Bir yokmuş bir var. Bu yazı bir şiir festivaline selam yazısı olduğu kadar, “hiç yoktan bir var”ın da hikâyesi. Hem davetli şair olarak bulunmaktan hem de yabancı şairler küratörlüğü desteği vermekten her zaman sevinç ve onur duyacağım bir festival oldu 18. İskele-KIBATEK Uluslararası Şiir Buluşması. Gelenler de ağırlayanlar da ayrı zenginliklerle katkıda bulundular. Şiir, ne güzelsin.
Şiir iyileştirir. Buluşturur, birleştirir şiir.
Biz de iyileşmek, iyileştirmek, dünyanın iyileşmesine katkı koymak adına geçtiğimiz ay sonunda farklı ülkelerden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne gelen şairlerle “18. İskele-KIBATEK Uluslararası Şiir Buluşması”na hem konuk olduk hem ev sahipliği yaptık.
Konuk olduk diyorum çünkü buluşmanın başta gelen kahramanı Emel Kaya’nın direktörlüğünde ve Ruhsan İskifoğlu’nun özverili emeği ile birlikte İskele Belediyesi tarafından çok güzel ağırlandık. Konuktuk, çünkü festivalin sözlükte, misafirliğin Türk kültüründe kelime anlamı ne ise bu ekip biz katılımcı şairlere onu yaşattı.
Ev sahibi olarak ise, ABD’den Elena Karina Byrne; Irak’tan Ghareeb Iskander; İskoçya’dan Jennifer L. Williams; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden Emel Kaya, Ruhsan İskifoğlu, Tamer Öncül; İngiltere’den Steven J. Fowler; Macaristan’dan Orsolya Fenyvesi, Türkiye’den Abdülkadir Budak ile birlikte, buluşma süresince yapılan üç farklı etkinliğe gelen seyircileri şiirimizce, şiir bilgimizce, şiirin bize sağladığı deneyimlerimizce en iyi biçimde ağırlamaya çalıştık.
24 Mart’taki açılış gecesi, 25 Mart sabah oturumunda lise öğrencileri için düzenlenen şiir okumaları etkileşimi ve akşam üniversitelilerle birlikte ürettiğimiz “Şiir ve Medya” paneli… Festivalin şairlerle Ada okurunun buluşmasını sağlayan bu üç etkinliği de ayrı paragraf açmaya değer sonuçlar üretti ama özellikle açılış gecesi bir şey oldu. Şiire maruz kalan bünyelerimizi tümden değiştiren bir şey…
Şiir okumaları, katılımcı şairlerin dünyanın haline ve şiire ilişkin konuşmaları ve Ruhsan İskifoğlu’nun müzik performansından oluşan açılış gecesi için ne dense kelimeler zorda kalır, çünkü hem biz katılımcı şairler hem o salonda bulunan yediden yetmişe izleyiciler, sonrasında, orada tecrübe edilen sihrin tarifini yapmakta zorluk çektik, çekmekteyiz. Harften, noktalama işaretinden bir metin yazarsın, şiir denir; mıcırdan harçtan bir yapı kurarsın, köprü denir; hatta arabanı sürersin yol yaptın denir. İşte bunlar gibi o gecenin de elle tutulur somut bir sonucu vardı. Tüm o salondakiler, şiir dinlemeye şiir söylemeye gelen herkes ruh ruha vererek sihirden şiirden bir şey üretti, pür neşeden bir şey. Neşe ki insan denen varlığın özü. Işık. O gece o salondan yüzünde arınmış kocaman bir gülümseme ile çıkan herkes evine değişerek döndü. Karanlığın eylemleriyle içi karartılmak, böylece sindirilip iş görmez edilmek istenen dünyaya, dünyanın asıl yanı olan ışıkla meydan okuyarak. Herkes uykusuna dalarken artık başka biriydi. Evet cesur bir iddia ama eminim. Bir şairin ömrü boyunca, şanslıysa en fazla belki üç kez katkı sağlayacağı, ama belki de hiç başına gelmeyecek bir yaratım denebilir 18. İskele-KİBATEK Uluslararası Şiir Buluşması açılış gecesi için.
Liselilerle bir araya gelinen etkinliğin lokomotifi ise Steven Joy Fowler’ın “Ben lisedeyken şiir sevmiyordum” demesi üzerine bir öğrencinin “O zaman neden şiir yazıyorsunuz?” sorusu oldu. Fowler’ın, “Elbette seviyordum ama öyle söyledim çünkü sevip sevmemeyi seçmekte özgürsünüz demek istedim” yanıtı ise alkış ve kahkahaların tetikleyicisi. Her şairin ilkgençlerden oluşan izleyiciye uygun şiir okumayı seçmeye özen gösterdiği etkinlikte, Jennifer Williams’ın okuduğu şiirlerden birinde geçen melodik bir dizeyi salondaki herkese şarkı gibi söyletmesi ayrı bir pik noktası oldu. Bu etkinlik liselilerin sorduğu “Sizce mavi nedir?” gibi ucu açık iyi sorular, alınan renkli ve neşeli yanıtlar ile ivmesi artan bir coşkuyla ilerleyip son buldu.
Üniversitelilerin katkı koyduğu “Şiir ve Medya” panelinde konuşmacılar birçok soruna değinip çözümler üretti. Abdülkadir Budak ve Tamer Öncül’ün birçok sıkıntıya değinmesi, Elena Karina Byrne’nın “görmek” algısına dikkat çekmesi, Ghareeb Iskander’in panel öncesi videosu gösterilen sineşiiri, şahsımın sorunlara “tuzlu sudan tatlı su yapmak” düsturuyla yaklaşmak odağında çözüm önerileri... akılda kalanlardan bazıları oldu. Panelin kaydı, meraklısına, matbu mecralar, internet ortamı dahil tüm medya organlarında olup bitenlerle, şiirin ve edebiyatın karşı karşıya kaldığı sorunların tartışılması ve çözüm önerilerine ilişkin iyi bir kaynak olabilir.
Tüm etkinliklerin sonunda şairlerle fotoğraf çektirmek için heyecan duyan izleyiciler, bu foto çekimleri ve/veya merhabalaşmalar süresince yaşanan sevinçli anlar, ortak ruh yükselmeleri, o buluşma zamanları da ayrı keyif, başka bir deneyimdi. Bu yazı onlara da bir selam olsun, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilgili ve sevgi dolu yetişkin okurlarına, lise öğrencilerine ve üniversitelilerine.
Okur ile şairin şiirden buluşması böyleyken, yedi farklı ülkeden katılan şairler de gerek yemeklerde gerek Ada gezilerinde, bu geziler içinde yapılan minibüs yolculuklarında buluşup şiirdenleşti elbette. Bu şairler şirdenleşmesinin etkisini gelecek zamanlarda hem uluslararası edebiyat alanlarında hareket olarak hem de şairlerin esin aldığı kendi metinlerinde ve/veya ortak yazılan şiirlerde göreceğiz gibi görünüyor. İçeriden biri olarak ortak epostalaşmalardan birkaç ipucu verebilirim ki, şimdiden Macar şair Orsolya Fenyvesi, ABD’den katılan Elena Karina Byrne kendi ilk şiirlerini yazdılar bile. İskoçya’dan gelen Jennifer Williams, Girne Batığı’na ev sahipliği yapan müze gezimizde rastladığı bir fotoğrafa “Museum Poem” diyerek ilk esinini festival sırasında almıştı ya, Iraklı şair Ghareeb Iskander ve benim ile yazacak olduğu üç dilli “Musta’mal İkinci El Second-hand Omelet” adlı şiirin kendi bölümünü de çoktan tamamladı, Ghareeb İskender ile ben de kendi bölümlerimizi kendi dilimizde, Arapça ve Türkçe olarak yazmaktayız bu şiirdeki.
Sözün özü, seyirci okurla birlikte üretilen sonucu ve deneyimlenen az bulunur anısıyla, şiirlerimize verdiği esinle, ülkeler arası şair kaynaşması diller arası şiir geçişmesiyle zamanın barış kapısını çaldık, girdiğimiz mekânda dünyanın aydınlığa bakan pencerelerini açtık, soluk aldık, soluk verdik. Okuru, dinleyeni, izleyeni, okuyanı, söyleyeni ile Dünya Barışı’na bir su damlası olduk.
Not: Steven Joy Fowler’in festival güncesini buradan okuyabilirsiniz: www.stevenjfowler.com/iskele