Edebiyatçılarıın en çok sevdiği hayvanların başında kuşkusuz kedi gelir. Kedinin bu cazibesini neye borçlu olduğunu kestirmenin zorluğu bir yana, buna anlam vermek beyhude bir uğraştır. Bir kedisever olan Tomris Uyar’ın deyişiyle, “Çoğu edebiyatçıya ve sanatçıya esin kaynaklığı eden kedinin asıl hayranlık uyandıran yanı, belirsiz bir dünyanın sınırlarını çizmek ve o sınırlara ayak uydurmak becerisi olmalı.” Fakat resim sanatında köpekler kedilere oranla daha görünürdür, bu yüzden edebiyatın kedilere mahsus bir alan vaat ettiği söylenebilir. Özellikle şiirde bunun izleri daha açıkça görünür. T. S. Eliot bunun nedenini “Köpekler, mısralara dökülmeye kediler kadar uygun değil.” cümlesiyle açıklar.
Komşu Yayınevi’nin yayın koordinatörlerinden Saime Akat’ın derlediği Kedi Şiirleri Antolojisi (Yasakmeyve Yayınları), Türk edebiyatının kedicilerini önümüze sererken, Türk şiirindeki dönüşümleri ve eğilimleri hakkında da kediler üzerinden ip uçlarını veriyor. Kitapta, Necip Fazıl’dan Nâzım Hikmet’e, Asaf Halet’ten Orhan Veli’ye, Behçet Necatigil’den Hulki Aktunç’a, Enis Batur’dan Arif Ay’a uzanan geniş bir liste var.
Kedi Şiirleri Antolojisi’nin hazırlanış öyküsünü Saime Akat şöyle anlatıyor: “Bu antolojinin çıkış noktası Jean Burden’in sözü oldu: ‘Köpek düzyazıdır, kedi şiir.’ Böyle iddialı bir söz söylenmişken ve köpeklerle ilgili kayıt altına alınmış, kitaplaşmış epeyce öykü varken neden Türkçede bir kedi şiirleri antolojisi yok diye merak ettik. Araştırmaya başlayınca gördük ki bir ilgisizlik söz konusu değil, yüzyıllar boyunca kediler şiirlerin konusu olmuş ve bu ilgi hiç eksilmemiş. Hatta şairler kediyi konu edinmelerinin yanı sıra başka temalarda yazarken bile kediyi bir şekilde misafir etmişler şiirlerine. Bir de baktık ki elimizde bir antolojinin sınırlarını aşacak kadar şiir birikmiş. Biz de yalnızca kediyi konu edinen şiirleri aldık antolojimize.”
99 şiirin yer aldığı kitap, Sururi Osman Efendi’nin (1163-1229) isimsiz şiiriyle başlıyor ve Emre Polat’ın (1989) “Bayan Tüy Yumağıyla Dramatik Bir Akşam Yemeği” şiiriyle sona eriyor. Kitaptaki şiirler şairlerin doğum tarihine göre sıralanmış ve kitabın sonunda şairlerin doğum tarihlerine yer verilmiş. Türk şiirinden tematik şiirlerin derlendiği kitapların azlığı göz önünde bulundurulduğunda, Kedi Şiirleri Antolojisi özellikle kediseverlerin kitaplığının en güzel yerine konuverecektir. Antolojide Tevfik Fikret’in bir lahza elinden bırakamadığı kedisi, Halit Fahri Ozansoy’un kitaplarını farelerin kemirmesinden kurtaran kedisi, Nâzım Hikmet’in şiir yazarken uyuklayan kedisi, Asaf Halet’in “ahmak bir ayak”ın ezdiği kedisi, Necatigil’in kendi yalnızlığımıza eş tuttuğu kedileri okura eşlik ediyor.
Kanuni Sultan Süleyman devri şairlerinden Meâlî’nin ölen kedisi için yazdığı mersiye, kedinin bir insanın hayatındaki yerini önümüze seriyor: “Her seher kalkar elini yüzünü yur idi ol / Katı pâk idi ve her vech ile ma’mûr idi ol / Kimse bilmezdi ama anun kadrini bir nûr idi ol /
Nidelüm âh pisi, neyleyeyüm vâh pisi”. Meâli’nin hüznüne İsmail Uyaroğlu’nun “Kedileri severken ağlayınız / Beyaz değil aslında mahzundur kediler / Bu şiiri okurken de ağlayınız / Görüldüğü gibi / Kemiriyor İsmail’i keder” dizelerini de ekleyebiliriz. Ya Hulki Aktunç’un “Pencereler içeriye döndüğünden / Bir ikindi vakti, yazgılı dünya / Bir kedinin adımlarıyla kilitlendi” dizelerine ne demeli? Ernest Hemingway, “Bir kedinin duygusal bir dürüstlüğü vardır: insanlar ise kendi duygularını saklarlar. Kedi ise bunu yapmaz.” deyişini, bir kenara yazarsak, şairler ve yazarlar duygularını anlatmak için kedilerin bu ‘duygusal dürüstlüğü’ne başvuruyor diyebiliriz.
Her şairin kedisiyle ilişkisi, onun özgürlüğüne olan tutkusunu dile getirişi farklı. Enis Batur, uyuşukluğundan yakındığı kedisine şöyle seslenir: “ne bir eğitim görmüş, ne kültürden nasibini / almış: tek satır okumamıştır Bilge Karasu’dan, / Giacometti’nin adını olsun duymamıştır, / bırakın Mısır’a gitmeyi Heybeli’den çıkmamıştır / hiç – tekir olalı.” Bir yazısında “Kedilerin Sonsuzluğu” adını vereceği ve “Galiba bitirmeyeceğim, bitiremeyeceğim bu kitabımı.” diyen bir başka kedisever Haydar Ergülen ise “ilk gözağrım benim, ilk şiirkızım, küçük aşkım, Mısır’ım” diye seslenir kendisine. Nilgün Marmara’nın soruları ise sarsıcıdır: “Kimdi o kedi, zamanın / eşyayı örseleyen korkusunda / eğerek kuşları yemlerine, / bana ve suçlarıma dolanan? / Gök kaçınca üzerimizden ve / yıldız dengi çözüldüğünde / neydi yaklaşan / yanan yatağından aslanlar geçirmiş / ve gömütünün kapağı hep açık olana?”
Şairlerin kedi tutkusunu bir bir gösteren kitaptaki şiirleri bitirdiğinizde Tomris Uyar’ın şu sözünün gerçekliği sizi düşündürüyor: “Hangimiz bir kedi kadar bağımsızız, barışığız dünyayla?”
Kitaptan
Kediler
Evlerde hapis kediler
Yalnız nedir söyledikleri
Okşarsınız
Bir kenara çekilirler.
Kıvrıldıkları köşede
Gene sizde gözleri
Yerinizden kalksanız
Peşinizden gelirler.
Sizken tek sahipleri
Kalabalık isterler
Belki hepsi sizin gibi
Yalnız kediler.
Behçet Necatigil