Bursa Nilüfer’deki Nâzım Hikmet Kültürevi’ne adım attığımda, dikkatimi ilk çeken, birinci katın korkuluklarından girişe doğru sarkıtılmış flamalar oldu. O flamalardan birinde “Cumhuriyetin ilk günleri gibiydi yüzün” cümlesi/dizesi yer alıyordu. Cümlenin/dizenin kime ait olduğu ise yazılı değildi. Bu duyarlılık olsa olsa 90.-95. yaşlarını sürmekte olan kişilere ait olabilir dedim, içimden. İlhan Berk şu sıralar 95. yaşını sürmekte olduğuna göre, pekâlâ O’na ait olabilirdi bu cümle/dize.
“İlhan Berk’e Ev Ziyareti” sergisinin henüz giriş katındayım. Dört vitrinde İlhan Berk’e ait şiir kitapları yer alıyor. Çoğu ilk baskı. İlk kitabı “Güneşi Yakanların Selamı”nı, nihayet, dünya gözüyle gördüm. Kitabın ön kapağının fotoğrafını çekmeyi ihmal etmedim elbet.
İşte ikinci kattaki ‘esas sergi’ mekânı: Beni ilk karşılayan, iki koca pano oldu. Birinde şairin fotoğrafları var. Diğerinde ise ayrıntılı bir özgeçmiş ve Berk eserlerinin toplu dökümü… Köşedeki ekranda, şairle yapılmış bir tv. söyleşisi sürmekte. Ayrıca iki vitrine de ‘ekran’lar yerleştirilmiş. Şairin resimleri, defterlerinin sayfaları seyredilebiliyor ekranlardaki dönen sayfalarda. Mekânda dört vitrin daha var. İçlerinde şairin gözlükleri, kol saatleri, elyazılı kartpostallar, iki küçük telefon fihristi (birinde bana ait cep telefonunun numarası da var) ve daha neler.. neler… Duvarlarda ben diyeyim kırk, siz deyin elli İlhan Berk resmi… (Sergi açılışından birkaç saat öncesiydi; on yaş civarındaki kalabalık bir öğrenci grubu Sevim Ak’ı dinleyecekleri salona koşturmaktaydılar, fakat yolları sergi mekânının tam da ortasından geçiyordu; bana kalırsa, “O da ne öyle!” deyip durdu birkaç öğrenci; duvarlardaki İlhan Berk nü’leriydi onları durduran. Ah şu öğretmen milleti! Onlardan biriydi, “Haydin bakim!” deyip çocukların keyiflerine turp suyu sıktı.)
Geldik serginin en ‘hoş’ bölümüne: Hayırlı Evlat Ahmet Berk, geniş açılı
bir objektif kullanarak babasının kitaplığının fotoğrafını çekmiş; nasıl becermişse becermiş, iki koca parça olarak tabettirmiş, sonra da o iki koca parçayı özenle yan yana getirtmiş. Yan yana gelen iki parçayı, tavandan zemine inen çıkıntılı bir düzeneğe yapıştırtmış. Böylece duvara yapıştırılmış bir kitaplık fotoğrafı ile değil, duvarın önüne konmuş sahici bir kitaplıkla karşı karşıya olduğumuz izlenimini yaratmış. Fotoğraftaki kitaplık, yükseklik ve genişlik itibariyle Berk’in kitaplığı ile tam olarak aynı ebatlarda. Kitaplığın önüne yerleştirilen çalışma masası, İlhan Berk’in sahici masası. Üstünde daktilosu, kâğıtlar, anlaşılan o ki bir resme henüz başlamış üstat; mürekkep hokkaları, uçları yontulmuş kamış kalemler, masanın bir köşesinde iki-üç pipo. Masanın iki yanına konan iki sahici koltuk ise Berk’in çalışma odasındayız duygusu yaratıyor insanda. Köşede duran tonet askılığın bir parmacığında Berk’in pantolonu var; bel arkası kemer köprüsünden asılmış incecik bir yaz pantolonu. Askılığın diğer parmacığında şairin gömleği, gömleğinin yakasına dolanmış kravatı.. öbür parmacıkta ise, o bildiğimiz, balık sırtı, sütlükahve rengindeki ceket… Askılığın dibinde, yerde, bir çift terlik… Sanki bize “Oturun” demiş de mutfağa gitmiş. Az sonra elindeki tepsiyle geri gelecek; tepside kahve fincanları filan.
Siz siz olun, bırakın bendeniz yeteneksiz tasvircinin anlatımını; Bursa’nın Nilüfer ilçesi Uğur Mumcu Bulvarı’ndaki Nâzım Hikmet Kültürevi’nde 20 Kasım 2013 tarihine kadar açık kalacak olan “İlhan Berk’e Ev Ziyareti” sergisini kendi gözlerinizle görmeye gidin. Hayırlı Evlat Ahmet Berk, Gonca Özmen ve Nilüfer Belediyesi Kütüphaneler Koordinatörü Zeyneb Terzioğlu’nun çok kıymetli katkılarıyla düzenlenen serginin ikinci katında, yanmakta olan bir abajur ve abajurun hemen yan altında bir koltuk göreceksiniz. O koltukta İlhan Berk oturmakta. Yanına gidin, kolunuzu omzuna atın, bir fotoğraf da siz çektirin, ses etmeyecektir.