03 HAZİRAN, CUMA, 2022

“Edebi Kurgu Sınırsız Hayal Gücünün Saf Bir Ürünüdür”

Amitav Ghosh ile iklim değişikliğinin edebiyat, tarih, politika ve kültür üzerindeki etkilerini kaleme aldığı İklim Değişikliği ve Hiç Düşünülmeyenler: Büyük Kaos kitabı ve yine aynı meseleyi bu kez göçlere, mistik efsanelere dayanarak yazdığı romanı Silah Adası üzerine konuştuk.

“Edebi Kurgu Sınırsız Hayal Gücünün Saf Bir Ürünüdür”

Amitav Ghosh hiç şüphesiz bir şekilde iklim krizi ile ilgili ezberlediğimiz konularda -kurgu dışı veya kurgu kitaplarla- çağdaş edebiyat içerisinden önemli değerlendirmelerle çıkıyor karşımıza.  İklim krizi ile ilgili “Hiç düşünülmeyenler” ne olabilir, ezberlediğimiz iklim krizi sebepleri ile ilgili bilmediğimiz daha neler var ve beşeri insanın evrimi bu süreçlerden nasıl etkilendi? Kitaplarında bu sorulara farkındalığı yüksek bir bakış açısıyla verdiği cevaplar söyleşimizin de konusu oldu elbet. Ve en önemlisi Amitav Ghosh’un modern edebiyatın ve çağdaş sanatın iklim değişikliğini gerektiği gibi temsil etmede ve tartışmada başarısız olduğunu söylemesi onu iklim krizi ile ilgili bugüne kadar yazan, görüş bildiren, tartışan ve eylemde olan kişilerden ayrı bir yere konumluyor.

Üniversite eğitiminizi Delhi Üniversitesi ekonomi fakültesinde, doktoranızı Oxford Üniversitesi'nde sosyal antropoloji alanında tamamladınız. Aldığınız eğitimlerin kurgu ve kurgu dışı kitaplarınıza etkisi nasıl oldu?

Aslında kariyerime sosyal antropoloji okumadan veya Delhi Üniversitesi'nde ders vermeden çok önce bir gazeteci olarak başladım. Gazeteciliğin aslında benim üzerimde çok büyük bir etkisi olduğunu söyleyebilirim. Yakın zamana kadar The New Yorker ve diğer dergiler için muhabirlik yapmaya devam ettim. Bunun dünyadaki durumu anlamama gerçekten yardımcı olduğunu düşünüyorum. Ama elbette, antropolojideki çalışmamın da büyük bir etkisi oldu. Çünkü arşiv araştırmaları yapmak çalışmalarımda bana çok yardımcı oldu.

Amitav Ghosh

İklim krizinin insanlık üzerindeki etkisiyle ilgili bir soruyla devam etmek istiyorum. İklim değişikliği sadece doğayı etkilemekle kalmıyor, aynı zamanda insanın evrimini de şekillendiriyor ve evrenin tüm döngüsünü etkiliyor. Kitaplarınızı okuduğumuz zaman bunu daha net görebiliyoruz. İklim krizi milyonlarca yıllık insan evrimini nasıl değiştirdi?

İklim, Dünya'nın jeolojik tarihinde gerçekten sık sık değişmiş olsa da, insanlık tarihi boyunca, özellikle medeniyetin geliştiği Holosen döneminde oldukça istikrarlı olmuştur. Şu anda gördüğümüz şey, bu çağın sonunu ve bazen Antroposen olarak adlandırılan farklı bir çağın başlangıcını işaret eden, yani insanlığın kendisinin bir jeolojik güç hâline geldiği bu dönem, bir dizi çok hızlı değişimdir.

İklim Değişikliği ve Hiç Düşünülmeyenler - Büyük Kaos kitabınızda modern edebiyatın ve çağdaş sanatın iklim değişikliğini gerektiği gibi temsil etmede ve tartışmada başarısız olduğunu iddia ediyorsunuz. Ayrıca Silah Adası'nda iklim değişikliğini ve göçü anlatmak için eski bir efsaneyi modernize etmeyi seçiyorsunuz.  Özellikle iklim değişikliği gibi olaylar hakkında konuşmak için neden yaşamdan daha büyük hikâyelere başvurmamız gerekiyor?

Tuhaf bir nedenden dolayı efsanelerle ilgilenmeye başladım. Sanırım belirli temalarla modern edebiyattan daha doğrudan ilgileniyorlar. Örneğin Silah Adası'nın kalbinde yatan efsane, Bengal ekolojisinin birçok yönüne değiniyor- nehirler, gelgit delikleri, fırtınalar, yılanlar vb. Bazı yönlerden efsaneler, bölgenin çevresinin çoğu modern romanın sunduğundan daha gerçekçi bir resmini sunar.

Büyük Kaos kitabınızda bilimkurgu türünün iklim değişikliğini daha iyi anlattığından bahsediyorsunuz. Neden diğer edebi türler iklim krizini tanımlamada bilimkurgu alanında kaydedilen ilerlemeyi sağlayamadı? Tüm distopik unsurlar düşünüldüğünde bilimkurgu, iklim krizini tanımlamada diğer edebi türlerden daha iyi olduğu için mi?

Belirli hiyerarşik dereceler tüm sanatlarda ve ayrıca beşeri bilimlerde ve tüm bilimlerde ortaktır. Örneğin resim ve heykelden bahsederken, genellikle "saf" veya "yüksek" sanat arasında ayrım yapar ve "zanaat" veya "zanaatkarlık" deriz. Benzer şekilde tarihçiler akademik ve popüler tarih arasında ayrım yapar ve bilim insanları teorik, deneysel ve popüler bilim vb. arasında sınırlar çizerler. Kurguda da benzer bir kategori çoğalması vardır: "Edebi" veya "ciddi" kurmaca genellikle popüler kurmacadan ve ayrıca çeşitli öykülerden ayrılır. Kurgusal türler – örneğin, romantik kurgu, bilimkurgu vb. Bu ayrımların altında yatan fikir, tür ve popüler kurgunun belirli gelenekler ve beklentiler tarafından sınırlandırıldığıdır. Oysa ki, “edebi kurgu” sınırsız hayal gücünün saf bir ürünüdür.

Burada, bu ayrımların ardındaki mantığa hiçbir şekilde katılmadığımı da eklemeliyim. Ancak sanat ve edebiyat dünyalarında hem maddi hem de estetik olarak büyük öneme sahip oldukları su götürmez bir gerçektir (sadece 'sanat' olarak kabul edilen bir eser ile 'sanat' olarak sınıflandırılan bir eser arasındaki fiyat farkını düşünün). Diğer bir deyişle, bu ayrımlar galeriler, dergiler, eleştiriler, festivaller, üniversite kursları vb. gibi belirli ekosistemleri yaratır.

Büyük Kaos’ta; “İklim değişikliği edebi kurgunun manzarası içinde kamusal alanda bile olduğundan çok daha küçük bir gölge düşürüyor...” diye yazarken aklımdaki ekosistem buydu. Edebi kurgu ekosistemine (dergiler, incelemeler vb.) bakan herkes, iklim değişikliğinin içinde çok küçük bir varlığın olduğunu yakında keşfedecektir. Gerçekten de iklim değişikliği “ciddi” edebiyat dergilerinde yer aldığında, genellikle konunun kurgusal olmayan açıklamalarıyla ilişkilidir. İklim değişikliğine dikkat çeken romanlar ve hikâyeler neredeyse otomatik olarak bilimkurgu, kıyamet kurgu vb. türlere havale ediliyor.

Tarih, kültür ve siyaset ikliminin emperyalizm ve kapitalizm iklimi ile yakından ilişkili olduğundan ve hatta sarmal bir şekilde iç içe geçerek bir bütün oluşturduğundan bahsediyorsunuz. Bu konular iklim krizi ve çevre felaketleri bağlamında birbirine nasıl yardımcı olup, birbirlerini nasıl etkiliyor?

Özellikle Batı'da, iklim değişikliğini bir dizi teknolojik politikayla ele alınabilecek çağdaş bir sorun olarak düşünmek alışkanlık hâline geldi. Bundan tamamen farklı bir görüş alıyorum. İklim değişikliğini, Avrupa kolonizasyonunun en erken dönemine kadar uzanan tarihsel bir dinamiğin yalnızca bir tezahürü olarak görüyorum. Benim görüşüme göre, seçkin Avrupalıların dünyayı belirli bir şekilde düşünmelerini mümkün kılan, gelişen sayısız uygarlığın ve insanlık tarihindeki en büyük nüfus azalması olayının sona ermesiyle sonuçlanan o dönemin olağanüstü, gerçekten de eşi görülmemiş şiddetiydi. Özellikle de bunu yapacak kadar güçlü olanlar tarafından sömürülmek için var olan atıl bir kaynak deposu olarak. Bu dünya görüşünün genellikle "Doğa" ile ilgili olarak ortaya çıktığı düşünülür. Ama bence bu epistemik değişim, her şeyden önce, özellikle insan olan çatışmalardan ortaya çıktı. Seçkin Avrupalıların aynı şeyi insan olmayan dünya için de yapmayı düşünmelerini mümkün kılan, insanları boyun eğdirme ve fethetme süreciydi.

0
4075
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage