Amerikalı filozof William Braxton Irvine ile İnsan Nedir? Doğal Tarihimize Bir Bakış kitabı odağında multidisipliner yaklaşımların insanın var oluşuna dair cevapların peşine nasıl düştüğünü konuştuk.
William B. Irvine çağdaş felsefeci kimliği ile “İnsan nedir?” diye sorarken aynı zamanda, kimiz ve neyiz biz, sorularını da yöneltiyor. Evrimsel biyologlara göre homo sapiens, mikrobiyologlara göre bir grup hücre, genetikçilere göre genlerin kontrolünde bir organizma, fizikçilere göre her birinin geçmişi çok eskilere dayanan bir grup atom. William B. Irvine ile bu cevapların hiçbirinin yeterli olmadığı üzerine ve insana dair büyük yapbozun parçaları üzerine konuştuk.
Felsefe ve matematik üzerine okuyorsunuz ve saf felsefe üzerine çalışmalarınızı yürütürken aralarında bilimin de yer aldığı farklı disiplinlerle de ilgilenmeye başlıyorsunuz. Konuşmamıza biyografinizden başlayacak olursak insan her şeyden önce merak eden bir canlıdır diyebilir miyiz?
Evet, diyebiliriz. Son derece meraklı bir insan olma şansına sahibim ve hayatım bu özellik tarafından şekillendi.
“Yaşam felsefesi olarak Stoacılığı benimsediğiniz” bilgisini okudum. Stoacı felsefe tam olarak nedir ve çağımız insanı için tanımın tam karşılığını bulabiliyor mu?
Stoacı felsefe, eski Yunanlılar ve Romalılar tarafından geliştirilen felsefedir. Kesin bir tanımı yoktur. Aynı zamanda önermesel mantık ve psikoloji de dahil olmak üzere birçok bileşene sahiptir. Beni en çok ilgilendiren bu son bileşen.
İnsan nedir gerçekten? Bunu hem insanlığın gelişim süreci açısından genel manada soruyorum hem de bozulan fakat tekrar tekrar yenilenen doğal gelişimi açısından soruyorum.
İnsan sadece homo sapiens türünün bir üyesidir. Bizler temelde, evrimdeki bir tesadüf sonucu diğer hayvanlardan daha yüksek düzeyde düşünmemize olanak sağlayan bir prefrontal korteks geliştirdik. Bu olmasaydı eğer bizler de basit hayvanlarız aslında, daha doğrusu memelileriz. Soy ağacınızda yeterince geriye giderseniz atalarınızın balık olduğunu görürsünüz! Daha da geriye gidersek, bunlar tek hücreli organizmalardı!
Kitabınızı yazmak için sizi masanızın başına oturtan temel sebepler nelerdi?
Biz insanların ve içinde yaşadığımız dünyanın nasıl ortaya çıktığı hakkında daha fazla bilgi edinmek ve öğrendiklerimi ilgilenebilecek herkesle paylaşmak istedim.
Bu kitabınız ülkemizde yayımlanan ilk kitabınız değil ve tüm kitaplarınızı düşündüğünüzde İnsan Nedir? kitabınızın yayımlanan diğer kitaplarınızdan farkının ne olmasını istediniz?
Farklı olmasını istemedim. Sadece nasıl var olduğum hakkında daha fazlasını öğrenmek istedim ve bu arzu yazımı yeni bir yöne yönlendirdi.
Kitabın iki tane yapı taşı bölümü var. Biri hücre düzeyinde kimliğimizin ve diğeri atom düzeyindeki kimliğimizin anlatıldığı bölümler. Bu iki yapının birbirinden farkı ne ve kimliğimizi oluşturma bizi var etmesi adına en baskını hangisi?
Kimliğimiz bir seviyeden diğerine atlamadı; yavaş yavaş geçiş yaptı. Üstelik hücresel ve atomik kimliklerimizi de kaybetmedik: Sonuçta biz insanlar hücrelerden oluşuyoruz, onlar da atomlardan oluşuyor!
“Sağlıklı kalmak istiyorsanız bedeninizi trilyonlarca mikropla paylaşmanız lazım.” İnsan vücudu mikroplarla dolu, zihni parçalı ve karmakarışık, psikolojimiz mutsuzluğa meyilli fakat olağanüstü programlanmışız ve bu programlama sayesinde ayakta durup, yaşamımıza devam ediyoruz, öyle değil mi?
Biz insanlar evrimin bir tesadüfü sonucu varız. Atalarımız mutlu olma yeteneklerine göre değil, hayatta kalma ve üreme yeteneklerine göre “seçildiler”. Biz insanlar onların özelliklerini miras aldık, ancak onlardan kökten farklı bir ortamda yaşıyoruz.
“Ayrıca ağaçlar hakkında bir kitap bu” diyorsunuz. Yani “şeyler” arasındaki ilişkiyi gösteren ağaç diyagramlarından bahsediyorsunuz. Aile ağaçları. Genlerimiz. İnsanın “Hayat Ağacı” milyarlarca yılın sonunda nasıl bir dönüşüm gösterdi, nereden nereye gelindi? Hep olumsuz konuşuluyor bu konuyla ilgili, insan bozuldu deniyor mesela ama belki de insanlık olarak en iyi dönemi yaşıyoruz.
Hayat ağacı, yeni dallara yeni dallar eklenerek dönüştü. Ağaç, uzun bir zincirleme tesadüfi kimyasal etkileşimler sonucunda ortaya çıkan tek hücreli bir organizmadan filizlenmiştir. Bilimsel açıdan bakıldığında burada olmamızın bir nedeni yok; birtakım kazalar ve tesadüfler sonucu duyuyoruz! Yine de hayatımızın anlamlı olması mümkündür, ama ona bu anlamı biz kendimiz vermeliyiz.
Tüm evrenin gelişim ve dönüşüm süreçlerini sıraladıktan sonra; “İnsan bu evrenin bir parçası olduğu için kendini ister istemez şanslı hissediyor.” diyorsunuz. Şunu sormak istiyorum: Pandemi, büyük kapanma, hemen akabinde ekonomik kriz, tekrar başlayan sıcak savaşlar, büyük göçler, artık önüne geçilemeyen iklim krizleri... Hem bilim insanı olmanızdan dolayı hem de bu duruma gelmiş bir evrende yaşayan insan kimliğinizle geleceğe dair umudunuz var mı?
Kendimi ihtiyatlı bir iyimser olarak tanımlayabilirim. Bir noktada türümüzün varlığının sona ereceğine inanıyorum. Başka bir deyişle kaderimiz diğer milyarlarca türün kaderiyle aynı olacak. Ve ironiktir ki zekamız yok oluşumuzu engellemek yerine bunu hızlandırabilir. Bu istihbarat sayesinde binlerce nükleer silah yaratmayı başardık. Umarım kazara ya da kötü insanların eylemleri sonucunda serbest kalmazlar. Zekamız aynı zamanda koronavirüsten çok daha ölümcül olan ve aptal, dikkatsiz veya kötü insanların eylemleri sonucunda “viral hâle gelebilecek” bir virüs yaratmamızı da mümkün kılıyor.