Buket Uzuner’in tamamlaması on beş yıl süren ve içindeki çocuğu her daim yaşatan herkes için ama daha çok çocuklar için kaleme aldığı Ah Bir Kedi Olsam! üzerine bir inceleme.
Nereye giderseniz gidin, mutlaka bir kedi karşınıza çıkacaktır Türkiye’de. Tıpkı insanlarda olduğu gibi, bu minicik, yumuşak canların içinde de rengarenk karakterler saklıdır. Bizim gibi sevinir, bizim gibi ağlarlar. Gözleri ise her kedinin farklı duygularla parlar. Hüzünlü, cesur, meraklı, çekingen bakışlarla bizi bir köşede beklerler.
Aslında hepimiz farkındayızdır, en iyi çocuk kitapları, yalnızca çocuklar için yazılmamıştır. Yetişkinler de okurken onlardan büyük zevk alabilir. Buket Uzuner işte böyle bir kitap yazmış. Sayfaları çevirirken yaşımızı unutturan, çocuksu, saf yüreğimizi tazeleyen, hayallerimizi güçlendiren ve umutlarımızı çoğaltan bir kitap. Hikâyenin özü ne kadar basitse, aynı zamanda da o kadar derin. Küçük Can bir kedi istiyor. Yalvara yakara annesini babasını uzun uzun dil döküp ikna ettikten sonra, nihayet bir sarman yavrusu olan Fındık, deyim yerindeyse ailenin kucağına yerleşiyor. Fazla zaman geçmeden Can bu tüylü yaratığın kendi hayatına sahip çıktığını, istemediği bir şeyi asla yapmayacağını anlıyor. Zor günlerde ise Fındık, Can’ın en yakın ve en vefalı dostuna dönüşüyor, onu hep teselli ediyor.
Bir kedinin hayatını yaşamasının gerçek bir cennet olduğunu düşünen Can, Fındık’ı her sabah hayranlıkla izliyor. Tabii gördükleri hayallerine ilham vermiyor değil: Bir kedinin erken kalkması, okula gitmesi, söz dinlemesi gerekmiyor; sorumlulukları, görevleri yok. Kafasına göre, rahat ve huzurlu bir hayat yaşıyor. Böylesi bir durumda kim bir kedi olmak istemez ki? Hele hele birbirleriyle konuşmayan anne babayla birlikte yaşamak zorunda olan ve evdeki sessizliğin altında boğulan bir çocuksanız.
Can, bir dolunay gecesi annesiyle birlikte bir dilek tutuyor. Dilek ne mi? Kediler gibi tembel ve sorunsuz günler geçirebilmek. Bu dileğin sonrasını anlatmayayım size, yoldaki macerayı kendiniz keşfedin. Sadece şu kadarını söyleyeyim, hikâye ilerledikçe, bir dolu eğlenceli karakterle tanışacaksınız. Batıl inançları olan bir anneanne, homurdanıp duran bir dede, melodramları seven bir yardımcı hanım ve ketum bir kedi detektif gibi. Davranışları ve yorumları çocukların ve yetişkinlerin yüzlerini güldürecek.
Oğuz Demir’in tatlı illüstrasyonlarına bakarken sarman kedi yavrusu Fındık’a âşık olmamak imkânsız. Yaratıcı ve kalbe dokunan Ah bir kedi olsam! kitabıyla, içimizdeki uyuyan çocuğu uyandırmayı başarıyor Buket Uzuner. Ve gizli tavsiyelerde de bulunuyor, "Biliyorsunuz farklı olmak zordur. Çünkü büyükler farklıları kabul edemez, onlardan korkarlar", "Büyükler, hep çocuklar anlamaz sanıyorlar ama en çok çocuklar anlıyor aslında" ya da "Hayatta oyun oynamaya devam eden büyükler oldukça her soruna çözüm bulunabilir bence" gibi. Buket Uzuner bu çocuksu masumiyetin bir hayat boyunca korunması gerektiğini yalın bir dilde anlatıyor. Evet, kendimize hayal etme hakkı tanımalıyız. Çünkü bazı hayaller bir gün gerçeğe dönüşebilir. Yeter ki buna inanalım. Yeter ki kalbimizi dinleyelim.