“Boksu çok seven Arjantinli bir yazar, bir keresinde bana şöyle demişti: Etkileyici bir metin ve okur arasında yaşanan bu mücadeleyi roman hep sayıyla kazanır, oysa öykünün bu maçı nakavtla alması gerekir.”
Julio Cortazár- Algunos aspectos del cuento
Etgar Keret’in sekizinci kitabı Domuzu Kırmak, Siren Yayınları’ndan, üstat Avi Pardo çevirisiyle neşredildi. İsrail’in dâhi çocuğu Keret, yine her zamanki gibi, hikâyelerinde tüm olmazları gerçek kılıyor. Bir solukluk öyküleriyle, biz okurları aldığımız her nefeste şok ediyor!
“Çünkü genç yaşta, birikip çoğalan hayal kırıklıklarını ve korkuları içimdeki kumbarayı parçalamak zorunda kalmadan çıkarmanın bir yolunu buldum: Buna, yazmak deniyor.” cümlesiyle sona eriyor kitabın sunuş bölümü. Bizim coğrafyada neyse ki bu âdet pek moda olmadı. Çocuğun, içindeki parayı almak için sevimli domuz kumbarasını parçalamak zorunda bırakılışını, değmeyen bir gaddarlık -bütün gaddarlıklar gibi- olarak görmüşümdür hep; gençler için kapitalizm pratiğinin iğrenç bir örneği. Kazanmak için yenmenin şart olduğuna dair sevimsiz bir öğreti. Kitaba ismini veren öykü, ilk olarak Tanrı olmak İsteyen Otobüs Şoförü’nde yer alıyor. Şimdi bu hikâyeye Beşir’le Vals’in görüntü yönetmeni David Polonsky’nin eşsiz çizimleri eşlik ediyor ve ortaya tekrar tekrar görülesi enfes bir iş çıkıyor.
Keret’in öykülerinde edebi betimlemelere, derin imgelere yer yok, hızla şişip patlayan bir balon gibi tamamlanıyor olaylar. Yazdığı her cümle, şathiyat gibi; yaşadığı coğrafyanın suratına atılmış bir kahkaha. Yazarın eserlerine değer katan, bir sonraki satırın asla tahmin edilemez oluşu. Okuyanın ufkunu genişleten, okuyana bambaşka kapılar açan ve hiçbirini kapamayan, tuhaf, tedirgin edici ve her şeye rağmen hala güven verici öyküler. Bu öykülere bir kez dokunan, bir daha asla aynı dünyaya uyanamıyor. Hatta insan, nerede isterse, orada uyanabileceğini kavrıyor. İstediği yerde uyanabilir insan; hatta barışın hüküm sürdüğü bir Orta Doğu’da bile.
Dünyanın en dar evinin de (Genişlik: 122cm) sahibi olan Keret, bir röportajında“Mizah, bir darbeyi yumuşatmanın bir yolu. Yani sana yumruk atmak istiyorsam öne bir şaka koyuyorum, anlıyorsun ya, sana o kadar sert gelmesin diye.”* Açıklamasıyla öykülerinin kimyasını açıklıyor aslında. Sert mizahı, öykülerden aldığımız darbeyi yumuşatıyor, zaman zaman ülkesinde politik yazmamakla eleştirile dursun, sık sık olması gereken en genel geçer politikadan bahsediyor: Empati!
Kırk sekiz yaşındaki dahi yazarın, Nimrod Çıldırışları adlı ilk kitabından ayrıntılarıyla öğrenebileceğimiz hayatı, öykülerinin yapısını ve nedenlerini fark etmek için önemli bir yere sahip. İlk öyküsünü nefret ettiği askerlikte kaleme almış. Askere, en yakın arkadaşı ile birlikte gitmişler ve dostu bir gün yaşamak için bir neden aramış. Altı saatlik konuşmalarının sonunda ortaya bir neden koyamamışlar. Odadan çıktıktan sonra arkadaşı intihar etmiş, Keret ise iki hafta sonra ilk öyküsünü yazmış.
Türkçe’de ilk kez yayımlanan ve kitabın içeriğini oluşturan öykülerde, bir çocuğun anlık kızgınlığı hayatının pişmanlığı oluyor, talihsiz kitapçı zaten yürümeyecek bir ilişkiyi bitiriyor, hayal tacirleri toptancıları tarafından kazıklanıyor, sihirbaz yeterince yardımsever olmadığı için kız arkadaşı tarafından terkediliyor ve öldürmeyen bir avcı, av kavramını cinayetten kurtarıp spora dönüştürüyor… Eğer Keret ile tanışmadıysanız, bu kitap mükemmel bir başlangıç paketi.
Yazar: Etgar Keret
Resimleyen: David Polonsky
Çeviri: Avi Pardo
Yayınevi: Siren, Nisan 2016
Fiyat: 14,00 TL