Çizimler/Sylvia Plath/Çev. İlknur Özdemir/Kırmızı Kedi Yayınları
Şiirleri, hikâyeleri ve romanıyla yakından tanınan Plath’ın sanata ve resime olan tutkusu, görece çok daha az bilinen bir yönü. Oysa Plath, yaşamının önemli evrelerinde elinde eskiz defteriyle yollara düşen ve gördüğü, izlediği şeyleri resmetmeyi çok seven bir yazar. Kırmızı Kedi Yayınlan tarafından basılan "Sylvia Plath - Çizimler" adlı kitabın, bu nedenle, onun bu yanını tanımayan hayranlarına oldukça cazip geleceğini sanıyorum.
İlknur Özdemir tarafından Türkçeye çevrilen kitap, aslında yetmiş sayfalık küçük bir derleme. Sunuş yazısı, Plath'ın Ted Hughes ile evliliğinden olma kızı Frieda Hughes tarafından kaleme alınmış.
İçeriği ise, yazarın hayatının değişik dönemlerinde İngiltere, Amerika, Fransa ve İspanya'da geçirdiği günlerden izlenimleri ve buralarda yaptığı çizimleri bir araya getiren dört ana bölümden ve en sona eklenmiş bir kısa biyografiden oluşuyor.
Frieda'nın yazdığı kısa sunuşta, hayatının merkezine şiiri yerleştiren Plath'ın aslında genç kızlığından itibaren resimle yakından ilgilendiğini ve özel öğretmenlerden dersler aldığını öğreniyoruz. Ted Hughes'un "Drawing" adlı şiirinde, resim yapmanın Plath'ı nasıl sakinleştirdiğini ve ruhuna iyi geldiğini dillendirdiğini anımsatan Frieda, annesinin yazdığı mektuplarda onun resim tutkusundan izler bulunduğundan da söz ediyor.
Burak Eldem – Vatan Kitap – Eylül 2015
“İm Bilse Er Ölmes” Nâzım Hikmet ile Don Quijote’nin Arzu Serüvenleri/Mahmut Temizyürek/İletişim Yayınları
Mahmut Temizyürek'in "İm Bilse Er Ölmes" adlı çalışması sürprizlerle dolu, zengin kadrolu, kendine özgü bir deneme. İlk sürpriz de Temizyürek'in büyük adaşı Kaşgarlı'dan alıp kitabına ad yaptığı tüyo oluyor. Ancak Kaşgarlı her ne kadar kitabın önde gelen “çağrılı”larından biriyse de, başkahraman o değil, Nâzım'dır, altbaşlığın işaret ettiği üzere onun ve Don Kişot'un "Arzu Serüvenleri".
Arzu deyince, bu çalışmanın hayli analitik, hatta psikanalitik niteliği konusunda ipucumuzu almış oluyoruz. Ama aynı zamanda bir bütün olarak sentetik ve fantezist yanları da olan, çok canlı bir deneme söz konusu. Fantezist yanı, kitabın tezler içermesini engellemiyor. Ana tez, Nâzım'ı şimdiye kadar anlamadan tükettiğimizdir (s. 20 sonu). Temizyürek böyle diyerek sil baştan bir anlama çabasına girişiyor ve bu çaba içerisinde sorduğu sayısız soruyla bir yandan Nâzım'a, bir yandan da kendi arayışına ilişkin daha iyi bir anlayışın yollarını açıyor.
Kitapta Don Kişot, Nâzım'ı sorunsallaştırmanın ve anlamanın birinci sınıf bir dolayımı kılınmış. İkisinde ortak olan yönleri ve bir araya getirilmelerinin arzu, güven, dava, adanmışlık gibi bir dizi kavrama dayalı gerekçelerini önsözden itibaren bütün kitap boyunca okuyabiliyoruz. "Şair ile Kahraman" kavramlarını ise, Vico'nun geliştirdiği kapsamlarla işe koşuyor Temizyürek. Bu çabada 'modern tarihbilimin babası' Vico'nun yanı sıra, Don Kişot'u daha önce sorunsallaştırmış olanlar başta olmak üzere kendisine kuramlar ve kavramlar düzleminde destek olacak çok sayıda düşünürü yardıma çağırıyor ve onları 'çağrılılar' diye adlandırıyor.
"Çağrılılar", kitabın düşünce ırmağını besleyen güçlü kollardır. Temizyürek bunlardan başlıcalarını kaynağına kadar gidip getirerek onlarla birlikte düşünüyor. O arada, bir karşılaştırmalı edebiyat boyutu da olan denemesinin 'iki edebî kahraman'ının (s. 15) yanına üçüncü kişi olarak kendisini de katıyor ve bu katışlar çalışmayı niteleyen özellikler arasında.
Necmiye Alpay – Milliyet Kitap – Eylül 2015
Üzümler ve İnsanlar-Toprak Ana, Bağban Baba/ Elvan Uysal Bottoni/ Yapı Kredi Yayınları
İlişki kurduğumuz bitkiler arasında belki de en derin bağı kurduğumuz üzüm. Neden derseniz çok derin bir kültürün de taşıyıcısı aynı zamanda çünkü. Mitolojik devirlerden bugüne üzerine şiirler yazılmış, bağ bozumu dönemleri şölen olarak kutlanmış. Diğer yandan bu ilişkinin çelişkili bir tarafı da bulunmakta: Şarap. "Kimine kutsal, kimine haram, kimi için zevk, kimi için bir bağımlılık. (Bunun yanında) alerjisi olan da var." diyor Elvan Uysal Bottoni.
Elvan Uysal Bottoni'yi öncesinde yayımlanan Mamma Mia-İtalyan Mutfağı Hakkında Çok Şey adlı kitabından tanıyoruz. Bottoni bu kitabında, bir yemek kitabından çok daha fazlasını vermişti okuruna ve tam da bu nedenle akıllarda kalan yemek kitaplarından biri olmuştu Mamma Mia. Bir yemek kitabından çok bir hayat kitabı yazma arayışına girmişti Bottoni ve mutfağa adanmış yaşamlardan farklı hikâyelerle süslemişti çalışmasını. Mekânı da elbette İtalya'ydı. Roma'dan Napoli'ye, Milano'dan Sardunya'ya, Floransa'dan Palermo'ya kadar İtalya'yı bir uçtan bir uca gezip İtalyan annelerle mutfağa girip yemek pişirirmiş, bir yandan da onların hayat hikâyelerine uzanmıştı. Ortaya da hayatla süslenmiş şehirler, koylar, kasabalar, hayatlar ve kırılgan, cilveli, mücadeleci kadınlar eşliğinde tatlısından tuzlusuna çeşit çeşit yemek tarifleri çıkmıştı.
Bottoni'nin yine aynı minvalde ilerleyerek oluşturduğu bir kitabı daha çıktı şimdi okurların karşısına: Üzümler ve İnsanlar-Toprak Ana, Bağban Baba. Elvan Uysal Bottoni'nin yolu yine İtalya'ya düşüyor Üzümler ve İnsanlar’da. İtalya'yı bir uçtan diğer uca geziyor yine. Bu kez, şarap üreticilerinin ve bağların dünyasına giriyor Bottoni. Tıpkı Mamma Mia'da olduğu gibi insan hikâyelerini eksik etmeden...
Melisa Bulut – Cumhuriyet Kitap – 24.09.15
Resim Sanatı Tarihinde Devrimler ve Karşıdevrimler/Atilla Cemal Eşen/Kaynak Yayınları
Yüzyıllar boyunca sanatın tüm dallan devrimler ve karşıdevrimler ile etkileşim halinde olmuştur. Bu etkileşim ise, içinde bulunulan çağa göre sadece sanatın değil, sanatçının da sınıfsal karakterinin değişmesine yol açmıştır. İşte Atilla Cemal Eşenin Kaynak Yayınlarımda çıkan kitabı "Resim Sanatı Tarihinde Devrimler ve Karşıdevrimlerde resim sanatını ilkel komünal toplumlardaki mağara resimlerinden günümüze kadarki süreçte ekonomi ve politikayla etkileşimi temelinde ele alıyor. Tek tanrılı dinlerin, Fransız İhtilali'nin, sosyalist devrimlerin ve nazizmin resim sanatına etkilerini materyalist bir bakış açısıyla inceliyor. Kitapta Eşenin "bir karşı çıkma ve inkar etme tarihi" olarak nitelendirdiği sanat tarihi, neoklasisizm, romantizm, realizm, sembolizm, empresyonizm, fovizm, kübizm, sürrealizm, süprematizm, konstrüktivizm, fütürizm, soyut ekspresyonizm ve birbiri ardına ve bir öncekine tepki olarak doğan pek çok akım inceleniyor. Resim sanatının yolculuğunu anlatmaya, ilkel komünal topluluklarda' yeri ve işlevini anımsatarak başlayan kitapta sınıflı toplumun doğuşu ve din olgusuyla birlikte sanatçının sipariş alan bir "zanaatkâr" konumunda oluşu anlatılırken, perspektif kısaltımı (rakursi) gibi, resim sanatı açısından son derece önemli olan buluşlara da değiniliyor.
Rönesans da özenli bir dille mercek altına alınmış kitapta Rönesansı hazırlayan kültürel ve ekonomik sebepleri ele aldıktan sonra burjuvazinin ortaya çıkışıyla birlikte değişen "sanatçı" ve "sanat eseri" kavramlarını özenli ve detaylı bir şekilde irdeliyor. Resimde artık din dışı konuların da işlenmeye başlandığı bu dönemde sanatçı da özgürleşmeye başlamıştır. Artık dinsel konuların yanı sıra önemli tarihsel olaylar, savaşlar, zaferler, mitolojik efsaneler ve hatta gündelik yaşam da resmin konusu olmaya "hak" kazanır. Dört büyük usta Leonardo, Raffaello, Michelangelo ve Tiziano'nun yaşadığı bu dönemin ardından gelen, "yeniyi ve olağandışı olanı arayan" Maniyerzmi ışık ve gölgenin başlı başına kompozisyon oluşturduğu Barok dönemi takip etmiştir. 18. yüzyılın ikinci çeyreğinde en zengin dönemlerinden birini yaşayan Avrupa'nın süs ve gösteriş merakı, ortaya çıkan yapıtlara da yansır. Daha çok saray ve çevresinin sahiplendiği bir akım olan Rokoko adeta devrimin habercisidir. Öyle ki, bu kadar gösteriş, şatafat hiç hayra alamet değildir. Nitekim 1789'da burjuvazinin feodalizmi yıkarak iktidarı ele geçirmesiyle sonuçlanan Fransız Devrimi "Özgürlük, Eşitlik ve Kardeşlik" sloganıyla yepyeni bir dönem açar. Neoklasisizm ve ardından soyluların klasisizmine karşı "bir küçük burjuva tepkisi olarak" baş gösteren Romantizm akımları kitapta özenli bir üslupla açıklanıyor:
"Kişisel özgürlüğün vatandaşa hak olarak verildiği sıralarda bu durumun bireyde uyandırdığı başıboş rahatlığın plastik sanatlara ve edebiyata yansıyan ilk anlatımı romantizm oldu. Romantik düşünce ve ifade biçim başlangıcı belli olmayan, ne zaman sona erdiği de kolayca belirlenemeyecek bir dönemin yaşama biçiminin-kültürünün adıdır."
Ece Kırbaş, Aydınlık Kitap, Eylül 2015
Sherlock Holmes Kitapları/ Arthur Conan Doyle
En fazla sayıda filme uyarlanan karakter Sherlock Holmes en fazla sayıda filme uyarlanan kurgusal karakter. IMDB'ye göre Holmes bugüne kadar 304 kez beyazperdeye taşındı. 19. yüzyılın sonlarından itibaren sinemanın gelişmesiyle birlikte onlarca farklı aktör tarafından canlandırıldı. Özellikle 40'larda Universal şirketi, Basil Rathbone-Nigel Bruce ikilisinin Holmes ve ayrılmaz arkadaşı Doktor Watson'u oynadıkları bir seri küçük film çekmişti. Sonra bu serüvenler daha ciddi ilgilere de konu oldu. Billy Wilder'in unutulmaz Sherlock Holmes'un Özel Yaşamı gibi. Ateşten Kalbe, Akıldan Dumana ve Kapışma filmleriyle tanıdığımız Guy Ritchie'nin yeni film serisi ona modern bir yaklaşım getirdi. Holmes bu seride yakışıklı aktör Robert Downey Jr. tarafından canlandırıldı. Mr. Holmes ve Müthiş Sırrı ise bugün vizyona giren en yeni Sherlock Holmes filmi. Ian McKellen tarafından canlandırılan Holmes bu kez yaşlı.
Sherlock Holmes son yıllarda Türkiye'de de yeniden basılıyor, okurlar merakla ünlü dedektifin heyecanlı maceralarını takip ediyor. Alfa Yayınları Arthur Conan Doyle'un eserlerini açıklamalı notlarıyla yayınlıyor. Dünyanın önde gelen Victoria dönemi ve Sherlock Holmes uzmanlarından Leslie S. Klinger'ın editörlüğünde hazırlanan Açıklamalı Notlarıyla Sherlock Holmes, yalnızca polisiye meraklılarına değil, tüm edebiyatseverlere hitap eden bir çalışma. Sherlock Holmes külliyatını içerecek olan üç kitaplık serinin ikinci cildi, 1903–1927 arasında Strand Magazine'de yayımlanan öykülerin özgün hallerini içeriyor.
Timaş, Sherlock Holmes'leri yayımlayan bir başka yayınevi. Doyle'un ilk kitabı Kızıl Dosya başta olmak üzere yayınevi dört farklı kitap yayımladı. Kitapların çevirmeni ise Saffet Günersel.
Karakteri canlı tutmak için yazılan benzer kitapları yayınlayan yayınevleri de var. Martı Yayınları tarafından basılan Sam Siciliano imzalı Örümcek Ağında Dans bu kitapların ilki. Serinin ikinci kitabı kasım ayında okurlarla buluşacak.
Ceren Arseven – Sabah Kitap – Eylül 2015