Çocuklar için kalem sallayanlar bilirler, çocuklar kitaplarını sevdikleri yazara “rock star” muamelesi yaparlar. Bu muamele özellikle şu nedenle çok kıymetlidir; çocuklar okudukları kitap hakkında fikirlerini büyük bir açıklıkla, içtenlikle dile getirirler. Üstelik sadece olumlu cümleler kurmaya yönelik bir açıklık değildir bu.
Bu ay, bizim buralarda gezinen “çocuklar” için, kendimce çocuk edebiyatının “rock star”ı saydığım isimlere, çocuk edebiyatındaki başucu kitaplarını ve bu kitapların neden diğerleri arasından sivrildiğini sordum.
Her yaştan okuyucu gibi çocuklar için de, yazarın masa başından kalktığında yapıp ettikleri ve zevkleri önemlidir. Yazarın kitap konusundaki zevki de çoğu zaman merak edilenler arasındadır; bu sorunun yanıtı kimi zaman ortak beğenilerin sevincini, kimi zaman da yeni okumaları getirir beraberinde. Umarım az sonra okuyacağınız yanıtlar da size bu iki duygudan birini yaşatır.
Sevin Okyay:
Küçükken seyahat ve macera kitaplarını severdim. İki Çocuğun Devriâlemi, mesela. Bu kitap yüzünden çok azar işitmişimdir, hatta bir iki tokat da yemişimdir sanıyorum. En üst kata kaçıp ders kitabı içinde okuduğum için. Jules Verne’lerim vardı ama Jano ve Yanik ile köpekleri Sultan’ın maceraları kadar kıymetli değildiler. Kutup fatihleri baş kahramanlarım arasındaydı. Bir de, henüz okuma bilmezken annemin bana ‘iyi uykular’ niyetine okuduğu kitaplar: Polyanna, Oliver Twist, Tom Sawyer, Küçük Kadınlar vb. Özellikle sonuncusunu çok severdim, hâlâ da severim. Jo’da bir rol modeli bulmuştum. Erkek Fatma ama tam anlamıyla da değil. Benim gibi R’leri söyleyemeyen, mücadeleci (aslında ben pek de mücadeleci sayılmazdım), uzun boylu, esmer, süslenmekten hoşlanmayan, yazar olmak isteyen bir kız. Oleey!
O zamanki adıyla İyi Zevceler’i ise o kadar sevmedim. Hepsi büyümüştü.
Ama en sevdiğim iki kitap herhalde Su Bebekleri ile Pal Sokağı’nın Çocukları’dır. İlki, küçük baca temizleyicisinin su bebeği olması üzerineydi. İkincisi ise en kıymetlim, inşaat furyası yüzünden oyun oynadıkları arsayı kaybeden çocukların hem bu inşaatı yapmak isteyenlerle, hem de rakip grup Kırmızı Gömlekliler’le mücadelesi. İyi çocuklardı, kazanma umudu zayıf bile olsa savaşıyorlardı. Küçük terzinin onuru uğruna dövüşen, suya düşüp hastalanan küçük, sarışın oğlu Nemeçek, bugün de bir başka rol modelimdir. Çocuk kitabı olmasa da çocukken okuduğum Cyrano de Bergerac ise, rol modellerimi tamamlıyor. “Rahmetlinin Cyrano de Bergerac’tı adı / Her şey olayım derken hiçbir şey olamadı.”
Süleyman Bulut:
Okur olarak başucu kitaplarımla, yazar olarak başucu kitaplarım çoğunlukla farklıdır. Yazar olarak başucu kitaplarım, tatlı tatlı okunmaktan çok, nasıl yazmış da bu başarıyı yakalamış diye didik didik edilir. Üç beş aydır, böyle okunan kitaplardan birkaçı: Andersen Masalları (Selahattin Batu ve Necatigil çevirileri), Sabahattin Ali masalları ve Gianni Rodari'nin (başta Masal İçinde Masal) bütün kitapları... Neden bunlar? Andersen, sözlü edebiyat ürünü olan masalı yazılı edebiyat ürününe çeviren ilk kişi; Sabahattin Ali, Türkçedeki ilk edebi masalcı neredeyse (dikkat: masal anlatmaktan, kayda geçirmekten, folklordan söz etmiyorum!); Rodari ise, müthiş bir modern masalcı! Yenilikçi ve edebi! Bunlara, yıllardır Türkçede büyük ilgi gören; benim yeni okuduğum ve şimdiye kadar niye okumamışım diye hayıflandığım Sol Ayağım'ı da ekleyebilirim. Ana karakterin zihnine yerleşip, bütün öyküyü o zihnin kısıtlamaları içinde anlatmayı ve çocuklara/gençlere okutmayı başarmak büyük ustalık! Nasıl yaptığını anlamaya çalışıyorum...
Mavisel Yener:
Bitmeyecek Öykü, Michael Ende; Momo, Michael Ende; Alis Harikalar Diyarında, L. Carroll; Peter Pan, J.M. Barrie; Jules Verne kitapları; Pıtırcık serisi, Rene Goscinny; Kumkurdu serisi, A. Lindgren; Ulysses Moore serisi, Piedomenico Baccalario; Sol Ayağım, Christy Brown; Kuşayak, Fazıl Hüsnü Dağlarca; Martı, Richard Bach; İskambil Kağıtlarının Esrarı, Jostein Gaarder ve burada sayamayacağım pek çok kitap eksik olmaz başucumdan. Bu kitapların ‘özel’ olmasının nedeni, her okuyuşumda bana farklı pencereler açmaları, yazarlarının yaratıcı gücüne duyduğum hayranlık...
Behiç Ak:
Charlie’nin Çikolata Fabrikası, Roald Dahl’ın son derece keyifli okunan kitabı. Günümüzün çocuk kitaplarının kilometre taşlarından biri.
Hayalet Gişe, Norton Juster’in nefis kitabı. Son derece yaratıcı bir kitap, Çok katmanlı anlatımı ve çağrışımsal zekâ oyunlarıyla büyüleyici.
Alice Harikalar Diyarında, Lewis Carroll’ın klasikleşmiş eseri. Dil kullanımındaki becerisi, yıllar geçtikçe anlamının zenginleşmesi, büyük ve çocuk arasında köprü kurabilme özelliği...
Aslı Der:
Son dönemde çocuk edebiyatından başucumdaki kitapları iki farklı şekilde ele almalıyım sanırım.
Öncelikle benim ufaklıklarla birlikte okuduğumuz/paylaştığımız kitaplardan söz edeyim. Çıtır Çıtır Felsefe dizisi kızımla birlikte konuştuğumuz, tartıştığımız, akıl yorduğumuz konuları harika ele alan kitaplar olduğu için bu ara elimin hep altındalar. İkimiz de her konuda, çok çok konuşmayı seviyoruz ve doğrusu Brigitte Labbe, bazı zor konulara girişi kitaplarıyla daha kolay hale getiriyor. Örnekleri okumak hem keyifli hem de farklı bakış açılarını değerlendirmek, kendi deneyimlerimizi ve düşüncelerimizi paylaşmak için zemin hazırlıyor. Oğlumla da Eric Carle kitaplarına dalmış durumdayız bu aralar. Desenleri, renklerin kullanılışı, basit ama eğlenceli metinleri (bizdeki kitaplar İngilizce, artık ben nasıl çeviriyorsam onu biliyor oğlum, hoşumuza gidiyor. Bir de Görkem Kantar Arsoy’un Zuzu Çöplükte ve Zuzu ile Uykucu Baykuş kitapları başucumda bu aralar.
Diğer yandan Christine Nöstlinger kitapları benim uzun yıllardır dönüp dolaşıp okuduğum, hayran kaldığım kitaplar. Düşünülmeden kabul edilen ve basit gibi görünse de aslında çok derin olan konuları ustaca ele alışına, otoriteye karşı duruşuna, dikte eden terbiyeci sistemin dışında kalışına, yaratıcılığına, üretkenliğine, kitaplarının kurgusal yapısına hayranım. Bir de çok keyif alarak okuduğum Astrid Lindgren, Roald Dahl ve Zoran Drvenkar kitapları başucuma hep yakınlar.
Toprak Işık:
Küçük Karabalık, Samed Behrengi; zorluklar karşısında yılmadan mücadele etmek ve yaşamdan korkmamak gerektiğini çok güzel anlatan bir kitap.
Pıtırcık, Sempe/Goscinny; her şeyden önce çok eğlenceli bir kitap ve yetişkinlerin zaaflarını da oldukça sevimli biçimde teşhir ediyor.
Pal Sokağı Çocukları, Ferenc Molnar; okurun içine işleyen son derece naif bir öyküsü var. Zayıf bir çocuğun kahramanlığını, onurlu duruşunu ve kirlenmemişliği mükemmel biçimde anlatıyor.
Yalınayak Gen, Keiji Nakazawa; atom bombasının insanlara yaşattığı dramı nefret diline başvurmadan son derece etkileyici biçimde anlatıyor. Bombayı atanlara canavar ya da katil demeksizin, onların gerçekleştirdikleri canavarca katliamı gösteriyor okura.
Kayıp Zamanlar, Michael Morpurgo; savaşın ne kadar kötü, buna karşın sevgi ve fedakarlığın ne kadar yüce olduğunu anlatan mükemmel bir öyküsü var.
Sevim Ak:
Yalın dili ve anlatımı nedeniyle Ufacıktım, Dora Gabe (Can Yayınları, 1981).
Esprili anlatımı, hayal gücü ve farklı dünyalara bakmadaki başarısı nedeniyle Miguel, Alfredo Gomez Cerda (İletişim Yayınları, 2010).
Türk edebiyatından çocuk dünyalara samimi bakışlar gönderdiği için İlkokul Çocukları için Şiirler, Antoloji- Memet Fuat Seçkisi (D Yayınevi).
Tüm kitaplarını sevgiyle, etkilenerek okuduğum Micheal Ende’nin eğlendiren, düşündürten, kendi içinde aksamadan akan ritmik sesini hissetmekten aldığım zevk için, Pimpirik ile Sümsük (Kabalcı Yayınevi, 1995).
Metniyle dengesi bozulmuş, doğallığını kaybetmiş, kirlenmiş dünyayı değiştirmeye çağıran bir çığlık, resimleriyle ise sanatsal bakışa cesaretli bir çağrı olduğu için Cecü'nün Yer Cüceleri, Umberte Eco, Resimleyen: Eugenio Carmi (YKY, 2005).
Mine Soysal:
Yüksek Tansiyonlu Çınar Ağacı, Behiç Ak: Görsel okuma şöleni sunması… öyküyle desen uyumu… Ülkemizde yayımlanan gerçek anlamdaki ilk resimli öykü kitabı olması…
Dünya Büyülü Bir Yer, David Almond: Büyülü gerçekçiliği, yalın bir dil ve biçimle kurguyu hem çocuk hem yetişkin için aynı derinlikle aktarabilen edebi gücü…
Sevim Ak kitapları; son zamanlarda özellikle Horoz Adam ve Korsan…
Soğuktan Korkmayan Tek Kuş, Zoran Drvenkar: Klasik masal biçiminde kaleme alınmış çağdaş bir fantazya… Dili, güçlü öyküsü, fantastik kurgusu ve desenleriyle unutulmazlardan…
Miyase Sertbarut:
Başucumda uzun süre aynı kitap durmasa da bazı kitapların çok özel tadı var, kolay unutulmaz.
Krizalitler, John Wyndham: Tadı biraz da piyasada bulunmayışından kaynaklanır. İnsanda, “Ben keşfettim galiba,” duygusu uyandırır. 10 yaş üzeri herkesi etkisi altına alır. Sistem dışına itilenlerin dayanışması anlatılır. Sınıfların oluşumuna, normal ve anormal durumuna, bilimkurgu ve fantastik kurgu harmanıyla yaklaşır. Toplumları biçimlendiren inançların kaynağını keşfetme konusunda ufuk açıcıdır.
Mavi Ayaklar, Claude Ponti: 10 yaş ve üzeri herkesin etkisinde kalarak okuyacağı bir kitap. Yetişkinlikle çocukluğun çatışması biraz sert anlatılır. Yer yer anlatımdaki şiirsellikle sarsılabilirsiniz. Çocukların kendi aralarında kurdukları uyumlu dil ile yetişkinlerin kendi aralarındaki uyumsuz dil gözler önüne serilir.
Canavarın Çağrısı, Patrick Ness: Ustaca yazılmış bir roman. Sözcüklerin gücünü hissediyorsunuz. Alıştığımız iyilik ve kötülük algısını tepetaklak ediyor. İnsanın aklından geçenlerden korkmamasını, bunları doğru noktalara yerleştirmenin mümkün olduğunu sezdiriyor.