10 MAYIS, SALI, 2016

Çocukların Ulaşabileceği Yerde Saklayın

Suzi Erşahin, son üç yıldır İstanbul sanat hayatına İsveç’ten getirdiği taze kanla canlılık katan bir isim. Özellikle çocuklara ve gençlere destek amaçlı oluşturduğu edebiyat ve tasarım işlerinde onlara daha fazla alan açmaya çalışıyor. Onları görünür kılmaya çabalarken, kendini saklayan Suzi’ye sorular yönelttik.  

Çocukların Ulaşabileceği Yerde Saklayın

Suzi, üç senedir İstanbul'dasın ve bu zaman zarfında İsveç iş birliğiyle birçok kültürel proje gerçekleştirdin. Üretimlerinden bahsetmeden önce İsveç'ten buralara neden geldiğini merak ediyorum. 

İsveç Kültür Bakanlığı tarafından kültür ataşesi olarak görevlendirildim, gelişimin asıl sebebi bu. Tabii, bu işe başvuru yaptım. Yarı Türk yarı İsveçli olmam, kültüre aşinalığım, Türkçeyi az da olsa biliyor olmam ve çocukluğumun Bodrum'da geçen yaz tatilleri kararımı etkiledi. İsveç'in dünya çapında yalnızca sekiz kültür ataşesi var. Washington, Londra, Berlin, Paris, Moskova, Pekin, Brüksel ve İstanbul. Istanbul’un, gelişmiş diğer şehirlerle bu listede olması önemli.  İsveç kültür ataşeliği gerçekten de salt sanat ve kültür kurumu; ataşelerinin tamamı ya sanatçı ya da kültür yöneticisi. Bu da sanatsal olaylara daha derinlikli yaklaşımımız ve ilişkilerimizin dünya çapında oluşuyla ilgili. Meselemiz İsveç'in diğer ülke kültürüyle bağlarını güçlendirmek; göstermelik etkinliklerden uzak duruyoruz.

Suzi Erşahin ©Nazlı Erdemirel

Daha önce uzun süre IASPIS direktörlüğü yaptın. Biraz bahseder misin çalışma alanlarından?

Stokholm'deki uluslararası sanatçı rezidans programı IASPIS, sanatçılar için bir atölye alanı. Çağdaş sanat, tasarım ve mimarlık gibi alanlarda aktif. Aynı zamanda toplumsal yanı da var; açık seminerler, sanatçı konuşmaları gibi etkinlikler de düzenledik. Sanatın içindeydim her daim; Stokholm, Chicago ve Paris'te sanat ve tasarım eğitimi aldım. 

Türkiye'ye taşındığında işe nerden başladın? Ülkenin komplike toplumsal ve kültürel yapısını tanımak ve anlamak uzun sürdü mü?

Aslında buraya gelmeden önce hazır bir plan oluşturmamıştım. Kendime tanışma ve network oluşturmak için birkaç ay verdim. İlk yaptığım iş, sanatçılar ve sanat kurumlarını konsolosluğa davet ederek, yuvarlak masa toplantıları düzenlemek oldu. Buluşmalara mutlaka İsveç'ten de benzer konularda üretim yapan isimleri davet ettim. Örneğin, belgesel film yapımı alanındaki toplantıya, bir İsveçli yönetmen ile Türkiye'den bu alanda çalışan yirmi kadar farklı kişinin katılımı oldu; sonuçsa iki kültürün farklı seslerini duymak, etkileşimini anlamak ve dolayısıyla kişileri ve sektörü tanımaktı. Bir Türk bir İsveçli’yle nasıl konuşur? Bunları anlamaya çalıştım. Bu süreç benim için oldukça eğitici oldu, çünkü sanat dünyasında neler olduğuna dair ilk izlenimlerimi bu diyaloglar vesilesiyle edindim.

©Nazlı Erdemirel

Kültür programını oluştururken kriterlerin nelerdi? Diplomatların her 3-4 yılda bir değişimini düşünerek, yapılan işlerin sürekliliğini sağlamak adına girişimlerin oldu mu?

Bir sene daha buradayım; en azından kendi programımda projeleri her yıl bağlantılayarak devam ettiriyorum. Programımda öncelikle üç farklı çalışma alanı belirledim: Genç Türkiye, şehir ve ifade özgürlüğü. Ucu açık alanlar ama alt başlıklar oluşturdum her biri için. Genç Türkiye gerçekten de gençlere, hatta çocuklara yoğunlaşacaktı; bunun aracı ise dans, film, edebiyat, tasarım gibi alanlardı. Türkiye'nin yüzde 60'ı gençlerden oluşuyor ve onlar için mutlaka bir şeyler yapmam gerektiğini hissettim. İlk büyük projem bir hafta süren çocuk edebiyatı seminerleri ile çocuk medya ilişkisini ve sansürü iredeleyen İsveç-Türkiye diyalog ortamını oluşturmaktı. Örneğin, İsveç'te çocuk haber kanalları bulunuyor; Türkiye’deyse yeterli kalitede değil. Televizyondaki anaakım haberler yerine çocuklara özel haber programlarının varlığını tartıştık İsveç ve Türkiye'den katılan kültür, medya yöneticileri ve bakanlık görevlileriyle. Yine bu proje dahilinde, Nişantaşı Işık Lisesi'nde İsveç çocuk kitapları illüstrasyonları sergisi organize ettik. 

Peki "Türkiye'de çocuk ve genç dezavantajlıdır; İsveç'ten çözüm önerileri sunalım" mantığı işler mi sence?

Size İsveç mükemmel bir yer, her soruna çare buluruz diyemem. Benim amacım iki ülkeyi birbiriyle konuşturmak; çünkü İsveç de Türkiye'den çok şey öğrenebilir. İsveçliler olarak, ülkenize gelip size bir şeyler öğreteceğiz demek abestle iştigal eder. Amaç farklı disiplinlerden insanların etkileşimini ve üretimini sağlamak. Biz en iyisiyiz diyecek halim yok. Ama dünya için önemli bir konu belirlemek mesele, örneğin çocuk edebiyatı. Bu konuda iki ülke bir diyalog kurabilir mi? İsveç ve Türkiye'de çocuk kitapları hangi konuda yazılır, hangi konularda yazılamaz; çocuklar için yazında, medya menşeili haber alma ve haber verme biçimlerinde ifade özgürlüğü ne durumda? İsveç'te çocuklara yaklaşım ve dil kullanımı konusu üzerine çok düşünüldü ve tartışıldı; ciddi ilerleme oldu gerçekten de. Çocuklara anlatılamayacak bir konu olmadığı kanaati var İsveç'te; boşanma, bedensel özürler hatta savaşlar, fakat kullanılan dil önemli. Bir de tabi eşitlikçi bir toplumuz; çocuk ve kadın haklarına değer veriyoruz; kadın-erkek eşit. Çocuklar her yerdeler, görünürler ve bir birey olarak kabul ediliyorlar.

Suzi Erşahin ©Nazlı Erdemirel

Stokholm'deki çocuk kütüphanesi beni en çok etkileyen yerlerden; yaratıcı zeka ve empatinin en güzel örneklerinden biri. Şimdi İstanbul Çocuk ve Gençlik Sanat Bienali kapsamında, bu harika fikri İstanbul'da hayata geçirdin.

Çocuk edebiyatı, buraya geldiğimden beri en çok çalıştığım alan; şimdi de önceki çalışmalarımın devamı niteliğindeki bu kütüphaneyi İsveç Enstitüsü desteğiyle İstanbul'da kurduk. Çocukların okuma ve yazma alışkanlıklarına, Türkiye'deki kütüphane kültürüne dikkat çekmek de istedik elbette. 'Çocuklar için Alan' adını taşıyan kütüphaneye 10 yaşa kadar çocuklar girebiliyor, yetişkinlere veya ebeveynlere izin yok. Eğitimciler yetişkin olarak bulunabiliyor yalnızca. 10 ve 13 yaş aralığındaki çocuklarsa, kendileri için ayrıca tasarlanmış kütüphaneyi kullanabiliyor. Çocuklar için Alan'da her şey çocukların gözünden kuruldu. Kitapların yerleşiminden oyun alanlarına, her şey yaşa göre düzenlendi. Tabii kütüphanenin boyutu da mini; çocukların ulaşabileceği düzeyde her şey. Stokholm'de çocuklar için sanat odaları, okuma odaları olduğu gibi bu alanlarda etkinlikler de düzenleniyor. İstanbul'da, Stokholm'dekinin küçük bir modelini kurduk, çocuklar saatlerce içinden çıkmak istemedi. Belki Türkiye'de de bağımsız bir kütüphane olarak kurulabilir, bir büyük kütüphane içine inşa edilebilir. Bir sponsor bu işle kesinlikle ilgilenmeli, ciddi talep var. Çocuk Bienali'nin 23 Mayıs'ta sona ermesiyle, kütüphane de sonlanacak ne yazık ki ama çocuklar için alanlar yaratak gerekli.

Bienal kapsamındaki kütüphane içeriğini nasıl oluşturdunuz? Stokholm’dekinden farkı nedir?

Çok sayıda yayınevi kendi çocuk kitapları portföyünü bu kütüphaneye bağışladı. İsveççeden Türkçeye tercüme edilen kitapları da ekledik. Çocuk kütüphanesi, tamamen bir İsveçli gözüyle oluşturuldu; bence İstanbul'da kurulacak kalıcı bir çocuk kütüphanesinde bundan kaçınmak gerekecek. Örneğin, İsveç'teki kütüphanede bir bölüm yalnızca Pippi Uzunçorap'a adanmış ve adlandırılmış durumda. Arşivleme yaparken bu tip ikonlaşmadan kaçınmak gerekir; tematik ilerlemek daha uygun. Macera, fantazi, mizah ve benzeri kavramlar ilginç olabilir. 

Suzi Erşahin ©Nazlı Erdemirel

Edebiyat alanındaki işlerinin arasında, yakın zamanda gerçekleşen çeviri seminerleri serisi de vardı. İngilizceden Türkçeye çevrilen İsveççe kitaplar beni üzüyor, örneğin en son Strindberg'in bir oyununu İngilizce çeviriden okudum. Çevirinin çevirisi…

Çeviri semineri çok önemli bir işti; çünkü İsveççe-Türkçe çevirmen sayısı çok az. Bu nedenle birçok yayıneviyle iletişime geçip çevirmenlere ulaştım. Ali Arda proje yürütücüsü oldu. Bir hafta boyunca tam gün altı çevirmenle yakın metin okumaları yapıldı; İsveçli yazarların katılımıyla çevirinin interaktif yapılması denendi. Bir noktada yayınevlerinden de editörlerin katılımını sağladık ki çevirideki tüm süreçler hakkında diyalog kurulsun. Son olarak, edebiyat dünyasından insanların olduğu toplantıda, İsveçli yazarlar orijinal metinlerini, çevirmenler de Türkçe çeviri okumalarını gerçekleştirdi. Tabii benim de amacım Türkçede, aslından iyi çevrilen daha çok İsveç metni görmek.

Son olarak, gençlere destek veren bir moda tasarım projesi gerçekleştiriyorsun. İçeriği nedir?

Gençler için bir tasarım projesi yapmak uzun süre aklımdaydı. Sürdürülebilirlik ve moda tasarımı konseptli bu iş için, H&M’den sponsorluk aldık ve IKSV Tasarım Bienali’yle çalışmaya başladık. Yeni mezun ya da halen öğrenci olan genç moda tasarımcılarına açık çağrı yaptık. Seçilmiş 20-30 kadar genç, İsveçli tasarımcılarla bir hafta süren yoğun atölye programı yapacak ve sonucunda tasarladıkları ekolojik ürünler juriye sunulacak. Seçilen işler ekim ayında gerçekleşecek İKSV Tasarım Bienali’nde sergilenecek ve en başarılı bulunan tasarımcı H&M’de çalışmaya başlayacak.

0
12464
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage