12 Kitaplık Behrengi Serisi / Samed Behrengi / Kaynak Yayınları
İranlı yazar Samed Behrengi 29 yıllık kısacık ömrüne değerleri sayıyla ölçülemeyecek eserler sığdırdı. Yazarlığının yanı sıra öğretmen, çevirmen, gazeteci ve derlemeci olan Behrengi için tam bir özgürlük savaşçısı diyebiliriz. Ömrünü ezilenlerin yanında, haksızlıklarla savaşarak geçirmiş yazar, eserleriyle hâlâ çocukların yoluna ışık tutmaya, onlara farkındalık yetisi aşılamaya devam ediyor. Kaynak Yayınları, Samed Behrengi'nin 12 eserini yayımlamaya 2013 yılında karar vermiş ve zorlu bir yolculuğa çıkmış. Kitaplar Ramin Cabbarlı ve Türkan Urmulu tarafından orijinal dili Farsçadan dilimize kazandırılmış. Çizimleri dört çizer tarafından yapılan kitaplar özel baskı ve ciltli olarak küçük okurlara sunulmuş. "Küçük Kara Balık'la başlayan serinin son kitabı da "Ulduz ve Konuşan Bebek". Her birinde çocuklara dayanışmayı, sorgulamayı, cesareti, hiçbir zorlukta yılmamayı, sevginin gücünü aşılaması bakımından anne-babaların güvenle tercih edeceği bir seri Behrengi kitaplığı. Aydınlık yarınların mimarı olacak çocuklarımızı "Küçük Kara Balık'la macera dolu bir yolculuğa çıkarıp, Telhun adında küçük bir kız çocuğuyla tanıştırıp çalışmanın, yüce gönüllülüğün, sevginin en değerli pırlantadan, en pahalı elbiselerden daha önemli olduğunun farkındalığını yaratabilirsiniz. Çocuğunuz "Güvercinci Keloğlari'ı okuduğunda aşkın, yardımlaşmanın, paylaşmanın gücünü içinde hissedecek. Peki, me raklı okurlar bir şeftali ağacının ağzından iki yoksul köy çocuğu olan Ali ile Polat'ın şeftali ağacı yetiştirmelerinin hikâyesini dinlemek istemezler mi? "Bir Şeftali Bin Şeftali" tam onlara göre.
Birbirinden güzel resimler Dünyaca ünlü yazar Samed Behrengi'nin eşsiz anlatımının yanı sıra Deniz Üçbaşaran, Reha Barış, Canan Barış ve Nuran Balcı Özekçin'in birbirinden güzel çizimleriyle renklenen kitaplar 8 yaş üstü çocuklar ve yetişkinler için kütüphanelerinin vazgeçilmezleri arasına girmeye aday görünüyor. "Küçük Kara Balık", "Telhun", "Ulduz ve Kargalar", "Deli DumruP, "Bir Şeftali Bin Şeftali", "Sevgi Efsanesi", "Bir Günlük Düş ve Gerçek", "Köroğlu ve Kel Hamza", "Güvercinci Keloğlan", "Ulduz ve Konuşan Bebek", "Toplu Masallar I", "Toplu Masallar II" siz değerli büyükler ve sevgili çocuklar için raflarda yerini aldı. Behrengi'yle macera dolu bir yolculuk sizleri bekliyor.
Deniz Güzel – Aydınlık Kitap – Ekim 2015
Cesur Bir Adam - Che'nin Kronolojik Hayat Hikâyesi / Adys Cupull, Frolian Gonzalez / Çev. Nadiye R. Çobanoğlu / Yar Yayınları
Che Güney Amerika yolculuğuna çıkıyor siz yanındaki arkadaşısınız. Che annesine mektup yazıyor siz okuyorsunuz. İlk hastasını muayene ediyor ve ilk teşhisi koyuyor siz buna da tanıksınız. Che Fidel ve Raul ile tanışıyor siz yanındasınız. Granma yatıyla Küba'ya devrimi tamamlaya gidiyor siz de oradasınız. Astım nöbetlerinde o acı çekerken en yakın dostunuza yardım etme hissine kapılıyorsunuz. Küba'da kentleri ele geçirme mücadelesinde, Santa Clara savaşında ustalaşan bir asker oluşunu seyrediyorsunuz. Devirim ve devrimin inşa sürecinde nasıl kabına sığmayan bir devrimci oluşunu anlıyorsunuz. Birlikte gezinti yapıyor, fotoğraf çekiyor, spor yapıyor, konferansını dinliyor, çocuklarıyla oynayıp neşelenmesine siz de seviniyorsunuz.... Che'nin dışında, Che'yi kuşatan bir dünya da var. Yazarlar o sürecin dünyasını da Che'nin ayak izlerinin etrafında göstermeyi de ihmal etmiyorlar.
1954/10 Ekim: Che annesine şunları yazdı: “Nihai zafere inanıyorum, ama eyleme katılanlardan mı olacağım yoksa yalnızca bir seyirci olarak mı kalacağım, orasını bilemiyorum."
1959/2 Ocak: Fidel, Che'ye Havana'ya gitmesi ve La Çabana Kışlası'nı ele geçirmesi talimatını verdi. Camilo'nun görevi, Columbia garnizonunu teslim almaktı.
3 Ocak: Che, gece yarısından sonra, 1 numaralı nizamiye kapısından La Çabana kalesine girdi. Gamizon'un askerlerini poligonda, düzgün sıralar halinde dizilmiş, bekler buldu.
23 Ocak: Revolucion gazetesinin bürolarını ziyaret etti.
16 Haziran: Kahire'ye vardı ve Cumhurbaşkanı Cemal Abdülnasır ile tanıştı.
13 Temmuz: Rangun'dan teyzesi Beatriz'e mektup yazdı.
1967/5 Mart: Vurdukları küçük kuşları ve topladıkları palmiye meyvelerini yediler.
23 Eylül: Bir portakal bahçesinde mola verdiler.
7 Ekim: Che günlüğüne 17 adamın solgun ay ışığı altında yorucu bir yürüyüşe çıktığını yazdı.
Kronolojik örgülü bir hayat kitabında kimi zaman Che'nin izi kaybolsa da, biyografiyi gün gün oluşturmak yazar için hiç kolay değildir. Emek, masa başı emeğinin çok çok ötesindedir. Ev ev, şehir şehir, ülkeler, arşivler, müzeler... Sayısızca denilebilecek başvuru noktası yazarların uzun yıllar çok yönlü emek harcadığının bir göstergesi ki yazarlar kitapta sadece bir sayfayı teşekkür ettikleri kurumlara ayırmış bulunuyorlar. Dergiler, tanıklar, kitaplar, resmi arşiv kayıtları olmadan 14965 günü içeren özgün bir yapıt oluşturmak olanaklı olamazdı.
Kitabın yayıncısı Yar Yayınları da arka kapağa şu notu düşmüş: "Adys Cupull öğretmen ve gazeteci, Froilan Gonzalez ise hukukçudur. Bu Kübalı çift, on yıldan fazla bir süre, Komutan Ernesto Guevara'nın yaşamıyla ilgili araştırmalar yaptı. Bu çalışmalar sırasında, Che'nin ayak izlerini takip ederek Bolivya ormanlarına gittiler. Latin Amerika ve Avrupa ülkelerini ziyaret ettiler. Amaçlan, Che'nin hayatına günbegün ışık tutmak ve en önemli yönlerini yeniden yaşatmaktı." Che'nin anne babasının 1927 yılında evlenmesiyle başlayan takip, katledilmesinin ardından savaş günlüğüne ilişkin çarpıtma ve tartışmalara son noktanın konulmasıyla, 10 Temmuz 1968 tarihinde sona eriyor. İçimizi Che'nin ayak izlerinin silinmesinin hüznü kaplıyor.
Hatice Eroğlu Akdoğan – Birgün Kitap – Ekim 2015
Shakespeare Kitabı / Kolektif / Çev. Tufan Göbekçin / Alfa Yayıncılık
Shakespeare'e dair her şey… Stanley Wells, John Farndon, Anja Chouhan, Jane Kingsley Smith, Gillian Day, Nick Walton gibi "Shakespeare uzmanı" akademisyen, tiyatrocu, yazar, tarihçi, araştırmacılar danışmanlığında hazırlanmış, kusursuz bir kaynak “Shakespeare Kitabı”.
Sadece İngiltere'nin değil dünyanın en büyük yazarlarından WiIiam Shakespeare'in önce kısaca hayatını grafiklerle beraber aktaran kitapta, daha sonra onun kaleme aldığı tüm oyunlar anlatılıyor. Yine grafik düzenleme içinde oyunun olay kronolojisi, kahramanlar hakkında bilgi, konusu ve güncel sinema-tiyatro yorumlarından karelerle anlatılıyor her şey. Harold Bloom, “Batı Kanonu”nu Shakespeare'le başlatır. Bu kitapta bir kere daha göreceksiniz ki, Shakespeare insana ait her duygunun, tecrübenin destanını yazmış. Tufan Göbekçin'in çevirisiyle Alfa tarafından yayımlandı.
Hürriyet Keyif – 18.10.2105
En Tuhaf İsimli Kitaplar
The Bookseller'ın En Tuhaf İsimli Kitap Ödülü... Geçmişlerinde neler var neler. Mesela "Greek Rural Postman and and Their Cancellation Numbers", yani taşralı Yunan postacılar ve iptal numaraları... Pul koleksiyonculuğuyla ilgili küçük bir broşürken, 79'da ödül aldıktan sonra bir kült başyapıt sayılmaya başladı. En yakın rakiplerinden biri, "People Who Don't Know They're Dead", yani öldüğünden bihaber insanlar... Kitapçıların "paranormal" raflarında rastlayabileceğiniz bu kitabı unutulmaz kılan içeriği değil, ismi. Bundan pek kanlı ve dehşetengiz bir sinema filmi çekerlerse hiç şaşmam.
Tuhaf, enteresan, ilgi çekici yahut manasız isimli diğer bazı kitaplara gelince... "The Anger of Aubergines" (patlıcanların öfkesi), "Coyotes I Have Known" (tanıdığım çakallar), "Fancy Coffins" (şık tabutlar), "The Aestetics of Japanese Lunchbox" (Japon sefertası estetiği), "Reading Toes" (ayakparmağı falı), "Reusing Old Graves" (eski mezarları yeniden kullanmak), "Rats: For Those Who Care" (fareler: aldırış edenlere)...
İki tanesine bilhassa dikkatinizi çekmek isterim...
"How to Shit in the Woods" (korulukta büyük tuvaletinizi nasıl yaparsınız)... Kabul edelim, çok acayip. "Yitip gitmiş bir sanata çevreci yaklaşım" alt başlığını taşıyor. Nutkum tutulduğu için daha fazla yorum yapamıyorum. "Knitting with Dog Hair" (köpek tüyüyle örgü örmek) ise gene tuhaf ama bir yandan da çok şeker. Köpeğinizin evdeki halıya, mindere, koltuğa yapışan tüylerini biriktirip onunla nasıl atkı bere falan öreceğinizi anlatıyor. Alt başlıksa müthiş: "Hiç tanışmayacağınız bir koyundansa, tanıyıp sevdiğiniz bir köpeğin tüylerinden öreceğiniz kazak yeğdir." Bilmem ki! Bir düşüneyim...
Hem benim fikrimin ne önemi var! Ben şahsen "turta" ve "biyografi" kelimelerini birleştirerek "Pie-ography" (turtagrafi) diye bir kitap yazan Jo Packam'a rastlasam yakasına yapışıp "Söyle bana, neden yaptın bunu?" demek isterdim.
Gülenay Börekçi – HaberTürk Cumartesi – 17.10.2015
Sıfır Sayı / Umberto Eco / Çev. Eren Yücesan Cendey / Doğan Kitap
Umberto Eco yine nasılsa boğucu olmayan bir dolu bilgi dizelemiş ama meraklandırmayı bir anlık dahi elden bırakmayan kalemiyle çıkıp geldi, yeni kitabı “Sıfır Sayı” Doğan Kitap'tan yayımlandı. "Sıfır Sayı", adı üstünde, asla yayımlanmayacak ama bir yıl sürecek sahte yayın hayatında her ay olmak üzere 12 sayı hazırlanması planlanan bir gazetenin tasarlanış kitabı. Kötü niyetli gazetecilik nasıl yapılır gösteren bir el kitabı da denebilir. Gazetenin 1992 yılının Nisan ayında başlayıp Haziran ayında sonlanan yazı kurulu toplantıları ekseninde medyayı soruşturan kitap için mekân olarak Milano’yu seçen yazar İtalya tarihinin 1945 sonrasını da irdelemekte. Dolayısıyla günlük biçiminde, tarihler atılarak şekillenmiş metinde, dopdolu, katmanlı bir hikâye hızlıca takip edilebilen bir dil ve kurgu ile ilerliyor.
Patron Vimercate’nin kendi bulunduğu yerden daha üst sınıfa alınmak için şantaj mektubu olarak kullanmayı amaçladığı bir gazete sözü edilen. Onun görevlendirdiği gazeteci Simei ise işler ters giderse bu süreci kitaplaştırarak kendi şantaj mektubunu hazırlayıp cebini doldurmak niyetinde. Tabii ki Simei’nin iyi kahraman olarak yer alacağı kitap için onunla anlaşan “Sıfır Sayı”nın birinci tekil şahıs anlatıcısı Colonna’nın bir diğer işi de -birinci işini perdeleyen bir iştir bu- yazı işleri müdür yardımcısı gibi bir şey olarak yazı kurulu toplantılarına katılmak. Colonna çeviriyle hayatını kazanıp ansiklopedi düzeltmeleri yapmış kendini kaybedenlerden biri olarak gören elli yaşında bir adam. Üçüncü sayfa habercisi Cambria, gizli servislerle ilişkisi olduğu düşünülen Lucidi, bilmece bulmaca sayfacısı Palatino, eski matbaa çalışanı Costanza, skandal açıklamalar hafiyesi Braggadocio ve onurlu gazetecilik yapma hayaliyle orada bulunan dedikodu gazetecisi Maia ise işe alınan diğer gazeteciler. Okuma boyunca her birinin deneyimi, deneyimsizliği üzerinden bir gazetenin nasıl yönlendirici haber yapabileceği tartışmalarına tanık olunmakta.
Amacı "haber iletmek" değil de "haber yapmak" olduğu en baştan söylenen gazetenin yazı kurulu toplantılarına tanık olmak oldukça eğlenceli, ama okur az, biraz ya da çok, hissedeceği doza göre endişeye de hazır olsun. Eco, kitabın son sayfasını kapattığında okuru "Gülelim mi, ağlayalım mı ya da gülelim mi ağlanacak halimize mi?" diye evrensel bir çelişik soru(n) içine atmayı amaçlamış gibi görünüyor çünkü. 90’lı yıllara ait olan bu hikâyeye 2010'lu yıllardan bakıldığında yazarın önermeleri okura, okurun zihin açıklığına göre, net bir gerçeklik ya da bulanık bir yarı gerçek yarı kurgudan ibaret gelebilir. Bu sıfır sayı çıkacak gazetenin nasıl olması gerektiğinin tartışıldığı daha doğrusu gazete patronunun görevlendirdiği yayın yönetmeni tarafından dikte edildiği yazı kurulu toplantıları adeta bir gazetecilik kursu/atölyesi niteliğinde. Tersinden okunduğunda tabii. Bir gazetenin nasıl olmaması gerektiğinin madde madde işlendiği kitap kötü gazetecilik nasıl yapılır gösteren bir rehber kitap gibi.
Nurduran Duman – Milliyet Kitap – Ekim 2015