Dünya kültür kentlerinin arasında önemli bir yere sahip olan Edinburg bu yıl da Ağustos ayında binlerce okur, tiyatro izleyicisi ve sanatsever misafire ev sahipliği yaptı. Ağustos her zaman olduğu gibi bir şenlikti Edinburg’ta, evet öncelikle neşeyi, hemen sonra da sanatla değişip dönüşmeyi önemseyen herkes ve her yer için ağustos bir şenliktir. Dünyanın neredeyse her yerinden kitapseverler, gösteri sanatları meraklıları ve tiyatroseverlerin, ülkelerindeki yazın en güneşli zamanı olan güzelim ağustosta, soğuk havanın, zaman zaman doluya dönen yağmurun hakim olduğu bu kente akın etmeyi iple çekmesi şaşırtıcı görünebilir, ama değil. O ipin diğer ucunu edebiyat ile tiyatro denen iki sihirli değnek tutuyor çünkü. Mimari açıdan gerilim, polisiye ya da fantastik edebiyat veya sanat eserlerinin mekânlarına taş çıkartacak denli bir atmosferi olan kentin şenlik sevinciyle anılması sanatın, sahnelerden sokaklara kafelere taşan tiyatronun, her şeyin içinde olup her şeyi içeren edebiyatın başarısı aslında. Bu yıl bu şenliğe gökteki seyrinin yörüngesine az bulut konuk ederek güneş de fazlasıyla katıldı. Kentin ev ve otelleri dışında hemen hemen tüm sosyal mekânları, sabahın erken saatlerinden gece yarısının çok sonralarına değin, dünyanın ve Birleşik Krallık’ın çeşitli yerlerinden gelen tiyatro kumpanyalarının replikleriyle çınlarken, Charlotte Square Gardens da yazarların sohbet mırıltıları, okurların o sohbetlere soru ve fikirleriyle katkıları, kitaplardan taşan paragraflar, dizelerle yankılandı. Bir de kahkahalar…
Edinburg Uluslarası Kitap Festivali’nin hem yaratıcı hem de izleyici tarafındaki katılımcıları harfe sözcüğe gülümseyerek yaklaşmayı seviyor. Özellikle de şairler ve şiir okurları. Türk Şiiri yazanları ile okuyanlarının yabancı olduğu bir yaklaşım bu. İnsanları gözyaşı gibi kahkaha da birleştiriyor oysa. Kahkahanın birleştiriciliği hakkında biz de düşünmeye başlasak toplum olarak; biz de gelişmek dönüşmek ve hatta aydınlanmak için böyle bir eylem yolunun da olduğunu benimsemeye niyet etsek, ne güzel olur. Şairler okurlar olarak da kahkahanın bulaşıcılığına güvensek.
1983’ten bu yana düzenlenen Edinburg Uluslararası Kitap Festivali bu yıl yine onlarca edebiyatçı, yayıncı ve kitap emekçisini konuşmacı olarak konuk ederken, binlerce ziyaretçiye bahçesinin ve çadırlarının kapılarını açtı. Elbette ziyaretçiler yine etkinlik biletlerini satın aldılar, uzun kuyruklara girdiler. Bu alışkanlık da bizim yabancısı olduğumuz bir durum. Festival etkinliklerinde bu yıl yine edebiyatın her türüne yer verirken, sanat kitaplarına ve çeviri temasına da odaklandı. Ziyaretçiler, çeviri teması gereği davet edilmiş birçok farklı ülkeden edebiyatçıyla aynı havayı soluyup görüşlerine kulak verdiler. Örneğin çevirinin enine boyuna tartışıldığı “Translation Gap” etkinliği oldukça etkiliydi. Bu etkinlikte çevirinin önemini tartışan konuşmacılar, ABD ve Birleşik Krallık’ta kitap yayıncılığında çeviriye yalnızca %3 pay ayrılmasının çok yetersiz olduğunu belirttiler. İngilizcenin diller arası geçişi sağlayan dil olması göz önünde tutulursa hele çok çok yetersiz elbette. Yıllardır yurt içi yurt dışı türlü yayın organlarında yazdığım gibi, edebiyat çevirisi hem bireysel hem de toplumsal dünyalar için temel ihtiyaçlardan biri sayılmalı. Çünkü edebiyat zevkleri inceltir, kişiyi ve toplumları değiştirip dönüştürür. Hele de Dünya Barışı isteniyorsa ülkelerin ciddi bir edebiyat çevirisi politikaları olmalı. Edebiyat, ötekinin öteki olmadığını ispatlar çünkü, dil din ırk fark etmeksizin. Farklı edebiyatları okumanın aşısını olan kişi o edebiyatların coğrafyalarına savaş açılmasına ses çıkarmadan duramaz. Oradaki de, ona çeşitli iletişim organlarıyla anlatıldığı gibi ya da hiç anlatılmadığı için bir canavar değil, insandır çünkü.
Katılımcı ve ziyaretçilerin öteki olarak hissederek ve/veya hissetmeden geldiği ve dönüşüp daha kaynaştığı Edinburg Uluslararası Kitap Festivali de Dünya Barışı’na katkı sağlayan bir Dünya Edebiyatı değeri. Aşağıda farklı üç coğrafyadan yolu Charlotte Square Gardens’a düşmüş ziyaretçi ve katılımcıdan aldığımız görüşlerden oluşan soruşturmamız bizim de festivale, dünya barışına katkımız olsun. Çorbaya tuz.
Alan Bett – The Skinny Dergisi Kitap Editörü
Edinburg Uluslararası Kitap Festivali: Gençliğin Tatlı Kuşunun Gönlünü Çelmek
İskoç yazı öngörülemezlik tutarlılığına devam ediyor. Bulutlar bizi önce günışığıyla yıkamak için birbirlerinden ayrılıyor, sonra yağmurla yıkamak için aksilik ederek yeniden bütünleniyor. Ağustosta, Edinburg’un merkezinde küçük bir alanda, kentin Uluslararası Kitap Festivali, dünyanın en iyi yazarları aynı gün içinde sık sık, sağanak yağışta yakalarını yukarı kaldırsınlar ve ışıldayan günışığında üstündekilerini çıkarsınlar diye, çadırlarını kuruyor. Gök gri mermerden mavi göztaşına dönüşse de, aşağıdaki insan sayısına gri hükmediyor, durgun Charlotte Square’e koloni kuran orta yaşlı ve orta sınıfla birlikte. EUKF (EIBF) yine gençliğin edebiyatla etkileşimli bir ilişki içine girmesi sorunuyla karşı karşıya kalıyor. Gençler, onları edebiyatla eğlendirmeyi çoğu zaman onları yeşillik yemeye zorlamak gibi görüyorlar. Üzücü ironi ise burada bol etli bir ziyafetin onları beklemesi.
Festivalde her yıl herkes için sözcüklerden ve tartışmalardan oluşan olağanüstü bir program düzenleniyor. Masada bir kuş sütü eksik. 2015 festivali, uyuşturucu ve eğlence yerleri, savaş ve ayaklanmalar hakkında tartışmalara tanık oldu örneğin; ağır konular ya da güvenli bölgeler hakkında da. Ve taze gençlik fışkıran yüzler konuşmacı olarak o diyaloglara bir kibrit çakmak için sözcükler kattı –Nijerya Booker Prize kısa listesine kalan Chigozie Obioma’dan, güzel saçlı adam Fransız Oscar Coop-Phane’e. Sara Novic Baltık sorunu hakkında konuşurken, Rob Doyle modern Dublin’in öfkeli genç adamlarının deneyimlerine ilişkin sorunu ele aldı.
Bu isimler o sözlerin içinden hayata güne soluk aldırdı. Sonra, güneş batar batmaz Unbound ışığı yandı, meşhur Spiegeltent çadırının kapısını geç saatlere ya da erken saatlere kadar açık tutarak, saatiniz nasıl çalışıyorsa artık. Unbound ziyaretçilere, sözcüklerin müzik ve gösteriyle karıştığı bir entelektüel hazlar haritası sunarken, bu harita bira ve viskiyle ıslandı. Edinburg’un lirik serserileri olan Neu! Reekie’nin kabare gecesi bizi Hector Bizerk’in İskoç Hip-Hop atışlarıyla zıplatırlen, The Skinny dergisi ( www.theskinny.co.uk ) sisli İskoç havasının ezgilerini paylaşsın diye dünyanın en iyi theremin çalgıcısını başkente getirdi.
Genç izleyiciyi ele geçirememe konusunda o çalışkan festival ekibine ne sitem ediyor ne de onları küçüsüyorum. Yine de sürekli büyüyen ve kendi rekorlarını kıran bir festival için bu çok sıradan bir hedef. Birleşik Krallık’ın en enerjik şairi Kate Tempest ve Glasgow’un kara mizahçı oğlu Limmy’nin biletleri yok satan etkinlikleri gibi bazı cesur girişimler oldu mesela. Bu şairler festival meydanına yeni kan pompaladılar, ama festival için bir geçit mi oldular yoksa çitteki bir delik miydiler, tartışılır.
Edinburg Uluslararası Kitap Festivali 2015’te yine başarılıydı, her yıl olduğu gibi. Yalnızca ilerlerken daha geniş kitlelerce paylaşılmasını ve alandaki mor saçın emekliden daha çok punk olmasını arzu ediyorum.
Jennifer Williams – Amerikalı İskoç Şair, İskoç Şiir Kütüphanesi Program Yönetmeni
www.jlwilliamspoetry.co.uk
Bu yıl Edinburg Festival sezonu başladığında çok şaşırdım. Yazı yazmak için kendimi bir hafta eve kappatmıştım ve sonra bisikletle kentin diğer ucuna doğru yola çıktığımda neden o kadar kalabalık olduğuna anlam veremedim… ta ki her yere asılmış ya da yapıştırılmış tiyatro oyunlarının ilanlarını ve posterlerini fark edene kadar –a evet Festival! Bu sezon da zamanımın çoğu, her zamanki gibi, Edinburg Uluslararası Kitap Festivali’nde geçti ve öne çıkan başlıça işlerimden biri Sean Borodale ve Sam Riviere etkinliğinin moderator olarak etkinliği yönetmekti (https://www.edbookfest.co.uk/the-festival/whats-on/sean-borodale-sam-riviere). İkisi de farklı tarz ve sese sahip şairler ama yeni işler yaratmak için özgün yollarını arama tutkuları ortak. Ayrıca Meksikalı şairleri (https://www.edbookfest.co.uk/the-festival/whats-on/mexican-writing-an-insider-s-view-with-gabriel-orozco-poetry), Slovakyalı şairleri (https://www.edbookfest.co.uk/the-festival/whats-on/juana-adcock-gerrie-fellows-jan-gavura-david-kinloch-maria-ridzonova-ferencuhova-james-sutherland-smith) ve Kanada’dan İnnu şairleri (https://www.edbookfest.co.uk/the-festival/whats-on/innu-poetry-from-the-canadian-tundra-1) konuk eden uluslararası şiir etkinliklerini önemli buluyorum. İskoç kökenli üç şair ile üç İnnu şairi bir araya getirip diller arasındaki iletişimi sağlayan bir projenin parçası olmakla ve bu deneyimi yaşamakla kendimi ayrıca çok şanslı hissediyorum. Gelecek yıl aynı çalışmayı ve okumayı Montreal’deki bir şiir festivalinde yapacağız. EUKF (EIBF) her zaman inanılmazdır ama bu yıl harikuladeydi sanırım, seslerin, dillerin ve fikirlerin değiş tokuşunun büyüleyici ışıltısıyla sanki daha bir ışıldadı.
İlknur Birsel – Okur, Ziyaretçi
Edinburg’ta Ağustos ayında International Festival, Fringe ve Book Festival olduğunu öğreneli üç yıl oldu. İlk yıl otelde kalıp birkaç gösteri izleyip Londra’ya dönmüştük. Son iki yıldır arkadaşlarla Ağustos ayında ev kiralayıp Edinburg’ta üç hafta kalıyoruz, fiziksel ve zihinsel gücümüzün sınırlarını zorlayarak dayabildiğimiz kadar gösteri izleyip bir yandan da kitap festivaline gidiyoruz.
Geçen yıl kitap festivalinde geçirdiğimiz zaman o kadar zevkli ve ufuk açıcıydı ki, keşke Türkiye’de de benzer bir festival düzenlense diye hayal etmiştik. İstanbul’daki kitap festivali hiçbir anlamda buradakiyle benzeşmiyor. Edinburgh’un şehir olarak kıyaslanamayacak avantajları var. Festivalin yapıldığı alan, ulaşımın kolaylığı, yönetimin profesyonelliği, katılan konukların seçimindeki özen, seçilen konular, moderatörlerin becerisi, çocuklar için düzenlenen ayrı etkinlikler.
Bu yıl kitap festivalinde yirmi iki etkinliğe katıldım; seçtiğim konular birbirinden çok farklıydı. “Alis Harikalar Diyarında” kitabını Cathy Cassidy’le birlikte tartışarak başladığım macerada uğradığım duraklar; Richard Holloway ve Andrew Scull ile deliliğin tarihçesi; güvenlik ve insan hakları; Suriye’nin tarihi ve Orta Doğu’da değişen durum; sağlık merkezlerine yeni bir bakış (Maggie’s centers); Britanya’da gençliğin durumu; muhteşem oyun yazarı Michael Frayn ile tiyatro, sanat bize ne söyler?; aşırı uçlara giden kadınlar… En etkilendiğim konuşmayı ise Anthony Downey yaptı.
Kitap festivalinde geçirdiğim her saat o kadar değerli ve yararlı ki. İnsan olmaktan sevinç duyduğum nadir anlar. Düşünen bir aklım, hisseden bir kalbim olduğunu orada geçirdiğim bu üç hafta boyunca doya doya hatırlıyorum.
Festival bu yıl yine sona erdi. Bir sonraki yıl için para biriktirmeye başlamak lazım. Sanat uzun, yaşam kısa (Ars longa vita brevis).