Yazarın tümceleri gidiyor geliyor sağa dönüyor yukarıdan iniyor soldan çıkıyor enlemesine uzanıyor boyuna kısalıyor, metin suya dökülen mürekkep gibi okurluk dimağımızın içine hızlıca ama usul usul yayılıyor. Evet, ezberimiz bozuluyor.
Ona çevresi, toplum, hatta kitabın yazarı bile “haydut” diyebilir. Olabildiğince alabildiğine gelişine yaşamak haydutluksa herkese tavsiye edilebilir oysa bu haydutluk. Rober Walser’in meşhur “Haydut”u Can Yayınları’ndan çıktı geldi, soframıza, masamıza, bahçemize ya da neresiyse artık o an müsait olan, yaşamınızın en sık konumlandığı mekân, oraya kuruldu. Ama telaş etmeye gerek yok, sonsuza dek değil, geçici bir süre için sadece. Siz, Walser’in uğraştırıcı ama lezzetli dilini derdini özümsemekle meşgul olurken, bakın anlamakla demiyorum, özümsemekle meşgul olurken, Haydut çoktan yola çıkmış olacak yoluna çıkacak başka deneyimler yeni akışlar için. Ki yaşamın akışıdır bunlar. Ancak bu akış lineer değil “Haydut”ta. Yazarın tümceleri gidiyor geliyor sağa dönüyor yukarıdan iniyor soldan çıkıyor enlemesine uzanıyor boyuna kısalıyor, metin suya dökülen mürekkep gibi okurluk dimağımızın içine hızlıca ama usul usul yayılıyor. Evet, ezberimiz bozuluyor. Ezberinin bozulmasına alışkın okur için bile büyük olasılıkla bu böyle.
Hızlı hızlı koşan, öykü bütünlüğü vb. içerik derdi olmayan, sözünü ettiği birçok konuya yeniden döneceğini söyleyip dönmeyen, birçoğuna da yalnızca değinen yazara sonuna kadar eşlik etmek için bu niyetinizde kararlı olmanızı salık veririm. Anlamaktan çok onu işitip dinlemek, sonra da bu işittiklerinizi size yarar hale getirmesi için varlığınıza teslim etmenizi. Çünkü sizi bekleyen, bünyenizde dönüşümlere neden olabilecek bir süreç. Ama arada yazarın ve Haydut’un gerisinde kalmak pahasına durduğunuz zamanlar olacak; altı çizilecek onlarca cümle sizi durduracak, oyalayacak; onlarca metinlerarası ve disiplinlerarası gönderme yan yollara sapmanıza sebep olacak. Bazen kitaplar, tablolar anımsayacak ya da bazen bazı edebiyat ve sanat eserlerini ilk kez fark edip bilecek; yazarın biyografik hikâyesinden isimler anılar öğreneceksiniz. Ya da şu alıntıdaki gibi, gündelik hayatın minik tuhaf sırlarına tanık olacaksınız. Bu tanıklığı ise belki sevecek belki de sevmeyeceksiniz.
“Evyenin yanındaki bir fincanın içinde, dul kadının kahve içerken kullanmış olduğu o minik kaşık hülyalara dalmış bir halde istirahat ediyordu. ‘Dul kadın bu minik kaşığı ağzına soktu. Onun ağzı bir resim kadar güzel. Geri kalan hiçbir yeri, kesinlikle ağzının yüzde biri kadar bile güzel değil ve şimdi bu minik kaşığı adeta öperek, ondaki bu güzelliğe saygılarımı sunmakta nasıl tereddüt edebilirim ki?’ Edebî yorumları bu minvalde seyrediyordu. Orada adeta zekâ dolu bir denemeyi seslendiriyor ve tabii ki bundan zevk duyuyordu.”
Hermann Hesse, Walter Benjamin, Virginia Woolf gibi birçok yazarı etkileyen İsviçreli yazar Robert Walser’in “Haydut”u bugün modern edebiyatın önemli kilometre taşlarından biri olarak görülüyor. Yazarın ölümünden çok sonra, “mikrogram” denilen bir yöntemle yazdığı takvim sayfalarından, küçük kâğıt parçalarından derlenip toplanan ve deşifresi yapılan bu kitap için uzun yıllar ve çok emek verilmiş.
Haydut – Robert Walser – Çev. Cemal Ener – Can Yayınları
Görseller: Mina Fathalla'nın bir projesine aittir.