Fotoğraf insanı olduğu kadar düşünür de olan John Berger’in en önemsenen metinlerinden birinin başlığını taşıyan “Bir Fotoğrafı Anlamak” zengin derlenmiş görsel ve içeriğiyle entelektüel doygunluğu yüksek bir okuma vaat ediyor. Berger’in öykü anlatmayı seven tarzı ise bir çokluk. Kim öykü okumayı ve/veya dinlemeyi sevmez ki?..
“Bunu görmenin kaydetmeye değer olduğuna karar verdim.”
John Berger denince akla ilk fotoğraf gelir. Sonra resim, heykel, siyaset, kent yaşamı gibi birçok şey. Ama belki de akla ilk gelmesi gereken “düşünmek” olmalıdır. Berger bir fotoğraf insanı olabilir ama bir düşünürdür de. Fotoğraf hakkında yazarken kalemini bir düşünür olarak da oynatmıştır. Onun postmodernizme, emperyalizme, fotoğrafın siyasi sebeplerle kullanılışına karşı olmaları, dolu şeye gönül rahatlığıyla karşı gelmelerinin yalnızca bir kısmı.
“Bir Fotoğrafı Anlamak” adını verdiği kitapta Berger’in yazılarını derlemiş olan Geoff Dyer, kitabın sunuş yazısında, Berger’in annesinin o çocukken tanık olduğu bir halinden söz ediyor. Annenin bu anımsamasını Berger’in “Buluştuğumuz Yer Burası” kitabından alıntılayarak. Annesi yazarın çocukken tramvaydaki bir halini anımsıyor: “Senin kadar ciddi birini de hiç görmedim, öyle koltuğunun ucuna oturmuş.” Çocukken de düşünürmüş Berger. Yetişkinken de düşünür. Görür, anlatır, görür, eleştirir, düşünür bir yazarlık onunki. Bu nedenle yazıları entelektüel anlamda doygunluk sağlarken, kaleminin hikâye anlatan yönü okuyana haz verir.
Metis Yayıncılık’tan çıkmış olan kitap John Berger’in en önemsenen metinlerinden birinin başlığını taşıyor. 1968’de yazılan bu metin, okuyanın altını çizmek arzusuna kapıldığı net ifadeleriyle oldukça iddialı. Aslında kitap boyunca tüm Berger metinleri, altını çizmek arzusu uyandıran ifadelerle dolu. Kimi zaman soru işareti, kimi zaman gülücük işaretleri de eklenebiliyor bu çizgilere. Özellikle günümüz fotoğraf ve güncel sanat dünyasından bakıldığında bazı kabullerin, retlerin dolayısıyla tarzların Berger’in kimi zaman yanında kimi zaman karşısında olduğu görülebiliyor. “Bir Fotoğrafı Anlamak” yazısında Berger, laf arasında yani parantez içinde, fotoğrafçının fotoğrafı çekmezden önce konusuyla ilgili her ayrıntıyı düzenlediği stüdyo çalışmalarının anlamsız olduğunu söyleyerek asıl konuya devam ediyor mesela. Burada asıl konu, ona göre anlamlı olan, fotoğrafçının “Bunu görmenin kaydetmeye değer olduğuna karar verdim” demesi. “Fotoğraflar belirli bir durumda hayata geçirilen insansal bir seçimin tanığıdır” diyor Berger. “Fotoğrafçının tanık olduğu belirli bir hadiseyi ya da gözüne çarpan belirli bir nesneyi kaydedilmeye değer bulduğuna ilişkin kararının sonucudur fotoğraf.” Hali hazırda var olma ve olmama kutupları. Berger’e göre bu iki kutup arasında fotoğrafçılık gerçek anlamını bulur.
Geoff Dyer kitabı hazırlarken denemelerin az çok kronolojik bir sıra izlemesini önemsemiş. Berger’in kitaplarından aldığı bölümlerin yanında, yazarın sergiler ve kataloglar için yazdığı sunuşlara ya da sonsözlere de yer vermekte. Bazı metinler herhangi bir derlemede daha önce hiç yer almamış. Ve daha önceki kitaplara göre metinlerde daha çok görsel kullanılmış. Mektuplar, eleştiriler, hikâyelerle zengin bu derleme fotoğrafçılar kadar şairler, ressamlar, sinemacılar hakkında da söz söylüyor. Berger kimi yazılarında şiirlere de yer veriyor. Hatta bazen bir fotoğrafla bir şiiri eşleştiriyor. İsteyen okuyucu bu sanatlar arası değinileri yan okumalar yapmak için fırsat bilebilir.
Sözü geçen fotoğrafçılar arasında savaş fotoğraflarıyla Donald McCullin, takım elbiseliler fotoğrafıyla August Sander, bireysellik vurgusuyla Chris Killip, kente ilişkinliğiyle Paul Strand, 'Okumaya Dair' adlı fotoğraf serisiyle Andre Kertesz sayılabilir. Ve elbette birçok iş birliği yaptığı Jean Mohr, sonra Nick Waplington, Moyra Peralta, Jitka Hanzlova, Henri Cartier-Bresson…
“Bir Fotoğrafı Anlamak” kitabını açan “Emperyalizmin Sureti” adlı yazı bir fotoğraf ile iki resim arasındaki farkların ve benzerliklerin irdelenmesi açısından çok dikkat çekici. Bolivya ordusu subayları ve gazetecilerin Che Guevara’nın ölü bedenine baktıkları fotoğraf (Ekim 1967) ile Rembrant’ın “Dr. Nicolaes Tulp’un Anatomi Dersi” tablosu ve Mantegna’nın “Ölü İsa’ya Ağıt” tablosunun karşılaştırıldığı bu metni dikkatle okumak gerek, tabii Che ile göz göze gelmeden, içinizdeki bir yer paslı bir çiviyle delinmeden başarabilirseniz...
Bir Fotoğrafı Anlamak / Haz. Geoff Dyer / Çev. Beril Eyüboğlu / Metis Yayıncılık