Patricia Forde'un 500 kelimeyle sınırlandırılmış bir evrende hayatta kalma mücadelesini anlattığı distopik romanı Liste üzerine bir yazı.
Her dil, bir dünya görüşü, bir yaşam tarzıdır. İnançlarımız, algılarımız, düşünce biçimimiz kısaca dünyayla kurduğumuz ilişki önce kullandığımız dil üzerinden biçimlenir.
Dil, bizi sembolik düzeye taşır, düşünsel DNA’mızın adeta yapı taşı gibidir. Ötekiyle kurduğumuz ilişki dili kullanma becerimizle doğrudan ilintili olabilir. Örneğin totaliter rejimler hemen dille oynamaya başlarlar. Çünkü kişilerin düşünce dünyasını kontrol etmek ancak bu şekilde mümkün olabilir. İncil’de geçen “başlangıçta söz vardı” ayeti ile Kuran’ın ilk ifadesinin “oku” olması kutsal kitaplarda da dile, kelimelere atfedilen önemi bize göstermektedir.
Dil ve dolayısıyla dili oluşturan kelimeler bu kadar hayati bir öneme sahipken kullandığınız bazı kelimelere kısıtlama getirildiğini düşünün. Yasaklı ve yasaklı olmayan bir kelime listesine göre iletişim kurmak zorunda olduğunuzu ve kullanabileceğiniz kelime sayısının da 500’ü geçmemesi gerektiğini hayal edin. Bu sıkışmışlık hem kişisel hem de toplumsal tarihimizi nerelere sürüklerdi acaba? Gitgide kısırlaşan bir dil, hem kendi içimizde hem de dışımızda neleri kaybetmemize yol açardı?
Patricia Forde, geçtiğimiz aylarda Genç Timaş Yayınları ve çevirmen Esma Fethiye Güçlü tarafından Türkçeye kazandırılan kitabı Liste’de distopik bir kurguyu ele alıyor. Ark isminin verildiği dünyanın kalan son güvenli yerinde, insanlar hayatta kalabilmek ve buradan sınır dışı edilmemek için 500 kelimeyle sınırlı bir listeye göre konuşmak zorunda kalıyorlar. Bu listeyi oluşturan kişiler ise Kelime ustası ve onun çırağı Letta.
Letta için özgürlük, ananas, müzik gibi yasaklanmış kelimeler ona çok farklı bir dünyanın kapılarını aralıyor. Ustası bir gün ortadan kaybolduğunda Letta’ya yeni kelime ustasının kendisi olduğunu ve Liste’deki kelimeleri azaltması gerektiğini söylüyorlar.
Ark’ın yöneticisi John Noa için insanların kendilerini ifade etme çabası, kelimeler, cümleler zaman kaybı ve gereksiz olarak görülüyor. Noa’nın istediği duygulardan, iletişimden arındırılmış sadece görevlerin yerine getirildiği, emirlerine itaat edildiği, düşünceden, duygulardan azade bir sistem.
Ona göre, “Kelimeler işe yaramaz. Kelimeler sorun çıkarır.” Noa’nın buna inanmasının sebeplerinden biri aksi olduğu takdirde yaşamın devam etmeyeceği. Kendisinin geleceğe ve iyi şeylere dair hiçbir umudu kalmadığı için kendi bütünlüğünü koruyabilmek adına böyle bir inanç sistemi geliştirmiş durumda.
Letta, Noa’yı tanıdıkça ve onun amaçlarını öğrendikçe kendi içinde bir çatışma yaşamaya başlar. Noa’nın korku fantezisine kapılıp ona hizmet mi edecektir yoksa kelimelerin ve sanatın gücüne olan inancına devam mı edecektir? İçindeki kötüyü mü duyacaktır, iyiyi mi dinleyecektir?
Patricia Forde, White Raven Ödülü’ne layık görülen kitabı Liste’yle bizleri hatırlamanın, kelimelerin büyüsünün, doğanın kucağına usulca bırakıyor. Hem içsel hem de dışsal kaynaklarımıza sahip çıkıp, onların gücüne inanmamızı fısıldıyor.
Sözün tükendiği, imajların, görüntülerin ön plana çıktığı bu sosyal medya çağında, 140 karaktere sıkıştırılmış ifadelerle yaşamımızı sürdürürken Liste, dil ve düşünce sistemimize gelmekte olan felakete ve o felaketten kurtulma yollarına dair okuyucuya ışık tutuyor. Dile gelen darbenin hayallerimizi de düşüncelerimizi de kısacası tüm yaşamımızı nasıl etkilediğini gösteriyor. Liste, alt satırlarında sakladığı mesajlar açısından epey güçlü bir kitap. Sosyolojik, politik, psikolojik açıdan farklı birçok okumaya açık. Bu bağlamda okuyucuya düşünsel bir ziyafet alanı sunuyor.
Görseller: Mikko Lagerstedt