12 NİSAN, CUMA, 2019

"Filmden Sonra Filmi Düşünmek Önemli"

Burak Göral ile ebeveynlerin çocuklarıyla hayatı ve birtakım yaşamsal kavramları konuşabilmelerinde sinemanın öneminin altını çizdiği ve çocuklar için hazırladığı bir sinema rehberi olan Çocukla Sinema’yı konuştuk.

Sinema yazarı Burak Göral, sinemanın iyileştirici gücünü çocukların duygusal zekâlarını ve bilişsel yeteneklerini geliştirme konusunda kullandığı bir girişim başlattı: Çocukla Sinema. Aslında Göral, 2015’ten beri ebeveynlere çocuk ve sinema ilişkisi üzerine eğitimler veriyor, çocuklarla film izleme etkinlikleri yapıyor ve listeler hazırlıyor. Geçtiğimiz ay bu girişimin somut ürünlerinden biri olan, 3-12 yaş aralığındaki çocuklar için bir sinema rehberi niteliği taşıyan kitabı Çocukla Sinema, Doğan Kitap etiketiyle yayımlandı. Göral ile bu girişimin temellerini, kitapta yer alan filmleri, ebeveynlerin durumlarını ve Çocukla Sinema’nın geleceği hakkında sohbet ettik.

Çocukla Sinema daha önce benzerine pek de rastlamadığımız bir çalışma. Hem ebeveynlere yol gösteren hem de çocuklara yönelik sinemaya dair bilgiler yer alıyor. Bu kitabın başlangıç noktası neydi, nasıl bir zamanda bu hâli aldı?

Bunun altında benim baba olmamla başlayan bir tarihçe var. 13 yıldır babayım ve film eleştirmenliğinde de 24’üncü senem bu sene. Baba olduktan sonra mesleğimde de bir takım duyarlılıklar gelişti. Önüme çıkan her şeyi çocuklar açısından da değerlendirmeye başlar oldum. Çünkü çocuk sadece sizin evinize gelmiyor ebeveyn olunca; çocuk olgusu tüm hayatınızda biraz daha ön plana çıkmaya başlıyor, etraftaki çocuklar daha görünür oluyor. Bizim kuşağımız aynı zamanlarda çocuklandı, onlarla olan her buluşmamız da ister istemez çocuk meselelerine kayıyor. Çocuk okula başlıyor, onun arkadaşları, onların aileleri, bir de işin sinema olunca hep “bize de film öner”e geliyordu konu. Giderek bu konuda ciddi bir eksikliğin olduğunu anladım. Bir süre sonra dedim ki bir liste yapayım bunu da blog’uma koyayım. Herkese tek tek cevap vereceğime buraya yönlendireyim diye düşündüm. Listeyi oluştururken de sadece film ismi yazarak yetinmedim bir de hepsine ufak açıklamalar ekledim. Neden bir çocuğa bunları izletmek lazım, bu filmden ne alacak, ne öğrenecek, hangi konuları da çocuğumuzla konuşabiliriz bu filmden sonra gibi meseleler üzerine paragraflar yazdım. Bu da en çok okunan yazım oldu blog’taki ve delice paylaşıldı, köşe yazılarına konu oldu. Anadolu’nun ücra köşelerine kadar gitti; öğretmenler, pedagoglar, anneler... yoğun ilgi gösterdiler çünkü böyle bir şey yoktu. Türkiye’de çocuk meseleleri olması gerektiği kadar konuşulmuyor maalesef. Hep başka şeyler öne geçiyor.

Ebeveynler özellikle okul öncesi çocuklarıyla iyi vakit geçirmek istiyorlar, çocukla beraber sinemaya gitmeyi de seviyorlar ama tamamen kendi hâllerine bırakılmış durumdalar. Sadece yaş sınıflandırması durumu var o da doğru düzgün anlatılabilmiş bir sistem değil. Ben de bu işe madem bu kadar duyarlılık gösteriyorum, köküne kadar gireyim dedim. O listeyi genişlete genişlete bir kitap oluşturdum. Bu da 3-4 senemi aldı.

​Kitabın çıkmasını beklerken bu girişimimi sosyal medyadan da başlatayım dedim ve olağanüstü bir ilgiyle karşılaştım. 5 sene önceki blog yazısının katlanarak büyüdüğünü ve hâlâ bu meselenin ciddi bir sorun olarak devam ettiğini gördüm. Şimdi kitapla beraber internet sitesini de yayına hazırlıyorum, çocuklarla film izleyip konuşmak üzerine ebeveyn seminerleri devam ediyor, İKSV ile ortak bir proje geliştirdik. Film izlemeyi sadece film izlemek olarak görmüyorum ki mesleğimden dolayı da göremem zaten. İstiyorum ki ebeveynler de çocuklarıyla birlikte geçirdiği o film izleme süresini daha verimli bir hâle getirsin. Film üzerinden çocuklarla hayatı ve birtakım yaşamsal kavramları konuşabilsinler. 

Mary Poppins

Peki yüzlerce film arasından seçtiğiniz bu filmlerin tasniflemesi nasıl oldu? Kriterleriniz neydi? Filmlerin çocuklara uygunluğu nasıl belirlenir? Pedagojik bir tarafı da var sonuçta yaptığınız işin.

Çok zor oldu. Bir de mesleğimi duyan herkesin ilk sorusu her zaman: En iyi film sizce hangisi? En sevdiğiniz film hangisi? Benim en sevdiğim film bir değil ki, 100 tane!  Oğlumla da uğraştım bu konuda “hayır baba ya en en bir tane” diye beni çok zorladı mesela. O zamanlar ona yuvarlayarak hemen The Godfather diyordum, başka sefer de başka film söylüyordum vesaire. Dolayısıyla benim gibi bu işte zorlanan birisinin liste çıkartması da çok zor. Bir yandan da iş buraya geldi internette, sinema yazısı okumak yerine film listeleri okunuyor artık. Kısa kısa hap bilgilerle dolu listeler... Ben bunu ilk yazmaya başladığım yıllarda 90’larda günlük gazetelerde yapıyordum. Daha internet bile yok gibi bir şeydi. Ben de en başta 12 yaştan öncesi için 30 filmlik bir liste yapayım dedim. Olmadı 40’a çıktı, 50’ye çıktı sonra bekleye bekleye iki film daha geldi Coco ile Wonder’ı da son anda ilâve ettim.

​Zor oldu çünkü film hem sanatsal açıdan iyi olacak hem eğlenceli olacak hem de anlamlı bir şey anlatacak çocuk için. İşin bu kısmı çok önemli. Bir de sadece yeni tarihlilerle gitmemek lazım klasiklerle de harmanladım listeyi. Bunun için çok araştırma yaptım, çünkü 5 yaş ile 10 yaş arasındaki çocukların algı seviyelerinde çok büyük farklar var. Ben de 3-12 yaş aralığına hitap etmeye çalıştım listede. 100 küsur filmden eleyerek farklı ülkelerden, farklı türlerden filmler olsun, hep animasyonla dolmasın, Hindistan’dan da olsun, Macaristan’dan da; Amerikan filmleri ister istemez çoğunlukta çünkü en çok onlar üretiyor. Ama Japon filmi de olsun, Türk filmi de koyayım diyerek işimi daha da zorlaştırdım. Ancak en büyük kıstasım işe yaramasıydı. Çocuklar izledikten sonra bir mesele üzerinden bir sonuç çıkarabilsinler. Arkadaşlık, takım çalışması, adil olmak, merhamet, vicdanlı olmak gibi konuları içeren zengin bir menü olsun istedim. Çok da araştırıyorum tabii bir yandan; her ülkenin farklı sınıflandırma sistemi var. Seçtiğim filmlerin her biri başka ülkelerde hangi sınıflandırma kodunu almış diye bakıyorum. Mesela bir film bir ülkede 7+ alırken başka bir ülkede 10+ alabiliyor. Genelde birbirlerine yakın yaş sınıflandırması alıyorlar. Ama yine de toplumlar arasındaki kimi kültür farklılıklarını göz ardı etmemek gerek. Türkiye’de de kaç almış ona da bakarak bir ortalama alıyorum. Bazı konulardaki hassas çocukları da dahil ederek süzgeçten geçiriyorum. Böyle bir sistemle yazıyorum.  

Bugün Türkiye ve dünya sinemasına baktığımızda sizin de dediğiniz gibi çocuklar animasyon ve süper kahramanlara mahkûm edilmiş durumda. Bu çocuklara haksızlık sayılmaz mı?

Tabii ki süper kahraman filmlerinin de özünde güzel mesajlar yer alıyor. Mesela Doctor Strange, şöhretin ve paranın getirdiği egosantrik bir karakterin burnunun sürtünmesi hikâyesini anlatıyor temelinde. Bütün güzel hikâyelerin altında iyi işlenmiş temalar oluyor. Yani filmleri bu açıdan ele aldığımızda sorun yok. Aileler Doctor Strange’i izlediğinde çocuğuyla bunları konuşabilse, tamam ama bunlar çoğu zaman patlamış mısırla birlikte tüketilen mamullere dönüşüyor ve çocuk bu temayı hiç konuşamıyor bile. Bu sefer filmin eğlencesini alıyor, yüzeyinde kalıyor ve üstüne kafa yormuyor. O zaman boş bir etkinlik yapılmış oluyor. Mesela Spiderman filmleri de güçlü temaları olan filmler. Önce ebeveynleri çocukla iletişimde filmlerin faydalı olabileceğine ikna etmek lazım. Ben en başta bunu yapmaya çalıyorum. Çok da cicili bicili filmler bunlar, pek tabii hepimiz etkileniyoruz. Mesela şimdi Avengers filmi geliyor üç saati aşacakmış. Merakla bekliyoruz, çocuklar da öyle. Ama sinema sadece bu değil!

​Ebeveynlerin biraz dikkatli olması lazım, hayatta sadece bu filmler yok. Çocuk bunları izledikçe sürekli aksiyon filmi ister. Belli bir yaştan sonra çocuğa haydi oturalım siyah beyaz klasik bir film izleyelim demeniz çok zor. Klasik filmlere daha küçükken alıştırmak gerekiyor. 

The Muppet Movie

Aslında tüketim kültürüne de adapte ediliyor çocuklar. Spiderman dediğimizde kostümü, oyuncağı da peşinden geliyor. 

Hatta birçoğu oyuncakları satılsın diye de yapılıyor. Bunlara çok düşmemek lazım. Sinema sadece bu değil, sinemanın çok köklü bir geçmişi var. Orada ne hazineler var çocukların keyif alacağı. O yüzden bunlara dikkat çekmek lazım.

Çocuklar yetişkinlerden daha özgür ruhlular. Seçileni yapmak yerine seçim yapmayı daha çok severler. Ayrıca çağın gereği sürekli tüketimin, devinimin içerisinde sürükleniyorlar. Onları uyaran çok fazla etmen var başta teknoloji. Tüm bunları göz önünde bulundurursak örneğin ben çocukken Oz Büyücüsü’nü izlediğimde çok büyük keyif almıştım ama bugünün çocukları için bu filmi nasıl ilgi çekici kılabiliriz?

Oz Büyücüsü gibi evrensel temaları son derece renkli bir sinematografiyle anlatan filmleri küçük yaşlarda izletmek lazım. 12 yaşındaki bir çocuk için ilkel de gelebilir. Bu yüzden klasikleri daha küçük yaşlarda buluşturmak gerektiğini düşünüyorum. Örneğin Neşeli Günler (The Sound of Music), hem çok pozitiftir hem müzikleri, hikâyesi çok iyidir. Böyle güçlü filmleri küçükken izlediklerinde bir daha da unutmuyorlar. O filmler onlarla devam ediyor. Biz nasıl çocukken izlediğimiz ilk sinema deneyimlerimizi unutmuyorsak onlar da öyleler. 11-12 yaşına gelmiş çocukları o filmlere döndürmek çok zorlaşıyor. Şöyle de bir şey var, o filmler ölümsüzler, nefes alıp veriyorlar hâlâ. Örneğin daha popüler olan Çılgın Hırsız, seyredilip geçilen filmlerden biri. Ama Oz Büyücüsü gibi filmler hep yaşıyorlar. Onların gücü samimiyetlerinden geliyor, zamanının ötesindeki duruşlarından geliyor, temalarının ne kadar güçlü ve usta yönetmenlerce anlatılmış olmalarından geliyor. Tabii ki bugünün internet çağı çocuklarına belki ilk başta Oz Büyücüsü eski gelecektir ama ona “ben de bu filmi seninle birlikte izleyeceğim” dediğinde çok daha anlamlı olacaktır. O yüzden evlerde sinema gecelerinin yapılması gerekiyor. Ailecek yapılacak film keyfi sadece çocuklara değil bütün aileye iyi gelecektir. 

Bu işe kalkışmanızda oğlunuzun varlığı büyük bir etken olmuş. Peki onunla film izleme rutininiz nasıl?

Oğlumla zaten Sinema Se7en dergisinde yazıyoruz. Aylık olarak bir klasik seçiyorum, onunla beraber ben de bir daha izliyorum. Mesela şöyle bir şey oluyor, ben ergenliğimde çok etkilendiğim bir filmi ona izletirken kendim de izliyorum ve “ben bunu nasıl sevmişim o zamanlar” oluyorum bazen. Top Gun’ın niçin yapıldığını biliyordum ben sonuçta ama hepimiz o tava gelmiştik. Hepimiz pilot olmak istiyorduk, çok havalıydı o zaman. Tom Cruise’un kıyafetini, tavırlarını takip ederdik; yani acayip şık bir paketti bizim için. Mesela Emre izlerken hiç o tava düşmedi, “fena değil, vakit geçirmelik filmmiş ama hiç pilot olmak istemedim” gibi şeyler söyledi. Bunu gözlemlemek çok güzel, onlar bazı tuzaklara düşmüyorlar, kaybolmuyorlar. Mesela Ters Yüz, Coco, Lego filmi gibi filmler de özel, komplike hikâyeler. Çocuklar bunlarda kaybolmuyor, çok net anlayıp çıkıyorlar ve bu filmler zor meselelere girmekten de geri durmuyorlar.

Sinemanın iyi etkilerinin yeni kuşakta çok daha faydalı olacağını, bu filmlerle büyüdükleri için çevrelerine daha duyarlı, başkalarının haklarına daha saygılı insanlar olacaklarını ümit ediyorum. Bunu kendi oğlumda görüyorum ve diğer çocuklarda da olması için neden uğraşmayalım ki? Sinemanın iyileştirici gücü olduğuna hâlâ inanmasam bu işleri yapmam zaten. Bazen çok ümitsizliğe düşüyoruz ama çocuklara filmler izlettiğimiz zaman o yöne doğru gitmeyeceklerini net olarak görüyorlar ve onu anlıyorlar. Ben şimdi ona II. Dünya Savaşı tarihini belki ona sıkıcı gelebilecek bir şekilde anlatacağıma doğru bilgileri veren, manipülatif olmayan bir film izletirim, oradan çok daha etki sağlamış olurum çocuk için. Sinemayı yanlış şeylere manipüle etmek için değil ya da propaganda için değil, insanlığın en temel iyi özelliklerini gösterebilmek için kullanabiliriz.

Bu kitap, çocuğun gelişimine katkı sağlarken ebeveynine de katkı sağlayacaktır. Toplumumuzda ebeveynlerin çocuklarıyla ilişkisinin de zayıf olduğunu düşünüyorum. Hâl böyle olunca Çocukla Sinema aslında direkt olarak ebeveyne, dolaylı olarak çocuğa hitap eden bir harekettir diyebilir miyiz?

Evet hareket, ya da girişim de diyebiliriz. Öyle kaotik bir gündemimiz, yaşantımız var ki çok hızlı yaşıyoruz. Günler haftalar öyle hızlı geçiyor ki anlamıyoruz. Bu hengâmede biraz sakinleşmek ve çocuğu olanların çocuklarıyla biraz daha fazla vakit geçirmesi çok tedavi edici bir şey aslında diğer yandan da. Bunu sinemayla birlikte yapmak da çok anlamlı. Hem güzel zaman geçiriyorsunuz hem de çocuklara bir iletişim kapısı açıyorsunuz. Normalde aileler çocuklarından önce filmleri izleyip, sonra çocuklarına sunmaları lazım. Ama çoğu ebeveynin bunu yapmaya zamanı yok günümüzde. Çocukla Sinema biraz da bunu yapıyor. Böyle bir film var, şu yaştan itibaren olan çocuklara uygun, bu filmden sonra şu meseleyi konuşabilirsiniz, bazı sahnelerde hassas çocuklar ürkebilir gibi ön izleme yapan, güvenilir bir girişim. Film seçiminde yardımcı oluyor. Ben bile bazen bir film süresini ne seyretsem diye düşünerek geçiriyorum. İzlenebilecek çok fazla iyi film var. 

Türkiye özelinde çocuklar için üretilen filmler hem çok az hem de pek iç açıcı durumda değiller. Sizin yorumunuz nedir bu konuda?

Bu listeyi yaparken Türk filmi bulmakta çok zorlandım zaten. Bir zamanlar yapılmış bazı masal filmleri var ama şu anki çocuklara o kadar ilkel gelir ki onlar. Oz Büyücüsü’ne ilkel gelir diyoruz ya, bu filmler o zamanın çocukları için bile fazla yapay ve ilkel geliyordu. Yine de kült değerleri var ama şu anki çocukların korkabileceği kimi detaylar da barındırıyorlar. O cadı makyajları falan bizde “elimizdeki imkânlar bu kadarına yetti” tadında. Şimdiki çocukları ikna edemezsiniz onlarla, neler izleyip nelerden geçiyorlar. O yüzden Yeşilçam’ın masal filmlerine girmedim. Biraz Arzu Film ekolünün filmlerine baktım. Orada biraz yardımlaşma, dayanışma, komşuluk ilişkileri meseleleri vardı. Bir de Cem Yılmaz’ın Hokkabaz’ı var. Benim oğlum çok sevmişti, bir de orada bir baba-oğul ilişkisi var.

Son birkaç senedir bir kıpırdanma oluştu. Orada da bizim filmlerin hatası temalarını bariz bir şekilde belli ediyor olmaları. Parmak sallar gibi mesajlar veriyorlar, bu çok yanlış. Batı’da buna çok özen gösteriyorlar: Çocuk bilgilendirildiğini hissetmemeli. Hissettiği zaman onunla iletişimini koparıyor, “bu film bana ders veriyor” diyor. Aslında filmin eğlendirerek öğretmesi gerekiyor ve mutlaka zeki olmalı. Özellikle böyle bir dijital çağda onlar bizi pek çok konuda sulu götürüp susuz getirir. Youtube’un içinde büyüyorlar ve Youtube’un bazı zararlı videolarından da etkileniyorlar, onlardan da korumak zorundayız. Ben ona alternatif yaratmaya çalışıyorum. İki saat boyunca Youtube’a teslim edeceğinize, iki saatlik nefis bir film seçin onu koyun önüne.

​Türkiye’de de çocuk filmleri yapılıyor artık ama animasyonlarımızın hem teknik hem de anlatım olarak biraz yavaş ilerliyor. Kısa bir zaman sonra çok daha iyileri çıkacaktır ortaya. Bir de bu Güldüy Güldüy ekibinin çocuk filmleri var. Onlarda da işin eğlence tarafı daha çok sağlanmış hikâyeleri de giderek daha zenginleşecektir diye ümit ediyorum. Sinemada tür dediğimiz şey yapıla yapıla yerleşir ve iyi bir yere ulaşır. Biz de yapa yapa çok daha iyilerine ulaşacağız. 

Süt Kardeşler

Bakıldığında karşımızda kocaman bir Disney Channel örneği var. Burada yer alan pek çok çocuk oyuncu bugünün Hollywood’un da önemli isimler hâline geldi. Siz çocukken izlediğiniz ilk filmi ve neler hissettiğinizi hatırlıyor musunuz?

Sinemaya ilk gittiğim zamanları hatırlıyorum. O zamanlar bankalar özel gösterimler yaparlardı. Cumartesi sabahları ailecek giderdik, kısa filmler, Tom ve Jerry’ler, Charlie Chaplin filmlerini önümüze bir paket olarak sunarlardı. Bankalar müşterilerine davetiyeleri bedava verirdi. Ben onlarla başladım sinema kültürüne. Babamlar alıp beni götürürdü. Sonra biraz büyüyünce Türk filmleri başladı, Kemal Sunal filmleri, sonra Amerikan filmleri. Sinemada ilk izlediğim yetişkin filminin Star Wars olduğunu hatırlıyorum. Günlerce unutamamıştım. O zaman sinemaya gitmek şimdiki gibi algılanamaz, çok sihirli bir şeydi. Gitmeden birkaç gün öncesinden heyecanlanmaya başlıyorduk, gittikten sonra da unutmamak için kafamın içinde döndürüp duruyordum filmi, elinde görsel bir bağ kurabileceğin internet gibi bir şey de yok. Şimdiki çocuklar için sinema çok daha normal bir şey. O yüzden izleme alışkanlıkları da değişti. İlle de bir şey yemek zorunda hissediyorlar mesela o da çok acayip bir şey. Bunu biraz bize tüketim toplumu veriyor ama çocuklarımız buna uymak zorunda değil.

Bir de kitapta her sayfanın arkasında film günlüğü var. Bu da galiba sizin çocukluğunuzla ilintili bir tasarım.

Babama gelen ajandaların bir kısmını babam bana verirdi, ben de izlediğim her filmi oraya not alırdım, yıldız verirdim. Bu benim yazıyla olan ilişkimi belirleyen bir şey oldu. Sonra ben onları her ay sonunda bu ay izlediğim en iyi film, en iyi oyuncu diye kendi kendime ödüllendirirdim. Şimdiki çocukların yazıyla arası da çok iyi değil, sürekli bilgisayar başında oluyorlar ya da telefon ellerinde. Bu sayfalar belki izledikleri filmler üzerine düşünmeyi de teşvik etmiş olur. Filmi izleyip çıkmak değil mesele, filmden sonra filmi düşünmek önemli. Her filmi değerlendirmek için kullanabileceği içi boş beş tane yıldız o sayfada. İstediği kadarının içini boyarken çocuk, bu filmde en çok neyi sevdi, bu film ne anlattı ona gibi soruların üzerine de kafa yorsun istedim. Bu onların ilk sinema defteri olsun. Daha sonra okuduklarında çok keyif alır, Twitter’da paylaşır, ‘like’lar da alırlar hem :).

Şu an şehirde bir festival gerçekleşiyor sizin çocukla izlemeyi uygun gördüğünüz film var mı listede?

Eskiden daha çok olurdu. Aslında her festivalin programında mutlaka olmalı böyle bir bölüm. Bu önemli bir sorumluluk artık bence; çünkü gerçekten şikayet ettiğimiz pek çok şey çocukları kültür-sanatsız büyütmekle alakalı. Bir de yerli dizi izlettiriliyor ve yerli komedi filmlerine götürülüyor bu çocuklar, onlardan neredeyse tümünden uzak tutmak lazım. Zaten büyüyünce sürekli maruz kalıyorlar. Bizimle beraber yerli dizi izlememeliler çünkü onlara göre yapılmıyor diziler. Alabileceği hiçbir şey yok o hikâyelerden. 7+ almış yerli komediler de öyle. Çoğu şuursuzca cinsiyetçilik üzerinden espriler üreten filmler oluyor. Onlardan da uzak tutmak lazım. Ee ne yapacağız öyleyse? Ya bizim önerdiğimiz vizyondaki filmleri izleyecekler ya da festivaller. Festivaller zaten bu işin ehli kişilerin seçtiği, dünyanın her yerinde çocuklar için üretilmiş hem sanat içerikli hem de öğretici filmlerden seçkiler oluşturmalılar. Şimdi İKSV böyle bir girişim başlattı ve Çocukla Sinema programın oluşturulmasına da katkıda bulunuyor. Çevre semtlerdeki okullardan çocuklar gelecek onlara filmler gösterip, atölyeler düzenleyeceğiz. Her festivalde böyle bir köşe olması çok önemli. Çocuk sineması festivalleri de daha çok olmalı. Biz Çocukla Sinema olarak bunu da yapmayı amaçlıyoruz. 

Çocukla Sinema, gündelik hayata da sosyal medya ile adapte ediliyor, seminerler veriyorsunuz. Peki bu proje etki alanını geliştirecek mi?

Eşimle birlikte bunu iyice ele aldık. Sosyal medya ile başladık, kitap ve şimdi de internet sitesi yapım aşamasında ve bu ay içinde de açıyoruz kullanıcılara. Orada ailelerle ve eğitimcilerle etkileşim içinde olacağız. Girdiğimiz her filmin altına yorum yazılabilecek, ebeveynler önerilerde bulunabilecek, kendi listelerini oluşturabilecekler. Seçkin filmlerin olduğu ve bu filmlerin hangi yaş sınıfına izletilmesi için uygun olduğu gibi detaylı bilgilerle dolu bir site olacak. Bu sitede insanlar birbirlerine film tavsiye edebilecekler. Siteyi de açınca artık tamamen kitap, seminerler, atölyeler ve yavaş yavaş festivallere doğru da götürüp biraz gezici bir şekilde Türkiye’nin pek çok yerinde kısa ve uzun filmler eşliğinde aktiviteleri çoğaltmak istiyoruz. Çocukları bu çirkin görüntü selinden kurtaralım artık. Bizimle aynı derdi taşıyan ortaklarımız da olsun beraber yürüyelim istiyoruz. O yüzden sponsorlarla ilgili çalışmalarımız da oluyor. Duyarlı olalım ve sinemayı çocuklarımızı daha iyi bir geleceğe götürebilecek mecralar olarak kabul edip o yönde yürüyelim istiyoruz. Ayrıca bugünlerde üzerinde çalıştığım Ergenle Sinema adlı kitabımda da 12 yaş üstü çocuklar için öneriler olacak. 

0
11406
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage