Kim sevgisini gökteki Aydede’yle sunmak istemez ki annesine? Ancak sevme yetisinin biçimleri de yeryüzündeki tüm kalpler kadar biricik ve özel olduğuna göre, Memo’nun annesine olan sevgisi ve Aydede’ye olan hayranlığı da elbette bir tane. Ufak tefek bir oğlancık daha Memo. Binaların dip dibe olduğu, elektrik tellerinin ve televizyon antenlerinin hâlâ çatılarda dolaştığı, çiçeğin çimenin, tırmanıp dalına oturulacak ağacın olduğu bir dünyada yaşıyor. Memo küçücük ama onun sevgi dolu bir kalbi var ki annesi kadar kocaman. Bir gün Memo o koca kalbinin üstüne oturmuş, için için annesini nasıl mutlu edeceğini düşünürken ona vereceği en uygun hediyeyi buluyor!
“Değil mi ki herkesin annesi bir tane,
gökteki ay tam ona göre bir hediye!”
Memo, Ay’a tırmanmak için önce babasından yardım istiyor, onun omuzlarına çıkıyor ama Ay çok uzakta kalıyor. Sonra komşularından ve daha sonra diğer tüm tanıdıklarından yardım alıyor ama boşuna, Ay hâlâ çok uzakta. Sonra tanımadıkları da yardıma geliyor ama ona yardım edenlere de Ay’dan bir parça vereceğine söz verdiği için Memo’yu bir endişe sarıyor: Ya annesine kalmazsa? Üzülen, sıkılan, hatta biraz da öfkelenen Memo, bir merdiven ya da belki sağlam bir olta bulmak için yollara düşüyor. Az gidiyor uz gidiyor, dere tepe düz gidiyor. Bir bakmış dünyayı dolaşmış da gene evine varmış. Tanıdığı tanımadığı herkes toplanmış onu bekliyor. Böylece, “Herkese Ay’dan bir parça vermeli” diyerek omuzdan omuza tırmanmaya başlayan Memo, hem dünya kadar insan olduğundan hem de galiba boyu bir parmak uzamış olduğu için sonunda Ay’a ulaşıyor. Ay’a varan Memo bilseniz ne çok şaşırıyor, çünkü görüyor ki Ay koskocaman! Ona yardım edenlerle, herkesle paylaşacak kadar hem de. Herkese birer parça ay verip en güzel ayçöreğini de annesine hediye ediyor. Bundan böyle de değmeyin keyfine.
“Memo ve Ay” anne sevgisi ve aydede hayranlığının yanı sıra bu sevgi ve hayranlık ile iteklenip çok işler beceren “azimli” bir çocuğun hikâyesi aslında. Hayal kurmanın, arzu etmenin, kararlılığın ve paylaşmanın. Çocukları hayalgücü geniş, ilerlemeye açık, adım atmaktan çekinmeyen bireyler; imeceyi bilen, toplum olma bilinci gelişmiş bir insan olmaya özendireceği gibi büyüyünce uzay bilimleri okumaya da yönlendirebilir.
Mavibulut ‘İlk Öyküler Dizisi’nden çıkan kitap için işaret edilen okul öncesi yaş grubu birçok yetişkin okur için pek dikkate alınmayacaktır. Çizer Célia Chauffrey resimleriyle Memo’ya sevimli, renkli, şen bir evren kurmuş. Çizgilenip resimlenen her nesne sanki sayfalarda kendine özgü bir karakter yüklenmiş. Kiremit rengi şapkalı, kapaklı dense yeridir çünkü her biri dizi dizi süt şişesi gibi sevimli, gri binalar örneğin. Chauffrey hem çizgi-renk hem de ışık-gölge ikilisini zevkle kullanarak dip dibe duran, elektrik telleri ve televizyon antenleriyle sarılmış o gri apartmanları nasıl da evleştirip hikâyenin önemli bir karakteri durumuna getirmiş. Memo’nun az gidip uz gittiği dere tepe düz gittiği, saatlerin saatleri, günlerin günleri kovaladığı yolculuğuyla tam bir ayda dolaştığı dünya ise bir başka karakter. Öyküde hiç adı geçmeyen ama uzun boynuyla Memo’ya yardıma gelen zürafa ise daha bir başka. Sonra Memo’nun boyundan daha uzun çiçekler, çimenler var; ona arkadaşlık eden bisikleti ve dalına çıkıp oturduğu ağaç… Çocuklar için olduğu kadar, özellikle büyük boy resimli kitap meraklısı yetişkinler için bir görsel şölen sunuyor Memo ve Ay. Elbette, Aydede hayranlarının kitaplık raflarında da kendine özel bir yer bulacaktır.
Kaynak: İyi Kitap Dergisi, Kasım 2011, Sayı 33