28 OCAK, ÇARŞAMBA, 2015

Genç Şairin Editör Bilmecesi

İdeal ile iddia seçeneklerinden yanlış olanını işaretlemeye itiliyor genç şair; iddia diyor. “Siz yayımlamazsanız ben de kitabımı çıkartırım.” Ondan sonrası büyük bir tuzak…

Küçük İskender, “Genç Şairle Ağaç Gölgesinde” yazılarında Genç Şair’e seslenmeye devam ediyor…

Genç Şairin Editör Bilmecesi

Büyük olasılık 1990 gibi bir yıl; Adam Yayınları’ndayım. Öğle tatili esnasında yayınevi çalışanlarıyla beraber yemekhanede yemeğimizi yiyoruz. Karşımda Memet Fuat ve Turgay Fişekçi oturuyor; yanımdaki iskemlede ise sonradan geldiğim için tanıştırılmadığım, simasını da bilmediğim biri var. Konuşmalarından şair olduğunu hissediyorum. Ama haddinden fazla kibirli bir adam. Anlamaya çalışıyorum onu.

Derken şair tuvalete gitmek için kalkıyor ve o uzaklaşırken Memet Fuat, Turgay’a şunu söylüyor:

-Keşke bir fotoğraf makinemiz olsaydı; ikisinin resmini çekerdik.

 Ardından hınzırca gülümsüyor hoca. Dayanamayıp soruyorum:

-Neden hocam?

Memet Fuat hafifçe eğilip yanıtlıyor beni:

-Sen farkında değilsin henüz. Bir daha asla yan yana gelmezsiniz.

-Olur mu hocam... diye üsteleyecek oluyorum; sözümü kesiyor, tekrarlıyor:

-Yok, yok. Bir daha asla yan yana gelmezsiniz.

Şairin İsmet Özel olduğunu sonradan öğreniyorum. O fotoğraf çekilmiyor. Aradan birkaç yıl geçiyor ve Sivas Katliamı gerçekleşiyor. Özel, o dönemde yazdığı bir yazıyla yüzünü iyice belli ediyor. Sivas Katliamı’nı Müslümanlara yönelik büyük bir provokasyon olarak gördüğünü belirttiği makalesinin son paragrafında aynen şunları söylüyor: İslamî dönüşümün Türkiye için ideal toplum tasarımı olmaktan ziyade bir zaruret haline geldiği günden güne daha belirginleşiyor. Ülkemizde dünya sistemine teslimiyeti ifade eden bütün politikalar iflas etmiştir. Daha gerçekçi dille söylemek gerekirse Türkiye İslam’dan uzaklaşmanın rantını yiyememiştir. Batılılaşma ülke insanı için bir tuzak yemi olarak kullanılmış, İslam kimliğinden kopma karşılığında vaat edilen ücret ödenmemiş, Türkiye elini verdiği için kolunu kurtaramamıştır. Millet olarak İslamî bir kararlılık gösterememenin cezasını çekiyoruz. Başımızda dolanan belayı defetmenin yolu Sivas (veya Kayseri) semalarında Sırp uçaklarını davet etmekten geçmez.

Bir editörün gözünün gücüne saygı duymanın, gizli matematiğine hayranlığın başka açıklaması olabilir mi? Kendini kanıtlamış bir şairle bir genç şair adayı arasında kurduğu denklemden böyle bir sonuç çıkartması, adeta geleceği görmesi nasıl bir ustalıktır?

Gabriel Isak

Bugün dergilerin editör koltuğunda büyük çoğunlukla bir şair oturuyor. Dergiyi kendi beğenisine göre şekillendirirken yayımlamak için seçtiği şiirlerde de ister istemez kişisel beğeni kriterlerini esas alıyor. Oysa Memet Fuat bir şair değildi. İflah olmaz bir şiirsever, şairseverdi eni konu.

Editörleri şair olan dergilerden hep çekinmişimdir bu yüzden; takıma girmek için onun gibi olmak şartı aranıyormuş hissine kapılırım. İlk yazdığınız mektuba, maile genellikle şöyle yanıtlar gelebilir: Ürünlerinizi ilk kez o dergiye yolladıysanız “kimi dergilerde pişmenizi ve daha sonra yeniden ürün yollamanızı öneririz”, ürünleriniz tek tük başka dergilerde de göründüyse “İlk ürünlerini yayınlayacak gençlere öncelik veriyoruz, size kapı açan o dergileri tercih etmenizi öneririz”. Kısaca baştan savılmaktır bu. Direnci kırılan genç şair birkaç dergi dolaştıktan sonra ister istemez kitap bastırmaya yöneliyor. Yanında bir Memet Fuat yok çünkü. Ve kaçınılmaz bir sonla “acemi şiirlerden oluşan bir kitap” raflardaki yerini alıyor.

İdeal ile iddia seçeneklerinden yanlış olanını işaretlemeye itiliyor genç şair; iddia diyor. “Siz yayımlamazsanız ben de kitabımı çıkartırım.” Ondan sonrası büyük bir tuzak: Kötü yayınevleri, para karşılığı kalitesiz basılmış kitaplar, bir yayın kirliliği ve edebiyat ticareti. Beklentilerin karşılığında “benim de artık bir kitabım var, şimdi kale alırlar beni” yanılgısı ve hüsran.

Çözüm? Çözüm, idealden vazgeçmemek ve meseleyi şair diye anılmaktan çok, şiiri iyi biliyor diye anılmak olarak algılamak. Metinler arası analizlere, dönemler arası karşılaştırmalara hakimiyet, dili kavramak. Şüphesiz var olduğunu düşündüğünüz yeteneğinizi geliştirecek etütler yapmak. Şair olmasa da Oğuz Atay’ın ilk romanı Tutunamayanlar’ı 37 yaşında yayımladığını söylemek belki de “acelecilik” hususunda ne demek istediğimi özetler.

​İçimizde Rimbaud aramayı bırakırsak belki Rimbaud da bizi özgür bırakır.

0
7871
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage