Farklı türlerde iddialı eserler veren, genç kuşak yazarlar arasında önemli bir yere sahip olan Gülşah Elikbank ile Doğan Kitap'tan çıkan son romanı İhtimal, çağdaş kalp ağrıları, yazma tutkusu üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.
İhtimal, sekizinci romanın. Yalancılar ve Sevgililer, Aşkın Gölgesi ve Uykusuzlar'da kadın karakterler başrolde, onları çok iyi işlediğini düşünüyorum. İhtimal'in çıkış noktası nedir, yazma sürecin hakkında neler söylemek istersin?
İhtimal, bir kadının sahtelikler çağında gerçek bir aşk yaşama ihtimali için neleri göze alabileceğini düşünürken ortaya çıktı. Bir metropol kadını olarak, hızlı yaşanan, çabuk tüketilen ilişkilerin içinde saflığı ve yalansızlığıyla ve maskesiz, sahici bir kadın aşk yaşayamaya kalkarsa neler olur, nasıl bedeller öder? İlk çıkış noktam bu soruların yanıtını bulmak üzereydi. Ama yazdıkça bambaşka sorular, sorunlar ortaya çıktı tabii. Kadın olarak doğmak, böylesi kapalı toplumlarda var olmak zaten bir sorun.
Yasak Aşk teması edebiyat tarihi boyunca çok iyi örneklerine rastladığımız bir tema. Senin romanında yasak aşk ihtimale dönüşüyor. İhtimal, bu yönüyle de farklı bir roman.
Evet, Anna Karenina, Madame Bovary ya da Aşk-ı Memnu, hepsi de erkek yazarların kadınlara biçtiği bedellerle bitiyordu. Ama artık başka bir çağda, farklı zamanlardayız. Kadın artık daha güçlü. Üstelik her zaman cesur olan kadındır böyle ilişkilerde. Ben de Yeşim’e farklı bir son, çağımızın gerçeğine daha uygun bir hal sunmak istedim. Aşk tek taraflı değil, bunu başlatan ve sürdüren erkek neden hiç bedel ödemiyor, neden tüm fatura kadına çıkıyor?
Romanda bir diğer dikkat çeken unsur da sosyal medyanın ilişkiler üzerindeki etkisi. Yeşim'in Mahir'le yaşadığı aşkın sosyal medyada duyulması üzerine bir bedel ödüyor. Son yıllarda gündelik hayatımızın vazgeçilmez bir parçası hakkında senin fikrin?
Sosyal medya hayatımızı kolaylaştırdığı kadar zorlaştırdı da. Artık saklanmak daha zor. Ayrıca gizem de kalmadı. En ulaşılmaz sandığın birine tek tık ile ulaşabiliyorsun aslında. Aşklar burada başlayıp burada bitiyor hatta. Elbette bir yazar olarak teknolojinin aşka, hayata etkisini görmezden gelmem mümkün değildi. Ben de aktif olarak kullanıyorum bu platformları. Ama artık kendime sınırlama koydum. Belli saatlerde bakmaya çalışıyorum. Fazla da ciddiye almıyorum. Daha samimi, yakın ilişkiler, dostluklar peşindeyim.
Yasak aşkın ortaya çıkması üzerine Yeşim, soluğu Londra'da Shakespeare'in kasabasında alıyor. Neden Londra'ya gidiyor Yeşim?
Gitmeseydi, umutsuzca aşkını yaşamaya çabalayacak ama daha çok hırpalanacaktı. Gitmek, zor olandır aslında. Kaçmak sanıldığı kadar kolay değildir. Yeşim her zaman zor olanı sevdi. Onu denedi. Yine de mesafelerin aşkta yeri yoktur. Acınızı, aşkınızı ve hasretinizi her yere taşırsınız. Ama yüzleşme, hesaplaşma için gereklidir uzaklaşmak, araya bir mesafe koymak. İnsan hiç bilmediği bir şehirde gözünü açınca aklına ilk kim gelir mesela? Bu önemli…
İhtimal için, metropol kadının yaşadığı tutkulu bir aşkın romanı diyebiliriz. Yeşim'in hayatındaki erkekleri tanımlarken, Tekin için mantığı, Mahir içinse tutkuyu ifade ettiğini belirtiyor. Senin bakış açına göre, aşkta mantık mı, tutku mu?
Bana soruyorsan aşkta mantığın işi yok. Tutku hissetmediğim biriyle zaten aşk yaşayamam. Belki denge önemli. Mantığı tamamen susturduğun zaman incinmek çok kolaylaşıyor. Günümüzde aşklar çok hoyrat yaşanıyor. Zor olsa da aşık olduğun kişiyi aklının gözüyle de görmeye çabalamalısın. Ama akıllı davranacağım derken, saçmalayan çok aşık gördüm ben. Akışa ve zamana teslim olmak en doğrusu aşkta.
Kitapta Yeşim'in annesiyle arasında geçen bir bölüm var, Yeşim Mahir'le yaşadığı aşkı anlatırken, annesinin hayatında bilmediği bir gerçeği öğreniyor.
Evet, Yeşim, babası annesini sürekli aldattığı halde, onu terk edemeyen bir anne ile büyüyor ve bunu kadınlık onuruna yakıştıramıyor. Annesinin aşkının taşkınlığından utanıyor ve bu nedenle kendisi aşık olduğunda büyük hatalar yapıyor. Zaten hep böyle olur, bir hatadan kaçarken insan daha büyüğünü yapar. Ama annesiyle dertleşirken, onun aslında bu aşkı içinden silmek için ne kadar çabaladığını öğreniyor ve bu, onun hayata bakışını değiştiriyor. En yakınlarımızı bile yeterince tanımadığımız gerçeğiyle de yüzleşiyor.
Romanını babana ithaf etmişsin. Yeşim ve Mahir'in ortak bir noktası da baba figürünün olmayışı. Kız çocukları için baba figürü çok mühimdir. Babasızlık ilişkilere nasıl yansıyor?
Hayatta, her şeyde olduğu gibi ailede, çocuklukta da bir denge gerekiyor. İster anne ister baba olsun, bunlardan birinde bir eksiklik varsa, hayat boyu onu tamamlamanın yolunu arıyorsun. Bunun mümkün olmadığını anlamak için epey bir hata yapman gerekiyor. Bu boşluk asla dolmaz. Onu aşkta, başka adamda, kadında aramak beyhude bir çaba. Bunu bilmek de seni o hataları yapmaktan alıkoymuyor bu arada. Çünkü elinde değil. En ufak sevgi gösterisi, şefkat, merhamet senin için çok önemli. Kanayan yanın ne de olsa. Böyle kişilerin mutluluğu bulmaları, sağlıklı ilişkiler kurmaları zor ama imkansız değil. Doğru kişi bulunursa elbette. Mutluluğu bir başkasında bulamazsın, onu kendi içinde bulmalısın önce. Ben de romanımı babama ithaf ettim. Çünkü çocukken beni terk ettiği için onu ancak affedebildim.
Sen hangi yazarları okumaktan hoşlanırsın? Başucu kitapların?
Ben her ülkenin yazarını okumaya çabalıyorum. Çağdaşlarımı özellikle okuyorum. İnci Aral, Murathan Mungan, Sabahattin Ali, Doğu Yücel, Buket Uzuner, Oruç Aruoba. O kadar iyi yazarımız var ki, hepsinin kitaplarına yetişmem zor oluyor ama çok keyif alıyorum. Ayrıca Irvin Yalom, Jane Austen seviyorum. Bazen de yazarı değil hikayeyi dikkate alıyorum. Psikoloji ve felsefe özel ilgi alanlarım. Koleksiyoncu ve İçimizdeki Şeytan kitabını hep başucumda tutarım.
Epigraflarda Birhan Keskin, İlhan Berk, Hasan Hüseyin Korkmazgil gibi şairlerin dizelerine yer vermişsin, şiir senin için ne ifade ediyor?
Her akşam kendime ve dünyaya şiir okumayı seviyorum. Bazen bir dize insana roman yazdırır. Benim ruhumu, kalbimi de çok besliyor. Şair değilsem de şair ruhu taşıyorum galiba. Bu romanda da şiir baş rolde. Şiirsiz aşk düşünemiyorum ayrıca. Yalancılar ve Sevgililer romanımda yola çıkmamı sağlayan da bir Turgut Uyar dizesiydi mesela. İhtimal’de ise Hasan Hüseyin Korkmazgil şiirleri satırlarıma tutkuyla karıştı. Şimdilerde Yehuda Amihay’ı çok severek okuyorum.
Eserler Adriana Bermúdez'e aittir.