Geçen iki yıl kaleme aldığım bir yazımda psikologların terapi seanslarında hastalarına kitap önerilerinde bulunabileceklerini yazmıştım ve hatta psikiyatristlerin de anti-depresanlarla doldurdukları reçetelerine halel getirmeyecek kadar küçük bir alana yine kitap isimlerini eklemeleri halinde toplumun mevcut ruh haline başka bir huşu geleceği savını ileri sürmüştüm başka bir bilmişlikle.
Yazımın yayınlanmasının ardından epey tepki almıştım; bazıları beni ukalalıkla itham etmiş ve bu işlerin bir 'yazar' nazarıyla şekillendirilmeyecek kadar 'ciddi bir iş' olduğunu ve benim psikoloji, psikiyatri gibi bilimlerin sistematiğinden bî-haber olduğumu yüksek sesle söylemişlerdi. Bu tepkiyi verenler genellikle çevremdeki psikolog ve psikiyatr dostlarımdı.
Önerim aşağı yukarı şöyleydi;
Psikologa gelip 'Kendi içinde bir dünya inşa ettiğini ve bu dünyanın onu giderek içine alıp yalnızlaştırdığını, eksilttiğini’ söyleyen bir bireye psikolog gönül rahatlığıyla Peyami Safa'nın Yalnızız romanını önerebilmeliydi. Elbette bu durum psikologun kendi alanıyla edebiyata olan alakasının bir fermantasyonu sonucu oluşabilecek bir şifa yöntemiydi. Yani psikolog ya da psikiyatr bu uygulamayı bilimin sınırlarından asla uzaklaşmadan yapacaktı. Karşısındaki koltukta oturan kişiye 'psikolojik bozukluğunuz' veya 'sendromunuz' ibareleri yerine 'huzursuzluğunuz' veya 'gönül sıkıntınız' kelimelerini kullanarak bilimin kalın çerçevelerini inceltecek fakat bu çerçevelere zarar vermeyecekti ki bu bölüm atlanabilirdi de.
Neyse üç ay evvel en son lisans yaptığım üniversitedeyken görüştüğüm bir arkadaşımla tesadüf ettim, Galata'da. Ayaküstü yaptığımız sohbeti uzatmaya karar verdik ve Galata'da küçük bir kafede oturup iki sert kahve istedik. Psikiyatr olduğunu o anda öğrendim. Havalar, sular, siyaset, sanat derken konuşma uzadıkça uzadı ve onun hastalarına kadar geldi. Zor bir iş yaptığını ve çok ağır vakalar gördüğünden bahsetti. Hatta benim TV-akademi-edebiyat üçgeni içinde olduğum için şanslı olduğumu da ekledi. Ona yukarıda deyindiğim yazımdan bahsettim. İlgisini çekti çekmesine fakat bunun biraz ütopik bir fikir olduğunu ve biz edebiyatçıların ayaklarımızın yere sağlam basmadığını da istihzalı bir ses tonuyla eklemeyi ihmal etmedi. Anlayışla karşıladım söylediklerini ama yazımı okumadan peşin hüküm vermemesi gerektiğini de ısrarla belirttim. Yazıyı akşam okuyacağını söyledi, ayrıldık orada. Gece saat 01.00 gibi telefonum çaldı. Yazıyı okuduğunu ve bunu 'hafif vaka' olarak tabir ettiği bir hastası üzerinde uygulamak istediğini söyledi. Tesadüf bu ya; telefon görüşmesinden beş gün sonra benim konferansım, psikiyatr arkadaşımın da aynı gün katılması gereken bir semineri vardı Prag'da. Her yanı çikolata ve taze kavrulmuş kahve kokan kırmızı duvarları olan şirin bir kafede oturduk. Kafenin ambiyansı asıl sohbete girmemizi geciktirse de uzun uzadıya konuştuk. 'Hafif vaka' olarak isimlendirdiği hastasının durumunu anlattı bana. Ona dört kitap ismi söyledim, not etti sol eliyle.
Aradan iki ay geçtikten sonra aradı beni, uygulamayı yaptığı hastasının bugün kontrole geleceğini ve benim de orada bulunmamı istediğini söyledi fakat ne yazık ki bu büyük anı kaçırdım, İstanbul dışında olmam münasebetiyle ama iki gün sonrası için 'Mutlaka görüşelim' dedim. İki gün sonra , yavaş yavaş anlatmaya başladı.
Öncellikle hastasına 'problem' sözcüğü yerine 'huzursuzluk' terkibini kullanarak başlamış. 'Sizin' demiş, 'Sizin huzursuzluğunuz' diye devam etmiş. Reçetenin başına hafif bir antidepresan altına da aynı doktorik yazı stiliyle 'Dostoyevski-Budala' yazmış. 'Sevgili huzursuz' hastamız reçeteyi alıp teşekkür ettikten sonra çıkmış. Eczaneye gidip reçeteyi koymuş eczanenin masasına. Eczacı antidepresanların olduğu rafa uzanıp reçetenin başında olan ilacı getirmiş sonra da ikinci maddeyi okumaya çalışmış. ‘’Dstveyski- Budulu, Dosyevskii- Bodola, Osvyski- Pudata’’ diye okumalar yapmış ve bu ilacın adını okuyamadığını, doktorların bu artistik el yazılarından İlallah ettiğini söyleyip tekrar arkadaşımın çalıştığı hastaneye yollamış kızcağızı. Doktor reçeteye daha belirgin bir şekilde Dostoyevski- Budala yazmış (Kitapçı) parantez içine de almış ayrıntıyı. Ve önce eczaneye sonra kitapçıya gitmesini söylemiş. Kızcağız biraz 'Aamaa, amaa' deyip susmuş. Mecburen söyleneni yapmış önce eczaneye ardından da istemeye istemeye kitapçıya girip almış, kitabı. Elbette kitapçıların SGK ile anlaşması yok, iyi bir para vermiş. Neyse kızcağız iki ay boyunca antidepresanla beraber sabah, öğle, akşam; aç, tok, yarı aç olarak okumuş kitabı hatta bazen okudukça daha çok acıkmış.
'Huzursuzluğum'diye başlamış kız, 'Huzursuzluğumuz' diye devam etmiş. Kitabın ilaçtan daha çok işe yaradığını söylemiş, tebessüm etmiş sık sık. İki ay evvelki halinden daha olgun görünmüş göze ve yeni bir kitap istemiş doktorundan.
Arkadaşım da Siddhartha- Herman Hesse yazmış reçeteye üstelik yanına başka ilaç eklemeden he bir de afilli olsun diye ilaçların yanına yazan (10 mg- 500 mg) doz niyetine de Siddhartha- Herman Hesse (152 sayfa) yazmış.
İyi seçim dedim, Siddhartha'yı ona doğum gününde hediye etmiştim, unutmamış arkadaşım.
Bu uygulama üzerine bilimsel bir yazı yazmaya karar vermiş; benden yardım istedi. İsviçre, İngiltere, İran ve Rusya'nın bazı yerlerinde buna benzer uygulamalar olduğunu öğrenmiş. Eski zaman şifahanelerinde, bimarhanelerinde mütemadiyen okunan Kur'an-ı Kerim'den, mesnevilerden, şiirlerden, su sesinden bahsettim ona. Ardından da kendisini ‘Siz psikiyatrların ayakları yere çok sağlam basıyor diye suçladım, ince tebessümümle. İki kahve daha ısmarladık, elli kitaplık bir öneri listesi yazdım verdim. Kahveleri o ödedi bunun karşılığında.
Son olarak eskiden Anadolu'da 'gönül yorgunluğu' derlermiş depresyona. 1 Fatiha 2 İhlas'ın ardından su çalarlarmış gönlü yorgun olana. Bir âşığa yollatıp üç-beş şiir dinletirlermiş ve gönlü ferahlarmış, gönlü yorgun olanın. Bir iki bardak da zencefilli şerbet..
Diyerek merak edenler için aşağıya altmış kitaplık listeyi yazıyorum.
1) Kağıt Ev/ Carlos Maria Dominguez (Mor)
2)Nerantzula/ Panait Istrati (Kırmızı)
3) Var Olmanın Dayanılmaz Hafifliği/ Milan Kundera- (Beyaz)
4) Hayy/ İbni Tufeyl- (Sarı)
5) Siddhartha/ Herman Hesse- (Sarı)
6) Sahilde Kafka/ Haruki Murakami- (Gri)
7) Yaşar Kemal/ Yılanı Öldürseler- (Yeşil)
8) Budala/ Dostoyevski- (Yeşil)
9) Suç ve Ceza/ Dostoyevski- (Kırmızı)
10) 1984/ George Orweell- (Gri )
11) Uğultulu Tepeler/ Emily Bronte- (Kırmızı)
12) İnsanın Dört Zindanı/ Ali Şeriati- (Sarı)
13) Bülbülü Öldürmek/ Harper Lee- (Mor)
14) Sardalye Sokağı/ John Steinbeck- (Mavi)
15) Anna Karennina/ Leo Tolstoy- (Kırmızı)
16) Kayıp Zamanın İzinde/ Marcel Proust- (Gri)
17) Çanlar Kimin İçin Çalıyor/ Ernest Hemingway- (Kırmızı)
18) Körleşme/ Elias Canetti - (Mor)
19) Kör Baykuş/ Sâdık Hidayet- (Gri)
20) Uçurtma Avcısı/ Khaled Hosseini- (Mavi)
21) Bin Muhteşem Güneş/ Khaled Hosseini- (Mavi)
22) Deniz Feneri/ Virginia Woolf- (Gri)
23) Küçük Kara Balık/ Samed Behrengi- (Sarı)
24) Bengal Geceleri/ Mircea Eliade- (Sarı)
25) Kürk Mantolu Madonna/ Sabahattin Ali- (Kırmızı)
26) İçimizdeki Şeytan/ Sabahattin Ali- (Kırmızı)
27) On İki Gezici Öykü/ Gabriel Garcia Marquez- (Kırmızı)
28) Kolera Günlerinde Aşk/ Gabriel Garcia Marquez- (Beyaz)
29) Güvercin Gerdanlığı/ İbn Hazm- (Sarı)
30) Dönüşüm/ Kafka- (Mor)
31) Dalgaların Sesi/ Yukio Mişima (Gri)
32) Madame Bovary/ Gustave Flaubert- (Mavi)
33) Antov Çehov'dan Hikâyeler/ Anton Çehov- (Mavi)
34) Moby Dick/ Herman Melville- (Mavi)
35) Teneke Trompet/ Günter Grass- (Beyaz)
36) Ses ve Öfke/ Willian Faulkner- (Gri)
37) Yalnızız/ Peyami Safa- (Kırmızı)
38) Matmazel Noraliya'nın Koltuğu/ Peyami Safa- (Mor)
39) Muheyyelat/ Giritli Aziz Efendi- (Kırmızı)
40) Huzur/ Ahmet Hamdi Tanpınar- (Mavi)
41) Mesnevi/ Mevlâna ( Abdulbâki Gölpınarlı Terc.)- (Sarı)
42) Yabancı/ Albert Camus- (Gri)
43) Tutunamayanlar/ Oğuz Atay- (Mor)
44) Anayurt Oteli/ Yusuf Atılgan- (Mor)
45) Açlık/ Knut Hamsun- (Mavi)
46) Don Kişot/ Cervantes- (Mavi)
47) Guguk Kuşu/ Kan Kesey- (Mor)
48) Mai ve Siyah/ Halit Ziya Uşaklıgil- (Kırmızı)
49) Kuğunun Son Şarkısı/ Beşir Ayvazoğlu- (Sarı)
50) Afrikalı Leo/ Amin Maooluf- (Sarı)
51) Koku/ Patrick Süskind- (Mor)
52) Vadideki Zambak/ Balzac- (Mavi)
53) Günlerin Köpüğü/ Boris Vian- (Mor)
54) Gizler Bahçesi/ Mahmud Şebüsteri- (Sarı)
55) İsmail/ Reha Çamuroğlu- (Sarı)
56) Gün Olur Asra Bedel/ Cengiz Aytmatov- (Sarı)
57) Beyaz Gemi/ Cengiz Aytmatov- (Sarı)
58) Yüzbaşının Kızı/ Aleksandr Puşkin- (Kırmızı)
59) Kara Kitap/ Orhan Pamuk (Mor)
60) Pinokyo/ Carlo Collodi- (Sarı)
*Kitapların yanındaki renklerin ne anlama geldiğini başka bir yazımda uzun uzun izah edeceğim.
Not: Görseller Yasmine Gateau ve Esther Goh'a aittir.