Göktuğ Canbaba ve Ceyhun Şen ile okurlarını gökyüzüne bakıp hayaller kurmaya davet ettikleri kitapları Gökyüzü Boyacısı üzerine konuştuk.
Çocuk edebiyatının en sevilen yazarlarından Göktuğ Canbaba ve başarılı illüstratör Ceyhun Şen’in bir araya geldiği Gökyüzü Boyacısı okurlarını rengarenk desenler eşliğinde gökyüzüne bakıp hayaller kurmaya davet ediyor. Kimsenin onu fark etmediğini düşünerek üzülen Gökyüzü Boyacısı’nın kendini keşfetme macerasını anlatan kitap, Bulut Dağıtıcısı ve Yıldız Hanım gibi büyülü karakterleriyle kalbinizde yer edecek.
Kitabın hikâyesinin aklınıza ilk düştüğü anı bizimle paylaşabilir misiniz?
Göktuğ Canbaba: Gökyüzünde geçen, farklı karakterleri ve kurgusuyla okuyanı sıkmadan ilerleyecek, her sayfada kendi içinde değişen; aynı zamanda okuyana huzur verecek, değerini hissettirecek bir öykü üzerine düşünmeye başlamıştım. Yıldız Hanım, Gökyüzü Boyacısı ve Bulut Dağıtıcısı böyle ortaya çıktı. Kitabı yazarken gökyüzüne baktım mı, bakmadım mı hatırlamıyorum ama bir şekilde oradaydım zaten.
Peki siz Gökyüzü Boyacısı hikâyesini ilk okuduğunuzda ne hissettiniz?
Ceyhun Şen: Göktuğ kitabın metnini ilk okuttuğunda keşke ben çizseydim demiştim. Çünkü o dönem programımdaki yoğunluk sebebiyle yeni bir kitap resimleme macerasına girişmek beni çok zorlayacaktı. Ben de Göktuğ’a başka illüstratör arkadaşları önerdim. O dönemin üzerinden 5-6 ay geçtikten sonra bir gün Göktuğ gelip, kimseyle anlaşamadık bu kitabı sen çiziyorsun başka seçenek yok dedi. Zamanlama olarak çok zorlanacağımı bilsem de içten içe çok mutlu oldum. Çünkü ilk okuduğum anda şu sayfayı şöyle çizerim bu karakteri böyle boyarım diye planlar yapmaya başlamıştım.
Gökyüzü Boyacısı aslında herkesin sahip olduğu özellikleriyle kendi değeri olduğuna dair önemli bir mesaj veriyor okurlarına. Siz bu hikâyeyi kaleme alırken nasıl bir düşünceden yola çıktınız?
G.C.: Öyle bir çağdayız ki, her geçen gün kendimizden uzaklaşıyoruz. Sistem bizi bir şekilde edilgin olmaya sürüklüyor, sürekli manipüle ediyor. Hayatta kalmak için kimlikler, personalar yaratıp onların gölgesinde yaşıyoruz. Bu yüzden önemli olanın ne olduğunu sorgulamayı, “Kendini bilme” konusunu oldukça önemsiyorum. Hikâye de kendini bulmayı, kendinde değerliliği, doğayla barışık yaşamayı anlatıyor.
Kitap için karantina sonrasına ve umarız pandemi sonlarına denk geldi diyebiliriz. Nasıl bir pandemi ve karantina süreci geçirdiniz, üretiminize katkısı oldu mu bu dönemin?
G.C.: Başlarda sıkıntılı geçse de genel olarak benim için olumlu bir süreçti. Okuyabildiğim kadar okudum. Çocuklara ve yetişkinlere yeni dosyalar hazırladım. Bir kanal için çizgi film senaryosu yazmaya başladım, umarım kısa zamanda ekranlarda göreceğiz. Online etkinliklere katıldım, okuma alanlarımı farklılaştırdım. Bol bol kendimle uğraştım. Yalnız kalmayı seven biriyim zaten ama iki senelik süreçte daha da sevdiğimin farkına vardım.
C.Ş.: Pandemi süreci hayatımda hiç yaşamadığım bir yoğunluğu getirdi. Ev değişikliği, iş değişikliği, ofis taşıma, yetişemeyen işler ve anksiyete krizleri arasında eşimle ilk çocuğumuz, Lemi’mizi kucağımıza aldık. Tüm bu kaosun içerinde bizim için büyük bir mucize oluştu. Şu an tam zamanlı çalıştığım mobil oyun sektöründe üretimim artsa da kişisel işlerim ve kitap çalışmalarımda üretimim epey azaldı. Her çizerin hayalindeki inzivaya çekilerek kişisel projeler üretmek bana fersah fersah uzak oldu bu süreçte.
Gökyüzü Boyacısı, Aydaki Gizemli Kereviz Yemeği kitabınızdan sonraki ikinci resimli kitabınız. Resimli kitap kaleme almanın hikâye anlatıcılığından farkları neler?
G.C.: Resimli kitaplarda lafı uzatmadan, kısa cümlelerle, metni süzerek ama aynı zamanda da estetik bir şekilde anlatmak önemli. Yoksa harika bir fikri içinden çıkılmayacak bir yere sürükleyebilirsiniz. Detaylı betimlemelerden kaçarak işin özünü, çarpıcı bir şekilde vermeye odaklanmak en iyisi. Aynı zamanda çizerle de iyi bir frekans yakalamak işin püf noktalarından biri. Resimli kitaplar yazar çizer ortaklığına dayanan işler. O yüzden birlikte, uyum içinde hareket etmek çok önemli.
Ceyhun Bey çocuklar için çizim yaparken sizin için daha öncelikli olan fikir ya da duygular var mı?
C.Ş.: Benim çalışmalarımı tetikleyen her zaman heyecan duygusu olmuştur. Bu noktada çocuklar için hazırlanan bir iş olup olmamasına bakmaksızın önce beni sonra da resmin ulaşacağı insanları harekete geçirebilecek, heyecanlandırabilecek fikirlerin ve eskizlerin üzerine gidiyorum.
Gökyüzü Boyacısı’nın sizleri bilhassa heyecanlandıran tarafları neler oldu?
G.C.: Önem verdiğim bir konuyu, farklı bir bakış açısıyla minik okurlarla paylaşmak beni çok heyecanlandırdı. Ceyhun çizimleri gösterdikçe heyecanım birkaç kat daha arttı.
C.Ş: Kitabın mesajının ötesinde beni heyecanlandıran tarafı renkli karakterleri ve her sayfada bir öncekine çok da bağımlı kalmadan ilerleyebileceğim dinamik yapısı diyebilirim. Bu aynı zamanda üretim sürecindeki temel motivasyonumdu.
Kitap ilginç şekilde müzikal bir etki de yarattı bende. Bundan esinlenerek soruyorum kitap sizce bir şarkı olsaydı nasıl bir melodisi olurdu? Sizin bu kitabı yazarken özellikle dinlediğiniz şeyler oldu mu?
G.C.: Ne güzel sizde böyle bir etki bırakması. Yazarken müzik dinlemiyorum çok uzun zamandır. Ama şimdi düşününce Chopin’in Noktürnler’inin 2.’si çok uygun bence.
C.Ş.: Böyle bir etki hissetmeniz açıkçası beni çok sevindirdi. Çünkü kitaptaki karakterlerin kostümlerini tasarlarken özellikle teatral görünmesini istedim. Gökyüzü Boyacısı’nın hikâyesi ilk okuduğum andan itibaren zihnimde herhangi bir sahneden bağımsız masalsı bir müzikal olarak canlanmıştı. Hikâyeyi resmederken de gözümün önünde beliren bu sahneleri yansıtmaya çalıştım. Bence bu kitabın bir şarkısı, melodisi olsaydı eğlenceli ve epik bir kompozisyon olurdu. Kitabın resimlerini üretirken diğer işlerimde de olduğu gibi genelde çok sert rock/metal şarkıları dinledim. Biliyorum çok tezat görünse de az önce bahsettiğim o heyecan duygusunu bende diri tutuyor.
Resimli kitaplarda resimler de hikâyenin gücüne güç katıyor. Ceyhun Şen ile nasıl bir araya geldiniz?
G.C.: Ceyhun’la birkaç senedir tanışıyoruz. Daha önce de onunla çalışmak istemiştim ama çok tercih edilen bir illüstratör olduğu için bir türlü birlikte çalışamamıştık. Zaman geçtikçe dost olduk. Kitabın konusu, atmosferi onun fırçasına çok uyuyordu. Sonunda Ceyhun’u ikna ettim ve kendimize bir plan yaptık. Her şey Ceyhun’un ısmarladığı o sihirli kahveyle başladı diyebiliriz ya da benim ikna kabiliyetimle. :)
Resimler kitaba sihirli bir anlam da katmış adeta, siz bu süreçte resimleri ilk gördüğünüz anda neler hissettiniz?
G.C.: Resimleri ilk gördüğümde açık söylemek gerekirse inanamadım. Harika görünüyorlardı. Ceyhun’un işlerine bayılıyorum, çizgileri, hayal gücü inanılmaz. Bu kitapta da gerçeküstü bir performans sergiledi.
Bu Göktuğ Canbaba ile ilk iş birliğiniz. Ancak hikâye ve resimler birbirini öyle tamamlamış ki, çok masalsı bir dünya çıkmış ortaya. Bu size nasıl hissettiriyor?
C.Ş.: Çok keyifli bir his. Daha ilk sayfanın boyaması tamamlandığında kitabın devamının nasıl olacağını ikimiz de öngörmüştük. Bu kitabı klasik yazar-çizer ilişkisi oluşturulmuş bir çalışmadan ziyade birçok konuda ortak fikirleri olan iki yakın dostun iş birliği olarak görüyorum. Kitaba yansıyan bütünlüğün kaynağı da bence bu.
Kitap henüz çok taze, ancak sosyal medyada da hayli ilgi çekti. Genel olarak nasıl dönüşler aldınız?
G.C.: İlk hafta olmasına rağmen çok güzel geri dönüşler geliyor. Mutluluk verici bir şey bu.
Günümüz çocuk edebiyatına baktığımızda çocukların çok sevdiği yazarların başlarında geliyorsunuz. Bunun sizdeki karşılığı nedir?
G.C.: Çok teşekkür ederim. Çocuklarla çok iyi anlaşıyorum. Bir taraftan ben de 40 yaşında bir çocuğum zaten. “Yetişkin bir çocuk ölü bir çocuk değil aksine yaşamayı başarmış bir çocuktur,” der ya Ursula Le. Guin, öyle işte. Sene boyunca onlarca okula gidiyor, binlerce çocukla etkinlikler yapıyor; onlarla sohbet ediyor, hayat, edebiyat, yolculuklar hakkında konuşuyorum. Onların enerjisi çok farklı. Orada çok daha doğal, içten, saf bir şeyler var.
Son dönemde Türkiye’de de resimli kitaplar konusunda kayda değer bir artış var. Siz bunu neye bağlıyorsunuz?
G.C.: Sanırım taleple de alakalı. Resimli kitaplar yeni nesil aileler tarafından tercih ediliyor çünkü çizimin gücünün farkındalar. Metin ve çizim birlikteliği okul öncesi çocukların hayal gücünü olumlu yönde etkiliyor ve konuya daha kolay adapte olmalarını sağlıyor.
C.Ş.: Bu aslında çok yönlü analiz edilmesi gereken büyük bir soru. Benim gözlemlediğim kadarıyla ailelerin ve eğitim kurumlarının öncülüğünde çocuklar için son 10-15 yıldır yavaş yavaş ivme kazanan bir okuma bilinci var. Üretim karşılık buldukça çok daha güzel kitapların çocuklara ulaşmasına zemin hazırlıyor. Ben gelinen noktadan ve gelebilecek seviyeden umutluyum. Çocuk kitaplarında dünya genelinde de iyi bir noktada olduğumuzu düşünüyorum. Artık çok genç yazar ve çizerlerimizin de kitapları birçok farklı dile çevrilip dünya çocuklarına ulaşabiliyor. Gerçekten umut verici bir ilerleme içerisindeyiz.
Bir yazar olarak son dönemde sizin takip etmekten keyif aldığınız kitaplar ya da yazarlar neler oldu?
G.C.: Elif Yemenici’nin Pina’sı hem konusu hem de farklı tarzıyla çok güzel bir resimli kitap. David Quimet’in Suspus’una bayıldım. Roman olarak Enno Ya Da Asfattaki Karahindiba ve Kurdun Ağzında beni çok etkiledi.
Çizim yaparken çeşitli ritüelleriniz ya da belli gündelik rutinleriniz var mı?
C.Ş.: Yeni bir projeye başlarken kafelerde ya da kalabalık bir ortamda eskizler hazırlamaktan keyif alıyorum. Üretime geçtiğimde de gece çalışmak tartışmasız bir biçimde çalışmalarımı iyi yönde etkiliyor. Günlük olmasa da eskiden çok sadık kaldığım haftalık bir rutinim vardı. Ne kadar yoğun olursam olayım cumartesi günlerimi kişisel illüstrasyonlar üretmeye ayırırdım. Pandemi sürecinde bu rutinimi kaybettim. Umarım bir gün yeniden bu rutine dönebilirim.
Yakın gelecekte bizi bekleyen başka sürprizler olacak mı?
G.C.: Sonbaharda Arayış Ormanı serisinin üçüncü kitabı (Nihayet!) ve ekim ayında da Doğan Kitap’tan yetişkinler için tekinsiz, tuhaf bir öykü kitabı gelecek.
Son olarak, sizi gelecekte yine beraber görme ihtimalimiz var mı?
C.Ş.: Tabii ki. Metal müzik tartışmaktan ve dedikodu yapmaktan fırsat bulduğumuz bir zamanda yeni bir kitaba başlayabiliriz.