02 NİSAN, SALI, 2024

İmgenin Sınır Boyları

Gerald Murnane’in son kurgu eseri olarak kabul edilen, zamanın ve mekânın karmaşıklığına odaklanarak okurlarını zihinsel bir deneyime davet ettiği anlatı-romanı Sınır Bölgeleri üzerine bir yazı.

İmgenin Sınır Boyları

Gerald Murnane, Avustralya edebiyatının özgün ve etkileyici yazarlarından biri. 1939 doğumlu yazar, aynı zamanda editör ve öğretim üyesi. 1999’da Patrick White Ödülü’nü; 2009’da Melbourne Edebiyat Ödülü’nü ve bu yazıda sözünü edeceğimiz Sınır Bölgeleri adlı romanıyla da 2018 Prime Minister’s Edebiyat Ödülü’nü kazandı. Aynı yıl, The New York Times; Gerald Murnane’i “çoğu insanın adını hiç duymadığı, yaşayan en büyük İngiliz dili yazarı” diyerek tanımladı ve bu tabir dünyanın ilgisini çekti.

Yazarın, geçtiğimiz aylarda Ketebe etiketiyle Türkçeye de çevrilen eseri Sınır Bölgeleri, epey özgün ve derinlemesine kaleme alınmış bir anlatı-roman. Murnane, eserinde genellikle zamanın ve mekânın karmaşıklığına odaklanarak okurlarını keyifli bir zihinsel deneyime davet ediyor. Eser, hikâyenin anlatıcı-kahramanının, uzun yıllar yaşamını sürdüğü başkentten ayrılarak son yıllarını geçirmeyi planladığı sınır bölgesinde bir kasabaya taşınmasıyla başlıyor.

“Bu sınır ilçesine, zamanımın çoğunu yalnız başıma geçirebilmek ve böylece uzun zamandır yapmak istediğim gibi, belli kurallara göre yaşamak için taşındım.” (s.13)

Murnane’in son kurgusal eseri Sınır Bölgeleri, her ne kadar hacimsiz bir metin gibi gözükse de yazarın romancılığına atfedilen tüm nüveleri cömertçe sergiliyor. Bu eserde, Murnane’in karakteristik tarzı olan uzun cümleler, derinlemesine düşünceler ve metaforlar bir araya geliyor -ki Begüm Kovulmaz’ın özenli çevirisinin de altını çizmekte fayda var. Kurmaca içinde kurmacanın tartışıldığı bazı pasajlar, edebi yaratım ve kurgu üzerine düşünme imkânı da barındırıyor. Bu anlamda Murnane’in geleneksel roman yapılarından sıyrıldığını ve geçmişe dönük imgeler aracılığıyla okurları anlam arayışına yönlendirdiği söylenebilir. Yazar, Sınır Bölgeleri’nde, olayların basit anlatıcısı olmakla kalmıyor; aynı zamanda okuyanı da yaşama dair karmaşık kabul edebileceğimiz inanç, aile, ilişkiler gibi kimi konular hakkında beraberce düşünmeye, duygusal ve zihinsel keşiflere çıkmaya ve en önemlisi yüzleşmeye teşvik ediyor.

“İnancımı yitirmek, buna öyle denebilirse, hayatımda pek çok değişikliğe yol açtı (…) Sahip olduğum fakat artık işe yaramayan bu imgelerin en başta geleni, evrenin yaratıcısı ve sürdürücüsünün, üç kişiden mürekkep olsa da tek bir görünmez ilahi varlık olan sözde Kutsal Teslis’e ait imgemdi…” (s.23)

Murnane’in romancılığı, sadece hikâyeler anlatma amacını aşıyor ve tıpkı Thomas Bernhard’ın, Witold Gombrowicz’in hatta Peter Burke’nin eleştirel bakış açısına sahip varoluşçu metinleri gibi, okurlarıyla bir diyalog kurma niyetini yansıtıyor. Murnane’in eserlerinde mekân, karakterler ve olaylar bir araya gelerek bir bütün oluşturuyor ve yazar bu sayede okurları gerçek dünyanın ötesine taşıyor. Yazarın dil kullanımındaki incelik, eserlerini hem edebi bir şölen hem de düşünsel bir derinlik kaynağı hâline getiriyor.

Sınır Bölgeleri, edebiyat dünyasına kendine özgü bir katkı sağlayarak, okurlarıyla etkileyici bir bağ kuruyor ve bizi konforlu okuma alanımızın dışına çıkarıp düşünsel bir yolculuğa sürüklüyor. Bu yolculuk, usul usul uzanan sakin ve geniş caddelerden ziyade yakın tarihin keçiyollarına açılıyor. Derin anlam katmanları ile dikkat çeken eser, zamanın ve mekânın algılanışıyla ilgili temel soruları sık sık ele alıyor. Bu da aslında yazarın karakteristik anlatım tarzı ve metafor kullanımındaki incelikleri işaret ediyor, denebilir. Bunu, eserinde uzak bir karakter olarak ele aldığı rahibe dair bakış açısından da fark edebiliyoruz:

“Kitabın, yazarın içsel yaşamı diye nitelendirebileceğim deneyimleriyle ilgili bir şeyler açıklayacağını ummuştum. Dua ettikten ve kilise ayini yönettikten sonra kendisine bir rahip denemeyeceğini sorgulamaya başladığında ve inancının doktrinlerini sorgularken yazarın zihninden geçenleri merak ediyordum.”

Neticede, eserin arka kapak yazısında da açıkça belirtildiği üzere, hafıza, manzara ve imgeden yola çıkan yazar, hatırlamanın işleyiş biçimi üzerine eğilerek belleğini harekete geçiriyor. Murnane, sadece kişisel bir hafızanın peşinden gitmekle kalmıyor, aynı zamanda kolektif bir hafıza deneyimini de şekillendiriyor Sınır Bölgeleri’nde. İnsanın yaşamındaki umulmadık ayrıntıları bir araya getirerek, belleği sadece kişisel bir arşiv değil, aynı zamanda evrensel bir keşif alanı hâline getiriyor. Murnane’in eserleri -bilhassa gelecek kuşaklar adına- çağdaş edebiyatın sınırlarını genişletmeye devam edecek gibi görünüyor

0
2581
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage