Gümüşlük Akademisi-Arnavutköy Buluşmaları Kasım 2013’de başladı. Buluşmalar diyorum, çünkü bu sözcük, Latife Tekin’in 1995’de kurduğu Gümüşlük Akademisi’ni en iyi özetleyen kavramlardan biri aynı zamanda. Gümüşlük Akademisi uzun yıllardır romandan şiire, fizikten çevreye, resimden sinemaya dek çeşitli buluşmalara ev sahipliği yapıyor.
İstanbul’un son dönemde yepyeni bir enerjiyle dolmaya başlaması, genç ve farklı seslerin yükselmesi, Gümüşlük Akademisi’nin kayıtsız kalamayacağı bir çağrıydı. Ve tıpkı Gümüşlük gibi İstanbul Arnavutköy de insanın kendisiyle, ötekiyle, doğayla, seslerle, sözcüklerle, dünyayla buluşmasında; sezgi, kavrama ve anlama odaklı bir yolculuk için başlama yeri olarak tasarlandı. Üretmek ve üretimi paylaşmak kadar, üretim sürecinin içinde olmanın benzersiz deneyiminin de yaşanacağı bir yer.
Mario Levi’yle roman, Müge İplikçi’yle öykü, küçük İskender’le şiir, Haydar Ergülen’le yazı, Mahir Ünsal Eriş’le dil ve etimoloji, İsmail Gezgin’le arkeoloji, Harun Tekin’le şarkı yazma, Nalan Barbarosoğlu’yla ilk kitap, Maria Ekmekçioğlu ile çikolata, Sema Temizkan ile çorba, Ümit Ünal’la sinema, Türker Armaner’le felsefe, Zeynep Baransel’le modern batı sanatı, İdil Akoğlu’yla reklam yazarlığı, Şenay Ürek’le görsel düşünce ve Sevinç Öktem’le reklam prodüksiyonu atölyelerden bazıları. Yeni dönemlerde yeni atölyeler de eklenecek bunlara. Orhan Alkaya’yla disiplinlerarası tiyatrodan Bağış Erten’le spor yazarlığı ve Simla Sunay’la çocuk ve mimarlık atölyelerine dek yeni ve farklı atölyeler olacak. Bu arada atölye çalışması gerçekleştirmek isteyenler de bizimle iletişim kurabilirler. Şu anda 3 günlük çalışmalardan 12 haftaya dek uzanan atölyeler var. Ocak ortasında başlayan yeni
döneme ilgi daha fazla.
Arnavutköy’deki mahalle duygusu, Gümüşlük Akademisi’nin de adeta Gümüşlük Evi gibi konumlanmasına yol açtı. O yüzden buluşma diyoruz, katılımcıları da evimizde ağırlıyoruz, sohbet ediyoruz, bildiklerimizi birbirimize aktarıyoruz, klasik öğrenen-öğretici kalıbından farklı bir anlayışı benimsediğimiz için, buluşma zamanlarını da özlüyoruz. Zaten Arnavutköy’deki evimiz de eski ahşap bir yapı. Görünüşü kadar duygusu da sıcacık, orada konuşulan, paylaşılan sözcükler, sesler de kuşkusuz bu sıcaklıktan payını alıyor.
Ben Gümüşlük Akademisi-Arnavutköy’de atölyeler ve programlarla ilgilenirken, yeni açılacak atölyeleri belirlerken, bir de “yazı alıştırmaları” atölyesini yürütüyorum. Öncelikle ve özellikle ‘yazı duygusu’nu konuşuyoruz, yazmanın gerekliliği ve kaçınılmazlığına olan inancımızı bir kez daha paylaşıyoruz. Yazıyoruz susuyoruz, yazıyoruz bakıyoruz, yazıyoruz görüyoruz, yazıyoruz söylüyoruz, yazıyoruz anlatıyoruz, yazıyoruz okuyoruz, yazıyoruz yazıyoruz. Dediğim gibi ‘alıştırma’ yapıyoruz. Ben şiirlerimi, yazılarımı da böyle yazıyorum zaten, bir alıştırma olarak. O nedenle de yazmak, gerekli ve alıştırma yapmak kaçınılmaz diye düşünüyorum. Yazmayı da bir sevme biçimi, merhamet olarak anladığım ve öyle de yazmaya çalıştığım için, katılan arkadaşlarla da bu minvalde çalışmalar yapıyoruz. Ezcümle, yazmak için sözcükler kadar boşluklar ve konuşmak kadar susmak da şart. Yani tek şartımız bu!
http://www.gumuslukakademisi.org/Activities.aspx?id=42#.UtZ3gPs63m4