyla yayınevinin bastığı herhangi bir kitabın rafa çıkmasını, rafta kalma süresini, kitabın popülaritesini ve pazarlama faaliyetini tek bir grup belirliyor. Tamamen algoritmaya dayalı bir şekilde Türkiye’nin dört bir yanına dağıtılan kitaplar, kimsenin bilmediği amaçlarla dağıtılıyor, dolayısıyla rafta kitap bulmak zorlaşıyor.
Düşünün ki bir yayınevine sahipsiniz, kitabınızı rafa koymak istiyorsunuz, ancak 18 gün rafta satmayan tüm kitaplarınız direkt olarak iade ediliyor. Bu şekilde ayakta kalmanız mümkün değil. Dolayısıyla Kitap Kulübü, yayınevlerinin kitaplarını tanıtmaları ve kesin satış yapmaları için mükemmel bir mecra.
Ayrıca okuyucuların da kitaplarla ilgili sıkıntıları var. En önemlisi, daha önce bahsettiğim gibi gittikleri kitabevinde aradıkları kitabı bulamamaları. Kitap Kulübü küratörünün abone olan kitapsever ile kurduğu duygusal bağ ‘Küratörüm benim için her zaman mükemmel kitaplar seçiyor’ düşüncesi, okuyucunun her defasında doğru kitaba erişmesini sağlıyor.
Yani, Kitap Kulübü olarak sadece okuyucuyu değil, aynı zamanda yayınevini de düşünüyoruz ve problem çözmeye çalışıyoruz.
Beyaz yakalının önerilere dayalı bir hayat sürdürmesinin, denemeye ve deneyimlemeye zamanının olmamasından kaynaklandığını düşünüyorum. Peki bir beyaz yakanın ne okumasına nasıl karar veriliyor?
Yetenek seti geliştirme, bugün profesyonel dünyada uzmanlaşmanın en hızlı ve önemli yolu. Bir beyaz yakalının her zaman pazarlama ve/ya ekonomi ile ilgili kitap okuması onu elbette bilgilendirir, ancak aynı zamanda hikâye anlatımı ile ilgili, tüketici psikolojisi ile ilgili, duyusal pazarlama ile ilgili kitaplar okuması da gerekir. Ancak bu sayede kendini birçok konuda geliştirebilir.
Beyaz yakalılar için hazırladığımız Profesyonel Gelişim Kulübü için kitap seçiminde dikkat ettiğimiz konular bunlar. Onların birçok farklı disiplin ve müspet bilimden beslenmesini sağlamaya çalışıyoruz.
Kitap Kulübü’nü sadece beyaz yakaya yönelik bir hizmet olarak görmemiz eksik bir tanımlama olur mu? Kimler için bu kulüp?
Önce beyaz yakalılara yönelik olarak hazırlandı, ancak sonrasında edebiyat kategorisinin girmesi ile şu anda başka bir yere doğru gidiyor. Başka kategoriler de ekleyip, kitap seçimlerini yine kendi alanlarında uzman insanlara yaptırmak istiyoruz. Nitekim şu anda hazırlık aşamasında olduğumuz 4 kulüp var ve önümüzdeki haftalarda açılacak.
Kitapların seçilmesinde neler göz önünde bulunduruluyor? Kitaplara baktığımda sadece son çıkanlar yok. Seçimlerinizde kriterler neler?
Aylık seçkilerde birkaç konuya birden dikkat ediyoruz. Tüm kitaplar yeni olsun diye bir düşüncemiz yok ama en azından iki kitabın güncel olmasını, mümkün olduğu kadar son 1-2 ay içinde çıkmış olmasını istiyoruz. Bu sayede insanların kitap satın alma alışkanlığını da anlamak istiyoruz. Onun dışında her ay en az bir Türk yazarın seçilmesine dikkat ediyoruz, bu sayede Türk kitap yazarlarını da onurlandıralım ve güçlendirelim istiyoruz.
Seçtiğimiz kitaplar günde 25-45 dakika okumayla bir haftada bitirilebilecek kitaplar. Okuması zevkli, dili kolay, eğer çeviri ise çevirisi iyi, bilgi yoğunluğu yüksek, fiyat avantajı yüksek kitaplar seçmeye çalışıyoruz.
Şu an Edebiyat Kulübü ve Profesyonel Gelişim Kulübü olmak üzere iki başlık altında ayrılıyor ve söylediğinize göre başka başlıklar da yer alacak. Peki ne olacak bu başlıklar?
Bilimkurgu/Fantastik Kulübü, Kişisel Gelişim Kulübü, çocuklar için Çocuk Kulübü, anne adayları ve anneler için Anne ve Bebek Kulübü gibi. Özellikle heyecanlı olduğumuz spor kitaplarından oluşan Spor Kulübü olacak.
Aslında sizin de sosyal medya hesabınızda gördüğüm bir posttan yola çıkarak sormak istediğim bir şey var. “Hayatlarımızı inanılmaz bir hızda yaşıyoruz.” Hal böyleyken kulüp üyeleri her hafta bir kitap hedefini yerine getirebiliyorlar mı? Bir insanın kitap okuma ihtiyacının kaynağı nedir sizce?
Hayatlarımızı çok hızlı yaşıyoruz ama bazı şeyleri yavaş seviyoruz. Mesela çalışan bir insan haftanın her günü öğlen arkadaşları ile mi yemek yiyor, yoksa ara sıra yalnız kalmak da istiyor mu? Diyelim ki yurtta kalan bir öğrenci, akşamları hep arkadaşlarıyla mı sosyalleşiyor, yoksa yalnız kalmak da istiyor mu? Benim görmeye çalıştığım şey, insanların artık kendilerine de dönmeye başladığı. Özellikle son bir yılda evde sosyalleşmenin arttığını görüyorum ülkemizde. Dolayısıyla insanlar evde ne yapıyorlar sorusunu soruyorum? Elbette film izliyorlar, TV izliyorlar, arkadaşları ile sosyalleşiyorlar, ancak kendilerine ayıracak zamanları da var.
Ben bir motivasyon verelim bizim gibi insanlara, diyorum. Günde sadece 25 dakika veya 45 dakika kitap okuyarak haftada bir kitabı bitirmenin mümkün olduğunu onlara anlatmak istiyorum ve hepsinden önemlisi, kitap okudukça insan daha da çok okumak istiyor. Size de öyle olmuyor mu?
Elbette olmaz mı? Kitabın da sağlıklı bir bağımlılık yaratma tarafı var bana kalırsa. Peki hedef koymanın motive edici gücünün yanı sıra düzenlilik arz etmesi için uyulması gereken kurallar da var olmalı. Peki bu kulübün kuralları nedir?
Bu kulübün kuralları her yerde kulüpten bahsetmek :) Ciddiyim! Abone sayımız ne kadar fazla olursa, o kadar daha iyi ve güncel kitapları, kulüp aboneliği fiyatının içine sığdırabiliriz çünkü. Güncel kitapları dramatik indirimlerle almak çok zor, eğer alım sayısı yüksek olursa, işte o zaman fiyatı da güncelleyebiliyoruz.
Bu arada, bizde hiç kural yok. Elbette bazı insanlar ayda dört kitap okumayacak, ancak en azından sayemizde iki kitap okuyacak belki. Bazıları da aynen Walter Benjamin gibi: “Kitaplar sadece okunmak için değildir, aynı zamanda birlikte yaşanmak içindir” demiş kendisi. Bazı abonelerimiz de kitaplarıyla yaşayacaklar, bilemiyorum. Tek bildiğim, eğer bir kişiye fazladan bir kitap okutabiliyorsak ya da kitap okuma alışkanlığı olmayan birine ayda bir kitap dahi olsa okutabiliyorsak, bu, toplumsal olarak büyük bir başarıdır. Bunun için çalışıyorum.
Kitapların okunmasından sonra veya okuma sırasında okuyucuların etkileşimde bulunması istediğiniz bir şey mi, yani bunun bir sosyalleşme aşaması olacak mı? Böyle bir düşünce ya da ihtiyaç var mı?
Böyle bir düşünce de var, böyle bir ihtiyaç da var. Projenin ikinci aşamasına henüz geçemedik, çünkü aslında birçok geliştirmeye şu anda bile ihtiyacı var. Mesela sevgilinize kitap aboneliği almak istiyorsunuz. Şu an kendinize alır gibi alıyorsunuz ama o deneyimi kişiselleştirmemiz lazım. Bunun gibi eksiklerimiz var ve bunları tamamlamaya çalışıyoruz. Ancak projenin ikinci fazında, net bir kitap kulübüne doğru evrilmemiz lazım, bunun için de çalışmalara başladık.
Genel olarak bundan sonraki aşamada projenizi geliştirmek için atacağınız adımlar neler olacak?
Öncelikle yeni kulüpleri de hayata geçirmeyi istiyorum. Bu sayede farklı tarzda kitap okuyan insanları da bu anlayışa çekmeyi ve onlara bu modeli anlatmak istiyorum. Ancak farklı kitap okuma grupları kursak, kendimize ait bir kitap-kafe’miz olsa ve orada haftanın belli bir günü ve saatinde buluşup kitaplardan konuşsak, hoş olmaz mı? Belki böyle bir şey de yapabiliriz, neden olmasın?
Bunun yanında yazarları desteklemeye başladık bu ay. Az önce bahsetmiştim, birçok kitap maalesef ikinci baskıya giremiyor olanaksızlıklardan dolayı. Biz, kalitesi yüksek olan ancak baskı alamayan kitapların yayın haklarını satın almak ve onları Kitap Kulübü Kitapları markasıyla tekrardan yayımlayalım dedik, hatta nisan ayında ilk kitabımızı önce abonelerimizle, sonra da satın almak isteyen herkesle buluşturuyor olacağız. Bu da o adımlardan bir diğeri. Aslında proje çok, ancak önce elimizdeki stilize etmek en önemlisi, dolayısıyla fokusumuzu bozmadan, acil değil ama hızlı hızlı ilerlememiz lazım.