Resimli çocuk kitaplarında anneler oldukça merkezi bir konumda. Peki ya nineler, büyükanneler… Onlar ya hiç yok ya da çok kenarda köşede kalmış durumdalar. Oysa pek çok ailenin ve küçük çocuğun hayatında, gerçekten önemli bir yerleri var. Çalışan ebeveynler için, çocuğun ihtiyaçları konusunda destek alabildikleri anneannelerin ve babanelerin varlığı neredeyse hayati. Öte yandan aile büyüklerinin varlığı çekirdek aile içinde yaşayan çocuğun dünya ile daha güçlü ve çeşitli ilişkiler kurmasında yardımcı oluyor. Yani bu ilişki çok macera kaldırır. Ancak, o kitaplar nerde?
Bu yazıda, ulaşabildiğim resimli çocuk kitaplarında karşıma çıkan ve çeşitli açılardan dikkatimi çeken anneanne/babane/büyükanne ve ninelerden bahsedeceğim. Ama kitaplara geçmeden önce çeşitli kültürlerde ve mitolojilerde kadının ihtiyar olanının nasıl konumlandırıldığına kısaca bakmak istiyorum.
İhtiyar kadın, artık doğurganlık özelliğine sahip olmayan, yaşamının büyük bir kısmını geride bırakmış ancak görmüş geçirmiş kadın olarak tanımlanabilir. Bu, artık doğurmayacak olsa da bir başka düzlemde oldurma gücüne, enerjisine sahip bir kadındır. Hekate, İsis, Juno, Baba Yaga, Morrígan gibi değişik kültürlerin mitolojik kadın karakterlerinin öne çıkan özellikleri gençlik, güzellik ve doğurganlık dışında kalan özelliklerdir. Bu mitolojik kadın karakterlerin hepsi yeryüzüyle, gökyüzüyle, denizlerle, bitkilerle, hayvanlarla kısacası doğayla ilişkidedir. Yerin altı, ölüler, gece ve ay da onlarla ilişkilendirilir. Deneyimsiz yeni jenerasyonla yolları kesiştiğinde mutlaka bir edimleri olur. Bu noktada İhtiyar Kadın’ın temsili iki farklı şekilde ortaya çıkıyor. Birincisi koruyucu, yardımcı, yol gösterici, yönlendirici, bilgi aktarımı yapan, dayanışmayı besleyen bir figür, yani bilge kadındır. İkincisi ise korkutucu, çirkin, hırslı, kötücül, bencil, şiddet yanlısı cadı… Bu iki tür ihtiyar kadın temsiliyetini yalnız resimli çocuk kitaplarında değil masallarda, çocuk edebiyatında, sinema filmlerinde de görebiliriz. İhtiyar Kadın geçmişten günümüze önemli bir sembol olmuş insanlık için. Ve evrilen bir sembol. Elbette hem hayatta hem de eserlerde, bu iki tür sığ temsilin dışında kalan daha boyutlu, daha derinlikli ihtiyar kadınlara rastladığımız oluyor. Bakalım günlük hayattaki renkliliği, çeşitliliği, derinliği resimli çocuk kitapları ne kadar yansıtabiliyor…
Söz etmek istediğim ilk kitap, aslında bu yazıyı da yazmam için bana ilham veren kitap; Nefise Nine. Yazarı Arap edebiyatının önde gelen çocuk ve ilkgençlik kitapları yazarı Ürdünlü Tagrid en-Neccar. Metin de çevirisi de su gibi akıyor. Resimler hikâyeye birebir şekilde eşlik ediyor ve okuyucuyu sıcacık bir atmosfere sokuyor. Hikâye küçük bir oğlan çocuğu olan Macit’in ağzından anlatılıyor. Annesi ve babasının işleri nedeniyle Macit bütün bir günü sevecen, enerjik ve hareketli bir kadın olan Nefise Nine’si ile geçiriyor. Nefise Nine bir sanatçı ve daha da önemlisi kendinden memnun bir kadın. Macit onunla birlikte evde resim yapıyor, ninesinin kullandığı arabaya binip müzeye ve hurdacıya gidiyor. Birlikte oldukça ilginç ve hareketli bir gün geçiriyorlar. Nefise Nine alışkın olduğumuz durağan nine modelini bambaşka bir noktaya taşıyor. Silik, sadece verdiği hizmet ile hikâyenin evreninde yer alan bir kadın değil, o. Kendine has bir üretim alanı olan, toplumun değişik kesimlerinden insanlarla iletişim içinde olan bir kadın. Torununa bakarak kızına destek olurken kendine ve işine karşı sorumluluklarını yerine getirmeyi de ihmal etmiyor. Üstelik bunu torunu için eğlenceli ve çekici bir hale getirmesini de biliyor. Nefise Nine her eve lazım diye içimden geçiriyorum, bu kitabı kızıma her okuduğumda.
Bahsetmek istediğim ikinci kitap ise Masal Battaniyesi. Müthiş stilize bir görselliği var bu kitabın. Hikâye de harika. Bakın biraz anlatayım… Buradaki nine bir masal anlatıcısı. Kar yüzünden yolları kapanan ve dış dünya ile bağlantısı kesilen küçük köyün çocukları onun evinde, yerde serili olan bataniyenin üzerine kurulup masal dinliyorlar. Masalcı Nine, kış soğuğunda çocukların ve komşularının onları sıcak tutacak çoraplara, giysilere ihtiyaçları olduğunu farkediyor. Oysa köyden çıkmak ve yün almak ne mümkün! Masalcı Nine kendine sıcak bir çay koyup oturuyor, düşünüyor. Ve harika bir çözüm buluyor. Hikâyenin devamında masal battaniyesi günden güne küçülüyor hatta yok oluyor ancak köydeki insanlar tam da ihtaiyaçları olan kıyafetlere sahip oluyorlar. Köy halkı kendilerine bu iyiliği yapanın kim olduğunu merak ediyor. En sonunda işin sırrı çözülüyor. Ve herkes Masalcı Nine’nin bahçesine, yeni bir masal battaniyesi örmesi için, birkaç sıra yün söküp bırakıyor. Paylaşmayı bilen köyün hikâyesi de böylece sürüp gidiyor… Burada Masalcı Nine, sorunu tespit eden, çözüm üreten, hatta insan ya da hayvan ayırt etmeden ve karşılık beklemeden yardım eden iyi kalpli, bilge bir kadın olarak konumlandırılmış. Türkçe’ye de güzelce çevrilmiş olan bu kitap beni de kızımı da çok mutlu ediyor.
Detaylı olarak anlattığım bu iki kitaptan farklı olarak bundan sonra bahsedeceğim kitaplarda nineler ya da büyükanneler hikâyelerin ana kişisi değiller ancak olaylar düğümlendiğinde, kritik bir anda ortaya çıkıp önemli bir müdahalede ya da yol açıcı bir katkıda bulunuyorlar.
Sorun çözücü nine karakterlerine yer veren kitaplar arasında Burun isimli kitaptan bahsedebilirim. Başkahramanımız Ali. Sabah uyanıp burnunu yerinde bulamayınca evin içinde fellik fellik dolaşıp burnunun arıyor, tüm ev halkına burnunu soruyor. Hikâye dışarıdan bir göz tarafından anlatılmış. Metin az ve öz. Bu son derece sade hikâyeye eşlik eden görseller ise gerçekten çarpıcı. Perspektif algısı ile oynayan, ilginç ayrıntılarla dolu bir görsel dünya yaratılmış. Bu dünya metnin anlattığından öte, o evde yaşanan hayatın ayrıntılarını okuyucuya sunuyor. Evde her aile bireyinin kendine has bir hali var. Hatta metinde hiç bahsi geçmeyenlerin bile! Neyse, çok açık vermeyeyim… Ali ona pek de yardımcı olamayan annesinin, babasının ve ablasının ardından anneannesine başvuruyor. Annenanne gözlükleri burnunun ucunda duran, bir elinde çekiç bir elinde çivi tutan ve kulağının arkasına sıkıştırdığı tornavida ile bir bilgisayarı tamir etmekle uğraşan bir kadın. Bir an başını torununa çevirip iki cümle söylüyor ve olay çözülüyor. Anneanne bu kitapta tek bir sayfada tek bir kez görünüp tek bir kez konuşmasına rağmen sıra dışı, iş bitirici, çözüm üretici bir hikâye kişisi olarak konumlandırılmış.
Benim! Hayır, Benim! ise bir oyuncak tavşanı paylaşamayan ikiz kız kardeşler Nazlı ile Aslı’yı konu ediyor. İkizlerin birbirne zıt tercihleri var. Sevdikleri renkler, yemekler, oyunlar farklı. Ancak her ikisinin de en sevdiği tek bir oyuncak var; Uzun Kulak. Bu bez tavşanı bir türlü paylaşamıyorlar. Anneannelerine gittikleri bir gün yine aralarında bir kavga çıkıyor ve iki tarafa çekiştirdikleri tavşanın kulakları kopuyor. Bu noktada, paylaşmanın ne demek olduğunu ikizlere öğretmek üzere anneanne devreye giriyor. Kitapta sadece üç kere görünen bu ihtiyar kadın, arabulucu, uzlaştırıcı, yol gösterici, sakin ve güleryüzlü bir aile büyüğü olarak sunuluyor. Az ve öz tutulmuş metinlere eşlik eden başarılı grafik tasarımı ve çizimleri ile sevimli bir kitap.
Katie ve Ayçiçekleri kitabında ise yağmurlu bir günde torununu Güzel Sanatlar Müzesi’ne götüren bir büyükanne var. Ancak büyükanneyi yakından tanımamız için hiç fırsat yok. Çünkü büyükanne oturup dinlenirken Katie müzeyi tek başına geziyor ve çeşitli maceralar yaşıyor. Sergilenmekte olan tabloların içine girip onların resmettikleri hayata dahil oluyor, resimlerde yer alan kişilerle arkadaşlık ediyor. Anlaşılıyor ki, kitabın amacı çocuklara bazı ressamların önemli eserlerini tanıtmak. Hikâyenin sonunda Katie, herşeyden habersiz oturduğu yerde uyuklamış olan büyükannenin yanına dönüyor ve müzeden çıkıyorlar. Bu kitapta oldukça pasif bir büyükanne ile karşı karşıyayız. Ancak torununu müzeye götüren kişi o olduğu için farketmeden de olsa yol açıcı bir karakter işlevine sahip olduğu söylenebilir.
Ben Kendim Pişirebilirim kitabında ise babasıyla mutfak alışverişi yapan, bu malzemeleri kullanarak yine babası ile mutfakta akşamki misafirler için pizza hazırlayan küçük bir kız çocuğu var. Artık Kendim Yapabilirim başlıklı seriye dahil olan bu kitabın metinleri diğerleri gibi çok az ve öz. Gündelik diyologlarla ve son derece yalın bir hikâye ile sıcacık duygular aktarmanın mümkün olduğunu kanıtlayan bir kitap… Oldukça sade ancak çok iyi düşünülmüş çizimlere iyi bir grafik tasarım içinde sunuluyor. Kitap boyunca kız çocuğunu hep babası ile birlikte. Pizza pişerken de birlikte masayı hazırlıyorlar. Akşam yemeğine gelen konukları ve ilk defa olarak da anneyi, sofrada oturmuş pizza yerken görüyoruz. Küçük kızın annesi, anneannesi ve dedesi siyah, babası beyaz, küçük kızın kendisi ise doğal olarak melez. Anneanne ile torun yemeğin sonunda bulaşıkları yıkıyor. Burada anneanne torununun emeğini takdir eden ve onunla mutfakta iş yaparak vakit geçiren bir karakter.
Kim Korkar Kırmızı Başlıklı Kızdan kitabında bildiğimiz Kırmızı Başlıklı Kız hikâyesi ters yüz edilmiş durumda... Bu sefer odakta bir kurt ailesi var. Ormanda dolaşmaya çıkan ise bir yavru kurt. Bu kitapta dikkat çekici olan şu: Büyükanne bir kurban değil! Ayrıca çizer Ayşe İnan Alican, kitabı annesine ithaf etmiş, şu hoş cümlelerle: “Ben yavru kurtla ilgilenirken yavrumla ilgilenen anneciğime…”
Elbette bu yazıda yer verdiğim kitaplar benim ulaşabildiklerimdi… Dahası için de radarlarım açık olacak. Umarım kadının ihtiyar olanı resimli çocuk kitaplarında da kendine daha çok yer bulur.
Yazıda Geçen Kitapların Künyeleri
Nefise Nine
Yazar: Tagrid en-Neccar
Resimleyen: Maya Fedavi
Çeviren: İbrahim Demirci
YKY, 2014
Masal Battaniyesi
Yazar: Ferida Wolff ve Harriet May Savitz
Resimleyen: Elena Odriozola
Çeviren: Özgün Dündar Cihangiroğlu
Nesin Yayınevi, 2011
Burun
Yazan: Yekta Kopan
Çizen: Alex Pelayo
Marsık Kitap, 2012
Benim! Hayır, Benim!
Rachel Bright
Çeviri: Gülbin Baltacıoğlu
Pearson, 2012
Ben Kendim Pişirebilirim
Georgie Birkett
Mavi Bulut, 2011
Kim Korkar Kırmızı Başlıklı Kızdan
Yazan: Sara Şahinkanat
Resimleyen: Ayşe İnan Alican
Kır Çiçeği Yayınları, 2012