Sevgililer Günü, 2015’e de geldi, iyi ki geldi. Özel günlerin “tuzlu sudan tatlı su yapmak” tavrı ile değerlendirilmesi önemli, tabii tüketim çılgınlığına kapılmadan, yalnızlık ya da eski aşkların özlemiyle bunalıma girmeden. Sevgili bu, yalnızca cinsel aşkın ortağı mıdır? Ya tasavvuf ilmine gönül verenin çevresinde dönüp durduğu Maşuk? Ya hayat arkadaşımız olan dostlarımız, ya ilk hayat arkadaşı annemiz? Sonra bir zamanlar tırmanıp dalına sohbet ettiğimiz, büyüyüp yetişkin olsak da içimizden her geldiğinde sarılmadan edemediğimiz ağaçlar var. Sonra çiçekler, kuşlar, denizler, okyanuslar, dağlar, ormanlar, uzay var. İçimizin, düşüncemizin, merakımızın üstüne titrediği, görünmez denilen aslında bizim göremediğimiz bağlarla karşılıklı birbirimize doğru aktığımız, titreştiğimiz, etkileştiğimiz sevgililer…
Bu özel günde de “Sevgili” dediğimiz her kim, ne ise onları onurlandırmaktan yine sevinç duyacağız. Kitap sayfalarından çıkıp türlü biçimlerde yaşamımıza karışmış “edebiyat sevgilileri”ne de kitaplarıyla selam verelim, onları da anmak gönül borcumuz. Bu sevgililer, Türk ve Dünya Edebiyatı’ndan kalemime konuk aldıklarımla sınırlandırılamaz elbette. Herkesin nasıl sevgilisi kendi aşkına özgü ise her okurun da sevgilisi kendi kitabına diyerek…
Ebedi Sevgili ve Mevlana
“Bişnev ez-ney çün şikâyet mî koned / Ez-cüdâyîhâ hikâyet mî koned / Şikâyet ettiği zaman neyi dinle, belki şikâyet etmiyor, ayrılıkları anlatıyor” beyitiyle “dinle” diyerek sözü açan Mevlana Celâleddin Rumi’nin bu eseri dünyaya gelerek ayrı düştüğü ebedi sevgilisine doğru yaptığı yolculukta, yolu talep eden her kalp sahibinin farklı, kendine özgü algıladığı bir yapıttır. Öyle ki yüzlerce yıldır Mesnevi üzerine yapılan çalışmalar üç koldan kitaplaşarak ilerlemiştir. “Çeviri”, “Şerh”, “Günümüz Türkçesiyle ve Anlayışıyla Yayına Hazırlanan Şerh” olarak. Bu çalışmalar Mesnevi’nin 18 Beyiti üzerine de ayrıca yapılmış, onlar da kitaplaşmıştır. Günümüzde de bu amaç devam etmekte. Amaç diyorum çünkü Mesnevi’deki Sevgili’ye gidilen yolculukta son yok, yolun kendisi amaç.
Mesnevi – Mevlana Celâleddin Rumi (Çeşitli çevirileri, çeşitli yayınevleri)
Ruhu’l Mesnevi – İsmail Hakkı Bursevi (Şerh, çeşitli yayınevleri)
Mevlana’nın 18 Sırrı – Melih Ümit Menteş – Cinius Yayınları
Leyla ve Mecnun
“Leyla’nın sevgilisi ya da Leyla mı onun sevgilisi?” gibi yanıtın sorusunu içinde taşıyan Leyla ile Mecnun’un aşkını bilmeyen yoktur denebilir. “Leyla Leyla” derken “Mevla” demeye başladığı da söylenen, Kays-ı Amiri’nin “Mecnun” olma hikâyesi birçok çok çok kitaba, filme, tabloya, minyatüre, kısacası sanat eserine konu olmuştur, hâlâ da dünyanın sanatını besleyip dünyamızı etkileyip durmakta. Bu bilinmekte en önde gelen aşklardan olan hikâye Fuzuli’nin ruhundan, aklından, kalbinden, şiir dimağından mürekkebine geçip kâğıdına düşerek, dünyanın en önde gelen aşk mesnevilerinden biri olmuştur. Dünyevi aşktan İlahi olana ete kemiğe bürünmüş Sevgili üzerinden yolculuk… Bize de “evet vardır aşk mecnundan bir delilikse” demek düşmekte…
Leyla ve Mecnun – Fuzuli - Yapı Kredi Yayınları / Kâzım Taşkent Klasik Yapıtlar
Nuran ve Mümtaz
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın şiirli Türkçesi, kültürle zengin iç dünyası, ne dediğini ve demek istediğini bilerek göze batırmadan deyiverdiği kitabı Huzur, son yıllarda yabancı dillerde basılan çevirileriyle dünya edebiyatseverinin de büyük beğenisini toplamakta. Kitapta Nuran ve Mümtaz’ın bir yaz boyunca yaşadıkları aşk İstanbul’u da yaşatır okura. Eski İstanbul’u. Bir sonlu aşkın çevresinde, suya atılan taşın oluşturduğu dalgalar gibi kat kat genişleyerek hayatı genişleten kitap, insan olmanın hissetmek, düşünmek, sosyal hayat gibi dallarına budaklarına gövdesine yapraklarına değiniverir de, şiirli bir sesle yürüyen anlatının içinde durup bu değinilere bakmak bazen aklınıza gelmez. Salt güzel dili için tekrar tekrar okunacak kitaplardan Huzur. Pek çok paragrafı fotoğraflanıp ya da birçok cümlesi alıntılanıp sosyal medyada paylaşılması hep sürecek olanlardan.
Huzur - Ahmet Hamdi Tanpınar - Dergah Yayınları
Feride ve Kamuran
Çalıkuşu, Reşat Nuri Güntekin’in ne güzel hediyesidir. Dizi ve filmlere de konu olan bu roman, salt romanlığı ile zaten bilinir, okunur, sevilir. Kitap boyunca bir yandan bir aşk sürecine tanık olurken, bir yandan da Cumhuriyet’in ilk zamanlarında görev aldığı Anadolu serüveninde Feride’ye eşlik ederiz. Çalıkuşu birçok aşk hikâyesinin aksine âşıkları birleştirir. Romanın sonunda Feride ile Kamuran’ın aşkı başlarken Cumhuriyet ile Anadolu aşkı da başlamış olur.
Çalıkuşu – Reşat Nuri Güntekin – İnkilap Kitabevi
Cyrano ve Roxane
Sabri Esat Siyavuşgil çevirisiyle, piyes olduğu halde baştan sona bence şiir olan Cyrano de Bergerac, içerdiği birçok ögeyle bir dolu sanat eserini etkilemiştir, öncelikle filmleri. Özellikle de Cyrano’nun sevdiği kadın Roxane’a, yakışıklı silahşor Christian’ın arkasına saklanarak hislerini söylediği balkon sahnesi esinlenmek için pek sevilir. Günlük hayatta da birçok karşılığı vardır bu piyesteki ögelerin. Örneğin facebook vb. sosyal medya organlarında profil sayfalarına yazılıp durum bildirisi diye ortaya söylenen sözler, kitaptaki başkasının yerine mektup yazıp duygularını iletmek ögesine benzetilebilir. Diğer yandan piyesteki platonik aşkın beslendiği ve ifade bulduğu: sevdiğinin mutluluğu için kendini feda etmek vb. içeren tutumların günlük hayatımızda karşılığı var mı, varsa nasıl, bunu yanıtlamak bir soru(n). Bundan yalnızca yirmi yıl önce olsaydı, haydi biraz daha zorlayalım on yıl önce olsaydı bu karşılığın olduğunu görebilirdik, gördük. Şimdi bir muamma. Toplumun genel yaşayış biçimi, üzerinde seyrettiği doğrunun eksi ve artı ucuna doğru hızla değişirken aşk için benimsenen tavırlar da değişiyor. Peki ama insan kalbi değişiyor mu, vücutta dolaşımına destek verdiği kan hâlâ kırmızı. Bu kalbin kendisi nasıl bir dolaşımda?
Cyrano de Bergerac çok güçlü vurguları olan bir eser, üstüne sayfalarca yazılır. Kendinde eksiklik diye görüp, aşkta benimsediği tavırla kahramanımıza hikâyeyi Edmond Rostand’ın yazdığı gibi yaşatan, uğruna kılıç tokuşturduğu büyük burnuna ise ne çok dize…
Cyrano De Bergerac – Edmond Rostand – Çev. Sabri Esat Siyavuşgil – İş Bankası Kültür Yayınları / Hasan Ali Yücel Klasikler Dizisi
Odysseus ve Penelope
Batı kültür ve edebiyatının temel eserlerinden biridir Odysseia destanı. Destanda, öldüğü iddia edilen kocası Odysseus savaştayken, zengin krallığına göz diken taliplerini oyalayan Penelope’nin çilesine gündüz ördüğü gece söktüğü örgünün çilesi derman olur. On yıl savaş on yıl da dönüş yolculuğu ile yirmi yıl ayrı kalan Odysseus ve Penelope aşkı, aşk(t)a inanca ve sadakat kavramı için iyi bir örnek.
Odysseia – Homeros – Çev. A. Kadir, Azra Erhat – İş Bankası Kültür Yayınları / Hasan Ali Yücel Klasikler Dizisi
Beatrice ve Benedick
Yok Yere Yaygara ya da Kuru Gürültü adıyla bilinen bu Shakespeare eserinin odağındaki “ne senli ne sensiz” bir aşkın neşelisi. Nefret sevgi sarkacında gerili gidip gelen ama sonunda gülen sevgililer Beatrice ve Benedick günümüz romantik komedi filmlerine konuk olan sevgili tipinin ilk örneklerinden. Hiç aklında yokken âşık olabilecek ve hiç aklında yokken evlenebilecek denli insan düşüncesinin değişip hamur gibi işlenebilirliği ile yaşamın şekillenmesi üzerine işaret ettikleriyle, diğer piyesleri varken pek de anılmayan bu eserine teşekkür için, Shakespeare’e ise selam olsun tekrar tekrar ve yeniden.
Yok Yere Yaygara – William Shakespeare – Çev. Bülent Bozkurt – Remzi Kitabevi
Elizabeth Bennett ve Fitzwilliam Darcy
Aşk ve Gurur diye bilinen “Pride ve Prejudice”, “gurur” ve “önyargı”nın egemen olduğu bir aşkın kitabı. Soylu toprak sahibi Fitzwilliam Darcy ile taşralı Elizabeth Bennett’in aşkı bu. Sosyal sınıf farklılığı ve karakter özellikleri gereği çatışan iki sevgili, roman süresince kendilerini tanıdıkça birbirlerini de tanırlar. Bireysel gelişim ile artı uca doğru ilerleyen aşk türüne güzel örnek. Sevginin vardan yok edilmezliğine de.
Aşk ve Gurur – Jane Austen – Çev. Nihal Yeğinobalı – Can Yayınları