Jeanette Winterson’ın “Alternatif Masallar” serisinin ikinci kitabı olan, çocuk klasiği Hansel ile Gretel’i yeniden anlattığı Hansel ile Greta’yı Türkçeye kazandıran Cansu Canseven ile konuştuk.
İngiliz edebiyatının yaşayan en önemli isimlerinden Jeanette Winterson’ın, çocuk klasiği Hansel ile Gretel’i yeniden anlattığı Hansel ile Greta adlı kitabı, klasik metnin altüst edilmiş hâli. En sevilen hikâyeleri yeniden düzenlemek ve hayata döndürmek için bir peri masalı devrimine imza atan Winterson’ın kelimelerine Laura Barrett’in resimlerinin eşlik ettiği Hansel ile Greta, doğayı umursamayan teyzelerine karşı mücadele eden iki kardeşin macerasını anlatıyor. Jeanette Winterson’ın, tüm dünyada ses getiren genç iklim aktivisti Greta Thunberg’e gönderme yapan kitabı, insanlığın açgözlülüğünü eğlenceli bir hikâyeyle gözler önüne seriyor.
Geleneksel masalların günümüze uyarlanması konusu aslında yeni olmayan bir mesele. Hansel ile Greta da bu tür metinlerden biri hatta bu kitap için “bir peri masalı devrimi” ifadesi kullanılıyor. Bu tür çalışmaların çocuk edebiyatı açısından nasıl bir anlamı olabilir sizce?
Eskiden okuduğumuz ya da bize okunan masalların, söylenen ninnilerin, anlatılan hikâyelerin birçoğu, bugünden baktığımızda kötü imgelerle, yanlış mesajlarla, biraz daha ileri gidersek korkutucu hikâyelerle dolu. Ben Hansel ve Greta’yı çevirirken kitaptan bahsettiğim birkaç arkadaşımdan hep aynı cümleyi duydum: “Ay ben küçükken çok korkardım bu masaldan.” Düşünsenize, zamanında uyuyalım diye, birlikte masal üzerine düşünüp sohbet edelim diye ya da her ne sebeple olursa olsun, bize masallar anlatmışlar ve onlar bizde “ayyy” gibi bir nidayla hatırlanıyor. Tam da bu sebeple, bu devrimin yapılması şarttı ve iyi ki oldu. Penguin de dört kitapla bu peri masalı devrimini duyurdu: Hansel ve Greta da onların arasında en kıymetlilerinden biri oldu. Çocuklar, geçmişin didaktik, korkutarak öğretmenin, yanlış mesajlarla dolu anlatıların yerine artık günümüzün kavramlarıyla, akımlarıyla ve ideolojileriyle harmanlanmış anlatılarla büyüyecek, büyümeli. Feminizm bunların başında geliyor; Külkedisi bir prensin onu kurtarmasını beklemesin artık hatta 12’den önce de eve dönmesin mümkünse. Bu yaklaşımlarla, bu algıyla büyüyen çocukların, bu masal devrimiyle, ileride bambaşka bir nesle dönüşeceğini düşünüyorum.
Tüketim toplumuna dair bir kıssa aslında Winterson’un bu yeniden yazımı. Sizce bu tür yeniden yazımların özellikle Jeanette Winterson gibi özel kalemlerin elinden çıkmasının önemi ne olabilir?
Doğru, kitabın en önemli temalarından birisi tüketim çılgınlığı. Sürekli alışveriş yapmak, alıp alıp doymamak, ne aldığının farkında olmadan tüketmeye devam etmek... Bunlar günümüzün sorunlarından birkaçı. Birazdan yine anlatacağım ama burada da bir sözünü etmiş olayım, kitapta Hansel ile Greta’dan sonraki iki ana karakterden biri Doymakbilmez diğeri Durmakbilmez. Biri yemelere doymuyor, biri de durmaksızın içiyor. Buradaki yemek ve içmek eylemleri düz anlamları üzerinden okumak doğru olmaz; daha öte ve derin anlam evrenleriyle okumak ve yaklaşmak gerekiyor metne. İşte bu noktada da bu metnin Jeanette Winterson gibi güçlü bir kalemden çıkması bu hikâyenin iyi bir kurguyla ve eşsiz bir dille buluşmasını mümkün kılıyor, ayrıca meselenin önemini de okura anlatıyor. Winterson’ın kitabın sonundaki “sonsöz”ü de bu anlamda okunmaya değer, daha fazla ipucu vermeyeyim.
Bu masalın aslı oldukça rahatsız edici ögelerle doludur. Çocukların yalnızlığı, aldatılışı, korkunç cadı ögesi vs. Bu yeni versiyonda rahatsız edici ögeler var mı? Winterson’un tüketim toplumu çılgınlığını eleştirdiği bir metin olduğunu varsayarsak ve didaktik bir metin olmadığını da eklersek bu hikâyedeki hangi unsurlar okurlarını dürtebilir, rahatsız edebilir?
Başta da dediğim gibi bu hikâyeden bahsettiğim arkadaşlarımın birçoğunda masala dair güzel izler yok; korku hâkim onların çocukluk anılarında. Bu ebeveynler açısından da hem üzücü hem de epey rahatsız edici. Çocuk kitapları konusunda bilirkişi değilim ancak şunu söylemek isterim; çocuk hikâyelerinde hitap ettiğimiz kitlenin çocuklar olduğunu düşünsek de bir de gizli özneler, ebeveynler –hatta öğretmenler– var; onları da ikna etmemiz gerekiyor alttan alta.
Bu hikâyede, Winterson’ın metninde okurları korkutacak bir unsurdan bahsetmek zor ama rahatsızlık dersek, evet, okurların biraz dünyaya bakışını değiştirecek meseleler var: Açgözlülük, kötücül insanların varlığı, sahip olduğunla yetinememe, bencillik bunların başında geliyor. Bir mesele daha var ki bu aslında varlığını kahramanlarımızdan birinin adıyla hatırlatıyor: Greta. Bizim Gretel olarak tanıdığımız kahramanımız burada Greta olarak karşımıza çıkıyor ve aslında iklim aktivisti Greta Thunberg’e de gönderme yapıyor. Bu hikâyede Hansel ile Greta’nın kendilerine dert ettiği sorunlardan biri de dünyamız, gezegenimizin geleceği. Bu meseleler okurları olumlu anlamda dürtecektir, belki biraz üzecektir ama yaratacağı farkındalık açısından bu üzüntü gereklidir.
Jeanette Winterson’un özellikle kelime oyunlarıyla yazdığı bu metinde bir çevirmen olarak en zorlandığınız şeyler neler oldu?
Hem en zorlandığım hem de en keyif aldığım kısımlar her zaman kelime oyunları ya da fazlasıyla kültürel öğelerle dolu kısımlar oluyor çünkü bir yandan en “doğru”yu bulmaya çalışıyorsun ve bunu yaparken de yaratıcılığın tüm sınırlarını zorluyorsun. Ama bu metin söz konusu olduğunda karakter isimleri üzerine epey kafa yormamız gerekti: Doymakbilmez, Sakalsurat, Durmakbilmez, Cabbar... Bir de Hansel ile Greta’nın teyzeleri Doymakbilmez’in yediği o kadar çok şey var ki hikâye boyunca, bazılarını hemen hayal edip kelimelere dökmem kolay olmadı. Bu konularla ilgili birkaç arkadaşımın –ve tabii editörümün- fikirlerini ala ala ilerledim, tek başına düşünmek yetmiyor bazen.
Son olarak çocuk edebiyatı çevirilerine dair bir tartışma konusu hakkında görüşlerinizi alalım. Kitaplardaki yabancı isimlerin yerelleştirilmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Çeviride “yerelleştirme” ve “yabancılaştırma” stratejileri özellikle de edebi kurmacalar söz konusu olduğunda en önemli tartışma konusu olabiliyor. Yabancı kültürü, yerel kültüre mi taşıyacaksın yoksa yerel kültürü mü yabancı kültüre taşıyacaksın, bunun kararı çevirmene kalıyor; her iki strateji için de doğru ya da yanlış demek doğru olmaz; bu bağlamda çeviride önemli olan iki başka mesele devreye giriyor: Bağlam ve hedef kitle. Bu noktada ben kararlarımı alırken bağlama ve bu metni okuyacağını tasarladığımız hedef kitleye baktım. Hikâyedeki iki ana karakterimiz Hansel ve Greta dışındaki diğer bütün karakterlerin isimleri kişiliklerine ve yaşam şekillerine dair ipuçları veren sıfat tamlamaları ya da niteleme sıfatları; kedi dahil... Hâl böyle olunca, onları orijinal hâlleriyle bırakmak küçük okurlara büyük haksızlık çünkü her bir isim, aynı zamanda hikâyeye katkı sağlıyor, bağlama göre değişiyor, bağlamı değiştiriyor. Bu anlamda yapılmış en başarılı çeviri örneklerinden birisi Buz Devri’ndeki karakterlerdir; benzer mantıkla hareket edip çocukların okurken anlayacakları, anlayıp gülümseyecekleri ve mümkünse günlük hayatlarında benzer sorunlar ya da olaylar yaşadıklarında hatırlayıp referans verecekleri keyifli isimler bulmak gibi bir derdim vardı; umarım başarılı olmuşumdur.
Hansel ile Greta
Yazar: Jeanette Winterson / Resimleyen: Laura Barrett / Çevirmen: Cansu Canseven / Dinozor Çocuk