Afşin Kum ile ilgiyle okunan ve platformlarda diziye uyarlanan Sıcak Kafa ve Kübra adlı romanlarından sonra kaleme aldığı ilk öykü kitabı Kırk Üçteki Korkunç Traktör Yağmuru üzerine konuştuk.
Afşin Kum’un ilk romanı Sıcak Kafa “akıl, dil, uygarlık, hayatın doğası ve boşlukta anlam arayışımız üzerine çarpıcı bir düşünce deneyi” olarak müjdelenmişti, devamında Netflix uyarlamasıyla geniş bir izleyici ve okur kitlesine ulaştı. İkinci romanı Kübra içinse “insana ve makineye, akla ve vicdana, inanca ve iktidara dair keskin ve hızlı bir macera” deniyordu, yine dijital platforma uyarlanacağı bilgisi de geçtiğimiz günlerde duyuruldu. İki romanının ardından Kum bu kez on dokuz öyküden oluşan Kırk Üçteki Korkunç Traktör Yağmuru ile karşımızda. Yazar ile yeni kitabını konuştuk, bir de sürpriz, Adil Sadak ve Soner Doğanca ile kurduğu prog-rock grubu Kaplumbaz’ın ilk albümü Zamanlama Manidar yakında çevrim içi platformlarda olacak!
Önce Sıcak Kafa, ardından Kübra adlı romanlarınızla okurlarla buluştunuz. Şimdi karşımızda öykü kitabınız var. Öyküler ne kadar zamanda bir araya geldi, ne kadar sürelik bir çalışmanın ürünü Kırk Üçteki Korkunç Traktör Yağmuru?
Aşağı yukarı 2010'dan beridir yazdığım öyküleri bir kitapta toplama düşüncem vardı. Bunun zamanının geldiği fikri, kitaba adını veren öyküyle birlikte gelişti. Kırk Üçteki Korkunç Traktör Yağmuru, yapısı itibarıyla bir romandan ziyade uzun öykü ya da kısa novella olacağını hemen belli etti. Böylece adını bu öyküden alan ve diğer öykülerimi de içeren bir kitap fikri ortaya çıktı. Kitapta, “43KTY” dışında da yepyeni öyküler var. Bunların yanı sıra, önceki bir hâlleri dergilerde, derlemelerde veya çevrim içi yayınlarda yayımlanmış öyküler de var. Ama tüm öyküleri “yeniden yazma” diyebileceğim kadar detaylı bir gözden geçirme sürecine tâbi tuttum. Sonuçta tümüyle yeni veya yeniden yazılmış öykülerden oluşan bir kitap çıktı ortaya.
Her iki romanınız da dijital platformlarda karşılık buldu. Sıcak Kafa, Netflix'te yayımlandı, Kübra'nın çalışmaları sürüyor. Bu ilgi sizi şaşırttı mı?
Açıkçası sinemacılardan bir ilgi bekliyordum ama benim beklediğimden çok daha hızlı gelişti. İlgi beklememin bir nedeni, her iki kitabın da tek cümleyle özetlenebilecek özgün ve güçlü birer fikir üzerine kurulmuş olması. Günümüzün görsel içerik bolluğunda, bu tarz fikirler özellikle aranıyor. Yani kitaplarım bir şekilde zamanın ruhuna uyuyor denebilir. Bir başka neden de sanırım benim üslubumla alakalı. Sinema eğitimi gördüm, yıllar boyu sektörün içinde olmasam da kenarında bulundum, uyanık olduğum zamanın kayda değer bir kısmı film izleyerek geçti. Dolayısıyla yazdıklarım, hayatın gerçekliğinden olduğu kadar film gerçekliğinden de besleniyor. Bu da sinemacıların dikkatini çekmesini sağlıyor diye tahmin ediyorum.
Öykülerinizde yine bilimkurgu ve fantastik öğelerin ağırlıklı olduğunu görüyoruz. İyi bir bilimkurgu okuru musunuz? İlham kaynaklarınız, beslendiğiniz yazarlar kimlerdir?
Kitapta spekülatif dediğimiz türlerdeki öykülerle, bildiğimiz dünyada geçen öyküler aşağı yukarı yarı yarıya. Aslında bunun sınırını çizmek de çok kolay değil, hemen hemen her öyküde oyuncul bir taraf var. Bu, baştan verilmiş bir karar değildi. Yani ben bilimkurgu yazarı olayım diyerek yola çıkmadım. Çok tutkulu bir bilimkurgu okuru da sayılmam. Okuduklarım arasında bilimkurgunun payı, ortalama bir okurdan belki biraz daha fazladır. Saf bilimkurgu edebiyatından ziyade, Borges, Cortazar, Perec, Vonnegut gibi edebiyatla oyunu buluşturan yazarlarla bir gönül ortaklığımız olabilir.
Öykü ile roman üretme deneyiminizi merak ediyorum. İki türü çalışırken nasıl bir yöntem izlediniz, öykülerde romana dönüşebilecek fikirleri elediniz mi?
Benim için bambaşka iki süreç. Aklıma bir fikir geldiğinde, ilk andan itibaren bunun bir öykü mü, roman mı olacağını bilirim. Bir öyküyü yazmaya başlamadan önce, genelde kelimesi kelimesine kafamda yazarım. Kağıda (daha doğrusu bilgisayara) geçirme kısmı çok hızlı olur. Romanlarda ise böyle bir şey mümkün değil tabii. Romanla öyküyü, uzunluk dışında neyin ayırdığı çokça tartışılır. Benim için roman, olay örgüsüyle bir tamamlanmışlık hissi vermeli. Kötülerin cezasını bulması gibi bir şeyden bahsetmiyorum, ama bütün hikâyeyi finale bağlayan bir son cümlesi olmalı. Öykü ise bu konuda daha serbest, bir hayatın içinden geçip gidebilirsiniz. Dönüp arkanıza bakmanız gerekmez. O yüzden imkânları romana göre çok daha geniş. Özellikle üslup konusunda çok daha serbest, deneysel olma şansı veriyor. Roman ise kendi ihtiyacı olan üslubu dayatıyor bir miktar.
Çok bilinmese de müzisyen kimliğiniz olduğunu da biliyorum. Üretimlerinizde müzik sizi nasıl besliyor?
Müzik ilgimin ve merakımın yazdıklarıma nasıl yansıdığı konusunda pek bir fikrim yok. Yazıda ritim duygusunu çok önemsiyorum. Hikâye de hayat gibi, inişli çıkışlı, dalgalanan bir ritimde akmalı. Bunun belki müzik tutkusuyla bir bağlantısı olabilir. Elbette yeri geldiğinde müzikten bahsetmeyi de seviyorum. Yeni kitapta müzik tutkusunun başrolde olduğu, "Müziğe Küçük Bir Ara" adında bir öykü de var.
Öykü kitabınız Sıcak Kafa ve Kübra'nın izini ne kadar takip ediyor? Romanlarınızı okuyanlar öykülerde izlerini bulabilecek mi, ipuçları verir misiniz?
Kırk Üçteki Korkunç Traktör Yağmuru, benim bir yazar olarak, üslup ve anlatım açısından geldiğim son noktayı temsil ediyor. Romanlar kendi üsluplarını dayatıyorlar bir yere kadar, öykülerde ise belli bir ortak ruh hâli olsa da, konu ve tür olarak çeşitlilik var. Bu da, romanlarda yetkinleştirmeye çalıştığım sade ve incelikli üslubu bir kademe daha ileri taşıma şansı veriyor. Yani kısacası, okuyucular öykülerde, sadece romanların izini değil çok daha fazlasını bulacaklar.
Son soru, bugünlerde elinizde ne var, ne üzerinde çalışıyorsunuz?
Bugünlerde, Adil Sadak ve Soner Doğanca ile kurduğumuz prog-rock grubumuz Kaplumbaz'ın ilk albümü Zamanlama Manidar üzerine çalışıyoruz. Kayıtlar tamamlandı, miks devam ediyor. Sanırım birkaç ay içinde raflarda olmasa da çevrim içi platformlarda yerini alır. Onun dışında, üçüncü romanıma çalışıyorum. Henüz başlarındayım. Sıcak Kafa ve Kübra'daki temaları takip eden bir roman olacağını söyleyebilirim. Daha fazla bilgi vermek için erken.