Paraşüt Kitap’ın kurucusu Eda Doğançay ve Özge Akkaya ile çocuklarla posta kutusunda buluşacakları, onları mektup ve kartpostallarla tanıştıracakları yeni projeleri Paraşüt Mektup’u konuştuk.
Eda Doğançay ve Özge Akkaya’nın yeni yılla birlikte duyurdukları yeni projeleri Paraşüt Mektup, çocukları mektupların nostaljik ve samimi dünyasıyla tanıştırıyor. Çocuklar; Ferit Öğretmen ile Türkiye’yi şehir şehir gezen 9 yaşındaki Didem’den gelen mektup ve kartpostalı telefonlarına gelen bildirimlerde değil, belki her gün kontrol edecekleri posta kutularında bulacaklar. Çocuk kitapları yazarı Zeynep Alpaslan’ın kaleme alacağı, sanatçı Öznur Kaplan’ın illüstrasyonlarıyla renklendireceği mektuplar ve kartpostallar 12 ay boyunca Türkiye’nin farklı bir ilinden gelecek ve mektuplara bol bol düşünülecek felsefi sorular eşlik edecek. Artık nostaljik bir iletişim aracı olan mektuplaşmayla, farklı bir edebi deneyimle tanışmak isteyenleri söyleşimize davet ediyoruz.
Sizinle Paraşüt Kitap için yaptığımız röportajı hatırlamak için dönüp bir baktım ve tarih Mayıs 2018. Geçen zamana inanamadım :) Ve sizden geçtiğimiz günlerde heyecanlı bir başlangıcın haberini aldım ama onu konuşmaya başlamadan önce Paraşüt Kitap’ın dört yıllık yolculuğundan bahsedelim mi? Zaman sizin için nasıl geçti?
Geçen zamana biz de pek inanamıyoruz aslında :) Dört yıl gerçekten uzun bir zaman ama sanırım hepimiz için çok hızlı geçen bir dört yıl oldu. Ekonomik kriz, pandemi gibi neredeyse mücbir sebeplere rağmen Paraşüt Kitap için çok verimli bir süreydi bu. Kitap sayımız 20’ye ulaştı. Yayın kataloğumuza yeni yazarlar ve çizerler eklendi, okurlarımız arttı. Ailemiz çok güzel bir şekilde genişledi gibi hissediyoruz. Hatta bu yeni projeye başlama cesaretini de geride bıraktığımız bu yolculuktan ve en çok da okurlarımızdan aldık. Ayakta durabilmek için her ne şekilde olursa üretmeye devam etmeye çalışıyoruz. Çünkü ürettikçe, okurlarımıza kendimizi en iyi şekilde anlattıkça, çözümler de kendiliğinden geliyor. En yakın destekçilerimiz okurlarımız aslında.
20 kitap oldu demek. Yayın programınızda bu süre içinde neler birikti? Yola çıktığınızda aklınızda olanla bugün geldiğiniz noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yola çıktığımızda bildiklerimizle şimdi bildiklerimize bakınca çok uzun bir yol katetmiş gibi hissediyoruz. İlk başladığımızda yalnızca çeviri kitaplarımız vardı, Türkiyeli yazar ve çizerimiz yoktu. Sonra Özge Akkaya’nın yazdığı, Mavisu Demirağ’ın resimlediği Kuzey Ormanında Bir Gece adlı kitabı yayımladık. Bu kitabın hazırlık süreci bize çok ilham verdi çünkü var olmayan bir şeyin adım adım oluşumuna tanık olmanın büyüleyici bir yanı var. Metni edit etmek, her bir cümle üzerine kafa yormak, hangi çizerin metnin ruhuna uygun bir iş ortaya koyabileceğini düşünmek, çizerle resimlenecek sahneleri belirlemek, fontu seçmek ve en sonunda baştan sona emeğimizin olduğu bir kitap ortaya çıkarmak harika bir duygu. Sanırız bundan ötürü yayın kataloğumuzda ağırlık artık yerel üretimlerde.
Tema olarak baktığımızda ise ekoloji konusu bizim için en başından beri çok önemliydi zaten. Bu alandaki kitaplarımızın sayısını artırdık. Yazarımız Selda Yaşar’ın iki kitabı da çevre konusunu ele alıyor. Özellikle Susuz Çağın Çocukları suyun çok azaldığı bir gelecekte geçmesiyle iklim krizine dair çocukların düşünmesine olanak sağlayan bir kitap. Bunun yanı sıra Leyla Aslan’ın yazdığı, Mısra Karahan’ın resimlediği Victor’un Balkabakları da çocukları toprağın bereketiyle tanıştıran bir kitabımız.
“Çocuklar İçin Felsefe”yi kurulduğumuz günden bu yana çok önemsiyoruz. Bu bağlamda çocukları düşünmeye sevk eden, felsefi tartışmalara olanak tanıyan kitaplar yayımlamaya devam ediyoruz. Birkaç örnek verelim... Özge’nin ikinci kitabı Dümtek Necmi’nin Muhteşem Hikâyesi mesela anda olma teması etrafında örülmüş bir kurguya sahip. Yetişkinler olarak özellikle son yıllarda bol bol karşımıza çıkan bir kavram olsa da çocukların belki de çok aşina olmadığı bir tema. Üzerine düşünülecek ve konuşulacak pek çok kapı aralayan bir kitap bu anlamda. Yakın zamanda yayımladığımız Laura Suarez’in yazıp resimlediği İyi Bir Arkadaş da arkadaşlık, kişisel alan, farklılıklara saygı gibi temalara dair çok güzel sorular soruyor. Zeynep Alpaslan’ın yazdığı, Orhan Ata’nın resimlediği Ay Pastanesi ise mutluluk, mutsuzluk duygularına odaklanarak çok tatlı bir hikâye içinde çocuklara çok değerli sorular soruyor.
Yola çıkarken hiç öngörmediğimiz bir şey de oldu aslında: Yetişkinler için kitap yayımlamak planlarımız arasında yoktu ama “Çocuklar İçin Felsefe” alanında çok önemli bir isim olan Peter Worley’nin Felsefe Makinesi’ni de yayımlamasak olmazdı :) Bu kitabın hem ebeveynler hem de eğitimciler için çok değerli bir başucu kitabı olduğunu düşünüyoruz. Şimdi yine Peter Worley’nin bir başka kitabının hazırlıkları içindeyiz.
Masal kataloğumuzu da genişletmeye devam ediyoruz. İlk çıkardığımız kitaplardan biri olan Toprak Ana Masalları’nın yanına masal anlatıcısı Senem Donatan Mohan’ın yazdığı, İpek Kay’ın resimlediği Neden? adlı çok değerli bir masal kitabı ekledik. Şimdi bu kitabın devamı niteliğinde olacak olan Nasıl?’ı hazırlıyoruz.
Siz anlatırken tekrar hatırladım hepsi birbirinden özel çalışmalardı, nicelerine diyelim :) Gelelim Paraşüt Kitap’ın yeni yılda atıldığı yeni maceraya yani Paraşüt Mektup’a. Okurları mektupların nostaljik dünyasıyla tanışmaya çağırdığınız Paraşüt Mektup’un ortaya çıkış hikâyesi nedir?
Paraşüt Kitap’ı kurarken aklımızda hep upuzun bir sofra hayali vardı. O sofra, etrafında bizim, kendi çocukluğumuzun, bizim çocuklarımızın, kardeşlerimizin oturduğu hayali bir sofra. Böylesine güzel bir buluşmayı ağırlayacak o zengin sofrayı nasıl kurabileceğimizi, kurduğumuz hâlini nasıl güzelleştirebileceğimizi düşündük aslında ilk günden beri. O yüzden hep yeni fikirler üretme çabasındayız. Aklımızda Türkiye’yi anlatma fikri uzunca bir süredir vardı ama bunu alışıldık bir şekilde yapmak istemiyorduk. Türkiye’yi kurgu bir hikâye içinde anlatmak istedik. Sonra da, “Neden o şehirlerden mektuplar yollamayalım ki?” dedik. Paraşüt Mektup bu şekilde ortaya çıktı. Ardından hem yazarımız Zeynep Alpaslan’ın harika fikirleriyle hem de bizim uzun saatlere, hatta haftalara yayılan sohbetlerimizle bu fikir gelişti, değişti, dönüştü ve çocukların posta kutusuna gelecek hâline büründü.
Bir yandan mektuplaşmak neredeyse unutuldu. Mektupla belki hiç tanışmamış çocuklara Paraşüt Mektup ne vadediyor? Paraşüt Mektup’un yapısını ve içeriğini biraz anlatır mısınız?
Bizi en çok heyecanlandıran kısım bu aslında. Mektup sanki çok uzak bir geçmişe ait bir şey artık. Oysa bizim çocukluğumuz o kadar uzak değil :) O zamanlar mektup arkadaşlarımız vardı çoğumuzun, bir şekilde mektup hayatımıza dâhil olabilmişti. İşte o yüzden, çocukların mektup beklerken her gün posta kutusunu kontrol ettiğini düşünmek bizi çok mutlu ediyor.
Paraşüt Mektup’a gelince... 12 aylık bir abonelik sistemi kurduk. Abonelerimize her ay bir zarf gelecek. Bu zarfın içinde Didem adında 9 yaşındaki bir kızın okul gezilerini anlattığı mektuplar yer alacak. Ferit Öğretmen, Didem ve sınıf arkadaşları her ay Türkiye’nin farklı bir yerine sınıf gezisi düzenliyor. Didem gittikleri şehirdeki maceralarını anlatırken ziyaret ettikleri yere dair de bilgiler veriyor. Mektubun yanında bir de kartpostal var. Öznur Kaplan’ın eğlenceli çizimleriyle renklenen bu kartpostallar Didem’den çocuklara bir hediye...
Mektuplar yazar Zeynep Alpaslan’ın, kartpostalların illüstrasyonu Öznur Kaplan’ın elinden çıkacak. Bu proje için nasıl bir araya geldiniz? Bu mektuplar nasıl hazırlanacak?
Zeynep Alpaslan, çocuk edebiyatı dünyasında çok değerli bir yazar. Daha önce Okulun En Tuhaf Kızı ve Ay Pastanesi adlı kitaplarda da birlikte çalıştığımız bir isim. Onun yarattığı dünyaları ve edebi dilini çok seviyoruz; çocukların hayal dünyasının içinden konuşan bir dünyaya sahip olduğunu düşünüyoruz. O yüzden bu proje için aklımıza gelen ilk isim Zeynep Alpaslan oldu. Onunla projeyi paylaşınca en az bizim kadar heyecanlandı ve hemen çalışmalara başladık. Çizimler ise Öznur Kaplan’ın kaleminden çıkıyor. Öznur’un çizimleri mektuplarda da yer alıyor ama onun çizgilerle yarattığı harikaları göreceğimiz asıl yer kartpostallarımız. Her mektubun yanında Öznur Kaplan’ın resimlediği kartpostallar yer alacak.
Bir abonelik sistemiyle okurlar bu iletişime katılabilecek. Peki nasıl bir sistemi olacak bu?
Aslında dergi aboneliğinden farksız bir sistem kurduk. www.parasutkitap.com adresine Paraşüt Mektup sekmesi ekledik. Buradan abone olunuyor. 12 aylık bir abonelik bu. Hangi ay abone olunduğu fark etmeksizin toplam 12 ayda toplam 12 mektup ulaşıyor okurlarımıza.
Çocukların, postacının yolunu gözlediği hayali canlandı gözümde siz anlatınca. Mektuplar gerçekten çok eski bir zamanda kalmış analog bir iletişim yöntemi gibi geliyor bana. Sizin için mektup ne ifade ediyor? Bugün hâlâ eski günlerin hatırına mektup ya da kartpostal gönderdiğiniz oluyor mu?
Mektup bizim için nostalji demek. Whatsapp, Instagram gibi türlü mecra, hızıyla mektubu hayatımızdan çıkardı. Bu çok doğal bir durum elbette. Yani teknolojinin yarattığı olanakları reddeden veya bunu olumsuz bulan bir bakış açımız yok aslında. Ama tabii ki nostaljik ve romantik bir yanımız var :). Nadir de olsa mektup gönderiyoruz ama kartpostal göndermek aslında bayağı sık yaptığımız bir şey. Arkasına düşülen birkaç cümlelik notlarla bir şehirden kartpostal göndermek çok mutlu ediyor ikimizi de.
Peki bu mektupların sonu nereye varacak, Paraşüt Mektup için neler planlıyorsunuz?
Bu projeyi genişletmeyi amaçlıyoruz. Şimdi Didem’in okul gezileriyle başladık. Okurlardan gelecek tepkilere göre başka kahramanlarla farklı mektup kurguları hazırlamayı hayal ediyoruz. Umarız Didem’in mektupları sevilir, biz de yepyeni hikâyelerle okurlarımızla posta kutusu başında buluşmaya devam ederiz.
Paraşüt Mektup hakkında daha detaylı bilgi almak ve üye olmak isterseniz buraya tıklayabilirsiniz.