09 MART, ÇARŞAMBA, 2016

Bir Direniş Hali: Türkiye’de Fanzinler

İnternet yayınları, baş döndüren popüler kültür ögeleri, kitapçıları dolduran rengarenk dergiler ve daha nicesi… Tüm bunların arasında fanzinlerin hayatta kalmaya çalışmaları pek kolay değil kuşkusuz. Bu zorlu ortamda kimi fanzin basılı yayına son verip dijitale geçerken kimisi de yayın yapmak için direnmeye devam ediyor…

Bir Direniş Hali: Türkiye’de Fanzinler

İngilizce ‘fanatic’ ve ‘magazine’ kelimelerinin kısaltmasıyla oluşan, profesyonel baskı ve yayın tekniklerine alternatif olarak fotokopi makineleri ile çoğaltılan, daha amatör bir ruhla çıkarılan baskı materyaldir fanzinler. Söyleyecek bir sözü, paylaşacak bir düşüncesi olan herkesin kolaylıkla üstesinden gelebileceği bir yayın olan fanzinler, dergiler gibi belirli aralıklarla çıkmazlar, genellikle süreleri düzensizdir.

Fanzinler çoğu ülkede 70’lerin ortasında yayın hayatına katılmış olsalar da Türkiye’de ilk olarak 90’larda çıkmaya başladı. O dönemde fanzinlerin alternatifi olarak sadece dergiler gözükürken ve dergilere rağmen 1000-1500 adet baskı yapabilen fanzinler de vardı. Ancak artık günümüzde sosyal medyanın da etkisiyle fanzinler, çok az baskı yaparak okurlara ulaşıyorlar. Her şeyin birbirine benzemeye başladığı bir ortamda hala direniyor olmaları ise özellikle genç yazarlar için bir alternatif. Çünkü edebiyattaki gruplaşmalardan ötürü birçok basılı mecrada genç ve yeni kalemler kendilerine yer bulamıyor, fanzinlere yöneliyor. Zaten birçok fanzini de öğrenciler çıkardığı için genç kalemlerin kaynaşmaları daha kolay oluyor. 

Dergilere oranla aykırı olmaları ve isyanlarını direkt olarak dile getirmeleri ile bilinen fanzinlerin ‘karma, müzik, edebiyat, çizgi roman, politik, tribün, içeriksiz ve diğer…” gibi türleri olmasına rağmen Türkiye’de genellikle edebiyat, sinema ve müzik ağırlıklı yayın yapıyorlar. Çoğu zaman 40-60 sayfa aralığında olsa da birkaç sayfadan oluşan fanzinler de var. Özellikle İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere Türkiye’nin her yerinde yayın yapan hatta birçok şehirde okurlarına ulaşan fanzinler, profesyonel bir süreç içinden çıkmadıkları için genelde elden dağıtılarak okurlara ulaşma çabası içindeler. Fanzinlerin sayısı popüler kültür ile beraber azalıyor gibi gözükse de esasında artmakta. Yayın hayatından çekilen her fanzinin yerine hemen bir yenisi ekleniyor. Ayrıca teknolojinin gelişmesi ile beraber internet üzerinden blog olarak yayın yapan fanzinler de mevcut. Arabesk Fanzin, Sahte Vefa, Samsa, Lilyum, Meskalin Fanzin, Neo-Beat Fanzin ve Heyt be! Fanzin Türkiye’de son dönemde öne çıkan fanzinler arasında sayılabilir. Bunlardan bazıları yayın hayatına son verirken, bazıları da dergi veya fanzin olarak devam ediyor.

Kapak tasarımları ve iç sayfalara yapılan çizimlerle okurlara geniş bir yelpaze sunan fanzinlerin okurlar için ‘seçme hakkı’ avantajı doğurması güzel gözüküyor. Buna karşın son dönemde, ‘popüler’ olma çabası ile fanzin çıkaran isimlerden rahatsız olanlar da var. Eski fanzincilere göre, fanzin kültürüne zarar veren bu isimler herhangi bir sayı çıkarmadan ya da tek sayı çıkardıktan sonra bir daha hiçbir fanzin çalışması yapmasalar da sosyal medyada sürekli isimler üzerinden hareket ederek popüler olma çabası içinde kalıyorlar. Oysa ki, “kimsenin kimseye üstün olmadığı, fikirlerin rahat rahat dile getirildiği, kapitalist sistemin araçlarına dahil olmadan yayın yapma” manasına gelir fanzincilik bu kültürden gelenler için. 

Popüler kültüre karşı yayın yapmış ve yapmaya devam eden birkaç isimle fanzin kültürü üzerine konuştuk

Her ay yeni fanzinler katılıyor yayın hayatına. Bazen tek kişi, bazen de bir ekip tarafından çıkarılıyor fanzinler. Bu kadar çok fanzin çıkmasının sebebi herkesin sadece kendi derdini anlatma çabası mı?

Yağız Gönüler (Sahte Vefa): Esasen benim üzerinde durduğum konu gerçekten bir derde sahip miyiz konusu. Biz hakikaten Türk edebiyatının bir atılım göstermesi için mücadele edeceksek çok ciddi bir derdin omuzlarımızda olduğunu fark edebilmemiz lazım. Bir yüktür bu ve yük yolcuya yakışır. Sahiden yolcu olmayı göze alıp da mı yola çıktık yoksa boş bir vagon misali yük taşıdığımızı, dert edindiğimizi mi zannediyoruz? Yani fanzinlerin çok da dert edindiğini düşünmüyorum. Hatta edebiyat dergilerinin ekseriyetinin de ciddi bir derdi yüklendiğini zannetmiyorum. Şayet öyle olsaydı kavramlar daha ciddi konuşulur, fikirler daha berraklaşır, ortaya ciddi bir mevzu ve varsa şayet çözümleri konurdu. Okuyucu da iştirak eder, Türk edebiyatının diğer tüm sanat dallarına ve hatta siyasete de müdahale etmesi sağlanırdı. Böyle bir durumda mıyız? Kesinlikle değiliz. Her derginin başında biri var, ya onun dedikleri ya da onun düşünceleri doğrultusunda metinler ortaya konuyor. Usta-çırak ilişkisi yok. Ağabeycilik var ve bu durum fanzinlerde de göze çarpıyor. Fanzinleri gençler "ben de görüneyim" telaşıyla çıkarıyor. Bir dert edindikleri için değil. Dert edindiğini söyleyenlerin metinlerine bakar bakmaz görünen şu oluyor: 50 yıl öncesinin fikirlerinin bugünkü lisanla ortaya konması. Yani bir elbise var, üçüncü sınıf bir çamaşır makinesinde yıkanıp tekrar giyiliyor. Bu belki güzel bir şey ama sen üzerine bir şey eklemezsen elektrik ve su israfı edersin yok yere. Öte yandan her fanzinin bir derdi olmalı mı? Onu da bilmiyorum ama yazmak zaten dert edinmektir. Bir şeyi dert edinirsen yazarsın. Bunalımdan söz etmiyorum zira bunalım şiiri de bunalım fikri de başımızın belası. Bu topraklar bir umutla inşa olundu ve biz umudunu kaybetmiş bir çocuk, bir bunalım çocuğu olamayız. Böyle bir lüksümüz yok. Hakiki derdi keşfetmeli ve o derdi hakikatle yüklenmeli fanzinler de, dergiler de.

Senede bir Sosyal Fanzin'i yayınlıyor, ayrıca kitabevinizde tüm fanzinlere yer veriyorsunuz. Çok fazla fanzinin çıkmasına etki eden unsurlar nelerdir?

Sosyal Sahaf (Sosyal Fanzin): Üç senedir gözlemlediğim fanzinci tayfanın bir hevesle bizde yaparız deyip ortaya atılmalarından dolayı böyle olduğunu düşünüyorum. Genellikle maddi problemlerden her ay bir sayı çıkarmaya çalıştıkları için kendilerini tüketiyorlar ve uzun soluklu olamıyorlar maalesef. Ben elimden geldiği kadar reklamlarını yapıp emeklerinde katkıda bulunmaya çalışıyorum, bu işten zevk alıp maddi kaygıları olmayanlar zaten devam ettirebiliyor. Benim gözlemlediğim bu.

Birkaç fanzin ile birleşip ortak bir sayı yapmıştınız ama bu örneği çok fazla göremiyoruz. Bunun sebebi fanzinler arası anlaşmazlıklar mı?

Tomris Meczupov (Lilyum Fanzin): Fanzinler arası anlaşmazlık çok sık görülen bir şey değil aslında. Çoğu fanzin kimseye dokunmadan yol alayım derdinde. Bir yandan tutunmak için bir dayanışmaya ihtiyaç duyuluyor. O yüzden istisnalar dışında şu ana dek hiçbir anlaşmazlık görmedim. Ortak sayıya gelince… E şimdi bu olay bakarsak zor bir iş. Tasarım, baskı, dağıtım, bir komün oluşturmak… Bir araya getiren birinin olması gerekiyor. Çoğu fanzin bundan ziyade dağıtım yardımlaşmasını yeterli buluyor. Zira kendi fanzinlerimizi zor bastırırken artı işler büyük sıkıntı yaratıyor. Hele bir de ayrı şehirlerdeyseniz olaylar ekstra zorlaşıyor.

Günümüz edebiyatında birçok fanzin kısa bir süre yayın yapıp daha sonra yayın hayatından çekiliyor. İsyan etme gerekçelerinin azalmasından kaynaklı mı bu durum?

Toprak Şems Tezcan (Meskalin Fanzin):  Biz üç yılı aşkın süreli bir fanziniz, dediğinizin sebebi ise artık fanzin kavramının biraz (yeni fanzinlerin) niteliğini kaybetmesi ve sadece bir heves unsuru olması. Eski fanzinler bir karşı duruşken, şimdi dergi çakması ve isim yapma merakı hep daha ön planda.

0
67484
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage