02 MART, PAZARTESİ, 2015

Çok Yaşar Kemal

"Don Kişot'tan İnce Memed'e, hayalgücünden direnmeye. İnce Memed bir 'mecbur insan'dır. Yaşar Kemal de bir mecbur yazardır. Kavga etmeye, başkaldırmaya, direnmeye mecbur olanları yazmaya hem mecbur hem de memurdur. Niyesi olur mu? O insanlar kurar çünkü dünyayı ve yine günün birinde o mecbur, 'o güzel insanlar o güzel atlara binip giderler.' Gitmişlerdir." Edebiyatımızın ulu çınarı Yaşar Kemal'in ardından...

Çok Yaşar Kemal

Neşet Ertaş için “Bozkırın Tezenesi” demişti Yaşar Kemal. Güzel, doğru, unutulmaz demişti de, o bizim neyimiz, kimimiz acaba? 'Anadolu'nun Destancısı' mı, 'İnce Memed' mi, yoksa Mahmut Temizyürek'in dediği gibi, 'Teleskoplu Destancı'mız mı? 'Bizim Homeros'umuz demem tuhaf kaçabilir, Homeros da bizim değil mi denir? Öyleyse 'Türkçenin Homeros'u' diyelim. Belki de hep 'Aşık Kemal'di, öncesinde de sonra da. 'Koca Çerçi' de sayılabilir, heybesinde acıdan sevince her şeyi taşıyan bir çerçi. En doğrusu onun kendine dair söylediği şeydir belki de, 'sevincin türkücüsü'dür. Bir 'efsane' elbette, yazdığı Ağrı Dağı Efsanesi'nden mülhem Türkiye diye ağrılı bir dağın efsanesi, Türkiye Dağı Efsanesi.

Pirinç tarlalarında yıllarca 'su bekçiliği' yapmıştır. Bir dağı bekler gibi, doğayı, ağacı, ceylanları balıkları bekler gibi. Yuvasından, yurdundan kim atılsa, ha kuş ha Ermeni, yuvanın başka kuşa, başka kişiye hayretmeyeceğini söylüyor: 'Onlar kuş değil Ermeni'. Orhan Veli öldüğünde acısını nasıl gezdireceğini de bilemez, ister ki yer gök cümle cihan ağlasın Orhan Veli için. Herkese söyler bu acı haberi, kimse aldırmaz. Kadirli ona cehennem gibi gelir.

İnce Memed'in yazılmasına da bir başka şair, Arif Dino vesile olur. Yaşar Kemal'e 'ömrünün sonuna kadar okuyasın' diye üç tane Don Kişot armağan eder. Don Kişot'tan İnce Memed'e, hayalgücünden direnmeye. İnce Memed bir 'mecbur insan'dır. Yaşar Kemal de bir mecbur yazardır. Kavga etmeye, başkaldırmaya, direnmeye mecbur olanları yazmaya hem mecbur hem de memurdur. Niyesi olur mu? O insanlar kurar çünkü dünyayı ve yine günün birinde o mecbur, 'o güzel insanlar o güzel atlara binip giderler.' Gitmişlerdir.

Sonunda, o güne değin dolaylı olarak söylediklerini derler, toparlar, iki sözcüğe sığdırır ve 'zulmün artsın!' der. Onu 'Zilli Kurt' yapmak isteyen devletin, sistemin oyunları hiç bitmemiştir çünkü, biteceğe de benzemez. Devlet, köylülerden öğrendiği bir yöntemle, hoşuna gitmeyen her insanın boynuna bir zil takıp bırakır adeta bozkıra. 'Kurtlukta düşeni yemek kanundur' sözü de benzeri durumlar için söylenmemiş miydi?

Anadolu'nun, şimdilerde esamesi okunmasa, hükmü kalmasa, hatta artık söylendiği zaman gülünç kaçsa da, bir zamanlar 'kavimler kapısı' olduğu keder ve acıyla hatırlanır. Yaşar Kemal de sanki o zamanlardan kalma bir bilgedir ya da dediğine benzer biçimde 'bekçi'dir, 'kavimler kapısının bekçisi', 'kültürler, halklar, diller, renkler bekçisi'. Belki de hiç uzatmamalı ve Yaşar Kemal 'Anadolu'nun bekçisi'dir demeli.

Yaşar Kemal

'Anadolu'nun Bekçisi'dir ama ne yazık ki kendilerine akademisyen adı verilen ve 'kapıkulu' olmaktan öteye geçemeyecek kimi çapsızlar tarafından, kim hatırlar ki yarın onları, şu yüzkarası, sözkarası ifadelere de maruz kalmaktan kurtulamamıştır: “Yaşar Kemal'in romanları gerek üslup ve Türkçeyi güzel kullanma, gerekse içinde yaşadığı toplumun değerlerini benimseme ve yorumlama açısından birçok Türk yazarının yazdığı romanların gerisindedir. Kendisinin yurtiçi ve yurtdışında sahip olduğu şöhretini, onun edebi kişiliğinde değil, kökü yıllara dayanan siyasi kamplaşmalarda bir edebiyatçı aydın misyonunu aşarak, müfrit bir tarafgir olmasında aramanın doğru olacağı kanaatindeyiz.” Sağdan sola, soldan sağa, al da bayrağım düşman üstüne!

Türkçenin beylerinden, hem de uçbeylerinden birine, alanları edebiyat olan ve adlarının başında birtakım akademik unvanlar bulunan 'padişahımçokyaşa' korosunun dediklerine bak, daha doğrusu yediklerine bak, yedikleri naneye!

Türkçeyi güzel kullanmak! Türkçe Yaşar Kemal'in çocukluk arkadaşıdır adeta, birlikte büyümüşlerdir, sokak türkçesi mi dersin ağaç türkçesi mi, dağ türkçesi mi dersin ova türkçesi mi, ikindi türkçesi mi dersin gece türkçesi mi, uyku türkçesi mi dersin sevişme türkçesi mi, çocuk türkçesi mi, kadın türkçesi, babaanne türkçesi mi, ama en çok da arkadaşlık, kardeşlik, yoldaşlık türkçesidir Yaşar Kemal'in Türkçesi ve iki arkadaş gibi birbirlerini, severek, hayran olarak, olanak arayarak, şaşarak, sevinerek zengin olmuşlardır. Yaşar Kemal Türkçeyle, Türkçe Yaşar Kemal'le...

Yaşadığı toplumun değerlerini benimseme ve yorumlama: Doğru, yazarın, sanatçının görevi budur, öyle ya yaşadığı toplumun değerlerini benimseme, yayma, uygulama, yorumlama ve güzelleştirme derneğidir çünkü yazar! Marquez'den Dostoyevski'ye, Kafka'dan Faulkner'a, Sartre'dan Orhan Pamuk'a kadar tüm büyük yazarlar da toplumla aynı düşündükleri için büyük olmamışlar mıdır zaten?

Yurt içi ve yurt dışında sahip olduğu şöhrete gelince, elbette edebi kişiliğinin hiçbir değeri, önemi ve hükmü yoktur, 'müfrit bir tarafgir' olduğu için bunca tanınır, bilinir, sevilir Yaşar Kemal!

Anadolu onun evidir, Türkçe ise sokağıdır. İçi masallar, destanlar ve ağıtlarla dolu bir evdir Anadolu ve Yaşar Kemal onu öyle içselleştirmiştir ki onun içli bir çocuğu olarak içine masallar, destanlar ve ağıtları doldurmuş, onları taşımış, Kaf Dağının ardına uçurmadan önce Ağrı Dağının başına çıkarmıştır.

Koca Yaşar Kemal. Ulu çınar. Anadolu'nun yüce çınarlarından biri. “Daldan eğme değil, kökten sürme”. Topal karıncanın dostu, karıncanın su içtiği yer. Türkçeye su veren usta.

“Türkiye'nin evrensel yazarı, Anadolu çınarı, Yaşar Kemal sonsuzluğa göçtü. Acımız sonsuz. Yaşar Kemal yüzyılların destansı anlatısıyla, çağdaş edebiyat arasında o eşsiz köprünün taşlarını döşedi... Bir insandan yola çıkıp, tüm insanlığa işaret etti... Tarihi, coğrafyayı, doğayı ve toplumu , mitler, efsaneler, türküler, düşler ve gerçeklerle yoğururken, Türkçeyi kanatlandırdı, Türkçeye ışık kattı... Toplumun düşleriyle, kendi yaratıcılığını bütünlerken, daha barışçı, şiddetten arınmış, daha güzel, daha iyi, daha mutlu bir gelecek için hepimize yazdıklarıyla çağrıda bulundu. Yalnız kendi ülkesinde ve dilinde değil, dünyanın sayısız ülke ve dillerinde vicdanların sesi oldu. Düşlerimizi, gerçeklerimizi, hasretimizi ve özlemlerimizi sandığımızdan daha da sahici kıldı. Yaşarken, hayattaki en büyük ödülün sahibi oldu. O ödül halkın ona ve kitaplarına olan sevgisi ve inancıydı. Önünde sevgi ve saygıyla eğiliyoruz.” PEN Türkiye adına Zeynep Oral 28 Şubat günü Yaşar Kemal’i kaybettik… 

0
29417
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage