Ece Gamze Atıcı ile katilin peşinde koşarken bir anda büyük bir aile parodisinin ortasında kalacağınız cinayet romanı Sevdiğini Öldürmek Bizde Aile Geleneği üzerine konuştuk.
Sevdiğini Öldürmek Bizde Aile Geleneği yılın en çok konuşulan romanlarından oldu. Kitap Hikmet Ailesi’nin mutfağında açılıyor. Her şeyin kusursuz göründüğü mutfağın tam ortasında bir kadın cesedi duruyor. Biz hikâyeyi önce maktulün ağzından dinliyoruz, yani Gönül. O da bizim gibi aynı sorunun peşinde: Katil kim? Sonra anlatıcı değişiyor ve Gönül’ün kızı geliyor, Aslı. Bu iki karakteri yazarken ilham aldığınız gerçek insanlar oldu mu?
Mutlaka olmuştur, ama size Gönül’e ya da Aslı’ya tam karşılık gelecek birer isim söyleyemem. Çünkü şöyle bir iş bu; bazen ömrünüz boyunca tanıdığınız birilerinden minik parçalar alıyorsunuz, bazen sadece o gün rastladığınız ve bir daha hiç görmediğiniz biriyle aranızda geçen bir muhabbetten ya da en yakın arkadaşınızın bir anısından... Her şeyin altında, kitapta aile üzerinden anne kız varoluşu anlatılıyor. Yani kendi annemle ilişkimden bir şeyler de vardır, inkâr edemem. Ama ne Gönül ne Aslı ne de kitaptaki başka bir karakter için hayatımdaki şu kişinin karşılığı diyebilirim. Her birinin kendine has karışımları var.
Aile hakkında böylesine cesur bir kitap yazmanın aile ilişkileriniz üzerinde nasıl bir etkisi oldu?
Bu kitap bir helalleşmeydi. Bir tür barışma… Kitap bittiğinde duygu dünyam, hafızam temizlenmişti sanki. Bir yükten arınmış gibi. Annemin defalarca okuyup hayran kaldığını şahit oldum. İnsan nasıl mutlu olmaz ki? En büyük okuru tavladığımı hissettim. Hatta şöyle bir anımız oldu. Annem kitabı bitirdiğinde “Şimdi sana nasıl imzalatacağım bunu?” dedi. “Niye ki?” dedim. “E ismine baksana,” dedi. Güldük hâliyle.
Kitap hakkında gelen ilk tepkiler nasıl? Ne gibi yorumlar alıyorsunuz?
Kurgusuna ve diline bayılıyor okurlar. Kitabın yarısından fazlasının altını çizdim yorumunu çok alıyorum. Çok da mutlu oluyorum. Çok görsel bir kitap olduğunu söylüyorlar. Film izliyor gibi hissettiklerini… Geçenlerde bir okurun söylediği bir şey çok hoşuma gitti. Kitaptan beğendiği birkaç şeyi yazmıştı bana Instagram’dan. Sonra da “Kusura bakmayın, sizi de meşgul ediyorum” dedi. Ben de “Olur mu, bu sizin söyledikleriniz Aslı ile Gönül’ün bana çektirdiği acıyı dindiriyor” dedim. O da bana karşılık olarak “Kitap da bizim acımızı dindiriyor” dedi. Şimdiye kadar bana en çok dokunan şey oldu bu. Bu kitapla yapmayı arzuladığım şeyi yaptığımı hissettim. Mükemmel bir andı benim için. Müteşekkirim.
Nasıl bir çalışma ortamınız var? Kalabalık mı tercih edersiniz? Müzik dinler misiniz?
Çalışırken yalnız olmayı ve sessizliği tercih ediyorum. Genel olarak az eşyayla yaşadığım için çalışma odamda da bir kitaplık ve yazı masası var. Bir de defterler, kalem kutuları ve diğer kırtasiye malzemelerini saklı tuttuğum küçük bir dolap… Çocukluğumdan beri kırtasiye zaafım var. Hâlâ kalem kutusu kullanıyorum. Kalem, silgi, ataç, defter, çıkartma falan biriktirmeyi seviyorum. Her kitabımın en az bir defteri oluyor. Kitabın notlarını önce oraya alıyorum. O sıra dinlediğim şarkıları not ediyorum. Kurguya orada çalıştığım oluyor. Kitap bittiğinde geri dönüp o deftere baktığımda hikâyenin evrimini ve hayatımın o dönemini görüyorum.
Kitabın oldukça orijinal ve dikkat çekici bir ismi var. Üstelik kitabın konusu hakkında da çok doğru hisler veriyor. Bu ismi nasıl seçtiniz?
Sevdiğini Öldürmek Bizde Aile Geleneği, aslında kitabın baş kahramanlarından Aslı’nın bir cümlesiydi. O cümleyi kitaptan çıkartmıştım, ama atmaya da kıyamamıştım, notlarımın arasına eklemiştim. Sonra kitabın ismine çalışmaya başladım. Nedenini bilmiyorum ama bu kitabın uzun bir ismi olacağını hissediyordum. Sevdiğim uzun kitap isimlerinden bir liste yaptım. Bu cümleyi de bana fikir vermesi için o listeye ekledim. Sonra kitabın bitmesine yakın yaptığımız bir toplantıda bu listeyi editörüm Handan Akdemir gördü. Listeye şöyle bir göz attı ve bu cümle için “En iyisi buymuş. Nereden bu?” diye sordu. Ben de “Benim kitaptan çıkarttığım bir cümle” dedim. Ve o cümle de böylece kitabın ismi oluverdi. Künyede Aile Geleneği olarak kısalttık sonra. Ama herkes bu uzun hâliyle anıyor.
“İnsanın dünyadan çalabildiği tek şey müzik. Araklayabildiği yani. Çünkü müzik o muazzam bütünlüğün matematiği. Ölmeden zamanın prangalarından çıkmanın tek yolu. En büyük başarımız bu olmalı insanoğlu” diyor Gönül, kitapta. Burada sizin de Gönül ile hemfikir olduğunuzu düşünüyoruz çünkü müziği çok sevdiğinizi biliyoruz. Bize kitabın şarkı listesini verebilir misiniz? Kitabın içinde geçen şarkıların yanı sıra siz yazarken neler dinlediniz?
Tabii, seve seve paylaşırım listeyi sizinle. İlk sırada Ajda Pekkan var, Düşünme Hiç. Hikmet Ailesi’nin şarkısı bu kesin. Benim de favori Ajda Pekkan şarkım bu arada. Kitabı yazarken farkında olmadan mırıldandığım sonra da adını hatırlayıp kendi kendime epeyce güldüğüm Killing me Softly var, ama Roberta Flack söylesin. Nükhet Duru’dan Seninle var. Jakuzi’den Bir Şey Olur bu sene favori şarkım olmuş zaten Spotify’a göre. Onun hissi kitaptaki bir hisse denk düşüyor. Massive Attack çok severim, Butterfly Caught bu kitabın şarkısı diyebilirim. Çok fazla dinlememenizi tavsiye ederim, zira sakıncalı. Nilüfer’den Son Arzum, Luz Casal’dan Piensa en mi, Gabriella Ferri’den Remedios var. Ayta Sözeri’den Büklüm Büklüm ve Selami Şahin’den Seninle Başım Dertte de siz sorduğunuzda aklıma gelenlerden.
Şimdi söyleşimizin hızlı soru cevap bölümüne geldik. Hazırsanız başlayalım.
Yaz mı kış mı?
Yaz.
Perili köşk mü, ıssız kulübe mi?
Hımm… zor soru. Perili köşk. Peri severim. Köşkte de yalnız yaşayacak değilim.
Sıcak mı soğuk mu?
Ilık seçeneği yok mu? ılık yoksa soğuk tercih ederim.
Film mi kitap mı?
E yani.
Sabah insanı mısınız, gece kuşu mu?
Gece kuşuydum, son iki senedir sabahçı oldum.
Şehir mi, kasaba mı?
Şehir.
Sosyal medya mı, kitap mı?
Sosyal medyanın karşısına film koysak, ben de sosyal medyayı seçsem, olmaz mı? Gelin tokalaşalım. Sosyal medyayı da eskisinden daha çok seviyorum. Okurlarla tanışma ve daha fazla paylaşımda bulunmamı sağladığı için…Yazarla okuru hiçbir aracı olmadan bir araya getiriyor. Bence müthiş!
E-kitap mı, karton baskı mı?
E-kitap. Dediğim gibi az eşya insanıyım ben. Dünyada ne kadar az yer kaplarsak o kadar iyi. İçerik aynı olduktan sonra… Hem kocaman bir kütüphaneyi minicik bir tabletin içinde saklamak şahane değil mi?
Okurlarınızın sizin hakkınızda tahmin edemeyeceği bir şey söyleyin bize.
Yatmadan önce parfüm sıkıyorum. Bence bunu tahmin edemezler.
Doğru, edemezler... Peki, çalışma odanızdan bir kare paylaşır mısınız bizimle?
Tabii, çalışma masasının bir kısmı şöyle:
Aile Geleneği’ni yazarken size ilham veren bir görsel oldu mu?
Evet. Baktığımda Aslı ve annesi Gönül’ü düşündüğüm bir resim vardı. Slava Fokk’un. Hatta uzun süre bilgisayarın masaüstünde duvar kâğıdı olarak kullandım.
Son olarak çok sevdiğiniz bir şarkının linkini isteyeceğim sizden.
Tabii. Üç beş yılda bir en sevdiğim şarkılar listesini güncellerim, bu şarkı epeydir birinci sırada. Booth and the Bad Angel’dan Dance of the bad angels. Veriyorum, stüdyo kaydı değil, çok sevdiğim bir konser kaydı paylaştım.
https://www.youtube.com/watch?v=ObkvGKiyZHY
Ece Gamze Atıcı ile daha önce Nar ve Adem Aynası kitapları hakkında gerçekleştirdiğimiz söyleşimize buradan ulaşabilirsiniz.