26 EKİM, SALI, 2021

Jung’un İzinde Ölümü İrdeleyen Bir Yazar: Olga Tokarczuk

Uluslararası Man Booker Ödülü ve Nobel Edebiyat Ödülü sahibi yazar Olga Tokarczuk’un Türkçeye kazandırılan son eseri Son Hikâyeler, yazarın Jungçu tutumunu gözler önüne seriyor. Aynı zamanda roman şiirselliği, özgünlüğü ve evrenselliğiyle öne çıkıyor.

Jung’un İzinde Ölümü İrdeleyen Bir Yazar: Olga Tokarczuk

Olga Tokarczuk, düzyazıda şiirselliği yakalayan bir yazar olduğunu eserlerinde açığa vuran bir isim. Bu açıdan üslubunu sevenler olduğu kadar sevmeyen okurlara da rastlamak mümkün. Yazarın bu tarzını nereden aldığına dair fikri de -daha önce incelemesini de yazdığım- Sür Pulluğunu Ölülerin Kemikleri Üzerinde romanından biliyoruz. Şair William Blake’in (1757-1827) eserde ve Tokarczuk’un üslubu üzerinde nasıl bir etkiye sahip olduğunu, buna karşın yazarın bu etkiyi taklide dönüştürmediğini de açıkça görmüştük.

Bu hâliyle yazarın, metinlerinde üslup açısından özgün bir yaklaşım sergilediğini görüyoruz. Burada bahsettiğimiz şiirsellik, birçoğunun sandığı gibi ağdalı veya aforizma cümleler kurmak değil. Şiirsellik, tıpkı Tokarczuk’un yaptığı gibi özenle kurulan cümlelerin, derin anlamlarıyla insanı düşünmeye sevk etmesinden geliyor.

Tokarczuk, şiir okurken yaşadığımız duraksama ve kaybolma hissini bu eserde de yaşatıyor. Ölüm üzerine insanı düşünmeye sevk eden hikâyeleri, gerçeklik ile maneviyat ve anlam ile anlamsızlık arasındaki sınırları muğlak bir hâle getiriyor.

Polonyalı yazar, Son Hikâyeler’de saç telinden ince bir bağla birbirine bağlanan üç hikâyede, odağına ölümü alıyor ve bizi, üç kadın karakterle tanıştırıyor; Ida, Paraskeva ve Maja; büyükanne, anne ve kızı… Bu üç kadının, sizi ölümlülük fikrine yaklaştıran hikâyelerini okurken kendinizi şu soruyu sorarken buluyorsunuz: “İnsan ne zaman ölmeye başlar?” Bu ontolojik soruyu sorduran yazar, aslında bu üç karakteri araç olarak kullanıyor ve asıl ana karakter olarak kendisini gösteren (ve sizi sürekli düşündüren) ölüm izleğini öne çıkarıyor. Bu açıdan Son Hikâyeler, bize hiçbir şekilde aşamayacağımız yalnızlığımızı anlatıyor; kiminle beraber olursak olalım yalnız olduğumuzu ve yalnızlığın bizi ölümlü kıldığını hatırlatıyor.

Sırf bunu düşünmek bile boğazımızda bir yumru hissetmemize neden oluyor. Bu hâliyle yapıt, içimizi sıkmaktan ziyade varoluşsal düşünmenin hazzını yaşatacak bir okuma vadediyor. Üstelik bu hikâyeler hayatın içinden geliyor ve bizi günlük yaşamın derininde yatan felsefeye götürüyor.

​Tokarczuk’un bu yaklaşımının temelini, Varşova Üniversitesi’nde aldığı psikoloji eğitiminde, daha doğrusu kendine soru sormayı öğreten psikoloji eğitiminde ve bunu hayal gücüyle birleştirerek yazıya dökmesini sağlayan “yaratıcı yazar” yönünde arayabiliriz. Tokarczuk’a 2018 Nobel Edebiyat Ödülü verilirken, “anlatısal hayal gücü” ifadesinin kullanılması da boşuna değil.

Jung ve Tokarczuk

Tokarczuk psikoloji okurken modern psikolojinin kurucularından Carl Gustav Jung (1875-1961) üzerine çalışıyordu. Bugün yazdığı satırlarında gün yüzüne çıkan karakterler, bizi doğrudan doğruya derin Jungçu çözümlemelere götürmese de her karakterin bilinçaltında gizlenen insan davranışlarını düşündürüyor.

Jung, kişiliğimizin zaman içinde “kolektif bir bilinçdışıyla” başladığına ve kendi kişiliğimizi oluşturan “psişik süreci” kontrol etme konusunda “sınırlı bir yeteneğe” sahip olduğumuza inanıyordu. Böylece, kolektif bilinçdışımız, kişisel bilinçdışımıza ve ardından bilincimize etki ederken gerçek kişiliğimiz de böylelikle doğmuş oluyor.

Jung’a göre kolektif bilinçaltını oluşturan “arketip” kavramı, yoğun duygusal öğeleri içinde barındıran evrensel düşünce biçimlerine karşılık geliyor. Bu minvalde kalıtsal eğilimler doğrultusunda bireylerin hayatına yön veren ve ortak bilinçdışının içinde yer alan arketipler söz konusu.

Tokarczuk’un Son Hikâyeler’deki üç karakteri, arketip çözümlemesi yapmak için seçtiğini söyleyecek kadar ileri gitmeyeceğiz ama Tokarczuk’un yazınında Jung’un kendisini farklı şekillerde gösterdiği aşikâr.

Kitabın bu açıdan en önemli yönü, kahramanlarının duygusal yaşamlarına dair iç görüler sağlıyor olması. Bununla birlikte daha derin, bazen de zor olan bilinçaltı katmanlarını da irdelerken buluyoruz kendimizi. Kısacası Tokarczuk, “Jungçu bir yazar” olarak okuyucuya insan psişesinin (psyche) derin katmanları hakkında fikirler veriyor.

​Tokarczuk, Jung’un teorilerinden etkilenen ilk yazar değil bu arada. Jung, sanat ve edebiyat üzerinde bir hayli etki yaratmış, Hermann Hesse ve H. G. Wells gibi yazarlar, Jung’un çalışmalarına hayranlıklarını bildirmiş ve kendi yazınlarında Jung’un etkisini gün yüzüne çıkarmışlardı.  

“Hayat anlam ve anlamsızlıktır”

Jung enteresan bir adamdı. İlgilendiği konular üzerine geniş bir fikir yelpazesi sunarken bu konularda yüzeysel kalmıyor, derinlere iniyordu. İnsan ruhunun karmaşıklığına dair olağanüstü bir vizyona sahipti. Aynı zamanda rüya görme, fanteziler, mitler, peri masalları, batıl inançlar ve okültizmi (doğaüstü güçlere inanç) de kapsayan bilinçdışı düşüncenin “sırlarını” keşfetmeye hevesliydi.

​Psikoloji tarihinin Freud ve Adler’le birlikte üç büyük isminden biri olan Jung, bu alanlara odaklanarak zihni anlayabileceğimizi düşünüyordu; Tokarczuk’un da bu anlam arayışında edebiyatı araç olarak kullandığını söylemek gerekiyor.


Anlam arayışı derken Jung’da anlam ve anlamsızlığın bir aradalığını görüyoruz. Onun, “Hayat, anlam ve anlamsızlıktır,” sözü bu görüşünü özetle ortaya koyarken Tokarczuk yazının ana izleklerinden birisi de işte bu anlam ile anlamsızlığın bir aradalığı ve sınırlarının iç içe geçmesidir diyebiliriz.

Tüm bu çetrefilli tanımlamalara rağmen Tokarczuk’un cümleleri oldukça sade ve anlaşılır. Bu da edebiyatta başarılması zor olan “sadelikte derinliği yakalama” meziyetini gözler önüne seriyor. Bu yetenek aynı zamanda Tokarczuk’u özgün ve evrensel kılan özelliklerden.

​Nobel Ödülü’nün yanı sıra Uluslararası Man Booker Ödülü de bulunan Olga Tokarczuk’un Türkçeye kazandırılan son eseri Son Hikâyeler, insan ruhu ve toplumsal arketipleri edebiyat yoluyla ve ölüm izleğiyle irdeleyen eşsiz bir eser. Lehçe aslından Neşe Taluy Yüce tarafından çevrilen kitap, Timaş Yayınları etiketiyle raflarda.

0
6645
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage