sırayla sayıyorum; saçlarımı uzattım, saçlarımı kestim, dudağımı kırmızıya boyadım, dudağımı kanattım, boynumu eğdim, boynumu üzdüm, omuzlarım. onlar dik duralı epey oldu. ah evet ellerim. ellerim, parmaklarım; uzun ama kemikli. Abidin Dino kadar güzel olmasa da düzgün. gönül çukurum; tam boynumun bitişine denk. çok kadeh doldurdum da boşalttım. göğsüm, hepimizin yangın yeri mi, çekmecelerimde saklarım küllerini.
kargalar, bağırıyorlar gece yarısı. serçeler uyurken yani. martılar vapurlara saldırıyor. sinekler hep aynı şarkıyı söyleyerek bir dilim açık arıyorlar mutfakta. mumlar hep yanıyor, hep yanıyor.
bugün dolunay, suya ihtiyacım var.
bugün dolunay, suya ihtiyacım var.
kısa yıkama programlı yakışıklılar, kırışıklıkları düzeltir buharlı ütüler. koşuyor ayaklarım, bir yalın, bir yüksek. batıyor, kanıyor, acıyor, geçiyor. geçiyor. geçiyor.
plaklar dönüyor, kasetler unutuluyor. aklıma kelimeler geliyor. bir de tütünler. Adıyaman'dan gelen, Mardin' den gelen, köylerden gelen. dizlerim, dizlerim duruyor. çakıl taşlarına eğiliyorum, dizlerimi ovuyorum. kanıyor. çocuklaşıyorum.
yaz aylarıydı, cehennem sıcağındaydı, göle gidiyorduk her cuma, dolunay arabayı takip ediyordu. Ergani'ye varana dek uyku tutmuyor. yaşım ufak. babamın beni sevdiğini anlamadığım yaşlarım yani. radyo uğultuları, anonslar, Zeki Mürenli şarkılar, saat başı haberler, haberler, haberler; radyo kapanıyor. çekirdek sesleri var, yankılanıyor. yollarda ayçiçeği tarlaları olmalı. gelincikler çoktan evlenip gitmişler.
Ergani yolunda. şehrin girişinde. Diyarbakır'dan hemen sonra. o uzun ince yolda. kırlangıçların göç yolunda.
ışıkları yanıyor o fabrikanın. camına yapışıyorum arabanın. çekse babam gazdan ayağını, koşup öpeceğim bacalarını.
"gerçekten âşıksan, vazgeçmezsin."
diyor bir Kızılderili.
yol devam ediyor. ben uyuyorum.
üstünden yaklaşık yirmi dört yıl geliyor. geçiyor. gidiyor.
ne babama ne anneme ne kız kardeşime ne de komşuma
yalnızca dudağımın arasında.
vazgeçmedim.
Ergani yolu.
yolun önce solu, sonra sağında.
altı yaşındayım.
yolda fabrikayı arıyorum.
ben o çimento fabrikasına âşığım.
altı yaşındayım.
"... çünkü kadın olmak bir çimento fabrikasına yirmi dört yıl boyunca âşık olabilmeyi gerektirir.
çünkü biz kadınların; ayakları, bacakları, dizleri, karınları, göğüsleri, boyunları, kolları, elleri, parmakları, dudakları, burnu ve gözleri ve saçları, saf aşktan yapılmıştır."
Nisan 2016 / Tarlabaşı / İstanbul