04 AĞUSTOS, PERŞEMBE, 2022

İktidarını Sürdürebilmek İçin Neleri Göze Alırsın?

Kitaplarıyla “yozlaşmış polislerden, kurnaz dolandırıcılardan ve psikopat katillerden oluşan bir ordu” yaratan Amerikalı yazar Jim Thompson’ın demokrasinin hileli bir oyuna nasıl da kolay çevrilebileceğini gösterdiği romanı Nüfus 1280 üzerine bir yazı.

İktidarını Sürdürebilmek İçin Neleri Göze Alırsın?

27 Eylül 1906’da doğan Amerikalı yazar Jim Thompson, kaleme kâğıda erken yaşlarda sarılır. Ancak okulla arası pek iyi değildir. Orta sınıf bir otelde kat görevlisi olarak çalışmaya da bu yüzden başlar. Böyle bir işi tercih etmesinin en önemli sebebiyse dolgun parasıdır şüphesiz. Tabii kastettiğim şey maaşı değil. Thompson kat görevlisi olduğundan müşterilerle çok içli dışlıdır ve onlara uyuşturucu, kaçak içki gibi şeyler temin ettiği için küçük yaşlarda hayal bile edemeyeceği paralar kazanır.

İlerleyen yıllarda otelden ayrılmak zorunda kalır ve bir petrol şirketinde saha işçisi olarak çalışmaya başlar. Önce sendikaya, sonra komünist partiye katılması da bu vesileyle olur. İşten fırsat buldukça okuluna devam eder, üniversiteye bile yazılır, ama onu da çok geçmeden bırakır.

Thompson bu yıllarda yazıyla daha profesyonelce ilgilenmeye çalışır. Suç hikâyelerine olan meyliyse yaşadığı hayattan ileri gelir. İlk başlarda gazetelerde okuduğu cinayet haberlerinden çeşitli öyküler yazar. Bunları da çeşitli dergilere satmaya başlar. Daha sonra iş roman yazmaya kadar gelir.

İlk romanı Now and on Earth, 1942’te yayımlansa da esas ses getiren romanı İçimdeki Katil’dir (1952). Bu süreçten sonra suç edebiyatında önemli bir yer edinen Thompson art arda roman yazmaya başlar, ancak komünist olduğundan McCarthy Dönemi’nde kara listeye alınır ve romanlarını büyük güçlükler çekerek bastırır.

​Romancılığının yanında senaristlik de yapar Thompson. Hatta Kubrick’in başucu filmlerinden Paths of Glory’nin (1957) senaryosunu Calder Willingham’la beraber kaleme alır. Sam Peckinpah’ın yönetmenliğini üstlendiği The Getaway de (1972) Thompson’ın romanından uyarlanır. Bunun gibi pek çok kitabı beyazperdeye uyarlanan Thompson’ın bir diğer dikkat çekici uyarlaması da Fransızların üstlendiği Série Noire (1979) adlı filmdir. A Hell of a Woman romanından (1954) uyarlanan filmi değerli kılan nedenlerin başında da senaryoyu Georges Perec’in yazması gelir.

Jim Thompson

Corey: Bir Manipülasyon Dehası

Thompson’ın Türkçeyle ilk tanışması 1969 yılında olur. Erdem Katırcıoğlu’nun çevirdiği, Bütün Kitabevi’nin yayımladığı bu kitap Kan İzleri Örttü adını taşır. Geçtiğimiz günlerdeyse Thompson’ın kitapları İthaki Yayınları’nın “Gölge” serisiyle yeniden basılmaya başlandı. Mert Doğruer çevirisiyle önce İçimdeki Katil, geçtiğimiz günlerde de Nüfus 1280 raflardaki yerini aldı.

İçimdeki Katil gibi Nüfus 1280 de bir kasaba şerifinin hikâyesini anlatır, ama Nüfus 1280’deki Şerif Nick Corey, karakteri ve dünyaya bakışıyla diğerinden farklı bir yerde durur. Pottsville adındaki kurgusal kasabanın şerifi olan Corey hiçbir şey yapmamasıyla meşhurdur. Var olanı korumak ve sürdürmekten başka bir kaygısı yoktur. Bunu bilen kasabalı da Corey’i pek umursamaz, hatta onu küçük düşürüp dalga konusu hâline getirir. Başta eşi olmak üzere kimseden saygı görmeyen Corey’in birçok kadınla da ilişkisi vardır, ancak onun tek düşündüğü şey para ve kişisel çıkarlarıdır. Kabaca özetlemek gerekirse Corey tam bir pisliktir.

Corey’in komşu kasaba şerifi Ken’i ziyaret etmek için hazırlanmasıyla başlar roman. Pottsville genelevindeki iki pezevengin kendisiyle herkesin ortasında dalga geçmesine yönelik bir çözüm aramaya giden Corey, her zamanki pasifliğini takınarak Ken’le yardımcısı Buck’a konuyla ilgili fikirlerini sorar. Onlar da kendisini ezdirmemesi gerektiğini, gerekirse silahını kullanması gerektiğini söylerler. Corey dönüp Pottsville’e geldiğinde iki pezevengi öldürür, ama kimseye bundan bahsetmez. Hatta başının belaya gireceğini düşünerek onu durdurmaya gelen Ken’e bile aksini söyler. Daha sonra Ken’i öyle bir ruh hâline sokar ve herkesi buna şahit yapar ki, cinayetler Ken’in üzerine kalır. Sonra da başından beri her şeyin bu cinayetten kurtulmak için bir numara olduğunu anlarız.

​Bu ve benzeri bütün olaylarda Corey hep aynı taktiği uygular. Alabildiğine saf ve salak görünerek kendini insanların önünde suçsuz gösterir, hemen sonraysa gereğini yapıp işten kolayca sıyrılır. Corey’i farklı kılan esas şey budur; hiç kimsenin ciddiye almadığı, beceriksiz olarak gördüğü bu adam aslında kötülüğün ta kendisidir.

Bir Antikahraman Romanı

Kitabın ve Corey’in ana çatışması ise yaklaşmakta olan seçimlerdir. Corey şerifliği, insanları oldukları gibi bırakmak, kimseye karışmamak, bu sırada da rüşvetini alıp keyfine bakmak olarak görür. Kasabalının sarhoşluktan, kavgadan, rüşvetten, kumardan hoşlandıklarını düşünür. Yeniden seçilebilmesinin yolunun da bu gibi “küçük” suçlara izin vermekten geçtiğine inanır.

Ancak bu sefer bir rakibi vardır. Corey’in tam tersi bir karaktere sahip, erdemli, kurallı ve gerçekten topluma hizmet etmeyi kafasına koymuş olan Sam Gaddis her ne kadar dişli bir rakip olarak görülse de Corey onun da hakkından dedikoduyla gelir. Gaddis’in ne denli aşağılık biri olduğu yönünde çıkan birbiriyle alakasız dedikodular kısa zamanda öyle bir noktaya ulaşır ki gerçek olup olmadıklarının bile hiçbir kıymeti kalmaz...

​Thompson çoğu romanında olduğu gibi Nüfus 1280’i de birinci tekilden yazar. Dili sokak jargonuna oldukça hâkimdir. Uzun betimlemeler, süslü cümleler, Davudi çıkarımlarla pek karşılaşmamamız sanırım bundan. Konuşma dilini ustaca kullandığının bir diğer göstergesi de kurgunun hızlıca akması. Bir de buna Corey gibi bir karakter ekleyince Nüfus 1280 şahsına münhasır bir antikahraman romanına dönüşür.

Thompson’ın kasaba ilişkilerini bu denli başarılı şekilde kurgulamasının sebeplerinin başında da geçmişi gelir. Thompson çocukken ailesiyle beraber Oklahoma’da yaşar ve babası Caddo County’nin o yıllardaki şerifidir. Dolayısıyla gerek şerifin kasabalıyla, gerekse kasabalının birbiriyle kurduğu çıkara dayalı güç ilişkisi ta çocukluğunda zihnine kazınır.

Nüfus 1280 ilk baskısını 1964’te yapar. Film uyarlamasını ise Fransız yönetmen Bertrand Tavernier 1981’de Coup de Torchon adıyla yapar. Beri yandan geçtiğimiz yıllarda Yunan Yeni Dalga’sı yönetmenlerinden Yorgos Lanthimos’un da bir Nüfus 1280 uyarlaması yapacağına dair çeşitli haberler okuduk, ancak bu girişim sonuçsuz kaldı sanıyorum...

​Kitaplarıyla “yozlaşmış polislerden, kurnaz dolandırıcılardan ve psikopat katillerden oluşan bir ordu” yaratan Thompson’ın en politik eserinin Nüfus 1280 olduğunu söylemek gerek. Roman bizlere, demokrasinin ne denli eğilip bükülebilir bir şey olduğunu, seçimlerin nasıl manipüle edilebileceğini saf görünen kötü bir adamın perspektifinden anlatır. Gerçi biz bunu defalarca kez deneyimledik, biliyorum, ama Corey kötünün de her zaman bir kötüsü olabileceğinin ispatı olarak önümüzde duruyor.

0
3204
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage