Yayıncılıkta henüz çok genç ama oldukça bilinçli olan; çocuk edebiyatı alanına yeni bir enerji getiren Paraşüt Kitap’ın kurucuları Eda Doğançay ve Özge Akkaya ile yayınevlerinin hikâyesini, bir yayınevi kurmanın getirdiği zorluk ve sorumlulukları konuştuk.
Bu yılın ilk aylarında tanıştık Paraşüt Kitap’la. İsmi gibi hoş bir kurulma hikâyesi olan Paraşüt Kitap, çocukların hayallerine, hayatlarına değen kitaplarla buluşturdu bizleri. İlk üç kitapları Rüya Bakanlığı, Toprak Ana Masalları ve Kedilerin Kayıp Adası Kedunya oldu, dahası da olacak. Yayıncıların bunca sıkıntı çektiği bu dönemde gerçekten cesurca davranan Eda Doğançay ve Özge Akkaya’dan hikâyelerini, gelecek projelerini dinledik.
“Paraşüt Kitap, Rumeli Hisarüstü’nde bir öğrenci evinde kurulmuş bir hayalin gerçeğe dönüşme hikâyesi” demişsiniz. Nedir sizi bu hayalde buluşturan? Nasıl başladı her şey? Hikâyenizi anlatır mısınız?
Özge Akkaya: Her şey 10 yıl önce başladı:). Boğaziçi Üniversitesi'nde Eda, Siyaset Bilimi ben de Tarih bölümündeydim. Tanıştıktan kısa bir süre sonra birlikte eve çıktık. Aynı evi paylaşırken bol bol hayal kuruyor insan. İlgi alanlarımız da birbirine çok yakın olunca ortak hayal kurmak kaçınılmaz oluyor. İkimiz de yazı yazmaya, çeviri yapmaya, kısacası dille ilgili şeylere ilgi duyuyorduk. Yayınevi hayali aslında bu ilgi alanlarına sahip iki kişinin varacağı tek hayal gibiydi, bizim de bu hayale varmamız çok zaman almadı. Genelde üniversitede kurulan hayaller unutulup rafa kaldırılır, biz de sekiz yıl boyunca aslında biraz rafa kaldırmıştık. Ben National Geographic'te çalışıyordum, Eda da New York'ta yüksek lisans yapıyordu, döndükten sonra Kolektif Kitap'ta ve Diken'de çalıştı. Sonra, sanırım artık zamanının geldiğini düşünerek, ikimiz de işlerimizden ayrıldık ve Paraşüt Kitap'ı kurduk.
Peki neden çocuk kitapları yayıncısı olmayı seçtiniz? Özel bir nedeni var mı? Çocuk kitapları yayıncısı olmak için nasıl bir deneyim gerekiyor?
Eda Doğançay: İkimiz de yayıncılık sektöründen geliyoruz ve editörlük anlamında bu deneyimden besleniyoruz. Çocuk edebiyatına ise hep özel bir ilgimiz oldu. Hem dünyadaki hem de Türkiye’deki yazar ve çizerleri yakından takip ediyorduk. Çocuk kitapları yayıncısı olma fikri de çocuk edebiyatına duyduğumuz bireysel tutkumuzun sonucu olarak ortaya çıktı. Çocuklarla sürekli iletişim halinde olabileceğimiz bir alan olduğu için bunu tercih ettik. Seçtiğimiz kitaplarla hem kendi hayal dünyamızı onlarla paylaşmak, hem de onların hayallerinden öğrendiklerimizle kitap üretme fikri bizi çok heyecanlandırıyor. Yayıncılığı bir anlamda masa başından alana taşıyabiliyoruz bu şekilde. Bir de tabii işin estetik boyutu var, hem edebiyatı hem de resmi bir araya getiren bir alan çocuk edebiyatı. Çok yönlü olması nedeniyle zor bir üretim süreci olsa da, bize çok keyif veriyor.
Muhtemelen bunu ilk soran ben değilim ama bu hayalin bu dönemde gerçeğe dönüşmesi sizi korkutmadı mı? Malum ekonomik ve sosyal nedenler…
Ö. A.: Biraz korku yarattı tabii :) Ama umut da verdi ve umut korkudan daha baskındı. İçinde bulunduğumuz dönem günlük hayatı idame ettirirken bile zorken, iş kurarken zor olmadığını söylemek imkânsız. Ama seçtiğimiz alan, yani çocuklar için bir şeyler üretmek çok heyecanlı, umut dolu bir şey. Ve bunu böyle bir dönemde yapmak çok daha umut verici. Sırf bizim için değil, tanıdığımız tanımadığımız insanlar da Paraşüt Kitap'a çok destek oldu ve bunun nedeni bizce bu umuttu.
İlk üç kitabınız Rüya Bakanlığı, Toprak Ana Masalları ve Kedilerin Kayıp Adası Kedunya. Temelinde anlattıkları ve söyledikleri özel şeyler var bu kitapların. İlk kitapların seçimi nasıl gerçekleşti ve seçimlerinizin temelinde neler yaratıyor? Öncelik verdiğiniz konular var mı?
E. D.: Biz ilk üç kitabımızı seçerken bizi yansıtmasına özen gösterdik. Kitapların üçü de bize, Paraşüt Kitap'a dair bir şeyler söylüyor. Toprak Ana Masalları, ekolojik meselesi olan bir kitap. Dünyanın dokuz farklı köşesinden, dokuz farklı kültürden, dokuz masal doğaya dair kadim bilgiler taşıyor okurlara. Rüya Bakanlığı, hayalperestlere bir övgü gibi :) Cumhurbaşkanını bir Rüya Bakanlığı kurmaya ikna eden üç çocuğun öyküsü. Kedilerin Kayıp Adası Kedunya ise, kedilerin nasıl dokuz canlı olduğunu kıvrak ve esprili bir dille anlatan bir kedi miti. Bu üç kitap da Paraşüt Kitap'ın kimliğinin bir parçası; doğaya, insanlara, hayvanlara sevgi duyan, hayal kurmayı hiç bırakmayan, eğlenmeyi seven bir kimlik.
Genç kitle için bir şeyler üretmenin zorlukları neler sizce? Özellikle çocuklar söz konusu oldu mu işin içine giren aile, eğitim sistemi, bu sistemin argümanları. Kendileri dışında söz sahibi bol olan bir kitle…
Ö. A.: Pek çok zorluk var aslında. Bunların başında kendi kalıplarımız geliyor, yani yetişkin zihniyle hayata ve çocuklara bakıyor olduğumuz gerçeği. Bunu ancak çocuklarla temas kurarak aşmak mümkün. Biz de çocuklarla elimizden geldiğince çok paylaşımda bulunmaya çalışıyoruz, okullarda “Çocuklar İçin Felsefe” etkinlikleri yapmaya başladık ve bu etkinlikler ufkumuzu çok genişletiyor. Çocukların verdikleri cevaplara şaşırdıkça, aslında kendi kafamızda çocukların düşünebilecekleri, düşünemeyecekleri şeklinde kalıplarımız olduğunu fark etmeye başladık. İkinci zorluk ailelerin ve eğitim sisteminin beklentileri. Edebiyat için edebiyat fikri bazen çok geri plana atılabiliyor; çocuklara bir şeyler öğreten, bir mesaj veren kitaplar çoğunlukta. Biz kendimizi "bir şey öğreten" konumuna koymayı tercih etmiyoruz. Çocukluğun bir yolculuk olduğuna inanıyoruz ve yol göstermek gibi bir kaygımız yok, yan yana ilerlemek istiyoruz. Bazen onlar bizden, bazen de biz çocuklardan bir şeyler öğrenelim istiyoruz.
İlk kitaplarınız çeviri kitaplar oldu. Ancak geçtiğimiz gün yayımladığınız bir gönderide yeni kitabınızın Özge Akkaya’nın kaleminden çıkan Tormi'nin Koridoru olacağı haberini verdiniz. Yayın hareketliliğinizde yerli yazarların kitapları ne sıklıkta yer bulacak?
E. D.: Evet, ilk yerli kitabımız Özge'ninki olacak. Tormi’nin Koridoru, Güneşli Köy sakinlerinin odalarla dolu bir koridorda ilerleyerek dayanışmaya giden yolu keşfettiği heyecan dolu bir serüven. Hem çocukların hem de yetişkinlerin, hikâyenin gizemli örgüsünü ve çizimlerini çok seveceğini düşünüyoruz.
Bu bizim için bir başlangıç, sırada yayımlanmayı bekleyen üç yerli kitabımız daha var. Yerli yazar ve çizerlerle daha sık çalışmak istiyoruz. Çok yetenekli yazar ve çizerlerle tanıştık bu süreçte ve çocuk edebiyatına yeni eserler kazandırmaktan büyük heyecan duyuyoruz. Yerli eserlerin her aşamasında hem yazarla hem çizerle kolektif bir çalışma yürütüyoruz ve kitabın gözlerimizin önünde şekillenişine tanık oluyoruz. Çok güzel bir duygu bu.
Bu soru Özge için. Yayıncılığın yanı sıra çocuklar için kitap da üretiyorsun. Bir hikâye yaratmak ve onu anlatmak zorlu bir süreç. Yazma metodun nedir?
Ö. A.: Ben kendimi yazar olarak tanımlamıyorum; çünkü Tormi'nin Koridoru'na kadar yazdığım şeyleri yalnızca en yakınımdakilerle paylaştım ve yayımlamayı da düşünmemiştim. Ama yazı yazma sürecim de genel olarak hayat pratiğimden çok farklı değil. Ben herhangi bir şey üzerinde uzun zaman geçirebilen biri değilim, çünkü elimde oyaladıkça hiçbir zaman bitiremiyorum, yazı yazarken de bu böyle. Genelde aklıma bir şey geldiğinde oturur yazarım, bitene kadar da başka hiçbir şeyle ilgilenmem. Tormi'nin Koridoru da böyle ortaya çıktı. Bir sabah oturdum bilgisayarın başına, ertesi sabah kalktım sandalyeden :) Tabii sonrasında üzerinde Eda da ben de çok çalıştık ama ana hatları o 24 saatte ortaya çıktı. O sabah uyumadan önce kitabı hemen Eda'ya gönderdim. Uyandığımda Eda'yla buluştuk, "Bunu basıyoruz," dedi ve böylece yayımlamaya karar verdik :)
Özellikle çocuk kitapları yayıncılığı Türkiye’de ciddi bir ivme kazandı son zamanlarda. Yayınevleri artık programlarında çocuk kitapları için de yer açıyor. Bu alanda birçok yazar ve çizer tanıyoruz. Siz Türkiye’de çocuk kitapları yayıncılık faaliyetlerini nasıl buluyorsunuz?
E. D.: Özge’nin de bahsettiği aile ve eğitim sisteminin beklentisi, yayıncılık faaliyetini oldukça etkiliyor Türkiye’de. Bu beklentileri karşılamak üzere, yetişkinlerin uygun gördüğü değerleri çocuklara öğretme amacı güden, çocukları dünyanın gerçeklerinden korumak için steril dünyalar yaratan kitaplar konu çeşitliliğini, edebi niteliği ve karakter zenginliğini ciddi anlamda kısıtlıyor. Fakat bu beklentileri aşıp, edebiyatı merkeze alan ve çok iyi işler yapan yayınevleri de var. Bu alanda kendini kanıtlamış pek çok yayınevinin bünyesindeki yazarları ve illüstratörleri severek takip ediyoruz. Yazarıyla, illüstratörüyle, çevirmeniyle birlikte, özgünlüğe, yaratıcılığa, çeşitliliğe önem veren yayınevlerinden çıkmış nitelikli kitaplar giderek artıyor.
Dünyadan takip ettiğiniz çocuk kitapları yayıncıları var mı? Sizin için onları ilgi çekici kılan nedir?
Ö. A.: Yayın çizgisini beğendiğimiz birçok yayınevi var yurt dışında. Ama özellikle Fransa ve İskandinav ülkelerinin kitaplarını seviyoruz. Hem edebi hem görsel olarak benzer zevklerimiz var. Buralardaki çocuk edebiyatına baktığımızda, çocukların estetik algılarını ve edebi zevklerini hafife almayan bir yaklaşım görüyoruz. Çocuklara hazır bilgiler veya değerler aktarmak yerine zihinlerini kurcalayacak, içinde hep felsefi bir soru barından hikâyeler yazıyorlar. Görsel olarak da aynı şekilde, metni birebir yansıtan çizimler yerine, çocukların hayal dünyalarını kullanmalarına alan tanıyan çizerlerle çalışıyorlar. Bizim de Paraşüt’le ulaşmak istediğimiz böyle bir çizgi.
Geriye dönüp baktığımızda çocuklar sizin yayımladığınız kitaplardan neleri yanına alıp yoluna devam edebilecek?
E. D.: Çocukların yanında götürebileceği en önemli şey ‘sorular’ olacak. Ve tabii bunun yanında hayatı sorgulama cesareti kazanmaları en büyük arzumuz. Çoğu zaman yetişkinlerin aksine dünyaya daha yalın ve özgür bir pencereden bakabilen küçük okurlarımızın kitaplarımız sayesinde, yaratıcı düşünme pratiklerini geliştirerek, neden-sonuç ilişkilerini sorgulayarak, kendilerine ve dünyaya dair farkındalıklarını artırarak yollarına devam etmelerini önemsiyoruz.
Son olarak gelecek projeleriniz neler olacak? Okurlarla temas edebileceğiniz buluşmalar olacak mı?
Ö. A.: Yayın çizgimizi belirlerken, “Çocuklar için Felsefe (P4C)” metodundan hareketle felsefi tartışmalara zemin hazırlayan kitapları seçmeye özen gösteriyoruz ve kitaplarımızı atölyelerle destekleyeceğiz. Eda, Çocuklar için Felsefe eğitmeni aynı zamanda. Okullarda ve çeşitli etkinlik mekanlarında hem kendi kitaplarımız hem de diğer çocuk kitapları üzerinden atölyeler düzenleyeceğiz. İlk etapta Toprak Ana Masalları’ndaki masallardan yola çıkarak eko-felsefe atölyeleriyle başlayacağız. Çocukların, insanın yeryüzüyle ve diğer canlılarla ilişkisini yeniden düşünmesine yönelik olacak bu atölyeler. Bunun yanı sıra dayanışma, hayal kurma, özgürlük, cesaret, mutluluk kavramları üzerine de felsefe atölyesi çalışmalarımız olacak. Bir de şöyle güzel bir haber verelim: Eğitimciler ve ebeveynlere yönelik hazırlanmış, alanın en önemli başvuru kitaplarından biri kabul edilen bir çocuklar için felsefe kitabını yayıma hazırlıyoruz şu günlerde. Ekim ya da kasım ayında raflarda olacak. Kitaplarımıza ayrıca internet satış noktalarından ve www.parasutkitap.com'dan da ulaşabilirsiniz.