Bunları yazıda birer kural, olmazsa olmaz diyerek sıralamadım. Sıralı düşüncelerden yanayımdır, evet. Her zaman masama geçince önümdeki listelere/programlarıma bakarım. Çünkü sıralayarak çalışmayı severim. İçimdeki/ruhumdaki yazan ben’i, okuyan öteki’ni ancak böyle disipline eder izlerim, yönlendiririm.
Zaman zaman da onunla bir gülmenin ardına düşeriz…
Çünkü uykusuna karışırım, yeme içmesine müdahale ederim. Zamanı kullanma biçimi benim bakışımdan geçer. Tutumlu , özenli, titiz olmasını sağlarım. Her şeyin yerli yerinde olmasını ister çünkü ikisi de. Ben onlara hizmet ederim. Dahası bu denli içli dışlı olmamızın “efendi/uşak” ilişkisine dönüşmemesine de çaba gösteren gene benimdir.
İşte bu yukarıdaki sıralananlar da onlardan yansıyanlardır. Bilirim ki, yazan okuyan insan gören insandır, ve gördüğünce huzursuz olandır. Kederli lakin bir o kadar da mutludur. Çünkü sevdiği şeyi yapmaktadır. Eğer bu yoksa hayatında şunların her birini kurmanız, her biriyle yol almanız mümkün değil.
Zaman zaman çoğalarak yaşamanın bunlara bağlı olduğunu düşünür, bir okur/yazarın bunların her biriyle nasıl baş edebileceğinin yolunu yordamını anlamaya çalışırım. Ki, işim/görevim onları anlamak değil; bu yolda ilerlerken hayatlarını kolaylaştırmak.
Evet, her yazarın içinde bir “öteki-ben” taşıdığı gerçektir. Bununla yaşamak ne denli zorsa, o kadar da ivdirir yapıp ettiklerini. Nasıl mı olur? Kaçarak değil, bununla barışık yaşamayı bilerek, öğrenerek, anlayarak.
Sanırım asıl iş, yazan birinin, önce kendini tanımasıyla başlıyor. Hemence bunları sıralamamın nedeni de bu. Neresindeyiz her birinin? Peki yaşantımızı biçimleme durumları nedir? Onlarsız olabilir miyiz, ya da onlarla olmak nerelere taşır bizleri…
İyi yazmanın birçok yönü/yolu/yordamı olsa da; bir formülü yok. Her yazar kendince bulur, edinir bunun yordamını. Gene de ortak noktalar vardır, derim. Ama bunları da gene ben’inizle kurar edersiniz.
Yazmak bu yanıyla kurallarını yine sizin koyduğunuz bir oyundur. Gene de unutmamalıyız ki, çocukluktan getiririz çoğu şeyi, asıl biçimleyici olan da bunlardır. Biz, bazı dokunuşlarla önünü açarız her birinin, ve sürekli taşırız bunlar için. Kimi kez de taşınmak için onlara debeleniriz.
Evet, o debelenmeler olmazsa ne iyi bir okur, ne de yazar olabiliriz. Kendi bahçemizi kurmanın yolu da buradan geçer. Çapacı çapanın ucunda hissetmeli yüreğinin ısısını. Toprağa dokunuşun tınısını başka türlü bilmeniz mümkün değil.
Kalemle kâğıdın buluşması da işte öyledir benim için. Gözümün harflerle, kitap sayfalarıyla buluşması da…Dokunarak yazmak, görerek okumak…Ama her şeyi…
İşte tüm bunlardır benim taşıyıcım, yönlendiricim, iyi yazma yordamının hazırlayıcı, ivdiricileri…
Şunu da söylemeden geçemem ama; biriktirerek yazarım.Yaşamda, düşte, dosyalarda, defterlerde, notlarda, insanlarda; yer ve zamanda, mekânda; ve elbette ki yolculuklarda…Bunlarsız da yazı/nın eksik kaldığını düşünürüm. Ve her yerde, her zamanda yanıbaşınızda yazarlarınız, başucu kitaplarınız olmalı.