Yazar ve illüstratör Mark Janssen ile Türkçede yayımlanan son kitabı Hayalperest vesilesiyle İstanbul’da bir araya gelerek resimli kitaplar ve üretim süreci üzerine konuştuk.
Yetenekli bir illüstratör olarak bir resimli kitabın başarısının nereden geldiğine inanıyorsunuz?
Resimli kitabın başarısı birden çok unsura bağlıdır. Bana kalırsa bunlardan en önemlisi fikir yani konsepttir. Bu, resimli kitap yaratıcısının anlatma gereği duyduğu ve kitabın okurunu nasıl heyecanlandıracağını bildiği şeydir. Her resimli kitabın hikâyesi, tatmin edici bir sonla tamamlanmalıdır; okur doygunluk hissiyle kitabı kapatmalıdır. Tüm resimli kitaplarımda sona odaklı çalışırım; içlerinde muhtemelen zor bulunan ve umut ediyorum ki son derece orijinal olan bu unsur var. Başarıya ulaşmalarının sebebi de bu. Bence illüstrasyonların kalitesi ikinci unsur! Vasat yahut kötü konsepte sahip bir kitap hiçbir zaman büyük bir başarı yakalayamayacaktır.
Yarattığınız her bir kitaptaki renk paletini nasıl belirliyorsunuz?
Türettiğim her yeni hikâyeyle farklı bir duyguya kapılıyorum, her hikâyenin farklı bir havası var. Bu da beraberinde başka renkler getiriyor. Ancak bunun yanı sıra ben daima yenilik peşindeyim, her zaman farklı bir şeyler yansıtmaya çabalarım. Okurlar için olduğu kadar kendim için de. Bu, bir kitap üzerinde çalışırken kendimi mutlu etme biçimim. Aynı şeyi ikinci kez yaparsam sıkılır ve elimden gelenin en iyisi olmam için gereken enerjiyi kaybederim. Kendi işime karşı bir tür tutku duymalıyım! Sanki yeni bir arkadaşla ilk kez kahve içiyormuşum gibi; “Bana kim olduğundan bahset, seni merak ediyorum!” Ardından yeni renk paletleri beliriverir! Kulağa komik gelebilir ama daha önce yaptığım resimli kitaplara bir göz atarım; yeni kitap, son yayımladığım kitaptan farklı görünmelidir yoksa insanların kafası karışır ve öncekine çok benzerse yeni kitabı almazlar. Yani daima önceki kitabımdakinden büsbütün farklı bir açı gözetirim.
Resimlerken en zorlandığınız kitabınız hangisiydi?
İş miktarı sebebiyle beni zorlayan iki resimli kitap var. Dinosaurs Don't Exist (Dinozorlar Yoktur) Türkiye’de yayımlanmamış bir kitap, bu sebeple biraz açıklasam iyi olacak; katlanır sayfaları olan, hayli büyük bir resimli kitap. Her sayfada büyük dinozorların uyuduğu bir manzara görüyorsunuz. İki ana karakter var, iki erkek kardeş. Kardeşler bu manzara boyunca yürüyorlar; küçük kardeş burada dinozorları görürken ağabeyi göremiyor. Yazdığımın biraz daha ötesini düşünecek olursak, bu ikisi Kalp ve Mantık’ı karakterize ediyor diyebiliriz. Okur, katlanır sayfaların olduğu büyük resme hâkim ve böylece iki kardeşin tartışmalarında kimin haklı olduğunu biliyor. Bu manzaraları fazlasıyla yoğun bir şekilde resmetmek çok zaman aldı. Diğeri ise en son kitabım: Home (Yuva). Çok kelimeli koca bir hikâyeyle başladım; dünyamızın ne kadar güzel olduğu ancak aynı zamanda ikilik barındırdığı hakkında. İyilik ve kötülük, güneş ve ay, kış ve yaz, yin ve yang mevcut. Su, susuzluğumuzu giderir fakat ayrıca nefesimizi de kesebilir. Kızın bunu uzaylıya açıklamasını istedim. “Dünya güzeldir ancak dikkatli ol, kötü tarafları da vardır…” Bu konudaki tüm fikirlerime rağmen bunu yavaş yavaş yazmaya başladım. Özgün Hollandaca baskıda metnin ortadan kalktığı ana dek…
Belki her kitabınızı eşit derecede seviyorsunuzdur ancak dürüst olmanız gerekirse, yarattığınız resimli kitaplardan hangisi favoriniz?
Hayır! Seçim yapmayı reddediyorum. Her kitap benim bir parçam. Bir parçamın diğerinden daha önemli olduğunu nasıl düşünebilirim? Bir tanesi bile eksilmemeli yoksa dengedeki bütün ortadan kalkar. Bazı kitaplardan daha iyi sonuçlar aldığım doğru. Demek istediğim, şu açıdan: daha çok sattılar ya da daha çok dikkat çektiler yahut pek çok insana dokundular veya dokunmadılar. Ancak bu daima sonradan gerçekleşen bir şey, olup biten benim kontrolüm dışında. Yani hepsi benim için eşit derecede değerli ama bazı başlıklardan örnek vermek gerekirse, Ada birçok farklı dilde (21) yayımlandı ve bu elbette çok mutluluk verici. Hayalperest pek çok insana dokundu çünkü okurlar hikâyede çok şey fark etti. Ayrıca Dur! Canavar! kitabının Türkiye’de nasıl karşılanacağını merak ediyorum.
Sadece resimlediğiniz kitaplar arasından birinin yazarı olmak istediğiniz oldu mu hiç?
Evet, çocuk kitaplarında güzel ve uzun hikâyeler yazan yazarlardan farklı bir yazarım. Tesadüftür ki Çözüm Bakanlığı Türkiye’de yayımlandı; bu serinin illüstrasyonları bana, hikâyesi Sanne Rooseboom’a ait. Bu seri Hollanda’da büyük başarı elde etti ve metni de bir harika. Yazarla yer değiştirmek isterdim!
Sıradan Bir Gün ve Hayalperest’te gördüğümüz üzere, hayal gücü ve yaratıcılık kitaplarınızda yerini sağlama almış iki güçlü kavram. Ana temaları nasıl belirliyorsunuz? Sırada hangi kitap var?
Yeni bir tema araştırırken yaptığım seçimler şu şekilde: Uluslararası örnek teşkil eden temalar olmalı, böylece bu temalar dünyanın her yerinden çocuklara dokunabilir. Arkadaşlık, hayal gücü, yas, canavarlar, dünyanın güzelliği ve daha birçoğu… Buna ek olarak, bunlar çoğunlukla o an benim hayatımda da önem taşıyan veya daha çok ilgimi çeken temalar. Ayrıca resimli kitapların bir kısmı rastlantısal bir olayın veya günlük yaşam deneyiminin sonucu olarak ortaya çıkar; bunlar araştırılıp bulunmuş konular değil, daha ziyade başıma gelenler. Dur! Canavar! da bunlardan biri ve aslında Ada da!.. Bir belgeselde Kuzey Kutbu’nda süzülen buzdağlarını gördüm; su yüzeyinde bir tepe ve suyun altında koca bir dağ. Suyun üstünde görünen bir dünya olduğu ve altındaki görünmeyen dünyanın nefes kesici olduğu fikri belirdi aklımda. Bunu yansıtacak ideal hayvan olarak aklıma kaplumbağa geldi. Bir sonraki resimli kitabın hâlâ icat edilmesi gerek. Bir fikrim var ancak bunu paylaşmak için henüz çok erken. Belki fikrim değişecek. Şimdilik, bu fikirden neler filizleneceğini görmek için bunun üzerinde biraz vakit geçireceğim. Sanırım hepimize tanıdık gelen belli bir duygu hakkında olacak. Daha fazlasını açık etmeyeceğim!
Bir sessiz kitap ya da bir resimli kitap yaratmak arasında kalsanız hangisini seçerdiniz?
Evet, bu benim için karmaşık bir duygu. Sessiz kitabın gücünün gayet farkındayım, ayrıca bir hikâyeyi sadece resimlerle anlatmak çok zevkli. Ancak aynı zamanda öz (ama asla kolay değil!) bir resimli kitap metni yazmaktan da büyük keyif alıyorum. Hayalperest ve Always Nearby (Daima Yakınımda) ile güzel kitaplar yaratan fazlaca dokunaklı ve detaylı hikâyeler yazma fırsatım oldu. Ve bu kitaplar, içlerinden metnini çıkarsak başarılı olmazdı. Dolayısıyla şu şekilde bir seçim yapmak isterim: Bir sessiz kitabın ardından (metni olan) bir resimli kitap yazmak. Çeşitlilik adına, yenilik adına!
Bir başkasının metnini resimlemenin zorlayıcı tarafı nedir?
Metni her daim illüstrasyonlarla desteklemekten yana olduğumu ve hikâyenin benim için uygun olması gerektiğini göz önünde bulundurursak, bazen bir çizer olarak daha az rahat hissettiğim şeyler çizmek zorunda kalabiliyorum. Mekânları çizmeyi sevmem: Yatak odası, banyo, oturma odası, sınıf… Hatta nefret ederim. Benim yarattığım hikâyelerde olay daima dışarıda gerçekleşir. Şimdi sebebini anlamışsınızdır.
Türkiye seyahatinizin en iyi kısmı neydi? İstanbul’u tanımlayacak olsanız, nasıl yapardınız?
İstanbul’da geçirdiğim günlerden çok keyif aldım. Okurlarla iletişim kurmayı, yetişkinlere mesleğimi ve hatta bir yaşam biçimi olarak seçtiğim yazın ve sanat yaratımını anlatmak hoşuma gidiyor. Tutkumu Türk yazar ve illüstratörlerle paylaşmayı sevdim. Türkiye’de, tüm artıları ve eksileriyle, nasıl çocuk kitabı ve resimli kitap yapıldığını öğrenmek çok ilginçti. Anladım ki hepimiz eşitiz ve ülkelerimize uygun biçimlerde hikâyeler yaratıp anlatmayı canı gönülden istiyoruz. Ve bunu nasıl yaptığımızı anlatıp dinlemek çok güzeldi. Dolayısıyla yetişkinlere mesleğimden bahsetmek, röportajlar yapmak ve ardından kitaplarımı tanıyan çocuklarla buluşmak çok hoştu. Şehir elbette güzel ve inanılmaz büyük. Hollanda’da İstanbul benzeri bir şehrimiz yok; neredeyse tüm Hollandalılar hep birlikte İstanbul’a sığabilir. Kültürü tanıdığımı fark ettim, Avrupa kültürünü ancak diğer yandan, şehrin Asya’yla sınırı var; bu çok ilginç çünkü şehrin kendisine ve insanlarına benzersiz bir özellik yüklüyor. Yeniden gelmek isterim!
Türk okurlarınla ilgili izlenimlerin nelerdi?
Onları seviyorum ve onlarla tekrar bir araya gelmek istiyorum.