Aslı Tohumcu ile Kutlukhan Kutlu’nun hazırladığı, Doğan Kitap tarafından yayınlanan kolektif kitap “Güçoburlar”da on beş yazardan on beş öykü mutlak güç arzusu üstüne kafa yoruyor.
Zorbalığa, despotluğa varan her erk arzusu bir ülkeyi ele geçirmeyi başaramayabilir ama daha dar yaşam alanlarında boy gösterip aynı şiddette etki gücüne sahip olabilir. İki kişi arasında, ailede, okulda, iş yerinde, hayvanlara ve doğaya karşı bile. Aslı Tohumcu ile Kutlukhan Kutlu’nun hazırladığı, Doğan Kitap tarafından yayınlanan kolektif kitap “Güçoburlar”da on beş yazardan on beş öykü, işte dar geniş bu despotluk, zorbalık, mutlak güç arzusunun rol aldığı alanları türlü biçimlerde ele alıyor. Başkarakter bazen açılma nedeni bilinmeyen ve doldurulamayan bir çukur, bazen bir robot, bazen bir hanın çaycısı, bazen bir çete üyesi bu öykülerde. Bir öyküde bir tiyatro oyuncusu diktatöre kafa tutarken; ebeveyn diktasından kurtulmuş bir grup çocuğun kendi aralarında kurdukları başka bir dikta düzene tanık olunuyor bir başka öyküde. Uğradığı zulümden canına tak etmiş kadınların, ahengini binlerce yıldır kaybetmiş erkek enerjisine başkaldırmasının şiddetini ve sonuçlarını, diyar diyar dolaşıp anlattıklarıyla zehir saçan hafıza bile tahmin edemiyor bir diğerinde. Mekân kimi zaman yer altındaki lağım, kimi zaman öte dünya hatta cehennem olabiliyor.
Kitapta Yekta Kopan, Hakan Bıçakcı, Doğu Yücel, Sevin Okyay, Mine Söğüt, Mehmet Berk Yaltırık, Nermin Yıldırım, Hakan Günday, Samet Kalkan, Tuna Kiremitçi, Tayfun Pirselimoğlu, Aslı Tohumcu, Neslihan Önderoğlu, Sabri Gürses ve Cem Akaş’ın kalemlerinin her biri farklı diktatörler çizip yüzlerini karalıyor. Yine de nedense aynı diktatörmüş gibi bu farklı diktatörler. Büyük olasılıkla karalanmış, karalanası yüzleri yüzünden.
Bu kolektif kitap, okur kitabı eline almazdan önce teması gereği zor bir yolculuk vaat ediyor gibi görünse de hızla ilerliyor. Son sayfada ise, beklediğiniz ve elbette gelen o iç sıkıntısından, kederden daha çok bir umut ile sizi varış yerine ulaştırıyor. Çünkü yazarlar öykülerinde diktatörleri yeniyor, kalemleri ve edebiyatları ile despotluğu dövüyor.
Zaten edebiyat, sanat insanları ile diktatörlerin arası ezeli bozuk olagelmiştir, tabii omurgalı olan sanatçıların, edebiyatçıların. Doğu Yücel mesela öyküsünde doğrudan bu konuyu işliyor ve bir tiyatrocu ile diktatörün mücadelesini anlatıyor. Bir yandan da diktatörle karısı arasındaki ilişkiye de göz atmamızı sağlayarak. Mehmet Berk Yaltırık’ın öyküsü “Güçobur” ise kitaba adını vermiş. Mutlak güç arzusuna ilişkin derleyici toparlayıcı, zihin açıcı bir hikâye. Bu gücü elde etmenin yolu yöntemiyle aşamalarını da doğumdan başlayıp gidebileceği son noktaya değin birkaç sayfada yazıvermiş Yaltırık.
Aslı Tohumcu ile Kutlukhan Kutlu bu diktatör hikâyeleri yolculuğuna çıkarken belli ki kitabı açtıkları P.B. Shelley’nin “Ozymandias” şiirinden de esinlenmişler. Shelley şöyle diyor şiirde (Çev. Kutlukhan Kutlu).
Şu kelimeler var kaidenin üzerinde:
“Ozymandias’tır adım, krallar kralı:
Ey kudret sahibi, eserime bak da titre!”
Başka hiçbir şey kalmamış: Dökük çevresinde
O devasa harabenin, sınırsız, azade,
Issız kumlar uzanıyor, alabildiğine.
Görseller Mr. Blick ve Milana Zadworna'ya aittir.