Diyarbakır - İstanbul arasında bir yaşam sürdürüyorsunuz uzun zamandır. Peki, temelli yurt dışına yerleşmeyi düşündünüz mü hiç?
İki günde bir düşünüyorum. "Temelli" kelimesi "kafes" gibi bir his taşıdığından lügatimde yok. Ama evet, iki günde bir daha uzağa gitmeyi düşünüyorum. Lâkin düşünmek de yetmiyor, hayat olması gerektiği gibi kendi kendine şekilleniyor. Bildiğim tek şey; bavulumun her zaman gitmeye hazır olduğu.
Fotoğraf çekmek hayatınızın her anında var ve Gümüşlük Akademisi’nde dersler veriyorsunuz. Fotoğrafın dersini vermek nasıl bir duygu?
Üniversiteler, liseler, ilkokullar, vakıf ve dernekler, akademiler ve hatta kurumsallarda eğitimler veriyorum; sanatın, fotoğraf sanatının olumlu gücünü paylaşmak güç veriyor, güzel insanlarla tanışıyorum, hikayeler biriktiriyorum. En mühimi ise bildiğim, tecrübe ettiğim, öğrendiğim ne varsa paylaşıyorum. Paylaştıkça çoğalıyorum. Çiçekler açıyor göğsümde. Gülümseyerek uyuyakalıyorum derslerimin olduğu günlerin gecelerinde
Instagram ile beraber fotoğrafa duyulan ilgi arttı, siz bu ilgiyi nasıl yorumluyorsunuz?
Etrafta Instagramla ilgili çok olumsuz düşünceler olduğu için mi sordunuz bu soruyu bana? :)
Teknolojinin, evrenin, insanlığın gelişimiyle yeni adaptasyonlar zaman alsa da hiçbir şeyin, kötü görünüyor bile olsa, yanlış veya kötü bir sonuç getireceğini düşünmek istemiyorum. Hele ki konumuz zaten Instagram, silahlardan ve nükleer santrallerden bahsetmiyoruz sonuçta.
...Instagram fotoğrafçılığı gibi bir anlayış oluştu, insanlar yemek yerken, kahve içerken, giydiklerini, oturma odalarını ya da kütüphanelerini düzenlerken daha özenerek yaşamaya başladı bu uygulama sayesinde. Teşhircilik veya gösteriş budalalığı gibi yorumlar yapılıyor aşırıya kaçanlar için, pek öyle hesap takip etmiyorum sanırım ya da görmek istemeyince görmüyorum öyle hayatları. Sonuç olarak, ben yine iyi tarafından görmek istiyorum hayatı.
Fotoğrafın bir sanat olduğunu, hayata güzellikler katabildiğini, güzel fotoğrafın kolay ama ölümsüz bir fotoğrafın zor çekilebildiği ve benzeri birçok güzel anlayışlara sebep oldu Instagram. Like! :)
Yaşasaydı da fotoğrafını çekseydim” dediğiniz isimler var mı?
Çok var. Her yüzyıldan var. Barış Manço'dan tut Shakespeare' e uzanır listem. O sanatçı cennetindeki herkesin fotoğrafını çekmek isterdim sanırım.
Fotoğraf çekerken yaşadığınız en ilginç an neydi acaba?
Ah bunu birçok yerde anlattım. İlginç veya komik bir anım var evet; sanırım 2009 idi.
Londra' da eğitim aldığım dönemdi, konser fotoğrafçılığı yapıyordum harçlığımı çıkarmak için. Travis (ki hala en sevdiğim gruplardan biridir) konserinde görevliyim, üç şarkılık çekim sürem var, sahnenin hemen önündeyim, içerde yaklaşık 4bin kişi var. Beni bir anda heyecan bastı, heyecandan da çişim geldi. Eyvahlar olsun şimdi bile net hatırlıyorum o anı, öyle titriyorum ki hem çişimi tutmaya çalışıyorum hem de fotoğraf çekmeye çalışıyorum. Yok, bir türlü netleyemiyorum kareleri, tuvalete gitsem çekimi kaçıracağım. İş mi, çiş mi diye sordum kendime. İşi seçtim ve altıma işedim! Evet yanlış okumadınız :)
Sonra o konser çekimim birçok dergide yayınlandı ve bir yıl sonra Diesel' in Be Stupid reklam kampanyası videosunda oynamak üzere Avrupalı 50 genç sanatçıdan biri olarak seçildim. Reklamın tek kuralı vardı; sevdiğiniz işi başarılı yapmak değil mevzu, başarı için göze aldığınız bir aptallık var mı? Evet benim vardı! Hikâyeyi anlattığımda ekibe, öyle gülmüştük ki bu kez de gülmekten altıma işemekten korkmuştum :))
Kamera ve bavullarla seyahat dolu bir yaşamınız var, bu sizi yoruyor mu yoksa daha çok mu keyif alıyorsunuz hayattan?
Aşktan kim yorulmuş! Şu an bile size bu cevapları bir havaalanından yazıyorum!
Elbette fiziksel ve ruhsal yorgunluklar oluyor, ama sabit yaşasaydım da olacaktı yorgunluklar.
Ama buna değer, arkadaşlarımla daha çok vakit geçirememek veya düzenli ilişkiler kuramamak gibi yalnızlığımı katlayan dertlere bile değer.
Nuri Bilge Ceylan fotoğrafçılıktan sinemaya geçti ve başarılı filmler yaptı. Sizin geleceğe dönük planınızda film projesi var mı?
Bir üstadı örnek vererek benim fikrimi merak ettiğiniz için öncelikle teşekkür etmeliyim size.
Hali hazırda Fırat Tanış ve Cüneyt Uzunlar ile çalıştığımız görüntü yönetmenliğini yapacağım bir film projesi var bu aralar. Umarım her şey yolunda gider ve sinema ile de duygularımı aktarabilirim sizlere. Fakat doğru zaman ve doğru birikimler, tecrübelere güveniyorum. Hırslanmadan, sakin ve kalbimden geldiği gibi..
“… okudum ve hayatım değişti” diyebileceğiniz bir yazar var mı?
Var. Şair, Arthur Rimbaud.
Tezcan Topal'ın hazırladığı Eski Sevgiliye Yazılmış Mektuplar kitabında yer aldınız, bu süreç nasıl oluştu?
Sanırım bu yazın en okunan ve sevilen kitaplarından biri oldu bu kitap. Yitik Ülke Yayınları ve Tezcan Topal' in bu projesine dahil olmak, diğer birçok mühim güzel insan ile bir kitapta buluşmak heyecan vericiydi. İlginç olan kısmı ise, bir ayrılık aşamasındaydım ve bir gece yine karşılıklı anlaşamamak problemiyle yaşanan bir tartışmanın sabahında, o anki sevgilim uyurken yazmıştım o mektubu Tezcan' a yani kitaba göndermek için. Mektubu okurken tamamen bir çeşit meditasyonvari hayal dünyamı okuyorsunuz yani. Sadece bir kişi üzerine yazılmamıştı üstelik o mektubum, o ana dek ve hatta hayatımın sonuna dek tüm ayrılıklarımın arkasında geçerli olacak bir mektup.
Fotoğraflarınız kadar yazılarınız da ilgi çekiyor ve okurlarınız tarafından çok fazla paylaşılıyor sosyal medyada, hatırı sayılır da bir kitleniz var. Bu güzel kitle yakın bir zamanda kitabınızı okuyabilecek mi?
Ben bir yazar değilim, ben bir şair de değilim. Edebiyatın ağır toplarının eleştirebileceği kadar da içten ve kuralsız yazıyorum üstelik. Şükürler olsun kamçılayan ya da kıran yıkıcı eleştiriler almadım hiç. Fotoğrafta bile henüz sekiz yılımı tamamladım.
Gelecekte neler olur bilmiyorum ama şu an yazdıklarımın insanlara ulaştığını bilmek, tedavi ettiğini bilmek, gece yarıları cümlelerimin arkadaşlık ettiğini bilmek kanatlarımı titretiyor.
O güzel kitle ile birlikte yaşıyor gibiyim. Bir tek yolda veya bir yerlerde imzalatanlar oluyor yazılarımı, çok mahcup oluyorum. İmzalamak yerine sarılmayı tercih ederim sanırım.
Kitap ise, kim istemez! Hala kitap kokusuna inanan bedenen ölümlü, ruhen ölümsüz insanlarız. Denemelerim, fotoğraf kitaplarım olursa ve yine tanımadığım birçok kişinin ruhuna iyi gelirsem; evet bu beni çok mutlu eder, buna eminim.
Beyrut’a ilginiz olduğunu biliyorum. Bu ilgi ne zaman başladı?
Sinir bozucu derecede melankolik bir söz söyleyeceğim şimdi; Beyrut hep bir yerlerde bekliyormuş meğer beni. Memleketim Diyarbakır hep doğunun Paris' i olarak tanınırken, dünyanın doğunun Paris' i dediği Beyrut' u ise içten içe merak ediyordum zaten.
Birkaç yıl önce bir dergiye Beyrut' u yazmak için arkadaşlarımla yola çıktım. O rotaya da tesadüfen seçilmişim üstelik! İndiğim anda uçaktan, büyüledi beni. Duvarlarını öperek, dinleyerek, dokunarak, haritaya bakmadan sokaklarında kaybolarak tanıdım Beyrut' u. İlk kez evime en yakın hissi yaşadım orada.
Ayrılacağım sabahın gecesinde ise efkarla sarhoş olup, asfalta oturup arkadaşlarıma ağlamışım; 'beni burada bırakın, ben Beyrut'a âşık oldum' diye. Tabi arkadaşım Kerimcan Akduman dayanamayıp sırtına almış beni, zorla otele götürmüş uyumam için. Hala her görüşmemizde anlatır da hüzünlenirim.
Sonrasında ise sessiz sedasız yalnız başıma döndüm Beyrut' a. Oranın yerlisi gibi kalıyorum gittiğimde. Ve ilginçtir, o dönemden sonra Paris' te, Berlin' de kimle güzel zaman geçirsem hepsi Beyrutlu çıktı.
Bir gün tamamıyla Beyrut’a yerleşmeyi düşünür müsünüz?
Neden olmasın. Neden olmasın. Neden olmasın.
En son hangi fotoğrafı çektiniz?
'Sözler: Barış Manço' kitap ve sergi projesi için, "Can Bedenden Çıkmayınca" isimli fotoğrafımı çektim. Hatta Ekim sonuna dek İstiklal Caddesi' ndeki Eski Postane binasında sergileniyor.
Benimle birlikte değişik jenerasyonlardan ve farklı disiplinlerden 80 sanatçının eseri var sergide ve her bir Barış Manço şarkısını her bir sanatçı görselleştirdi. Muzikotek ekibinden Sara Deniz Baydur önderliğinde hazırlanan bu proje kitap halinde de yayınlanıyor.
Kafa dergisinin Ekim sayısında fotoğrafın hikâyesini anlattım, okuyunca hissedeceğinize eminim ne mühim anlam taşıyor benim için bu kitap için bu eseri hazırlamak.
Son olarak neler söylemek istersiniz?
Son olmasın sözlerimiz, bakmayın otuz yaşıma bastığıma; masallara inanmaya devam...